Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

Atatürk’ün köpeği; Alp

Sofya’ya ya ilk geldiğinde Mustafa Kemal,

1914 Mayısının başında, Ferdinand Bulvarında iki katlı, bahçeli güzel bir ev kiraladı.  Kiraladığı ev Bulgar Meclisine çok yakındı. Ve diplomatik ve siyasi görüşmelerini burada daha kolay yapacaktı. Bu evde iken Mustafa Kemal henüz sütte olan seter cinsi bir köpek yavrusu aldı. Adını Alp koydu. Gittiği yere götürdü, yanından ayırmadı.

Ve onu özenle eğitti. Baktı, besledi. 

Sofya’nın karlı gecelerinde Alp de kendisine yarenlik etti. Mustafa Kemal’in dizinin dibinde yattı, birlikte uyudu. 

Gecelerin birinde apansız bir vakit, Trablus’ta birlikte çarpıştığı silah arkadaşı Mehmet Nuri, 1913 yılında kendisine  “Subay ve Kumandan” isimli bir mektup/kitap yazmış, Mustafa Kemal de oturup “Subay ve Kumandan ile Sohbetler” adlı bir yazı kaleme alarak ona cevap vermişti.

Cevap verirken geçmişi hatırladı. Aklına Selanik geldi. Aslında aklından hiç çıkmıyordu. Üzüldü. Anıları depreşti. Bir iç çekti, “Ah Selanik” dedi.  Çünkü kendisi Sirenaik’te(Bingazi kayalıkları) iken, Selanik elden çıkmış, düşmana teslim edilmiş, annesi, kız kardeşi ve ölen kardeşlerinin mezarları Selanik topraklarında kalmıştı.

Dahası; Babası Ali Rıza Efendinin mezarı Selanik Hortacı Süleyman Cami bahçesinde Yunan serserilerinin ayakları ile çiğnenmişti.

“Ordumuzun son Balkan Savaşındaki ağır yenilgisi acı bir gerçektir” cümlesini yazarak konuya girdi. Mektupta; askerlik mesleğinden bahsetti, askerlerin yeterli eğitilmediğinden bahsetti, Komutanların hatalarından ve yetersizliğinden bahsetti, Selanik’in nasıl acı bir ihanetle düşmana teslim edildiğinden bahsetti.

Ve bir noktaya geldi.

“Ve gerçekten bir gün Sirenaik(Bingazi)’ten Balkan yangınına(yenilgisine) koşarken, bir gün Afrika sahilinden vatanıma gelen yolların kapanmış olduğunu görürken, bir gün, duydum ki baba ocağım Selanik ve oradaki anam, kardeşim, bütün akraba ve yakınlarım Tahsin Paşa tarafından düşmana teslim edilmiştir.

Bir gün, duydum ki Hortacı Süleyman Camiinin minaresine çan taktırılmış ve orada yatan babamın kemikleri Yunan askerlerinin kirli ayakları altında çiğnetilmiştir.” dedi, dayanamadı.

Ağladı.

Gözyaşları mektubunun mürekkebine damladı.

O an yanında sadece köpeği Alp vardı.

Yaz gelmişti.

Mustafa Kemal, Bulgaristan Savunma Bakanı General Kovaçeva’nın kızı Dimitriana Kovaçeva ile fırtınalı bir aşk yaşıyordu. Ancak bu aşk Sofya’da duyulmuş, bazı Bulgar milliyetçileri tarafından tepki ile karşılanmıştı. Bu yüzden Mustafa Kemal de Dimitriana ile görüşmeyi bir süre kesmek zorunda kalmıştı.

Biraz kafasını dağıtmak biraz da bölge çalışması yapmak için Sofya’nın kuzeyine atlı erkanıyla birlikte bir gezintiye çıktı.

O sırada Avrupa Birinci Dünya Savaşına gebeydi.

Atlı geziye Mustafa Kemal köpeği Alp’i götürmek istemedi. Çünkü henüz yavruydu. Ancak Alp durmadı. Gelmek istedi. Mustafa Kemal’in ve atlıların uzun süre peşlerinden koştu. Bir süre sonra Alp sıcaktan bunalıp yorulunca Mustafa Kemal atları durdurdu. Geri göndü, Alp’e baktı. Alp acı acı kendisine havlıyordu. Israrla gelmek istiyordu. Mustafa Kemal dayanamadı ve Alp’i bir atlı erinin kucağına yerleştirdi.

Öyle yola devam etti.

1914 yılı sonunda Birinci Dünya Savaşı çıkıp, Çanakkale cephesinde 19’ncu Tümen Komutanlığına tayin olunca Mustafa Kemal Sofya’da durmadı. Tüm eşyalarını bıraktı, aşkı Dimitriana’yı bile bıraktı ve yanına bir kaç valizini alarak  İstanbul’a döndü.

Yanında sadece bir can olarak Alp vardı.

Yanına sadece onu almıştı. 

Hiç vakit kaybetmeden 19’ncu Tümeni Tekirdağ’da hazırladı. Köpeği Alp de artık büyümüş ve söz dinlemeye başlamıştı. Ve her daim Mustafa Kemal’in yanındaydı. Mustafa Kemal 19’ncu Tümenin emrindeki Askerleri Alayları Tekirdağ’da bizzat eğitiyor ve savaşa hazırlıyordu. Bu Alayların arasında Çanakkale Savaşında kahramanlaşmış tamamına yakın şehit olan 57’nci Alay da vardı. Alp işte o 57’nci askerlerinin arasında dolaştı, koştu, hopladı, zıpladı, o kahraman Alayın askerleri ile birlikte hemdert oldu.

57’nci Alayın maskotu oldu adeta.

23 Şubatta Mustafa Kemal o meşhur 57’nci Alayın da içinde bulunduğu üç Alay ile birlikte Tekirdağ’dan ayrılarak yola çıktı. Maydos’a geldi. Çünkü savaş başlamıştı. Acilen çağırıyorlardı. 

Maydos’a giderken Gelibolu’ya uğradı.

Burada 3’ncü Ordu Kurmay Başkanı Fahrettin Altay ile karşılaştı. Fahrettin Altay çeşitli savaşlara katılmış başarılı bir kurmaydı. Mustafa Kemal’den de iki yıl kıdemliydi. Fahrettin Altay Mustafa Kemal’i ilk kez görüyordu. Şaşırdı. Çünkü Mustafa Kemal’in yanında bir köpek vardı ve sürekli onunla geziyordu. Kışlada, eğitimde, görüşmelerde her yerde yanında köpek ile gezen bir yarbay. Osmanlı ordusunda bu tarz bir subay bulmak imkansızdı.

Mustafa Kemal Fahrettin Altay ile yararlı görüşmeler yaptı. Ve ardından, Çanakkale’ye, savaşların ortasına doğru yola devam etti.

Ve çok geçmedi, Çanakkale Savaşı başladı. Savaş esnasında bombalar patlıyor, askerler hücuma kalkıyor, askerler kimi zaman savunmada kalıyor, kimi zaman da ölümüne boğuşuyorlardı.

Bu esnada Alp de bu savaşı yaşıyordu. Bir yere bomba düşse, yaralı asker olup olmadığına bakmak için Alp de hemen oraya koşuyordu. Yaralı asker olduğunda havlayarak haber veriyordu. Düşman topçusu ateş ettiğinde hemen siperlere koşar, yaralanan askerler olup olmadığına bakar, Mustafa Kemal de “vurulacaksın kerata” diye bağırınca geri dönerdi.

Savaş bittiğinde Çanakkale’de bir kahraman doğdu. Mustafa Kemal’in üstün dehası ve büyük kahramanlığı sonucu savaş kazanılmış, düşman artık saldırmaktan vaz geçmişti.

Mustafa Kemal Çanakkale savaşında giriştiği bütün kara çarpışmalarını kazanmış ve “Çanakkale Kahramanı” olmuştu. Ağustos sonu gelmiş, Mustafa Kemal Anafartalar zaferini de kazanmış, düşman saldırmayı kesmiş ve durmuştu. 

Bu savaşın sonunda Mustafa Kemal bitkin düşmüş, sıtması nüksetmiş ve çadırda yatar olmuştu. İşte o an yanında sadece köpeği Alp vardı. Mustafa Kemal’in ateşi yükselince Alp yattığı yerden doğrulur Mustafa Kemal’e bakar, tedirgin olurdu. Genellikle de çadırının kapısında bekler, zaman zaman çadırın aralığından kafasını içeri sokar, Mustafa Kemal’in nefes alıp almadığını kontrol ederdi.

Çadıra gelen saldırgan veya kötü niyetli kişilere hırlar, havlar ve içeri asla sokmazdı.

Mustafa Kemal’in bir yandan da adeta korumasıydı.

Mustafa Kemal general oldu, Alp yanındaydı. Bazı akşamları Mustafa Kemal Paşa içer, Alp de yanında beklerdi. Mustafa Kemal kederlenir, Alp de kederlenirdi. Mustafa Kemal neşelenir, Alp de neşelenirdi. Mustafa Kemal Paşa Kafkas cephesine gitti, Alp de yanında gitti. Mustafa Kemal Sina cephesine gitti, Alp de gitti. 

Mustafa Kemal Paşa 1918 Eylülünde Nablus’tan çekilirken, İngilizler kendisine havadan büyük bir saldırı düzenlediler. Adeta bomba yağdırdılar. Bu hava saldırısında herkes dağıldı. Tüm askerler ve araçlar karıştı. Alp de ortadan kayboldu. Mustafa Kemal Alp’i arattırdı, ancak bulamadı. Ama bir an önce de çekilmek zorundalardı. Çünkü komuta ettiği 7’nci ordusu İngiliz ve Arap askerleri tarafından kuşatılıyordu. Çekilmezlerse esir düşeceklerdi. Ve kuvvetle ihtimal de öldürüleceklerdi.

Bir süre sonra umudunu kaybetti, Alp’i aramaktan vaz geçti. Ve askerleri ile birlikte bölgeden ayrılmak zorunda kaldı.

Oysa Alp yoğun bombalardan dolayı şaşırmış, paniklemiş ve Mustafa Kemal ile irtibatı  kopmuş, kaybolmuştu.

Daha sonra Alp bulundu.

Ama ne fayda Nablus düşman elinde kalmıştı. Atatürk de Yıldırım Orduları Komutanı olmuş ve büyük mücadeleye başlamıştı. Alp’in bulunduğundan haberi olmadı. 

Alp de fazla yaşamadı. Sahibinden ayrılığın verdiği üzüntüden hayatını kaybetti.

Köpek deyip geçmeyin. 

Onlar da bir candır. Sofya’da Mustafa Kemal’in yanında o vardı. Çanakkale Savaşında Mustafa Kemal’in çadırının kapısında yatardı. İçeri uğursuz ve tehlikeli kişileri sokmazdı. Kafkas cephesinde Alp vardı. Mustafa Kemal’in yanındaydı. Suriye Cephesinde, Sina cephesinde o vardı.

Alp bir anne, bir koruma gibi hep yanındaydı. Hastalanınca yaşıyor mu diye Mustafa Kemal’in yüzünü koklardı. 

Şimdi bu köpekleri uyutup öldürmek istiyorlar ya.

Oysa onlar bir Alp kadar memlekete faydalı olmadılar.

Bu memleketin kurtarıcısı olan Atatürk’ün hatırasını,

bir Alp kadar korumadılar.