Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
40,9439
Dolar
Arrow
37,9417
İngiliz Sterlini
Arrow
49,0201
Altın
Arrow
3799,0000
BIST
Arrow
9.659

Bu devlet nasıl kuruldu?

1914 ten beri savaş halindeydi ülke. Ekonominin temeli olan insan işgücünü savaşlarda kaybetmiştik. Sadece Arap coğrafyasına 1 milyon 800 bin evlat vermiştik. Dış ticarette kapitülasyonlar, iç ticarette de duyunu umumiye vardı. Merkez Bankası olmadığından para ve sermaye tefecilerin elindeydi. Mevcut ulaşımın, demiryollarının tamamı yabancıların elindeydi. Nitelikli işgücü çoğunlukla azınlıklardan oluşuyordu, onlar da Lozan sonrasında mübadele ile yurt dışına gitmişlerdi.  Hiç bir meslekte yeterli usta yoktu.

Türkiye ilkel bir tarım ve birkaç atölyeden ibaretti. Sanayi yoktu.

1919 yılı 19 Mayısında Samsun’a çıktı Atatürk, Erzurum’a geldi. Erzurum’da kongre yaptı. Ardından kuracakları devletin temellerini atmak için Sivas’a gideceklerdi. Ama paraları yoktu. Sağdan soldan 1000 Tl borç alarak yola çıktılar.

Sivas a geldiler.

Atatürk Sivas Kongresi çalışmaları esnasında Hacı Bey’e para verdi ve çarşıdan bir kasa defteri almasını söyledi. Hacı bey kasa defteri ile ne yapacağını sorduğunda Atatürk borç alacak/ gelir(bağış) hesaplarının kayıt altına alınmasını istedi.

-Aman paşam bu karışıklıkta bu hesapları kim soracak deyince Atatürk; 

-Sen al, bugün sormazlar ama yarın sorarlar dedi. Bu defter Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk Sayıştay kaydı idi.

Ankara’ya geldiler.

Ama parasızlık yakalarını bir türlü bırakmıyordu.  Yiyecek içecek büyük sıkıntıydı. İlk iki ay Ankara Belediyesi giderlerini karşıladı. Ama daha fazla karşılayamamıştı. Gelirken Hacıbektaşlılar biraz para desteğinde bulunmuşlardı, o da tükenmişti. Ekmek alacak paraları dahi kalmamıştı. Para işlerine Mazhar Müfit Kansu bakıyordu. Sağa sola haber saldılar, bulamadılar. Atatürk Ali Çavuş’a seslendi;

-Çocuk, postaneye sordunuz mu? Cafer Tayyar’dan bir havale vardır belki dedi. Ali Çavuş utana sıkıla cevap verdi;

-Paşam her tarafa baktık. Hiçbir yerden haber yok.

Atatürk durdu, düşündü ve tarihe geçecek şu cevabı verdi;

-Valizde annemin birkaç ziyneti var. Onları al, Osmanlı Bankasına rehin bırak, para al. Askerler aç kalmasın...

Ali çavuş Zübeyde hanımın birkaç ziynetini götürdü. Osmanlı bankasına bıraktı. 200 tl borç aldı. Bir kaç gün rahatlamışlardı. 

Ancak bir süre sonra o para da bitti. Mazhar Müfit Kansu’nun değerli bir kürkü vardı. Onu satmayı düşünüyordu. Derken içeriye asker girdi. Müftü Rıfat Börekçi’nin geleceğini haber verdi. Mazhar Müfit telaşlandı. Çünkü Müftü beye ikram edilecek kahve yoktu. Şeker zaten yoktu. Müftü bey geldi. Oturdu. Hal hatırdan sonra Mazhar Müfit sordu;

-Müftü bey kahve içmezsiniz değil mi?

Kahve yok, şeker yok, para yok. Yiyecek ekmek yok.  Böylesine bir yokluk ve Yoksulluk işte. Bu yoklukta meclis kuruldu, ordu kuruldu, bir kurtuluş savaşı verildi, savaş kazanıldı ve daha cumhuriyet ilan edilmeden Şubat 1923 tarihinde İzmir’de İktisat Kongresi toplandı. Kongre sonunda 12 maddelik “ekonomide misak-ı milli” yayınlandı. Bildirinin ilk maddesi sanayi ile ilgiliydi;

“hammaddesi yurt içinde yetişen sanayi dalları kurulmalıdır.”

Bu ne demektir biliyor musunuz arkadaşlar. O yoklukta yabancı sermayeye verilen bir ültimatomdu. “bizim hammaddemizi siz değil, biz üretip satacağız” diyordu. 

İktisat Kongresinden sonra Lozan imzalandı. Bağımsızlık kimliğimiz alındı. Kapitülasyonlar kaldırıldı. Ama Osmanlıdan 84,5 milyon TL borç kaldı.

Bu yokluk üzerine bir de bu borç ödenecekti. Bu borç 1924 bütçesinin 7,5 katıydı. Bugün Türkiye cumhuriyetinin bütçesi 9-11 trilyon civarında bağlanıyor. Düşünsenize 75-80 Trilyon devletimizin şu anda borç devraldığını.  Düşünemiyorsunuz değil mi? İşte arkadaşlar Türkiye Cumhuriyeti böyle kuruldu. O darlıkta kuruldu,

Ama şimdi bu varlıkta yönetilemiyor.