Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8412
Dolar
Arrow
33,9580
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8874
Altın
Arrow
2747,0000
BIST
Arrow
9.919

Erdoğan’ın bu görüşmeden haberi var mı?

16 Mayıs günüydü.

Atatürk’ün İstanbul’dan ayrıldığı, Samsuna hareket edeceği gündü.

Mustafa Kemal Paşa bir gün önce Padişah Vahdettin ile Yıldız Sarayında görüşmüş, veda ziyaretinde bulunmuştu.

Recep Tayyip Erdoğan da, Yıldız Saray’ında bir törende yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile Vahdettin arasında geçen bu konuşmayı anlattı. Ama eksik anlattı.

Bu konuyu ve bu konuşmayı eksik anlatırsanız ortaya bambaşka bir sonuç çıkar elbette. Atatürk’ü Anadolu’ya bizzat Vahdettin’in vatanı kurtarması için gönderdiği, Ancak Atatürk’ün Anadolu’da Vahdettin’e karşı bir cephe aldığı görüşü doğar. Tam tersine bürünerek.

İşin ilginci, böyle bir görüşün doğması için bu konu kasten hep eksik anlatılır.

Oysa gerçek başkadır.

Öncelikle Vahdettin’de vatanı kurtaracak bir irade ve bir güç yoktur. O zekâda değildir yani. Teslimiyetçidir. Savaştan sonra yurt dışına kaçması da bundandır.

O uzun hikaye.

Ama gelelim, Atatürk’ü Samsun’a Vahdettin’in gönderdiği meselesine;

İngilizler, bir Karadeniz’de bir Pontus meselesi yaratmış, Samsun ve civarında zavallı Rumları ayaklandırmışlardı. Mart ve Nisan 1919 aylarında Rumların Anadolu’da çete faaliyetleri arttı. Özellikle Samsun ve civarında yol kesmeye, köy basmaya, yağmalamaya ve adam öldürmeye başlamışlardı. Rum silahlı çeteleri o bölgedeki Türk köylülerine büyük zararlar vermekteydiler. Doğal olarak kendilerini korumak isteyen Türkler de silahlandılar. Hâl böyle olunca da Rumlar İstanbul’a mesaj çekerek silahla karşı koyan Türklerden şikayetçi oldular.

Samsun’da bulunan İngiliz subayı da bununla ilgili,İstanbul’u işgal etmiş olan Amiral Calthorpe’ye raporlar göndermeye başladı. Gönderdiği raporlarda güya Samsun ve çevresindeki Türk çeteleri Rum köylerine saldırıda bulunuyordu. Raporları alan İngiliz İşgal Kuvvetler Komutanı Amiral Calthorpe21 Nisan 1919 günü Başbakan Damat Ferit Paşa’ya gitti.  “9’ncu Ordunun Türk askerini dağıtmadığını, Mütareke şartlarına uymadığını, Erzurum ile Sivas arasında bazı Türk Şuralar tarafından bir takım asker kılıklı birlikler silah altına alındığını”  söyleyerek “Rum köyleriniTürkçetelerininsaldırılardankorumakiçintedbiralınız, yoksa Mondros Ateşkes Antlaşması maddeleri gereğincebölgeye asker göndereceğiz” diyereknota verdi.Ve Rum ve Ermeni köylerine saldırıldığına dair Samsundan gelen İngilizraporlarını da gösterdi.

Raporları gören Başbakan Damat Ferit Paşa’nın etekleri tutuştu.

-“Bana üç gün izin verin, oraya bir komutan göndereceğim. Hiçbir sorun kalmaz” diyerek hemen arayışlara başladı.Padişah Vahdettin’e de durumla ilgili bilgi verdi. Eğer hükumet bir çözüm bulamazsa İngilizler çözüm bulacaktı. Çözüm olarak Karadeniz bölgesini işgal edeceklerdi.

Şakaları yoktu.

Bunun üzerine AKP Hükumeti, pardon Damat Ferit Hükumeti Türk çetelerini bastırmak için Anadolu’ya gönderilecek uygun bir paşa aradı. Fevzi Çakmak düşünüldü, ama o Trakya’daydı. O olmayınca Mustafa Kemal görevlendirildi.

Mustafa Kemal de zaten uzun bir süredir Anadolu’ya geçmenin çarelerini arıyor, Samat Ferit Hükumetinin içindeki tanıdığı Bakanlarla bunun gerçekleşmesi içi uğraş veriyordu.

Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’daki görevinin konusu; İngilizlerin isteği doğrultuda, Anadolu’daki Türk çetelerini dağıtmak, silahlarını toplamak ve şura toplantılarını engelleyerek bu bölgede Rum ve Ermenilerin lehine asayişi düzeltmek idi.

Yıldız sarayının en dip köşelerine sıkışmış Vahdettine göre Mustafa Kemal Paşa bu görevi yaparsa İngilizler merhamet gösterecek, bu bahaneyle Anadolu’yu işgal etmeyeceklerdi.

Böylece vatan kurtulmuş olacaktı yani.

İşin özeti buydu.

Mustafa Kemal Paşa da bunu bildiği için Anadolu’ya ayak basar basmaz tam tersini yaptı.Türk çetelerini tepelemek yerine, onlara mesaj çekerek kendi etrafında birleştirdi.

Amasya Bildirisinden sonra da görevden alındı, İstanbul’a çağırıldı.

Ama o gitmedi. Anadolu’daki mücadelesine devam etti.

Anadolu’da yeni yeni kıpırdayan Milli Mücadeleyi alevlendirerek bu mücadeleye baş oldu.

Gelelim görüşmeye;

Atatürk Yıldız Sarayında Vahdettin ile görüştükten sadece bir gün sonra Tepebaşı’nda oturan arkadaşı Prenses Şivekar’a gitti. Prenses Şivekar Mısır prensesiydi ve Tepebaşında oturuyordu. Ona da veda etmek istedi. Ve prensesin evine gitti. Piyanonun karşısındaki koltuklarda karşılıklı oturdular. Biri var mı diye önce kapıya doğru sert bir bakış fırlattı Mustafa Kemal, sonra sağ elini dizine dayayarak biraz eğildi, mavi gözleriyle prensese baktı ve duyulmaktan çekinen bir sesle;

-“Size Allahaısmarladık demeye geldim. Anadolu’ya gitmem uygun görüldü.Hemen gitmek için emir aldım. Fakat ben bildiğiniz gibi, onların benden istedikleri iş için değil, aksine vicdanımdan aldığım emirle, yurdun bağrından doğacak o büyük kurtuluş ateşini yakmak için gidiyorum”  dedi.

Ve ona da veda etti.

Yani diyor ki Mustafa Kemal Paşa; Vahdettin ne derse desin, ben kendi bildiğimi yapacağım, ve vicdanımdan gelen sesle mücadele ederek Türk Milletini işgalden kurtaracağım diyor.

Sanki Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya vatanı kurtarmak için Vahdettin göndermiş gibi anlatan Erdoğan’ın, bu görüşmeden de haberi var mı acaba?

Mustafa Kemal’in ile Vahdettin’in veda görüşmesini anlatan Erdoğan, Mustafa Kemal’in Prenses Şivekar ile bu görüşmesini de anlatır mı acaba?