Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,1669
Dolar
Arrow
34,1694
İngiliz Sterlini
Arrow
45,7275
Altın
Arrow
2920,0000
BIST
Arrow
9.665

Cübbeli Ahmet’in Mahkeme Buyruğu

Hz.Ali ile Muaviye safları arasında yaşanan ve on binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan Sıffın savaşının en çarpıcı anı hiç kuşkusuz Kur’an sayfalarının mızrakların ucuna takılmasıdır. Rivayet o ki, Muaviye tarafı savaşı kaybedeceğini anlayınca, bir savaş aracı olarak Kur’an’ı hatırlamış ve “aramızda hakem olsun” diye onu savaş meydanına sürmüştü. Sonuçları hatırımızda, sonrasında yaşananlar da.

Kur’an deyince, kitabın siyasette kullanımı ile ilgili en çarpıcı sözlerden birine Hz.Ali imza atmıştır. Zira Ali, “Kur’an konuşmaz onu insanlar konuşturur” demiştir. 

Haksız mı? 

İnsanlar bulundukları yere, konuma, içine girdiği ilişkilere, temsil ettiği kesimlere göre bir ayet bulup yaptıklarını meşrulaştırmaya ya da aksi yönde yapılanları eleştirmeye çalışmıyor mu? Sırtını dine dayamak, ya da din silahı ile mevzisini güçlendirmektir bu; tarihten ve bugünlerden biliyoruz. Hepimizin bildiği üzere o tarihte ne Muaviyeler eksildi, ne de Sıffınlar.

Geçtiğimiz günlerde bu örneklerden birine daha tanık olduk. Şöyle ki kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Hiranur Vakfı Kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’e mahkemenin verdiği kararı sert bir dile eleştirdi. Hatırlayalım, anılan dava içeriğine göre Gümüşel’in kızı “çocukken” imam nikahıyla evlendirilmişti. Bunun üzerine aylar süren bir dava başladı ve nihayetinde anılan vakfın kurucusuna 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi. İşte Cübbeli bu cezaya tepki gösteriyor ve şöyle diyordu: “Yusuf Ziya Gümüşel Hocaefendi kardeşimize 18 sene 9 ay cezânın revâ görülmesi İslâm'a ve Kur'ân şerî'atine muhâlif olan bir yaptırımdır.”

Cübbeli Ahmet’in sözleri gayet açık: Bu sözlere göre Mahkeme heyeti anılan dava kapsamında İslam’a ve Kur’an’a muhalefet etmiş ve dolayısıyla dini tanımamıştı. Görüyorsunuz değil mi, konunun gidişatı ve meselenin ekseni bir anda nasıl değişti. İçeriği itibariyle oldukça sarsıcı bir olaydan adeta mahkeme heyetini bir yerde “küfre düşmekle” itham eden bir noktaya geldik. Bakınız işte hedef gösterme, linç etme, dini mevzi edinip oradan ayet ile hadis ile ateş etme böyle oluyor. Kendisini din yerine koyanlar, buradan aldıkları güçle insanları kendi kurdukları engizsizyon mahkemesinde yargılıyorlar. Adıyla çağıralım, açıkça bu bir din istismarıdır, dini duyguların kötüye kullanılmasıdır. Ve Türk Ceza kanuna göre bu suçtur. Ayrıca mahkeme heyetinin de, din adına hedef gösterilmesidir, ki bu da ayrıca bir suçtur. 

Yanmaz kefen, “Nal-ı Şerif” terliği gibi ürünlerle de adını duyuran Cübbeli Ahmet ne dediğinin farkında değildir belki ama biz farkındayız. Bu ve benzeri söylemlerden dolayı kaç aydın hedef gösterildi, ülkede kaç cana kıyıldı hepimiz biliyoruz. 

Kaldı ki, laik bir ülkede yaşıyoruz. Ne zamandan beri mahkeme heyeti kararlarını verirken, dini metinleri esas almaya başladı? Ülke dini bir rejimle yönetiliyor da biz mi bilmiyoruz. Örneğin hırsızlık suçuyla ilgili verilen her kararda, mahkemelerin dini tanımadığını, ona muhalefet ettiğini mi söyleyeceğiz? Bu ne dediğini bilmek değilse, açıkça provakasyondur. 

Kaldı ki, meseleleri, davaları, olayları din esaslı ele almak gibi bir yaklaşım, kendi içinde ayrıca tehlikeye açık bir durumdur. Örneğin selefi gruplara göre bizatihi tarikatların yapısı dine aykırıdır, şirk içerisindedir bu gruplar. Bırakın söz beyan etmelerini, varlıkları dahi kabul edilemez. Din mi diyorsunuz, alın siz din o zaman! Sonra dinin tek bir yorumu yok ki, bir olayda “bu dine göre doğru ya da yanlış diyelim.” Osmanlı döneminde dahi, para vakıfları üzerinden verilen faizli krediler, şeyhülislam kararıyla caiz kabul edilmedi mi? E hani faiz haramdı!

Sonuç mu?

Mahkemeler kararlarını Cübbeli’nin, şu veya bu cemaat ya da tarikatın dine yüklediği görüşlerle, onların din yorumuyla değil elbette mevcut delillerle ve hukukun genel prensipleri ile verecektir. Unutmamak gerek ki, Hariciler de, dine göre Ali’yi kafir ilan etmişlerdi. Bu teraziyi doğru kabul ederseniz, karşılığında böyle bir sonuçla da karşılaşabilirsiniz değil mi? Az izanı olan bunu görür ve öyle konuşur.