Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Hilafet ve şeriat çağrıları anayasal düzene ve cumhuriyete başkaldırıdır

Bir sokak ropörtajı izledim. 30-35 yaşlarında, deccalden hallice, deli bakışlı, yüzü gözü kıl tüy içinde, dişlerine belki de ömründe fırça değmemiş, kılıksız bir erkeğe mikrofon uzatıp soruyorlar;

“Bu ülkede neyin değişmesini isterdiniz, neden memnun değilsiniz?”

“Türkiye’ye şeriat gelmesini istiyorum.” (Herkes diş fırçalarını sakince elinden bıraksın, misvak’a geçiyoruz.)

“Neden bunu istiyorsunuz?”

“Türkiye şeriatla yönetilmeli! İnşallah dilerim Allahtan ülkemize şeriat gelir, buradan cumhurbaşkanımıza sesleniyorum, şeriati getirsin. Bütün partilere de sesleniyorum bir an önce şeriati getirin.”

(Her halde şeriati falafel filan zannediyor, sipariş veriyorsun, hop şeriat kapında. Bütün partilere seslenebilmesi de bir hayli ironik)

“Neden böyle olması gerektiğini düşünüyorsunuz?”

“Daha iyi olacak.”

(Adamın Türkçesi son derece bozuk, sunucu şüphelenmiş olmalı ki soruyor;)

“Siz nereden geldiniz Türkiye’ye?”

“Suriye’den.”

“Neden geldiniz?”

“E güzel burası.”

“Peki, güzelse neden değişmesini istiyorsunuz?”

“Türkiye müslüman bir ülke, şeriatle yönetilmeli.”

“Türkiye laik bir ülke ve cumhuriyetle yönetiliyor.”

(Sorular ezberini bozmaya başlayınca ısrarlı bir tekrar başlıyor, normal tabi; ezberi bozulunca ne diyeceği hakkında en ufak bir fikri yok.)

“Şeriat gelecek.”

“E siz madem neden buraya geldiniz? Şeriatla yönetilen ülkeler var, oraya gitseydiniz?”

(Burayı çalışmamış, buralar ezberletilmemiş. Cevap yok, camit bakışlar…)

“Sorumu tekrarlıyorum, neden Afganistan’a gitmediniz, orası şeriatle yönetiliyor. Madem şeriatla yönetilen bir ülkede daha mutlu olacaksınız, neden Türkiye’ye gelmeyi tercih ettiniz o zaman?”

(Cevap verememe ve arkasını dönüp yürüme…)

Kulağında son teknolojiyle üretilmiş kablosuz kulaklık, kafasında sarık, üzerinde entari… Elinden alıp telefonu karıştırsan kalıbımı basarım ki kadın fotoğrafları, gizli çekimler, kız-erkek farketmez küçük çocuk fotoğrafları, arkadaşlarına attığı “burada kız çok, siz de gelin” mesajları buluruz. ‘Ele verir talkını, kendi yutar salkımı’dır bunlar çünkü…

Cumhuriyetin verdiği özgürlükle böyle konuşabildiğinin farkında bile olmayan biri… Be hey fikri çok bilgisi yok insan müsveddesi, hiç düşündün mü acaba şeriat gelince böyle uluorta konuşabilecek misin? O pişmaniye gibi cılız sakalını bile kendi keyfine göre uzatıp kesemeyeceksin, istediğin modeli veremeyeceksin, öyle ‘cumhurbaşkanıma sesleniyorum’ diye başlayan cümleler kuramayacaksın ve biliyor musun sen bu ülkeyle ilgili karar verecek, yorum yapacak, geleceğimize müdahale edecek biri de hiç değilsin. 

Türkiye Cumhuriyeti yasalarını hiçe sayarak devleti yıkmaya, rejimi değiştirmeye dair hilafet ve şeriat çığlıkları atanları duyuyoruz.

Dünyanın hemen hemen her yerinde Filistin’e destek yürüyüşlerinin laik devletlere meydan okuma şovuna dönüştüğünü görüyoruz.

Önce kendi ülkelerinden kaçıp modern dünyanın medeni ülkelerine göç ediyorlar, sonra içlerindeki karanlığı ortaya çıkartıp gittikleri medeniyete şeriat getirmek istiyorlar. Örgütlü, bilinçli bir kötülük ve cehaletle karşı karşıyayız.

Hatta bu cehalet o boyutta ki biri de çıkıp “seküler hilafet” dedi. (Yok devenin pabucu veya ‘epistomolojik kopuş!!!)

Türkiye başı çeksinmiş, Birleşmiş Milletler gibi bir oluşum olsunmuş seküler hilafet. (Seküler hilafeti ben belden aşağısı hayvan, yukarısı insan, kafasında da boynuzları olan bir mitolojik tip olarak düşünelim, denizin altında yüzebiliyor, göklerde uçuyor, bir adımda Afganistan’dan İsviçre’ye geçiyor.)

Bu cümleleri kuran da doçentmiş. (Diplomalı cehalet kameralara konuşmuş.) Kendisi ya seküler kelimesinin anlamını bilmiyor yada biri ona seküler kelimesinin içinde geçtiği havalı ama dini bir cümle kur demiş, o da heyecanlanıp saçmalamış, başka bir açıklaması olamaz. Cumhuriyetin verdiği özgürlükle konuşan biri daha ve üstelik bu kişi bir kadın…

Tam böyle sinirlenmiş halde kendi kendime söylenirken başka bir videoya rastlıyorum. Bu sefer arkasında cumhuriyetin yüceltici elini hissedemeyen biri konuşuyor…

Afganistan’da yaşayan kadın mikrofona “Allah’ın kadınları hiç yaratmamış olmasını dilerdim, bize hayvanlardan bile kötü davranılıyor, evden dışarı bile çıkamıyoruz,” diyor, yarı ağlayan yarı korkudan titreyen bir sesle…

Dünya üzerinde kadınlar için başka türlüsünün olabileceği inancını bile almışlar gencecik kadının elinden, belki de erişkin bile değil, onun için çocuk demeliyim, zira örtündüğü çaputlardan yüzünü göremediğimiz için yaşını anlamak pek mümkün değil.… 

Burada cumhuriyetin kendilerine verdiği tüm haklara sırtlarını dayayıp sokaklara dökülüp hilafet sloganları atan kadınlar bu videoyu seyredince ne düşünüyorlar insan merak etmeden duramıyor!

Allahın yarattığı her can eşit değil midir oysa ki?

Allah biri öteki ezsin diye yaratır mı hiç kullarını?

İnsan eşref-i mahlukat değil midir? 

Nihayet başka bir videoya tesadüf ediyorum da yüreğim ferahlıyor…

70’li yaşlarında, pırıl pırıl giyimli, tertemiz traşlı, bakımlı, jilet gibi bir beyefendi kendisine uzatılan mikrofona o güzel Türkçesiyle şunları söylüyor;

“Türkiye kimsenin babasının çiftliği değildir. Türkiye Cumhuriyeti sosyal, demokratik, laik bir hukuk devletidir. Bu anayasal gerçeklere aykırı hangi uygulama olursa olsun bunun karşısına çıkacak Atatürkçü bir güç vardır, bunu sakın unutmasınlar!