İlla ki herkes kendi hayatında en az bir kez güneşin doğduğu ilk dakikalarda uyanmış ve dışarıda bulunmuştur. Şafak vakti dediğimiz o eşsiz doğum anlarında kuşların nasıl şakıdığını da duymuşuzdur. Günü neşeyle karşılamaktan ziyade birbirlerine ‘ben de buradayım’ demek için öten kuşların, bıkmadan usanmadan her sabah bir ağızdan söyledikleri bu şarkıya “ŞAFAK KOROSU” denir.
Zor zamanlardan geçen yorgun ülkemizin çocukları olan bizler, kendimizi yıpranmış, bezgin hissediyor olabiliriz. Korkmayın bu çok normal, etrafımızda hızla değişen her şeye şaşkınlıkla bakmamız, hiçbir şeyin hızına yetişemediğimizi düşünmemiz normal.
İnsan profili, sosyal yaşam, şartlar, kurallar, fiyatlar ,arz -talep hızla değişirken bizim başımızın dönmesi de çok normal.
Kültürümüzün ne hızla değiştiğini, bu yaşa kadar öğrendiğimiz ve sahiplendiğimiz doğruların kumdan kaleler gibi hoyrat ayaklarca ezilip yok olduğunu görmek kolay olabilir mi? Bu erdemleri yok sayanları görüp hazım problemi yaşamayan normal midir? Hayatı boyunca namusuyla yaşayan, helal para kazanmak için didinen, mütevazı yaşayan insanların boynunu büken bu yeniliklerden kendimizi ve bilhassa çocuklarımızı korumamız gerekir.
Kabul ettiklerimiz değil, kabul etmediklerimiz bizim çizgimizi belirler.
Kabul etmedikleri kabul ettiklerinden fazla olanların korosudur bizim şafak koromuz, bu sebeple zaman zaman isyankâr çıkabilir sesimiz.
Bilin ki yalnız değilsiniz.
Son zamanlarda pek bir içe kapanık, inzivaya çekilmiş gibiyiz. Kaynağı belli olmayan paraları ve bitmeyecek sandıkları servetleri ile her köşeyi tutmuş, bulundukları yere nasıl geldiklerini kendileri dahi anlayamamış ve bunu hazmedememiş insanlarla bir ortamda nefes almak ne kadar zor değil mi?
Duyuyorum sizi, çok zor dediğinizi…
Zarafet, letafet, görgü, kültür, eğitim hiçbir dönemde bu kadar kıymetsiz olmamıştır herhalde.
Bugünden birkaç sene geriye gitsek, o günlerde ortada olmayan birtakım insanların bugün var olma hırsları ve bu uğurda yaptıkları mide bulandırıcı değil mi?
Sadece bir şeye para ödeyerek sahip olabilen ve ona sahip olduğu için kendini zengin sanan, içleri boş, ağızları lağım bu insanlardan uzak durmak için kabuklarımıza çekilsek de maalesef kaçmak pek mümkün değil.
Bu konuda tartışacak, konuşacak çok şey var; zamanı geldiğinde konuşuruz.
Türk halkı kimliği ile beraber asaletinin, görgü ve ananesinin unutturulmaya çalışıldığı bir bilgisayar oyununa hapsolmuş sanki, sizce de öyle değil mi?
Geçtiğimiz hafta sosyal medya böyle bir ailenin skandal yaşamı ile çalkalandı .Yedi milyon-rakam ile 7.000.000-takipçili bir sosyal medya fenomeninin gelir kaynağı merak edildi ve kıyametler koptu. Bu konuyu araştıracak, takip edecek bizden çok daha bilirkişiler olduğu için konuyu uzmanlarına bırakalım.
Benim asıl merak ettiğim bu işin sosyal yozlaşma boyutu. Kim bu 7.000.000 takipçi? Normalleşme diye bir olgu vardır. Bir şey ne kadar absürt ve kabul edilemez olursa olsun, ne kadar sık görürsek, göz o kadar çabuk alışır ve zihin bunu normalleştirmeye başlar.
Böyle ışığa meftun gece sinekleri gibi bu hesaba uçuşan 7.000.000 kişi kim?
O anlamsız kelimelerle kurulmuş mantıksız cümleleri duymaya tahammül edebilen, varaklı koltuklarda döşenmiş ihtişamlı villaları izlemeye meraklı, kamyonla kapıya dökülen güllere ve o çiçeklerle doldurulan havuza şaşırmayan, altın plakalarla içilen kahveleri, helikopterle gezmeyi normal bulan, havaya saçılan paralara acımayan bu 7.000.000 kişi kim?
Bu meftunlar yabancı değil; biziz, bizim gençlerimiz ve çocuklarımız. Kendi yoksun kaldıkları mütevazı hayatın, başka bir köşede en uç noktada yaşanabilen bu simülasyona hayran olanlar maalesef bizim insanımız, hepimiziz.
Haykırarak şunları söylemek istiyorum;
BU GÖRDÜKLERİNİZ NORMAL DEĞİL!
HAYAT BÖYLE BİR ŞEY DEĞİL.
ZENGİNLİK BÖYLE BİR ŞEY DEĞİL, NORMALLEŞTİRMEYİN!
Paraya sahip olmakla zenginlik aynı şey değil. Böyle kültürsüz, görgüsüz, şovmen, kaba, ağzı bozuk, yol yordam bilmezlik ancak hazmedilememiş paraya sahip olmaktır ama zengin olmak demek değildir. Bu tavırlar, konuşmalar, savurganlıklar, tutumsuz ve şuursuz hayatlar normal değildir.
Özellikle gençlere sesleniyorum; içi boş şeylerden uzak durun. Alın terinizi akıtmadan kazandığınızı sandığınız her şey kayıptır.
Bileklere takılan o altın saatler emek harcamadan takıldıysa size hiçbir zaman doğruyu göstermeyecektir. Gerisi hikaye!
Kolay yoldan ulaşılan mertebeler size saygınlık kazandırmaktan çok uzak oldukları gibi, zamanla alınlarınızda neon pavyon tabelaları gibi yanıp yanıp sönecek, utanca dönüşecektir.
Hak, hukuk, adalet, görgü, kültür, sabır, sebat, hazım ve birikimden oluşan bir birey olmaya özenin gençler. Bizler karamsarlığa kapılıp her şeyi oluruna bırakmamalı, Gençliğe Hitabe’de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bize öğütlediği üzerimize düşen vazifelerimize sarılmalıyız.
Gümbür gümbür gelen, zekâ ve gelişmişlik açısından biz eski nesillerdan daha üstün olduğuna inandığım bir nesil var, onları görüyor, duyuyor ve inanıyorum. Değişim o gençlerden başlayacak.
Şafak korosunun en güzel sesi gençlerimiz olacak.
Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde bir arada daha güzel çıkar sesimiz.
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak”
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza