Türkiye’de hiçbir zaman bir alanda tek bir sorunu konuşmak mümkün değil. Misal, eğitim sistemimiz…
Ülkede temel sorunların, bir çırpıda “eğitim ve sağlık” başlıklarıyla anılmasının birçok sebebi var elbette. Ne sağlıkta ne eğitimde gidişat düzelmediği gibi durum giderek daha vahim hale geliyor.
Son günlerde her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni duyurduğu Maarif Modeli Taslağı tartışılsa da Türkiye’de eğitim sistemine dair sorunlar her daim gündemde yer buluyor. Zorlu sınavlara dayalı ve sürekli değiştirilen, klişe tabirle yap-boza dönen, öğrenciyi de veliyi de serseme çeviren bu sisteme eklenen her yeni sorun, yeni bir çatışma alanı yaratıyor.
Bir eğitim yılının sonuna doğru yaklaşırken kamuoyunun gündeminde Maarif Modelin getireceği kaos ve laik cumhuriyete karşı atılan adımların yarattığı endişeyle birlikte hafta sonu yapılacak LGS sınavı var. Tabii velilerin gündeminde buna ek olarak, özel okulların önümüzdeki yıl için belirlediği ücretler de bulunuyor.
Malum liselere geçiş sınavı, çocukluktan gençliğe geçerken öğrencilerin önündeki en zorlu geçit. Ergenlikte yani en krizli dönemlerinde girdikleri bu sınav, çoğu kez çocukların kaldıramayacağı kadar ağır bir yük anlamına geliyor. Öyle ki milyonlarca çocuk ve gencin psikolojilerinin ne hale geldiğiyle ilgili olarak geçen hafta yapılan bir toplantıda uzmanların verdiği örnekler, çocukların büyük kısmının sadece sınavlarla değil “sınav stresi”yle de mücadele ettiğini gösteriyor.
Sınav stresinin sonu; kaygı, depresyon ve panik atak
Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Hastanesi’nde geçtiğimiz hafta düzenlenen basın toplantısında LGS ve YKS’ye sayılı günler kala sınav kaygısı ve ergen psikolojisi tüm yönleriyle değerlendirildi. Uzmanların verdiği bilgiye göre ergenlerde artan sorunların ve psikiyatrik rahatsızlıklarının önemli bir kısmının nedeni, sınav kaygısı.
Sınav kaygısı artık tüm yaş gruplarında görülebiliyor. Uzmanların gözlemlerine göre ilkokul, hatta anaokul seviyesine dahi inmiş durumda.
Sınav kaygısının kimi zaman kontrol edilemeyecek bir hal aldığını belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a göre ailelerin tutumu bu nedenle çok önemli. Kontrol edilebilen stresin gerektiğini ancak kontrol edilemezse dikkati dağıtıp kaygıyı artırdığını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Stres var, panik yok demek lazım” diyor.
Eğitimde adil olmayan bir sınav sistemi var
Prof. Dr. Tarhan, eğitim sistemindeki sorunları bir iki cümleyle özetledi: “Şu andaki eğitim sistemimiz bir insanın hayat başarısını lise sondaki bir sınava bağlıyor. Bu hepimizi aşan, adil olmayan bir sistem. Bir yıl içerisinde insanın bütün yıllarını birikimini değerlendirip onun hayatı ile ilgili karar veriliyor.”
Sınav sistemindeki yarışma adil değil, kaygıyı artırıyor
Dünyada bu sorunun çözüldüğünü ve böylece çocuklarda sınav kaygısının olmadığını anlatan Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocuğun 2-3 saatlik bir sınava odaklandığında kaygısız olması mümkün değil. İdeali, ruh sağlığına uygun bir sistem olmalı. Bu bilindiği halde eğitim sistemimizde bir statüko var. O statüko ciddi şekilde direniyor. O zaman dershanelere de çok ihtiyaç kalmayacak. Özel hoca tutmaya da çok ihtiyaç kalmayacak. Şu anki sınav sistemindeki yarışma adil bir yarışma değil, kaygıyı artıran bir şey.”
Ebeveynler çocuğun kaptanı değil, kılavuz kaptan olmalı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a göre bazı aileler, sınava hazırlanan çocuğuna motive etmek adına bilmeden zarar verebiliyor. Yüksek motivasyonlu çocukların “zaten yaparsın” yaklaşımıyla stres yaşadığını ve daha çok hata yapabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Bunun sonucunda çocukta önce fiziksel şikayetler ortaya çıkar; midesi bulanır, tırnaklarını yemeye başlar. Başaramayacağım diye düşünür. Özellikle başkalarıyla kıyaslamak çocukta kaygıyı daha da artırır. Anne babanın rolü çocuğun hayatının kaptanı olmak değil, kılavuz kaptanı olmaktır” diye özetledi.
İlaç ve takviyelerle başarı hedefleniyor
Prof. Dr. Tarhan, toplantıda son yıllarda yaygınlaşan bir trendden daha söz etti. Kimi zaman kaygısı çocuğununkinin önüne geçen ailelerin, sınav öncesi çocuklarına performans artırıcı ilaç veya takviye verdiğine değindi ve şu uyarılarda bulundu:
“Eğer anne babalar, doktor tavsiyesi olmadan çocuğa performans artırıcı ilaç veriyorsa, o çocuk ileride hap kullanımına meyilli olur. Bu çocuklar üniversiteye girdikten sonra hap almadan ders çalışamıyorlar. Sonra bize getirilen çocuklar var, böyle yetiştirilmişler. O ilaçlar artık tesir etmediği için başarılı olmak için metamfetamin gibi ilaçlar alıyorlar. Çocuk ileride madde kullanmadan derse odaklanamayan, çalışamayan biri oluyor. Başarı hiçbir zaman sağlığın önüne geçmemeli.”
Çocuk büyütmek koreografisi zor bir dans gibi…
NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı ve Psikiyatri Hizmetleri Genel Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu da çocuk büyütmeyi “koreografisi zor bir dans”a benzeterek çocuğun ruh sağlığından anne babaların sorumlu olduğunu hatırlattı. Dr. Baripoğlu, anne babaların çocuklarına “Ülke koşulları böyle, bu sınava girmek zorunda olmanı istemezdik ama koşullar bu, bizim önceliğimiz senin ruh sağlığın” demesinin önemine vurgu yaptı.
Bulantı, kusma gibi fiziksel belirtiler yaşanıyor
“Son zamanlarda ergenlik döneminde psikiyatrik rahatsızlıklarda artış gözleniyor” diyen Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş ise “Sınav stresi, ergenlerde kaygı bozukluklarının, depresyonun, panik atakların ve hatta okul fobisinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bulantı, kusma gibi fiziksel belirtiler yaşanıyor. Sınav kaygısıyla başa çıkmak için ergenlere ve ailelerine çeşitli destek ve tedavi yöntemleri öneriliyor” bilgisini verdi.
Sınav döneminde yaşanan stresin sonuçları
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Çocuk Ergen Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk da sınav dönemlerinin kaygının çeşitli biçimlerde kendini gösterebildiğini belirterek, bu belirtileri şöyle sıraladı:
“Kalp atışında hızlanma, terleme, titreme, nefes alıp vermekte güçlük, iştahsızlık, baş ağrısı, beslenme veya uyku düzensizliği gibi fiziksel belirtilerin yanı sıra gerginlik, sinirlilik, karamsarlık, endişe, huzursuzluk gibi duygusal belirtiler de görülebilir. Bu belirtileri hisseden çocuklar sıklıkla ders çalışmayı bırakma, sınavı yarıda bırakma veya sınava girmeme, ders çalışmayı erteleme, aşırı hareketlilik ya da tam tersi donakalma gibi hareketsizlik biçiminde davranışlar sergileyebilirler.”
Rezil olacağım korkusuyla yanıtları unutur, hatalar yapabilirler
Uzman Klinik Psikolog Konuk, “Sınav stresini yaşayan çocuklar bildiklerinin hepsini unuttuğunu düşünme, başarılı olmayacağını veya sınavı geçemezse her şeyin biteceğini düşünme, unutkanlık, dikkati toplamakta güçlük, rezil olacağı inancı gibi zihinsel belirtiler ortaya koyabilirler. Bu durum var olan akademik performansın kullanımını engeller. Olumsuz düşünceler nedeniyle sınavda okuduğu soruları anlayamaz, dikkatini o esnada sorulara ve çözümlere veremez. Çok iyi bildiği sorularda bile ufak hatalar yapabilir veya yanıtları unutabilir. Bu durum çocuğun hem akademik performansını hem de kendine güvenini olumsuz etkiler” tespitleriyle ailelerin sınava az bir zaman kala çocuklarını bu kriterlerde gözlemlemelerini önerdi.
Sonuca değil sürece odaklanın
Uzmanların önemli sınavlar öncesinde verdiği son mesaj şuydu:
Aileler sınavlara sonuç odaklı bakıyorlar. Ancak doğrusu, sürece odaklanmak gerektiğidir. Ne olursa olsun her şartta, gençlere geleceğe yönelik umut aşılanmalıdır.
Çok Okunanlar
Arda Güler, 6 gollü maçta Real Madrid tarihine geçti!
AKP'nin en düşük emekli maaşı için düşündüğü rakam kulislerden sızdı!
En hızlı fakirleşen ve zenginleşen illeri belli oldu
Mehmet Uçum'dan anadilde eğitim açıklaması
Şam yakınlarındaki toplu mezarlar görüntülendi!
Athletic Bilbao maçındaki hatanın perde arkası ortaya çıktı!
AKP'nin asgari ücret zammı için düşündüğü oran ortaya çıktı
15 Aralık 2024: Süper Lig'de bugün hangi maçlar var?
Diyanet’in ABD’deki külliyesinde yok yok!
Bu bütçe insan haklarına aykırı