Türkiye’de son yıllarda doğurganlık hızı giderek düşüyor. TÜİK verilerine göre 2001’de 2.38 olan doğurganlık hızı 2023’te 1,51’e geriledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “endişe verici” bulduğu bu oranlar, 3 çocuk yapın çağrısının toplumda çok da karşılık bulmadığının göstergesi. Üstelik aile planlamasıyla ilgili çalışmaların da olması gerektiği gibi yürütülmediği düşünüldüğünde bu oranlar daha da dikkat çekici hale geliyor. Öyle ki Türkiye’nin nüfus dengeleri açısından bir tehdit oluşturan doğurganlık hızındaki bu düşüşün, göçmen ve mültecilerle nüfusun eşitlenme tehlikesi yaratacağı aylardır dillendiriliyor. Son istatistikler bu endişeyi destekliyor. Ülkemizdeki Suriyeli göçmenlerde doğum hızı neredeyse 4 kat fazla. Daha da kötüsü, her 100 gebenin 15’i çocuk yaşta.
DOĞAN BÜYÜYOR AMA NASIL?
Doğurganlık hızı böyleyken dünyaya gelen bebeklerin sağlık durumu, yaşam koşulları ve geleceğine dair ortaya konulan verilere de bakmak şart. Dünyaya sağlıklı getirilen bebeklerin ilk beş yılda hayata tutunabilmesinin sağlanması, ülkemizde hala en önemli sorunların başında geliyor.
Özellikle çocuk sağlığı hastalıkları ile kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının her fırsatta; “Bir ülkenin gelişmiş düzeyini belirleyen en önemli göstergelerden biri anne-bebek ölüm hızıdır!” diyerek atıfta bulunmasının sebebi de bu.
Halk arasında sıkça kullanılan “doğan büyüyor” sözünü unutup, “Doğan çocukların ne kadarı sağlıklı büyüme şansını yakalıyor?”, “Hayatın ilk 5 yılında kaçı hayatta kalabiliyor? diye sorgulamak gerekiyor.
GÖSTERGELERDE İSTENİLEN DÜZEYDE DEĞİLİZ
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin (HASUDER) “Türkiye’de Çocuk Sağlığı’nın Durumu 2024” Raporu, Türkiye’de çocuk olmaya dair son birkaç yıla ait tüm verileri kapsıyor.
Derneğin Çocuk-Ergen-Okul Sağlığı Çalışma Grubu’nun gönüllü üyeleri tarafından hazırlanan rapor, Türkiye’deki çocukların beslenme, geçinme ve barınma sorunlarından karıştıkları suç olaylarına kadar pek çok alanda “durum tespiti” niteliğinde. Ortaya konulan verileri değerlendiren uzmanlar, pek çok parametrede gelinen durumu, “istenilen düzeyin altında veya istenilen düzeyin çok altında” olarak raporluyor.
Ocak - Nisan 2024 arasında hazırlanan “Türkiye’de Çocuk Sağlığı’nın Durumu 2024” Raporu’na göre kaba doğum hızı; 2021 yılında 12,9, 2022’de 12,2 olarak saptandı. 2001 yılında 2,38 olan toplam doğurganlık hızı da yıllar içinde azalma göstererek, 2022’de 1,62’ye düştü.
Raporu hazırlayan grubun yöneticisi Arel Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferdane Oğuzöncül, Türkiye’de çocukluk çağına ait raporlara yansıyan durumu şöyle özetliyor:
“2021 yılında 10 bin 89 olan bebek ölüm sayısı, 2022 yılında 9 bin 522 oldu. En önemli çocuk sağlığı göstergelerinden olan ve bin canlı doğum başına düşen bebek ölümü olarak ifade edilen bebek ölüm hızı 2009 yılında binde 13,9 iken 2022’de 9,2’ye düştü. Çocuk sağlığının en önemli göstergeleri olan, Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri içinde de yer alan bebek ve çocuk ölümlerinin azaltılması hedefi, tüm kalkınma planlarında da yer aldı ve gerçekleştirilmesi için çaba gösterildi. Ancak, azalmaya rağmen istenilen düzeye ulaşılamadı.”
5 YAŞ ALTI ÖLÜM HIZINDA 122. SIRADAYIZ
Raporda beş yaş altı ölüm hızında ise 2009 yılında binde 17,7 olan oranın 2022’de 11,2 olarak hesaplandığı belirtiliyor. 5 yaş altı ölüm hızında da henüz istenilen düzeyde olmadığımızı belirten Prof. Dr. Ferdane Oğuzöncül, “Türkiye 2020 yılı verilerine göre beş yaş altı ölüm hızı sıralamasında 188 ülke içinde 122. sırada. Bu hız, ilk sıradaki ülke verisinin yaklaşık 5 katıdır” bilgisini paylaşıyor.
Adolesan doğurganlık hızının çocuk sağlığının çocuk hakları bağlamındaki en önemli göstergelerinden olduğu vurgulanarak “15-19 yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısı olarak tanımlanan adolesan doğurganlık hızı 2022’de binde 12 olarak gerçekleşmiştir” deniliyor. En önemli çocuk sağlığı göstergelerinden olan ve bin canlı doğum başına düşen bebek ölümü olarak ifade edilen bebek ölüm hızının ise 2022’de 9,2 olarak tespit edildiği ekleniyor.
ÖLÜM NEDENLERİNDE YARALANMA VE ZEHİRLENMELER İLK SIRADA
Ölüm nedeni istatistikleri incelendiğinde; 2021 yılında 1-17 yaş çocuk ölümlerinde ilk sıradaki neden dışsal yaralanma ve zehirlenmelere olduğu, bunu sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları nedenli ölümler, iyi huylu ve kötü huylu tümörlere bağlı ölümler ve dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerin izlediği bildiriliyor.
ÇOCUK İŞÇİ SAYISI 1 YILDA 101 BİN ARTTI
Raporda dikkat çeken bir diğer konu da çalışan çocuk sayısında gözlenen artış. Çalışan çocukların yüzde 79,7'sinin 15-17 yaş grubunda, yüzde 15,9'unun 12-14 yaş grubunda, yüzde 4,4'ünün ise 5-11 yaş grubunda yer aldığı belirtiliyor.
2022 yılı istatistiklerine göre Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 32,6. Ancak en önemlisi çocuklar bu oranın yüzde 42,7’sini oluşturarak en büyük yoksul grup olarak raporlanıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2022 faaliyet raporunda, 2021 yılına göre 2022 yılında 15-17 yaş arasında çalışan çocuk sayısının 101 bin artışla 620 bine ulaştığı, buna göre çalışan çocuk sayısı yıllık yaklaşık yüzde 20 arttığı bildiriliyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde 18 yaşından küçükler çocuk kabul edilmesine karşın, Türkiye’deki İş Kanunu’na göre 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını tamamlamamış çocuklar “genç çalışan” olarak kabul ediliyor. TÜİK’in 2022 yılı verilerine göre sadece 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 18,7 oldu. 2021 yılında 520 bin çocuk çalışıyorken, bu sayı 2022 yılında 619 bine çıktı.
Prof. Dr. Ferdane Oğuzöncül, “Bir yılda sadece 15-17 yaş arasında çalışan çocuk sayısının 101 bin artması, yoksulluğun daha da derinleşmesiyle çok sayıda çocuğun ailelerine ekonomik yardımda bulunmak amacıyla çalışma hayatına atıldığını gösteriyor. Depremler, pandemi ve enflasyon Türkiye’nin çocuk işçiliğini sonlandırma yönündeki çabalarını olumsuz yönde etkilemiştir” diyerek konunun önemine işaret ediyor.
TEKNOLOJİ KULLANIMI BAĞIMLILIK RİSKİNİ ARTIRIYOR
Cep telefonu / akıllı telefon kullanım oranındaki artışlara da işaret edilen raporda “2013 yılında yüzde 24,3 iken bu oran 2021 yılında yüzde 64,4 olarak artmıştır. Bu oranın 6-10 yaş grubu ve 11-15 yaş grubunda da arttığı görülmüştür. İnternet, bilgisayar ve cep telefonu kullanımındaki bu artış davranışsal bağımlılıkların da artmasına neden olacağı açıktır. Ancak ulusal ölçekte davranışsal bağımlılıkların tespit ve izlemine yönelik bir çalışma - veri tabanı sistemi bulunmamaktadır” deniliyor.
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK SAYISI 2 KAT ARTTI
HASUDER’in raporunda 2013-2022 yılları arasında 0-17 yaş nüfusta önemli bir değişiklik olmamasına rağmen güvenlik birimine gelen ya da getirilen çocuk sayısının 2.2 katına çıktığı vurgulanıyor. Bu çocuklardan suça sürüklenen çocuk sayısının da 1.8 katına çıktığı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak veya satın almak suçu ile isnat edilen çocuk sayısının da son 2 yılda artış eğiliminde olduğu bildiriliyor.
Raporda ayrıca, madde kullanımıyla ilgili ülkemizdeki verilerin toplumsal durumu yansıtmadığı gibi güncel durumu da takip edemediğine dikkat çekiliyor.
Çok Okunanlar
Beşar Esad'ın nasıl kaçtığı ortaya çıktı
BEDAŞ 11 Aralık'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Gelinim Mutfakta 11 Aralık puan durumu: Bugün hangi gelin birinci oldu?
Günlük burç yorumu: 11 Aralık Çarşamba günü hangi burçlar için güzel geçecek?
'Batı Kürdistan' kimin olacak? - I
Bir köfte markası daha ifşa edildi
Fenerbahçe - Athletic Bilbao maçı ne zaman, saat kaçta? Muhtemel 11'ler
Japon deprem uzmanı Türkiye’deki 4 tehlikeli bölgeyi açıkladı!
Meslek meslek 2025 maaş artışı: Öğretmen, doktor ve polis ne kadar alacak?
Meteoroloji uyardı: Gece yarısından itibaren etkili olacak!