Diyarbakır’da 21 Ağustos'ta kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran'ın
cansız bedeni 19 gün sonra Tavşantepe mahallesi yakınlarındaki Eğertutmaz
Deresi yatağında, bir çuval içinde neredeyse çürümek üzereyken bulundu.
Bütün Türkiye yüreği ağzında, arama faaliyetlerinden
çıkacak sonucu bekliyordu.
Haber kanalları gelişmeleri daha ilk günden yakın takibe
almıştı.
Sosyal medya üzerinden de Narin'in bir an önce bulunması için
kamuoyu baskısı oluşmuştu.
Ama güzel haber gelmedi.
Dünya tatlısı kızımız acımasızca katledilmişti.
Narin'in o küçücük bedenini kim ve neden ortadan kaldırmak
istemişti, bu vahşi cinayete kimler karışmıştı, arkasında kimler vardı,
köylüler neden bu kadar çok korkmuş ve susmuştu, olayın üstünün örtülmesi için
siyaset devreye girmiş miydi?
Cevapları şimdilik bilmiyoruz.
Ama bu sadece adli bir olay değil.
Öyle görülmemeli!
Meselenin altında emperyalizmin körüklediği kimlik siyasetinden
beslenen ve bu zihniyeti besleyen; erkek egemen toplum, feodal ve hastalıklı
kültürel yapı, muhafazakar dinci zihniyet var.
Bu kadar açık ve net!
Çakma solcular, ılık beyinli liberaller, küreselleşmeci
beslemeler, etnikçiler, mezhepçiler, bu ortaçağ artığı düzeni, “gelenekler,
yerel kültür, töre” filan gibi saçma sapan ifadelerle romantize etmeye
kalksalar da gerçek gün gibi ortada.
Bu topraklardaki şeyhlerin, şıhların, ağaların hakim olduğu
feodal düzen öyle ya da böyle kırılmadıkça, ortadan kaldırılmadıkça katledilen
Narinlerin sonu gelmeyecektir!
Amma velakin bunun kırılması çok kolay değil.
Çünkü memleketi idare eden siyasal İslamcı zihniyet, tam olarak
bu düzen sayesinde ayakta kalıyor.
Çok uzağa gitmeyelim, AKP'nin Diyarbakır Milletvekili Galip
Ensarioğlu bir kaç gün önce çıktı dedi ki;
“Bizlerin bazen bilmediği,
bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim
dostlarımız. Konu çok hassas. Onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek
istemiyoruz”
İfadeleri, siyasetin meseleye nasıl müdahil olduğunu göstermesi
açısından önemli.
Sadece bu değil tabi ki!
Mesela, iktidar 8 yıldan bu yana Türkiye'deki kayıp
çocuklarla ilgili adli istatistik verilerini açıklamıyor.
Bunları,
kamuoyunun bilmesini istemiyor.
TÜİK'in
2016 yılı verilerine göre 2008'den sonra Türkiye'de hakkında resmi olarak kayıp
müracaatı yapılan ve güvenlik birimleri ya da vatandaşlar tarafından bulunan
çocuk sayısı 104 bin 531'di.
Rakamlar
insanı dehşete düşünüyor.
Buradan
yola çıkarsak, o dönem içinde her gün ortalama 35 çocuk kaybolmuş.
Diyelim
ki, bu çocukların bir bölümü sonradan bulundu.
Ama
nedense iktidar bulunan çocukların sayısını da açıklamaktan yana değil.
Nedendir bilinmez böylesine hassas bir konuda karartma uyguluyor.
Ez
cümle, Narin'le bir kez daha anlamış olduk ki, Türkiye çocuklarını korumuyor,
koruyamıyor.
Oysa
Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye 14 Ekim 1990'da taraf olmuş, bu sözleşme 27
Ocak 1995'te Resmi Gazete'de yayımladıktan sonra yürürlüğe girmişti.
Sözleşme,
iktidarlara 18 yaşından küçük her bireyi şiddet ve istismardan koruyacak
kanunları çıkarma, sosyal önlemleri alma yükümlüğü getiriyordu.
Hepsi
kağıt üstünde kaldı.
Özellikle,
2002 yılında siyasal İslamcıların idareyi ele almasından sonra kadınlara,
çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz olayları katlanarak arttı.
Çocuklarımızın
artık bu ve benzeri düzenlemelerle korunamayacağı ortada.
Paradigmanın
değişmesi, memleketin Ortadoğu'nun zihinsel bataklığından, ortaçağ artığı kafa
yapısından ve bunun ortaya çıkardığı sosyal düzenden külliyen kurtulması
gerekiyor.
Ne
yazık ki yakın gelecekte paradigmanın değişmesi pek mümkün görünmüyor.
Çocuklarımızın
güvenliğini sağlamak, çocuk cinayetleri ve çocuğa yönelik şiddeti durdurmak
için rasyonel bir “çocuk siyaseti” oluşturmadığımız sürece bu acıları yaşamaya
devam edeceğiz.
İktidarın
böyle bir niyetinin olmadığı zaten herkesin malumu!
İşte
tam bu nedenle memlekette yaşanan bütün çocuk cinayetleri siyasidir diyerek
yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
21 Kasım 2024 burç yorumları
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
Onur ve Semih arasında MasterChef'te kavga! Yeni fragmanda olay anları
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?
Ebru Baki Sözcü'den ayrıldı mı?
Altın fiyatları bugün ne kadar?
21 Kasım Perşembe maç programı: Bugün maç var mı, hangi maçlar var, saat kaçta?
Fenerbahçe'ye Talisca sonrası Eriksen piyangosu