Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8822
Dolar
Arrow
34,0393
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9689
Altın
Arrow
2822,0000
BIST
Arrow
9.691

Çocuk cinayetleri siyasidir!

Diyarbakır’da 21 Ağustos'ta kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran'ın cansız bedeni 19 gün sonra Tavşantepe mahallesi yakınlarındaki Eğertutmaz Deresi yatağında, bir çuval içinde neredeyse çürümek üzereyken bulundu.

Bütün Türkiye yüreği ağzında, arama faaliyetlerinden çıkacak  sonucu bekliyordu.

Haber kanalları gelişmeleri daha ilk günden yakın takibe almıştı.

Sosyal medya üzerinden de Narin'in bir an önce bulunması için kamuoyu baskısı oluşmuştu.

Ama güzel haber gelmedi.

Dünya tatlısı kızımız acımasızca katledilmişti.

Narin'in o küçücük bedenini kim ve neden ortadan kaldırmak istemişti, bu vahşi cinayete kimler karışmıştı, arkasında kimler vardı, köylüler neden bu kadar çok korkmuş ve susmuştu, olayın üstünün örtülmesi için siyaset devreye girmiş miydi?

Cevapları şimdilik bilmiyoruz.

Ama bu sadece adli bir olay değil.

Öyle görülmemeli!

Meselenin altında emperyalizmin körüklediği kimlik siyasetinden beslenen ve bu zihniyeti besleyen; erkek egemen toplum, feodal ve hastalıklı kültürel yapı, muhafazakar dinci zihniyet var.

Bu kadar açık ve net!

Çakma solcular, ılık beyinli liberaller, küreselleşmeci beslemeler, etnikçiler, mezhepçiler, bu ortaçağ artığı düzeni, “gelenekler, yerel kültür, töre” filan gibi saçma sapan ifadelerle romantize etmeye kalksalar da gerçek gün gibi ortada.

Bu topraklardaki şeyhlerin, şıhların, ağaların hakim olduğu feodal düzen öyle ya da böyle kırılmadıkça, ortadan kaldırılmadıkça katledilen Narinlerin sonu gelmeyecektir!

Amma velakin bunun kırılması çok kolay değil.

Çünkü memleketi idare eden siyasal İslamcı zihniyet, tam olarak bu düzen sayesinde ayakta kalıyor.

Çok uzağa gitmeyelim, AKP'nin Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu bir kaç gün önce çıktı dedi ki;

“Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim dostlarımız. Konu çok hassas. Onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek istemiyoruz”

İfadeleri, siyasetin meseleye nasıl müdahil olduğunu göstermesi açısından önemli.

Sadece bu değil tabi ki!

Mesela, iktidar 8 yıldan bu yana Türkiye'deki kayıp çocuklarla ilgili adli istatistik verilerini açıklamıyor.

Bunları, kamuoyunun bilmesini istemiyor.

TÜİK'in 2016 yılı verilerine göre 2008'den sonra Türkiye'de hakkında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan ve güvenlik birimleri ya da vatandaşlar tarafından bulunan çocuk sayısı 104 bin 531'di.

Rakamlar insanı dehşete düşünüyor.

Buradan yola çıkarsak, o dönem içinde her gün ortalama 35 çocuk kaybolmuş.

Diyelim ki, bu çocukların bir bölümü sonradan bulundu.

Ama nedense iktidar bulunan çocukların sayısını da açıklamaktan yana değil. Nedendir bilinmez böylesine hassas bir konuda karartma uyguluyor.

Ez cümle, Narin'le bir kez daha anlamış olduk ki, Türkiye çocuklarını korumuyor, koruyamıyor.

Oysa Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye 14 Ekim 1990'da taraf olmuş, bu sözleşme 27 Ocak 1995'te Resmi Gazete'de yayımladıktan sonra yürürlüğe girmişti.

Sözleşme, iktidarlara 18 yaşından küçük her bireyi şiddet ve istismardan koruyacak kanunları çıkarma, sosyal önlemleri alma yükümlüğü getiriyordu.

Hepsi kağıt üstünde kaldı.

Özellikle, 2002 yılında siyasal İslamcıların idareyi ele almasından sonra kadınlara, çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz olayları katlanarak arttı.

Çocuklarımızın artık bu ve benzeri düzenlemelerle korunamayacağı ortada.

Paradigmanın değişmesi, memleketin Ortadoğu'nun zihinsel bataklığından, ortaçağ artığı kafa yapısından ve bunun ortaya çıkardığı sosyal düzenden külliyen kurtulması gerekiyor.

Ne yazık ki yakın gelecekte paradigmanın değişmesi pek mümkün görünmüyor.

Çocuklarımızın güvenliğini sağlamak, çocuk cinayetleri ve çocuğa yönelik şiddeti durdurmak için rasyonel bir “çocuk siyaseti” oluşturmadığımız sürece bu acıları yaşamaya devam edeceğiz.

İktidarın böyle bir niyetinin olmadığı zaten herkesin malumu!

İşte tam bu nedenle memlekette yaşanan bütün çocuk cinayetleri siyasidir diyerek yazımıza noktayı koyalım.