Yeni yılın ilk günü Filistin’e destek bahanesiyle şeriat ve hilafet çığlıkları atarak İstanbul’da yaptıkları gövde gösterisi sonrasında, "acaba yerel seçimde dinci tabanı tahkim etmek için Meclis’ten çıkarılacak bir kanunla, hilafeti geri getirir mi, kendisini de halife ilan eder mi" diye sormuştuk!
Sonrasında tartışmalar aldı yürüdü!
Haber kanalları ve sosyal medya meseleyi köpürttükçe köpürttü.
Oysa Zat-ı Şahaneleri bunu bizzat kendisi gündeme taşımamış ve hatta cümle içinde bile kullanmamıştı.
Sadece Suudi Arabistan’da yaşanan skandalın ardından ortaya çıkan Cumhuriyetçi ve Atatürkçü tepkiden “Bu, laik bir kalkışma mı acaba?” diyerek huylanmış, ardından meydanı muhalefete bırakmamak için “Burada Türkiye’ye ve Türkiye’nin çıkarlarına yönelik sinsi bir operasyon, çok açık bir sabotaj girişimi vardır” sözleriyle siyasi pozisyon almıştı.
Ama yine de önce kendi yöntemlerini kullanarak kamuoyunda tartışılmasını sağlayıp bir nabız yokladı.
“Bizim mahalle” simgeler üzerinden bir anlam dünyası geliştirmede “öteki mahalle” kadar başarılı olmadığı için İstanbul’daki şeriatçı gövde gösterisine kadar atılan işaret fişeklerinin pek fazla farkına varamadı.
Zat-ı Şahaneleri, siyah bayrağı yani hilafet sancağını 29 Ekim’de Cumhuriyetin 100’üncü yılı kutlamalarında İstanbul Boğazı’nda resmigeçit düzenleyen Donanmayı selamladığı törende milletin gözüne sokmuştu.
Amma velakin o zaman pek fazla tartışma konusu olmadı.
Sadece besleme basın, “O bayrak oraya tesadüfen konmadı, arif olan anlar” demekle yetindi.
31 Mart’a kadar, din, iman, Allah, kitap üzerinden yürüyüp toplumu kutuplaştıracak her şeyi, bedeli ne olursa tedavüle sokacak gibi görünüyor.
Yine çok tehlikeli oynuyor.
Daha önce birçok kez, bütün seçimleri bu strateji ile kazandığına vurgu yapmıştık. Ancak bu kez dikkat çeken bir ince ayrım var.
Ekonomik kriz nedeniyle çözülmeye başlayan, henüz sorgulamasa bile biat edecek başka kapı var mı diye sağa sola bakan dinci tabanı tahkim edecek kutuplaştırma ve kendi arkasında hizaya sokma stratejisinin içine şimdi İslamcı Kürtleri de katmak istiyor.
Bugüne kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kürtlerin önemli bir bölümü AKP’nin doğal tabanını oluşturuyordu.
Bir anlamda, 2002’den bu yana iktidarda kalmasını İslamcı, muhafazakâr Kürtlere borçluydu. Açılımı yarıda bırakması ve hatta hendek operasyonları sonrasında bile Kürtler bu desteklerini sürdürmüşlerdi.
2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bölgede Kürtlerin neredeyse yarısının oyunu almıştı.
Ancak 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde dengeler biraz biraz değişmeye başladı. Saray, neredeyse günlük olarak yaptırdığı araştırmalarda, İslamcı Kürt seçmenin daha bağımsız hareket etme niyetinde olduğunu gördü.
Bu, iktidar açısından kritik önemi haizdi. Çünkü özellikle İslamcı Kürtler olmazsa, iktidara tutunamayacağını biliyordu. Seçime giderken de Hüda Par’ı yanına almasının nedenlerinden biri buydu diyelim ve devam edelim.
Yeni yılın daha ilk haftasında, Hizbullah’ın uzantısı AKP’nin iktidar ortağı Hüda Par, Kelime-i Tevhit bayraklarıyla ortaya çıkıverdi.
İsrail’i protesto bahanesiyle Batman’da “Selahaddin Eyyubi’nin torunları Gazze için yürüyor” etkinliği düzenledi. Yürüyüşte, “Tek yol şehadet”, “cenk, cihat, şehadet” sloganları atıldı.
Eş zamanlı olarak İHH da İstanbul’da kendisini gösterdi. Yürüyüş kortejinde “Tevhit bayrağının yeşili şühedanın kanlarıyla boyanmış Türkiye bayrağı. Dünya görsün. En kutlu sloganımızı en kutlu sancağımız tevhit bayrağı altında haykıralım” diyerek tekbir getirdiler.
Burada kısa bir parantez açalım ve İHH’nın geçmişte AKP’nin Kürt açılımına güçlü destek vermiş olduğunun altını kalın kalemle çizelim.
Yani, iktidarın gelecek dönem yapacağı muhtemel açılımın güçlü aparatlarından biri İHH olacak.
Kürtçülük ve İslamcılık gündemin ön sıralarına taşınınca Şeyh Sait’in torunu, eski Refah Partisi ve Fazilet Partisi milletvekili Abdülillah Fırat geri kalmadı.
Siyasi bilinçaltını dışa vurduğu bir açıklamayla tartışmalara katıldı, dedesinin dini amaçlarla yola çıktığını, eğer isyan başarılı olsaydı bir İslam devleti kurmayı amaçladığını söyledi.
Bununla yetinmeyip, “Şeyh Said Efendi İslami rejimi getirecekti. Devlet kursaydı devleti İslami olacaktı; ama hangi İslami, Kürtlerin İslamiyet’i. Millet Kürt rejim de İslami rejim olacaktı” dedi.
Derken, “altın vuruş” cezaevinde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahaddin Demirtaş’tan geldi.
Türkiye’deki solcuların, sosyalistlerin göz ardı edilmeyecek kısmının umut bağladığı hatta geleceğin lideri olarak düşündüğü Selahaddin Demirtaş, Kobane davasının duruşmasında “Bu toprakların medeniyeti İslam medeniyetidir. Türkiye sosyalistinin bir kısmı bunları bilmez, bilmediği için de topluma ulaşamaz. Bizi var eden bu topraklarda İslam medeniyetidir. 1300 yıldır hepimizi var eden İslam medeniyetidir. İslam medeniyeti geri falan değildir. Bazıları 1400 yıllık gericilik diyor. Saçma sapan, tarihten anlamayan bir yaklaşımla kendine hakaret ediyor. Köklü, güçlü bir medeniyettir” deyiverdi.
Selahaddin Demirtaş’ın savunmasıyla hiç alakası, ilgisi olmayacak şekilde İslamcılık üzerinden kime, neden mesaj verdiği, neyi amaçladığı ilk aşamada çok anlaşılamadı. Ancak kendisine yönelik tepkiler sosyal medyada çığ gibi büyüdü.
Çünkü bu açıklamasıyla sadece İslamcılara selam çakmamış, kendisine destemleyen sol, sosyalist kesimleri de hedef almıştı.
Bu kesimler içindeki desteğini kaybetme pahasına niye böyle bir savunma gereği duymuştu!
Selahaddin Demirtaş’ı yakından takip edenler, iktidarın İslamcı Kürtleri tahkim ederek kendi arkasında hizalama stratejisine karşı bir ön alma çabası olduğunu düşünüyor.
Şimdilik bilmiyoruz, asıl niyeti zamanla ortaya çıkacak! Sonuçta bütün bunlar kimin neyi ne zaman dediğinden veya yaptığından bağımsız olarak İslamcı Kürtlerin algı dünyasında karşılık buluyor.
Tabi, önümüzdeki süreçte iktidar muhtemelen bu tehlikeli kutuplaştırmanın ne kadar işine yarayacağına bakacak. Eğer buradan seçime doğru bir oy artışı geleceğini öngörürse ki öyle olacağı anlaşılıyor, ülkeyi ve toplumu germeye devam edecek.
İslamcı damarının kabartılması, Şeyh Said üzerinden “kapatılmamış bir hesap” söylemiyle hilafet meselesinin açık açık ya da çeşitli simgelerle köpürtülmesi, yerel seçim sonrası Kürtlerin beklenti eşiklerinin yükseltilerek yeni bir açılım sürecine hazırlık olarak da düşünülebilir.
İktidarın yeni bir Anayasa peşinde olduğu zaten biliniyor.
Zat-ı Şahaneleri, iktidarda kalabilmek son derece tehlikeli sularda yüzüyor.
Çünkü bu aynı zamanda öyle ya da böyle, Türkiye’de muhtemel bir iç savaşı tetikleme potansiyeli de taşıyor diyerek korkumuzu ve çekincemizi dile getirelim, yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
Arda Güler ilk 11'de var mı? Leganes-Real Madrid maçı ne zaman?
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Kerem Aktürkoğlu Benfica - Estrela maçında olacak mı? İlk 11'de var mı?
Jose Mourinho'dan Ronaldo ve Talisca açıklaması!
Immobile Beşiktaş-Göztepe maçında ilk 11'de mi? Beşiktaş- Göztepe maçı ne zaman?
22 Kasım Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi program yer aldı
Bolu'da kar yağışı kazaya neden oldu, otoyol ulaşıma kapandı
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti