Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8412
Dolar
Arrow
33,9580
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8874
Altın
Arrow
2747,0000
BIST
Arrow
9.771

Memleketin 'ahlak' meselesi ve sinek avlayan 'turizm esnafı'

Demirel'in 1991 seçimleri öncesinde TRT'de çıktığı “Liderler Konuşuyor” programında enflasyon meselesinde söyledikleri yeniden gündemde.

O konuşmasında diyordu ki, “Esas enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler. Batı enflasyondan fevkalade çekinir”

Demirel'in adeta yeni yetme siyasetçilere ders niteliği taşıyan bu sözleri sosyal medyada bir süredir paylaşılıyor.

Çünkü, neredeyse son üç yıldır Tayyip'in, siyasal İslamcı azınlığa – orta sınıfı yok etme pahasına - sermaye transferi yapmak için “faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek memleketi alt üst etmesiyle her gün giderek derinleşen bir krizin içindeyiz.

Enflasyon, hayat pahalılığı öyle bir vurdu ki, iliğimiz kemiğimiz yerinden oynadı.

2002'den bugüne siyasi, sosyal, iktisadi, ahlaki... her açıdan vasata, hatta vasatın altına demir atmıştık. 

Şimdi son derece büyük bir ahlaki çöküş ile karşı karşıyayız.

Ne siyasette, ne ticarette ne de sosyal ilişkilerimizde eski “ahlaki normlarımız” kaldı.

Bugün, iktidarın beslediği İslamcı azınlık, Saray davetlerinde Chia tohumu eşliğinde Ejder Meyveli Smoothie, Starex meyvesi eşliğinde EfuliAloevera, Pataşur içerisinde Çerkez Tavuğu, Zencefilli Somonlu Suşi, Tartalet içerisinde Humus, Susamlı Levrek Simidi yiyerek “ayrıcalıklı sınıf” olmanın tadını çıkarırken, yurdum insanının kahir ekseriyeti açlık sınırında yaşıyor.

Fransız edebiyatının güçlü kalemi Albert Camus'ya atfedilen, “İnsan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer” sözünü teyit ettiğimiz noktadayız.

Son dönemde özellikle sosyal medyada turizm işletmelerine ve turizm esnafına dair yapılan paylaşımları dikkatle takip ediyorum.

Faturalar, fişler, adisyonlar... İnanılacak gibi değil.

Yaklaşık bir ay önce Ayvalık'ın Cunda Adası'na tatile giden bir sosyal medya kullanıcısına, yemek yediği restoranda 10 bin 380 TL hesap gelmiş. Restoranın fişindeki “kuver” kaleminden ve “okyanus lokumundan” anlıyoruz ki, masada 6 kişi varmış.

Yani, kişi başı bahşişler dahil 2 bin lira civarında bir hesap söz konusu.

“Rakı, balık, Ayvalık” sloganına kanıp giden sonradan görmelere fazla gelmeyebilir ama söz konusu restoranın bir adet Çipura balığına yazdığı fiyat tam olarak 4 bin TL. (Yanlış okumadınız dört bin TL)

Oysa, gidin Edremit'in Çarşamba Pazarı'na, Baba Burnu'ndan gelmiş olta balığı Çipura'nın kilosu 250-300 TL arasında değişiyor. Diyelim ki müşterinin önüne bu devasa balığı koydu, satışını da maliyetinin üç katından yaptı.

En fazla 900 TL eder. Hadi diyelim bin....

4 bin TL neyin nesi!

Zaten, Bodrum'a kapağı atamayanların geldiği Ayvalık Cunda'da hemen hemen bütün fiyatlar böyle.  Maalesef esnaf “geleni nasıl öperiz” diyerek fiyat belirliyor. Mesela Ada'nın ünlü bir pastanesinde ailece sakızlı kurabiye yediniz ve ev yapımı limonata içtiniz, günahı en az 700-800 TL. Sakızlı kurabiye ve ev yapımı limonata ile aram yok dediniz, canınız da bir kadeh soğutulmuş kırmızı şarap çekti. En az 400-500 TL'yi gözden çıkaracaksınız. Oysa, markette bu şarapların şişesi bile kadehinin en fazla yarı fiyatına satılıyor.

Cunda böyle de Ayvalık'ın içinde Macaron çok mu farklı. Dört kişi, birer muhallebi ve birer reyhan şurubu için bin TL'ye yakın para ödersiniz. Maliyeti en fazla 30 TL olan bir Ayvalık tostu için de 200 TL...

Verdikleri hizmetin niteliğine bakmayıp sadece yerli turistleri, tatilcileri söğüşlemenin derdine düşünce yurdum insanı da doğal olarak restoranlardan, kafelerden, çay bahçelerinden elini ayağını çekiyor.

Masalar eskisi gibi dolu değil. İnsanlar, kordonda tur atıp belki yanında getirdiği termosundan çay doldurup içiyor; sonra da evinin, pansiyonunun yolunu tutuyor.

Cebinde biraz parası olan ve Türkiye'de kazıklanmak istemeyenler, daha ucuza konaklamak, daha güzel ve bol yemek yemek, daha iyi hizmet alabilmek için feribota atlıyor, Midilli'nin yolunu tutuyor.

Özellikle kapı vizesinin uygulamaya girmesinden sonra Ayvalık Limanı'nın önünde insanlar kuyruk oluyor.

Yani, “maymunun gözü açıldı” vaziyeti.

Kazıklanacak insan sayısında azalma olunca Ayvalık esnafı adına sosyal medyadaki bir hesaba “Sinek avlıyoruz. Milli sermaye bizim dükkana değil Yunan'a akıyor. Böyle devam ederse kapatıp gideriz" diye açıklama yapılmış.

Bu açıklamayla kim neyi amaçladı bilmiyoruz ama sosyal medyada tepkiler çığ gibi.

Yurdum insanının yaptığı yorumlar sosyal psikoloji tezlerine konu olacak kadar dikkat çekici.

Beter olsun diyenler çoğunlukta.

Haram olsun, aldıkları para zehir zıkkım olsun diyerek beddua edenler de azımsanacak gibi değil.

Bazılarını yazalım...

“Tamam da bunu kendiniz istediniz”

“Yerli turiste insan gibi davranmayıp fahiş fiyatla mağdur edersen olacağı buydu. İnşallah daha beter olurlar”

“Bir adet Çipura'ya 4 bin TL yazdıktan sonra millet niye Yunan'a gidiyor, diyemezsiniz”

“Ulan bir böreğe 1050 TL para alıyorsun sonra Ayvalık esnafı bitti, Yunan vizesi kaldırılsın falan filan diyorsun, niye vatandaşı öpmeye devam edin diye mi”

“Tam bir kurnazlık, tam bir utanmazlık, Millet aylarca tatil için ayırdığı parayı sen onları keriz yerine koy diye mi harcayacak. Hemen vatan, millet hamaseti. Suçlusu millet mi, suçluları duruyor. Birkaç cümle etsenize”

Bu ve benzeri tepkilerin piyasaya yansımasıyla ahval ve şerait son derece namüsait bir mahiyette tezahür etmiş olacak ki, Ayvalık Ticaret Odası alarm durumuna geçmiş.

Şimdi Midilli'ye gitmek için kuyrukta bekleyen vatandaşlara seyahat amaçlarını, tercih sebeplerini, konaklama gün sayısını, geçişler sırasında Ayvalık konaklaması yapıp yapmadıklarını, verilen hizmetler ile ilgili şikayetlerini, önerilerini soruyorlarmış.

Yapılan anket çalışmasının sonuçları ilgili kurumlar ile paylaşılacakmış.

Sonrasında ne gibi önlemler alınır ya da herhangi bir önlem alınır mı bilmiyoruz ama bu, siyasal İslamcı zihniyetin ülkede 22 yıldır yarattığı ahlaki tahribatın bir sonucu.

Yani mesele mahalli değil, hepimizi ilgilendiren şekliyle siyasi!

Ayvalık böyle de Antalya, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Alaçatı, Çeşme çok mu farklı, değil elbette.

Sokaklar, plajlar, restoranlar, kafeler öyle tıka basa dolu olmadığı gibi, hasbelkader içeri giren müşteri de kazıklanmamak için on takla atıyor.

Anlaşılan o ki, bu yaz sezonunda yerli, yabancı turisti fütursuzca söğüşlemenin derdine düşenlerin hevesleri kursaklarında kalmış.

Türkiye'nin dünya markası olan turizm beldeleri belki can çekişmiyor ama sıkıntı son derece büyük.

Daha dün yine sosyal medyaya, bir bardak nar suyu için yabancı turistten bin 200 TL alan büfecinin görüntüleri yansıdı.

Yabancı turist kazıklandığının farkına varıp polise başvurmuş. Polisler gelip meseleyi çözmüşler, yabancı turistin bin TL'sinin iade edilmesini sağlamışlar. Ama ortaya çıkan bu rezilliğin Türk turizmine faturasını kimin ödeyeceğini sormamışlar!

Memleket siyasal İslamcı zihniyetten kurtulmadığı sürece toplumun her kesiminde kendisini gösteren bu ahlaki çöküşün önüne geçilmesinin mümkün olmadığını vurgulayarak yazımıza noktayı koyalım.