İYİ Parti yerel seçimlere, “hür” ve “müstakil” olarak girme kararı aldı.
Aslında böylesine afilli iki kelime üzerine söylenecek pek fazla söz yok.
Sanki daha önce “hür” ve “müstakil” değillermiş, sonra birden bire hidayete edip akıllarına “hür” ve “müstakil” olmak gelmiş.
Türkiye'de İmam Hatip ağzıyla olmasa da ortalama bir kasaba siyasetçisinin bu iki kelimeyi herhangi bir cümle içinde kullanması bile kendi seçmeninin yüreğinin kabarmasına, gözlerinin buğulanmasına, sesinin titremesine neden olur.
Üstelik, öyle derin bir anlam taşımasına da gerek yok.
Yeter ki tonlaması ve vurgulaması iyi yapılsın!
Hele, her hafta mutat yapılan Meclis'teki kürsü müsameresinin içine monte edilir, yanına “dava arkadaşlarım”, “kutlu dava”, “şimdi ayağa kalkma vaktidir” gibi yüksek oktanlı ifadeler eklenirse sanırsın bunu söyleyen kişi bir siyasi partinin genel başkanı değil, yarın bağımsızlığını ilan edip bayrağı göndere çekecek olan bir devletin kurucu cumhurbaşkanı!
Oysa bütün mesele, bir yerel seçim!
En basit anlatımıyla buradan makul ve mantıklı bir işbirliğiyle elde edilecek başarı ülkeyi yöneten ortaçağ zihniyetinin siyaset alanını daraltabilir, iktidarı erken seçime zorlayabilir, öğrenilmiş çaresizliğe mahkum olan milyonlar için bir umut ışığı ortaya olabilirdi.
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere muhalefetin elinde olan büyükşehirlerin korunması, belki buna ek olarak Bursa ve Balıkesir gibi 2019'da AKP'nin kıl payı kazandığı yerlerin CHP'ye veya İYİ Parti’ye geçmesi mümkün kılınabilirdi.
Ama Meral Abla, bu iki afilli kelime ile kapıları kapattı, kapatmakla da kalmadı, üstüne kilit vurup kendisini eleştirilerden azade kılmak için sağ siyasetçilere mahsus belagatiyle hamasetin dozunu arttırdı ki partililer arkasında sorgusuz sualsiz hizalansın.
Zaten, kimse git İYİ Parti'nin tapusunu ver ya da CHP'yle kerameti kendinden menkul bir ittifak kur demiyor.
Sadece, yerel seçimin kendine has dinamikleri içinde, bu seçime mahsus akılcı, sonuç odaklı, makul ve mantıklı bir işbirliği yapılması isteniyor.
Topu GİK'e atmadan, bir lider olarak inisiyatifi ele alıp böyle bir sürecin önünü pekala açabilirdi.
Açmadı, aksine kapattı.
Bunun, parti yerel seçimde toz duman olursa, “Valla bunu gidin, CHP ile işbirliğini istemeyen GİK üyelerine sorun” diyerek sorumluluktan kaçmak için yapılmış bir manevra olduğu ortada.
Yolun sonu pek karanlık! Bunu herkes biliyor.
Meral Abla, yerel seçimde yaşanacak hezimetin, partisinin kapısına kilit vurmaya kadar gidebilecek muhtemel sonuçlarını hesap etmiyor mu?
Söylenen o ki yerel seçime “hür” ve “müstakil” olarak girip rüştünü ispat edecek, bir dahaki seçime kadar buradan yürüyecek ve 2028'de CHP'nin yerine geçecek. Böylece AKP karşısında iktidar talep eden bir ana muhalefet partisinin lideri olarak siyaset yapacak.
Eğer böyle düşündüyse, bunda CHP'nin hayal kırıklığına doğru koşaradım giden yeni Genel Başkanı Özgür Özel'in iş bilmezliğinin, siyaseten yanlış çizgide durmasının, sürekli ve gereksizce konuşarak seçmendeki umutları boşa çıkarmaya başlamasının önemli katkısının olduğu tespitini yapalım.
Özgür Özel'in devamlı yalpalaması Meral Abla'yı “CHP'den oy devşirebilirim” diye bir düşünceye sevk etmiş olabilir amma velakin bu hesabının tutmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.
İYİ Parti'ye belki AKP'den ya da MHP'den biraz oy kayabilir.
Ama CHP seçmeni gidip Meral Abla'nın kanatları altına sığınmaz. Partisinden umudunu kesse bile belki Memleket Partisi'ne, TİP'e oy verir, en fazla sandığa gitmez. Siyaset okur yazarlığı olan en sade vatandaş bile bu hesapları yapabiliyorken, Meral Abla neden böyle bir psikoz içinde?
Yerel seçimlerde AKP, Ankara ve İzmir olmasa bile İstanbul başta olmak üzere Adana, Antalya gibi milyarlarca liralık rantın döndüğü büyükşehirleri alırsa 2028 seçimleri için çok önemli parasal kaynakları ele geçirmiş olacak.
Seçmenini besleyecek, yandaşları için devasa boyutlarda rant yaratıp siyasetini finanse edecek, muhalefeti ezebildiği kadar ezecek.
O zaman kimse Meral Abla'nın afilli cümlelerini hatırlamayacak.
Sandıkta hezimete uğradığı zaman, İYİ Parti'yi destekleyen sermaye Erdoğan'ın çekim gücüne artık karşı koymayacaktır ve büyükşehirlerdeki ranttan pay kapabilmek için hızla AKP'ye yanaşacaktır.
İYİ Parti tabanının önemli bir bölümünü oluşturan sağ, muhafazakar seçmen çoluğunu, çocuğunu işe yerleştirebilmek, kızının, oğlunun tayinini kendi memleketine yaptırabilmek, mahallesindeki imar rantından biraz daha fazla kar sağlayabilmek için zaman yitirmeden ablacılıktan, reisçiliğe geçiş yapacaktır.
Bunun emarelerini görmek için siyasete büyüteç ile bakmaya gerek yok.
Bugüne kadar İYİ Parti'ye oy vermiş yarım düzine insanla konuşmak yeterli.
İYİ Parti tabanında, MHP'liler Erdoğan'ın yanında durup en azından çorbayı kaynatıyor, biz uma uma döndük sarı muma, diye homurdananların giderek arttığı sır değil.
“İnsanoğlu yüzde yüz mortaliteye sahiptir” cümlesinden yola çıkarsak bir süre sonra MHP'nin yerini İYİ Parti'nin alabileceğini, MHP'yle birleşip doğal habitatına dönebileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
O zaman birileri çıkıp hani biz “hür” ve “müstakil” bir partiydik der mi?
Türkiye'de sağ siyasetin doğası budur!
Son olarak seçmen sandıkta kendiliğinden işbirliği ortaya çıkar mı, diye soralım. Böyle bir ihtimal Ankara dışında şimdilik mümkün görünmüyor, İstanbul ise bıçak sırtında diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
Arda Güler ilk 11'de var mı? Leganes-Real Madrid maçı ne zaman?
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Jose Mourinho'dan Ronaldo ve Talisca açıklaması!
Kerem Aktürkoğlu Benfica - Estrela maçında olacak mı? İlk 11'de var mı?
Immobile Beşiktaş-Göztepe maçında ilk 11'de mi? Beşiktaş- Göztepe maçı ne zaman?
BEDAŞ 24 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
22 Kasım Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi program yer aldı
Bolu'da kar yağışı kazaya neden oldu, otoyol ulaşıma kapandı