Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,3270
Dolar
Arrow
38,7713
İngiliz Sterlini
Arrow
51,4637
Altın
Arrow
3960,0000
BIST
Arrow
9.543

O günlerde pişmeye başlayan yemek bugün önümüze kondu!

PKK'nın açıklamasıyla, Türkiye yeni ve kritik dönemin eşiğine geldi. İslamcıların, Kürtçülerin, emperyalizme gönüllü uşaklık edenlerin, zaten Lozan alerjisini olduğunu biliyorduk, şimdi bu ayan beyan ortaya çıktı.

Ancak, memleketin hızla İslamcı-Kürtçü bir federasyona doğru sürüklendiği bu yolun taşları yeni döşenmiyor.

1860'taki Ubeydullah ayaklanmasına kadar gitmeyelim ama 12 yıl öncesini bir hatırlamakta yarar var.

2009 yılı...

Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin Ankara Temsilcisi Ömer Mirani, Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e bir röportaj veriyor.

O günlerde, şimdi olduğu gibi bir "açılım" söz konusu. Gündemde bir Kürt konferansı var.

Neşe Düzel, "Bu konferansın amacı ne?" diye soruyor.

Ömer Mirani'nin cevabı dikkat çekici.

"Dünya değişti. Uluslararası sistem değişti. Artık Kürt dünyası da Kürtler de değişmek zorunda. Değişen dünyanın ihtiyaçlarına uygun olarak Kürtler artık silah bırakmak zorunda. Konferansın ana konusu Kürtlerin silahı bırakması olacak. Bugün Kürt dünyasında PKK'nın yanı sıra iki silahlı örgüt daha var. Biri PKK'nın İran'daki kolu PJAK, diğeri İran Kürdistan Demokrat Partisi. Bu örgütlerin silahı terkedip neler yapması gerektiği tartışılacak"

Ömer Mirani daha sonra konferansa PKK'yı çağırmayı düşündüklerini ama kimi göndereceğine örgütün kendisinin karar vereceğini söylüyor ve diyor ki:

"Konferansa ayrıca PKK'nın siyasi kolu olan ve bugün Türkiye parlamentosunda 21 milletvekiliyle temsil yer alan DTP'yi de davet edeceğiz"

Adam daha ne desin...!

Neşe Düzel, konferansa bir öneri paketi sunulup sunulmayacağını merak ediyor.

Ömer Mirani, PKK'nın silah bırakması durumunda dağdan inen militanların nelerle karşılaşacakları, nasıl yaşayacakları, ne iş yapacakları gibi başlıkların konferansın başlıca tartışma konusu olduğunu dile getiriyor, "Bir de PKK'nın talepleri ortaya konacak" diyor.

Neşe Düzel, bu kez Türkiye'nin atması gereken adımları soruyor.

Mirani ağzındaki baklayı çıkarıveriyor:

"Af ilan edilmeli. Bunlar evlerine geri dönmeliler. Eğitilerek, sosyal hayatta var olabilmeliler. Ayrıca PKK sadece Türkiyeli Kürtlerin örgütü değil. Dağdaki militanların yüzde 20'si İranlı. Suriye ve çok azı Iraklı. Her ülke kendi vatandaşını geri almalı"

Bu röportajın yayınlanmasından kısa bir süre sonra Fırat Haber Ajansı, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir heyetin Ankara'da yazar Orhan Miroğlu, KADEP Başkanı Şerafettin Elçi ve eski Hakkari Milletvekili Esad Canan ile görüşerek PKK'nın silahsızlandırılması ve Kürt sorunu konusunda görüş alışverişinde bulunduğunu duyurdu.

Haberde, "ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın geçen hafta sonu Türkiye'ye yaptığı ziyaretten önce gerçekleşen görüşmelerde ABD heyetine Türk diplomatlar da eşlik etti.... Basına kapalı yapılan görüşmelerde ABD'li heyet 'PKK'nın silahsızlandırılması', 'genel af', 'demokratik açılımların neler olabileceği' konularında öneriler aldı" deniliyordu.

Yani, bugün önümüze konan yemek o gün pişmeye başlamıştı.

20 Mayıs'ta Gülen cemaatinin borazanlarından bir diğeri olan Bugün gazetesi de "açılımın" ana hatlarını yazacaktı.

Gülen cemaatinin CIA bağlantısı düşünüldüğünde, Bugün gazetesi üzerinden yurdum insanına yönelik bir rıza inşaası çabasının söz konusu olduğu anlaşılabiliyordu.

Haberde şöyle denilmekteydi:

"Kürtçe kullanımının önündeki engeller kaldırılacak. Kürtçe köy isimlerinin yeniden verilmesinin ardından çocuklara Kürtçe isim konulması sürprizi de gelecek. Televizyonlarda Kürtçe yayın yapılması tamamen serbest bırakılacak. Cezaevlerindeki vatandaşların telefonda Kürtçe konuşmalarının önündeki yasak da yapılacak tüzük değişikliği ile kaldırılacak"

Aynı tarihte Sabah gazetesinde yayımlanan haberde de hükümetin PKK'ya kapsamlı af getirmeyi planladığı, terör örgütünün lider kadrosu dışındaki üyelerine eve dönüş için rehabilitasyon programı uygulanacağı bilgisi yer aldı.

Buna göre silah bırakan örgüt üyelerine cezaevine girmeme güvencesinin verilmesi örgörülmüştü.

"Hükümet planına göre dönenlere iş ve toprak imkânı sağlanacak. Örgütün lider kadrosu için aynı düzenleme yapılacak. Lider kadronun Irak'ın kuzeyinden Avrupa'daki üçüncü ülkelere geçişi sağlanacak, hükümetin planında PKK kontrolündeki Mahmur kampına yönelik düzenlemeler de var. Buna göre Mahmur'daki mültecilerin Türkiye'ye dönüşü sağlanacak. Kampın boşaltılması sırasında BM de devrede olacak. Örgütün nasıl silah bırakacağına ilişkin görüşmeler salı günü yapılacak Türkiye - ABD - Irak üçlü mekanizma toplantısında ele alınacak. Örgüt silahlarının Bağdat ya da ABD yönetimine bırakılmasının öneriler arasında olduğu belirtiliyor. Plan Başbakan Erdoğan'a sunulacak. Genelkurmay ve yargı kurumları ile detaylı çalışmalar yapılacak"

"Tarih tekerrür ediyor" demeyelim ama o günkü gelişmeler ile bugün yaşananlar arasında hemen hiçbir fark yok.

Sadece tiyatronun bazı oyuncuları değişti.

O kadar.

Abdullah Öcalan, şimdi olduğu gibi yine başroldeydi.

Tabii ki dönemin hükümetinin bilgisi dahilinde.

Tayyip Erdoğan o zaman frene bastı. Parlamenter sistem işliyordu ve bu meselenin siyasi faturasının ağır olacağının farkındaydı.

Şimdi böyle bir korkusu yok.

DEM'cilerin desteği ile Anayasa'yı değiştirdikten sonra yerini garantiye aldı mı, sonra ister Türkiye batmış, ister çıkmış, hiç umurunda olmayacaktır.