Bu kez evdeki hesap çarşıya uymadı.
Saray medyasının bütün gayretine rağmen, Gazze meselesinden yerel seçimlerde tepe tepe kullanacağı bir başarı hikayesi çıkaramadı.
Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren bu krizde arabuluculuğa soyunup tarihe adını yazdırmak, "Barışı sağlayan büyük lider" olmak istiyordu ama frenleri tutmadı. İsrail'e ağzına geleni söyledikten sonra Hamas'ın terör örgütü olmadığını ilan etti, işin rengi bir anda değişiverdi.
Mısır ve Katar rehine takasında baş rolü alınca da hevesi kursağında kaldı.
'Buradan yürüyemeyeceğimiz belli oldu. Başka nereden gidebiliriz' diye çevresindekilere sorduysa bile dış siyasetten içeriye tahvil edilecekler açısından mevcut tablo pek parlak değil.
Bugünün ahval ve şeraiti içerisinde, 'eyyyy Amerika, eyyyyy Avrupa' diyerek Batı'ya efelenmenin siyasi getirisi neredeyse yok gibi.
Karabağ meselesi soğudu. Üstelik Azerbaycan, İsrail'in yanında duruyor.
Yunanistan ve İsveç'e bağırıp çağırması da artık pek fazla alkış almıyor.
Ya Suriye...
Orada ABD ve Rusya varken, atacağı adımlar sınırlı.
Buradan dinci ve milliyetçi hamasetini besleyecek yeterli malzeme bulamayabilir.
Peki, İngiltere ile Eurofighter pazarlığı birkaç ayda sonuca ulaşırsa, Almanya da "evet" derse, mesela yerel seçimden bir hafta önce törenle Türkiye'ye getirilecek bir Eurofighter uçağı seçmenin içini gıdıklar mı?
Biraz zor.
14-28 Mayıs öncesine göre hava bir hayli değişti. Türkiye'de sokağın gündemi artık başka.
Çarşı, pazar alev alev! Enflasyonu kimse tutamıyor.
Bıçak kemiğe dayandı. Tabiri caiz ise herkes burnundan soluyor.
İnsanların fiyat algısı tamamen çöktü.
Halkın büyük çoğunluğu yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilirken, AKP'nin hastalıklı düzeninden beslenen, semiren, görgüsüz azgın azınlığın sosyal medyaya, televizyon ekranlarına yansıyan halleri en munis insanları bile çileden çıkarıyor.
Günde bir öğünle yaşamaya çalışan emekliler, aylarca evine et alamayan asgari ücretliler, kışın ayazında belediyelerin verdiği bedava yemeği yiyebilmek için kilometrelerce yol yürüyen üniversite öğrencileri kanıksanmış olabilir ama yetersiz beslenmeden dolayı gelişim bozukluğu başgösteren bebekler, çocuklar var artık bu ülkede!
Dış siyasette, içi boş hamasetle bezenmiş sanal kahramanlık hikayeleri eskisi gibi geçer akçe değil.
Bugüne kadar, saray medyasının köpürtmesiyle dış siyasetin ekmeğini bir güzel yedi. Cumhuriyet tarihinin en büyük hezimetlerini, içeriye zafer olarak yutturma başarısını gösterdi.
Algoritması tamamen seçim kazanmaya yönelik olduğu için İslamcı ve milliyetçi kesimi arkasında hizaya getirecek bu mümbit kaynaktan sonuna kadar yararlandı.
Ancak bu kez vaziyet pek namusait bir mahiyette tezahür etmekte.
Seçmenini şimdiye kadar güçlü şekilde tahkim eden hamasetin kaynağı kurumaya yüz tuttu.
Daha önceden yaptığı gibi atıp tutacak boş alan bulamıyor, bulsa bile bunun ne içeride ne dışarıda karşılığı oluyor.
Uluslararası camiada ciddiyeti kalmadı. Çıkarı olmayan selam bile vermiyor
Mevkidaşları, içeride satacağını bildiği için ayaküstü de olsa görüşmek istemiyor.
“Dünya lideri” imajının sadece bir balondan ibaret olduğunu herkes anladı.
Özellikle Batılılar, yaptığı açıklamalardan ya da aldığı siyasi pozisyonlardan kısa sürede tornistan edebileceğini bildikleri için ne söylerse söylesin, adam gibi cevap verme gereği duymuyorlar. Durum böyle olunca karşılıklı atışma safhasına bir türlü geçilemiyor. Geriye içeride bağırıp çağırmak kalıyor, o da istediği sonucu vermiyor.
Ekonomik buhran, buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyal ve ahlaki çöküş, 21 yıllık AKP iktidarı süresince dış siyasetin belki ilk kez bu kadar çok önüne geçti.
Belli ki korkuyor, bu nedenle gündemi değiştirmek için nafile bir çaba içinde.
Önce, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki krizde Yargıtay'dan yana saf tuttu sonrasında 50+1 meselesini ortaya attı ama bunlar evine ekmek götüremeyenlerin, sağdan soldan yakacak odun toplayanların, çocuğunun cebine üç kuruş harçlık koyamayanların, yeni aldığı üniversite diplomasını yırtarak hela bekçiliği yapan gençlerin, yağmurda, çamurda, kışın ayazında çadırda yaşamak zorunda kalan depremzedelerin umurunda değil.
Üstelik kendi seçmenini de eskisi gibi besleyemiyor. İstanbul başta olmak üzere büyükşehirleri CHP'nin almasıyla, belediye kaynaklarından mahrum kaldığı için çekirdek tabanı değil belki ama kendisine oy veren kitlenin önemli bir bölümü çözülme noktasına geldi.
Ümmette bir mutsuzluk, bir umutsuzluk hali! Kuru hamaset karın doyurmuyor belli ki, yeni çıkan kanunla malıma mülküme çökerlerse korkusu da cabası.
İnsanlar, yerel seçimden sonra işlerin daha kötüye gideceğini düşünüyor.
O zaman, halkın ümüğüne çökmek için elini tutan kalmayacak.
Şimdi, fazla sıkarsam İstanbul'u, Ankara'yı kaybederim diyerek pek yüklenmiyor olsa da sonrası tufan.
Asıl, yerel seçimin tek adam rejimi için bir güven oylamasına dönüşmesi ihtimalinden tedirgin oluyor.
Eğer muhalefet boş işlerle uğraşmayı bırakıp bunu başarabilirse o zaman 2028'den önce ufukta seçim sandığı görülebilir.
Bütün bunlardan dolayı seçim öncesinde kendisini halkın gözünde kahramanlaştıracak, çözülmeye başlayan tabanını tahkim edecek, çıkacak bütün aykırı sesleri bastırmasına meşruiyet sağlayacak bir büyük başarı hikayesine ihtiyacı vardı.
Olmadı!
Hakan Fidan'ın, İbrahim Kalın'ın saray medyasında her akşam boy gösteren kerameti kendinden menkul uzmanların, gazeteci olduğunu iddia eden propagandacıların bütün gayretine rağmen, şimdiye kadar böyle bir hikaye bulunamadı.
Ama zaman daralıyor. Muhalefetin bütün beceriksizliğine rağmen yerel seçim özellikle de İstanbul, çantada keklik değil. İmamoğlu'nun karşısına aday çıkarma konusunda bile sıkıntı yaşıyor.
Tek adam rejiminin kalıcılığı, anayasa değişikliği ile ömür boyu başkanlığının önünün açılması, veliahtına gerekli şartları sağlanması için yerel seçimin çok önemli eşik olduğunu biliyor. Dış siyasette veya terör gibi milli güvenliği ilgilendiren köpürtülmeye müsait konularda büyük bir başarı hikayesi yazmadan seçimde istediği sonucu elde edemeyeceğinin farkında.
Böylesine büyük ekonomik buhran içinde yerel seçimde yaşanacak bir yol kazası, orta ve uzun vadedeki bütün planlamalarını altüst edebilir.
Seçime öyle ya da böyle muzaffer bir komutan, bir kahraman olarak gitmek, İslamcı, milliyetçi hamasetle seçmeni etrafında toplamak için aklını askıya alıp gözünü karartır mı; mesela 'yerel seçimin hemen öncesinde birileri Suriye'ye dört kişi gönderip Türkiye'ye sekiz füze attırır mı, ezcümle 2015'teki senaryonun bir benzerini sahneye koyabilir mi' diye sorularımızı sıralayalım. Bu soruların cevapları üzerine düşünmeyi okuyucuya bırakalım ve yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
Arda Güler ilk 11'de var mı? Leganes-Real Madrid maçı ne zaman?
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Kerem Aktürkoğlu Benfica - Estrela maçında olacak mı? İlk 11'de var mı?
Jose Mourinho'dan Ronaldo ve Talisca açıklaması!
Immobile Beşiktaş-Göztepe maçında ilk 11'de mi? Beşiktaş- Göztepe maçı ne zaman?
Bolu'da kar yağışı kazaya neden oldu, otoyol ulaşıma kapandı
22 Kasım Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi program yer aldı