Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Siyasi harakiri yapıyor

Belli ki Türkiye'nin yakın siyasi tarihinden hiç ama hiç ders çıkarmamış.

AKP karşısında konumlanacak, merkeze oturacak, rasyonel siyaset üretecek, ülkenin kurucu değerleriyle barışık, laiklik ile sorunu olmayan bir sağ partinin Türkiye'nin normalleşmesini sağlayacağını düşünüp kendisine umut bağlayanlar fena halde yanıldı.

Oysa hem yaşı, hem tecrübesi hem de yetiştiği siyasi çevre itibarıyla kendisinden önce merkez sağ partilerin neleri yanlış yaptığını, tarihin çöplüğüne neden gömüldüklerini, basiretsiz siyasetçilerin AKP'nin önünü nasıl açtığını çok iyi bilmesi gerekiyordu.

Kısa da olsa İçişleri Bakanlığı yapmıştı.

Üstelik tarih doktoruydu.

Yakın tarihte olup biteni anlayıp anlamlandıracak kadar bilgi ve birikimi vardı.

Hayata soldan bakanlar bile – siyasi geçmişini gözardı edip - demokrasi adına umut beslemek istiyordu.

Hepsi boşa çıktı.

Ne yazık ki, sadece merkez sağ siyasetin güçlenmesini isteyenler açısından değil, bütün Türkiye için büyük bir hayal kırıldığı oldu.

Yakın geçmişte Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz gibi liderlerin hatalarını hiç analiz etmemiş, 70'lerinkinden değil belki ama 90'ların Demirel'inden de feyz almamıştı. 

Son gelişmeler, bugüne ilişkin taktik siyasi bir akıl geliştiremediği, geliştirme gereği duymadığını gösterdi.

Sadece içi boş hamasetle seçmeninin gözünü boyamıştı.

Başta büyük bir avantajı vardı. O güne kadar merkez siyasetin ortasında oturan AKP, özellikle 2007'den sonra ideolojik gözlüğünü takmış, giderek dinci zemine kaymış, siyasette boşluk ortaya çıkmıştı.

Bu kaçırılmayacak bir fırsattı. Bunu değerlendirip partisini merkeze konumlandırabilir, buradan iktidar talep edebilirdi, iktidara yürüyebilirdi.

Ama yapmadı.

Genel başkanlık koltuğunda oturduğu süre içinde bir dediği diğerini tutmadı, siyasi hatalarıyla savruldukça savruldu. 

Hangi akla hizmet, bilinmiyor ama 14-28 Mayıs'taki seçim sonrası partisini adeta toz duman etti!

Arka arkaya gelen istifalar, atılanlar, ayrılanlar; aslında partinin kurumsal yapısının son derece zayıf olduğunu, seçmene pazarlandığı gibi güçlü bir ideolojik zemine oturmadığını gösterdi; bunların yanısıra çok ciddi bir liderlik sorunu olduğunu da!

Son dönemde istifa edenlerin hepsi farklı nedenlerle partiden ayrıldı ya da ihraç edildi. 

Bugün için ise öne çıkan, CHP ile işbirliği isteyenlerin bizzat genel başkanın talimatıyla biçiliyor olması.

Partisini yönetemiyor, hesap vermek istemiyor.

14-28 Mayıs'ın sorumluluğunu Kılıçdaroğlu'na attı ama masadan kalktıktan sonra yaptığı salvo atışlarının, özellikle AKP'den kaçmak isteyen seçmenin kafasında soru işaretleri uyandırdığını, bunun da seçim yenilgisinde önemli payı olduğunu görmezden geliyor.

Gerçeklere sırtını ne kadar dönerse dönsün, bu kendisi için sürdürülebilir bir süreç değil.

Dün “kazanabilir aday” dediği ve ısrarcı olduğu Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu'nun karşısına bugün aday çıkarmaya niyetlenmesini seçmenine nasıl açıklayacak?

Ya da açıklama gereği duyacak mı!? 

Yerel seçimlerde büyük bir hezimet yaşayacağını görmek, tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.

Hür ve müstakil gireceği seçimde, sandığa gömülmesi kaçınılmaz...

Partisinin mum gibi erimekte olmasının yanısıra yerel seçimlerin kendine özgü doğası gereği CHP elinde çok sayıda belediye bulunmasından dolayı daha avantajlı durumda. İYİ Parti'nin esamesi pek okunmuyor.

Eğer ki hesabı yerel seçimleri gözden çıkarıp 2028'e hazırlanmaksa, bunu nasıl başaracak!?

Mart ayında partisinin oyu dibi görürse, seçmenden 2028 için nasıl destek isteyecek?

Belli ki siyaseten rasyonel bir ihtimaliyat planlaması yok. 

Sürekli topun gelişine vuruyor, gol olup olmaması önemli değil. Mesele günü kurtarmak.

Diyelim, İstanbul ve Ankara'da aday çıkarmasına rağmen Yavaş ve İmamoğlu yeniden seçildi. Bu, seçmen kitlesinin önemli bir bölümünün parti liderinin siyasi tavrını ve tutumunu dikkate almadığı, kendi adayına değil, CHP'ye oy verdiği anlamına gelecektir.

O zaman ne yapacak?

Mart ayında muhalefetin geriye düşmemesi, hatta AKP karşısında siyaseten mevzi kazanması 2028'den önce bir erken seçimi zorlayacaktır. Siyasi okur yazarlığı olan herkes bu hesabı yapabilir. Muhtemel bir erken seçim Türkiye'nin, ülkeyi her geçen gün ortaçağ karanlığına doğru götüren bu iktidardan kurtulması için umut olacaktır.

Dolayısıyla 2024 yılındaki yerel seçim, Türkiye için sadece yerel seçim değil, aynı zamanda AKP zihniyetinden kurtulmak için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak ortaya çıkmış durumda.

Ve maalesef bunu görmüyor, görmek istemiyor ya da hiç kimsenin bilmediği bir hesap üzerinden hareket ediyor.

Ya da siyaseten harakiri yapıyor.

Amma velakin muhalefetin ve kamuoyunun artık İYİ Parti'yi tartışarak enerjisini boşa harcamaması gerekiyor. 

Yerel seçimler siyasette bir kırılma noktası olabilir. Erdoğan da bunun farkında, henüz ne İstanbul adayını belirleyebildi ne de Ankara. 

Bu kez gerçekten zorlanıyor. Özellikle İstanbul'u alamazsa, ister istemez erken seçimin gündeme geleceğini, batma noktasında olan bir ekonomiyle 2028'e kadar dayanamayacağını çok iyi biliyor.

Makul, mantıklı ve sonuç odaklı rasyonel bir işbirliğine giderek bu fırsatı değerlendirmesi, tarihi bir sorumluluk olarak muhalefetin önünde duruyor.

Yazıyı bağlamadan önce küçük bir kulis bilgisi aktaralım.

Erdoğan, Gazze meselesinin içeride yeterince köpürtülmediğinden şikayetçiymiş. Belli ki, Gazze üzerinden yerel seçimde kullanmak üzere dinci, milliyetçi hamaset üzerinden seçmeni tahkim edebileceği güçlü bir rüzgar yakalayamamış. 

Saray'ın neredeyse günlük olarak yaptırdığı kamuoyu yoklamalarında, Gazze meselesi sadece 7 Ekim'i takip eden bir hafta boyunca gündemin ilk üç sırasında yer almış. Sonra giderek alt sıralara düşmüş. Ekonomik kriz, zamlar, emekli maaşları, geçim sıkıntısı, yolsuzluklar açık ara öne geçince Saray'ın danışman kadrosu yana yakıla yerel seçime kadar olan süreçte seçmenin Erdoğan'ın arkasında hizalanması için “gündem” yaratmaya çalışıyormuş diyerek yazımıza noktayı koyalım.