Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

ABD’den stratejik müttefik olur mu?

Uluslararası ilişkilerde, dış politikada sıklıkla kullanılan ortaklık, ittifak, işbirliği gibi kavramlar, bir de önlerine “stratejik” kelimesi eklendiğinde, çok büyük beklenti yaratırlar. Abartılı bir beklentidir bu. Yanlıştır. Bu kavramları rastgele, cömertçe, gelişigüzel, bonkörce, sık sık kullanmamak gerekir. Hele de bir büyük devletle, emperyalist bir güçle ittifak, dahası stratejik ittifak kolay değildir. Zordur, hem de çok zordur. ABD söz konusu olduğunda, ABD’nin yeryüzünde iki stratejik müttefiki olduğu ise asla unutulmamalıdır: İngiltere ve İsrail. ABD’nin çok yakın ilişkilere sahip olduğu Kanada ve Avustralya bile stratejik müttefik olarak değerlendirilmezler.

Günlük dilde ortaklık, genellikle ekonomik, ticari ilişkilerde kullanılan bir kavramdır. Devletler arası ilişkiler söz konusu olduğunda ise ortaklık teriminin yanı sıra, hatta daha yaygın olarak ittifak, müttefik terimleri kullanılır. Uluslararası ilişkilerde ittifak ilişkisi, ortaklık ilişkisinden daha yoğun, daha derin, daha güçlü, daha kalıcı, daha kapsamlı, daha bağlayıcı, daha uzun erimli ilişkiler bütününü anlatır. Bir de işbirliği vardır ki daha kısa vadeli ve daha sınırlı bir ilişki biçimi için kullanılır. İttifak ve ortaklık; işbirliğine oranla daha uzun vadeli hedefleri, daha kapsamlı işbirliklerini içerirler. 

Müttefik ve ittifak terimlerinin önüne “stratejik” kelimesi eklendiğinde, ilişkilerin daha önemli, daha öncelikli, daha yaşamsal, daha vazgeçilmez, daha belirleyici olduğu anlatılmak istenir. Daha önemli çıkarlar etrafında bir araya gelindiği kastedilir. Başlıca hedeflere ulaşmak için kurulan ittifaklar için kullanılır bu terim. Kaldı ki stratejik müttefik gibi, askeri boyut da içeren, yani gerekirse birlikte savaşmayı öngören bir ilişki, her devletle kolaylıkla kurulamaz. 

Devletler açısından stratejik ittifak ilişkisi, bir başka ifadeyle, stratejik müttefik olarak tanımlanan bir başka devlet söz konusu ise bu ilişkinin, öylesine bir ilişki, rastgele bir ilişki, herhangi bir devletle kurulan gelişigüzel bir ilişki olmadığı açıktır. O nedenle bu kavram hakkında uzun uzadıya düşünmek şarttır. Çünkü önceliklerde, hedeflerde, çıkarlarda, tehdit tanımlarında kesin kes bir uyum, görüş birliği zorunludur. 

TÜRKİYE – ABD İLİŞKİLERİ, YAPISAL OLARAK SORUNLUDUR

Türkiye’de stratejik müttefik, stratejik ortak, stratejik işbirliği gibi kavramlar, yaygın olarak kullanılırlar. Hele de pek çok uzman, diplomat, asker, gazeteci, bilim insanı, Türkiye – ABD ilişkilerinin stratejik müttefik ilişkisi olduğunu savunurlar. Yanlıştır. ABD; Türkiye için stratejik müttefik, stratejik ortak değil, yalnız ve ancak stratejik hasım olur. Çünkü iki devletin öncelikler, hedefleri, çıkarları arasında değil uyum, derin bir uçurum ve büyük bir zıtlık vardır. ABD; Türkiye’yi ve bölge ülkelerini bölmek isteyen, Türkiye karşıtı tüm terör örgütlerine her türlü desteği açıktan veren, Türkiye’nin taraf olduğu ikili ve çok taraflı bütün anlaşmazlıklarda, gerilimlerde Türkiye’nin karşısında konumlanan emperyalist bir devlettir. 

ABD; PKK – PYD – YPG, FETÖ, IŞİD terör örgütlerini desteklemektedir. Sözde soykırım iddialarını sahiplenmektedir. Kıbrıs’ta, Ege Denizi’nde, Akdeniz’de Türkiye’nin karışışında konumlanmaktadır. Bulduğu her fırsatta Türkiye’nin içişlerine karışmaktadır. Darbelere, darbe girişimlerine verdiği destek, Türkiye’ye uyguladığı yaptırımlar, Türkiye aleyhtarı açıklamaları hafızalardadır. Türkiye’nin ekonomisini ve siyasetini istikrarsızlaştırmak için çok ve çeşitli araçlara sahiptir ve bunları kullanmaktan da çekinmemektedir. 

Durum buyken, ABD’nin Türkiye’nin stratejik müttefiki olduğunu iddia etmek, nesnel temelleri olmayan, gerçeklikten kopuk, akıl ve bilim dışı bir düşüncedir. İki ülkenin öncelikleri, hedefleri, çıkarları, beklentileri, tehdit tanımları ve tehdit algıları örtüşmediği gibi, iki devletin ölçekleri, kapasiteleri de örtüşmemektedir. Türkiye’nin stratejik müttefikleri ancak Azerbaycan ve KKTC olabilir.  

TÜRKİYE’DE ABD NÜFUZU GÜÇLÜDÜR

Türkiye’de siyasetten bürokrasiye, akademiden medyaya dek geniş bir alana yayılan ABD taraftarlığı, yaygın deyimle Amerikancılık, daha geniş ölçekte NATO’culuk, sadece dış politikada, savunma ve güvenlik politikalarında değil, çok daha geniş ölçekte ekonomi politik bir tutum, ideolojik bir tercihtir. Bir doktrindir adeta. ABD’nin rejiminden dış siyasetine, sinemasından tüketim alışkanlıklarına, kültüründen sporuna, damak tadından modasına dek her alanda ona hayran olmayı, bunun yanında ABD’nin her koşulda, her zaman haklı olduğuna inanmayı, daima kazanacağını kabul etmeyi, Türkiye’nin de en büyük dostu olduğunu savunmayı gerektirir. Bu yönüyle de merkezin sağında ve solunda, liberal demokratından sosyal demokratına, milliyetçisinden muhafazakarına dek geniş bir yelpazede yaygındır. İktidar blokunda da güçlüdür, muhalefette de. CHP’de de etkilidir, İyi Parti’de ve DEM Parti’de de. 

Dün, Soğuk Savaş boyunca, Türkiye’nin; ABD’nin, dolayısıyla da ABD’nin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’nun Ortadoğu’daki, Doğu Akdeniz’deki ileri karakolu olmasına itiraz etmeyen zihniyet, bugün de Türkiye ve ABD arasındaki onca uzlaşmaz çelişkiye rağmen, Türkiye’nin NATO üyeliğini savunmaktadır. ABD ve NATO’yu eleştiren kimi kesimler arasında ise şöyle bir yaklaşım vardır: “Türkiye’nin NATO üyeliği, Türkiye’yi bizzat NATO’dan korumaktadır. Türkiye; NATO üyesi olduğu için, NATO’nun Türkiye aleyhtarı tutumunu, fesatlığını içeride, önceden öğrenmekte ve engel olabilmektedir”. 

Bu da temelsiz, tutarsız bir görüştür. Çünkü yaşadıklarımız, deneyimlerimiz, gerçeğin hiç de böyle olmadığını bize göstermiştir. Kaldı ki, ABD’nin bir emperyalist güç olarak, Türkiye ve başka ülkeler üzerinde nüfuz kurmak için çok ve çeşitli araçlarının olduğunu bilmek başkadır, NATO’yu bu şekilde meşrulaştırmaya çalışmak başkadır. NATO üyeliğinin yanında, ABD’nin elinde, ABD dolarının küresel ölçekte rezerv para birimi, küresel ticarette yaygın olarak kullanılan para birimi olmasından ABD silah sanayisine, ABD’nin kültürel nüfuzundan, yumuşak güç araçlarından, İngilizcenin yaygın kullanımından ABD silahlı kuvvetlerine dek çok ve çeşitli araçlar vardır. Bunları en iyi bilen, bilmesi gereken ülkelerin başında da Türkiye gelmektedir. 

HEM MÜTTEFİK HEM HASIM OLUNMAZ

Durum buyken, Türkiye – ABD ilişkilerindeki sorunlar dağ gibi birikmişken, iki ülkenin aralarında derin çelişkiler mevcutken, ikili ilişkileri “sorunlu bir evliliğe”, “güvensiz bir evliliğe”, “geçimsiz bir evliliğe” benzetmek de yanlıştır. Daha büyük yanlış ise ilişkileri “stratejik ittifak” olarak tanımlamaktır. Oysa, Türkiye’nin, ABD’nin hasımlarıyla ekonomik yaptırımlar yoluyla mücadele yasası olan CAATSA yaptırımlarına maruz kalması bile (bir devlet, aynı anda hem müttefik hem hasım olarak tanımlanamayacağına göre), ikili ilişkilerin durumunu özetlemektedir. 

ABD’nin, Türkiye’ye, Türkiye’nin parasını ödediği F 35 savaş uçaklarını vermemesi, parasını iade etmemesi, nazlana nazlana satmaya karar verdiği F 16 uçaklarının satışını da Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine evet demesi şartına bağlamasının da gösterdiği gibi, iki ülke ilişkileri, değil stratejik ittifak, ileri ittifak, son derece sağlıksız bir zemindedir. Karşılıklı güven değil, güvensizlik içermektedir.  

Son olarak şunu unutmamak gerekir; ABD emperyalist bir devlettir. Türkiye ise emperyalizme karşı savaşarak kurulmuş, orta büyüklükte bir devlettir. Emperyalizm; kapitalizmin en ileri aşamasıdır, sistemli ve sürekli bir sömürüye, tahakküme, baskıya, gerektiğinde zora dayanır. Emperyalist devlet; iktisadi ölçekte bir başka devletin artı değerine el koyar, kaynaklarını yağmalar, gasp eder; siyasi ölçekte bağımsızlığına, egemenliğine müdahale eder, içişlerine karışır, yönlendirir, yönetir, kendi istekleri doğrultusunda kullanır. Türkiye’nin Suriye’den Irak’a, Kıbrıs’tan Mavi Vatan’a, Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e, Rusya’yla ilişkilerden İsrail’in saldırganlığına, Lozan’dan Montrö’ye, sözde soykırım iddialarından terörle mücadeleye, ABD’yle yaşadığı bunca soruna rağmen, ABD’yle müttefik, hele de stratejik müttefik olması olanaksızdır.