Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

19 Mayıs’a giden süreç

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi, her ne kadar ağır bir yenilginin tescili olsa da pek çok Osmanlı vatandaşı için acı dolu günlerin sonu anlamına geliyordu. Mustafa Kemal Atatürk ise en başından itibaren İtilaf güçlerinin mütareke sınırlarıyla yetinmeyeceklerini öngörmüştü. İngilizlerin mütarekenin hemen ardından Musul ve İskenderun’u işgal etmeleri bu düşünceyi teyit eder nitelikteydi ve gelecekte işgallerin artacağı kesindi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’a çağırılmadan önce Adana ve Antep şehirlerinin vatansever ileri gelenlerine komutanı olduğu 7. Ordu’nun silahlarını dağıtarak daha o tarihten itibaren direnişi örgütlemeye başlamıştı. Ancak o tarihteki şartlar gereği herhangi bir olumlu sonuç alınabilmesi mümkün değildi. 1918’de İtilaf güçlerinin gerçekleştirdiği işgallere neredeyse hiç direniş gösterilemeyecek, bu dönemdeki çabalar çoğunlukla eldeki kaynakları gelecekte verilecek olan savaş için muhafaza etme yönünde olacaktı.

Mustafa Kemal Paşa, dört yıllık yıpratıcı savaş sona erer ermez işgallere direnmeye çalışmanın nafile olacağının ve direnişin örgütlenmesinin zaman alacağının farkındaydı. Direnişi İstanbul’da daha etkin bir şekilde örgütleme umuduyla İstanbul’dan çağırıldığında hiç vakit kaybetmeden yola çıktı ve 13 Kasım 1918’de Haydarpaşa Tren Garı’na ulaştı. Mustafa Kemal Paşa’nın o tarihteki amacı kendisinin söz sahibi olduğu veya yönettiği bir hükümetin kurulmasına vesile olarak devlet eliyle işgallerin önüne geçmek ve elde kalan toprakları korumaktı.

Kısa süre içerisinde bu sanrısının gerçekçi olmaktan son derece uzak olduğunu anlayacaktı. Mustafa Kemal Paşa başta işgal karşıtı yeni bir hükümet kurmak için padişahın desteğini almayı ummuş, ancak 15 ve 29 Kasım’da Vahdeddin’le yaptığı görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Kısa bir süre sonra padişahın niyetinin Mustafa Kemal Paşa’nın düşündüğünden çok daha farklı olduğu ortaya çıkacaktı.

Mustafa Kemal Paşa yönetimde söz sahibi olamayacağını anlayınca yakın çevresindeki milliyetçi subaylarla direniş organize etmeye çalıştı. Atatürk, 1919 başından İstanbul’u terk ettiği 16 Mayıs tarihine kadar neredeyse her gün Şişli’deki evinde yüksek rütbeli subay dostlarıyla görüşmeler yaptı ve tabiri caizse evini bir karargaha dönüştürdü. Bu görüşmelerde gelecekte yapılacak olan direnişin ilk planları hazırlandı. Bunun yanı sıra Ali Fuat Paşa gibi hali hazırda birlik komuta etmekte olan komutanlar Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle birliklerini Anadolu’nun iç noktalarına taşıyarak terhis edilmekten kurtarmış ve silahlarını muhafaza etmişlerdi.

Mustafa Kemal Paşa’nın evinde yapılan görüşmelerde direnişin merkezinin İç Anadolu olacağı kesinleşti. Ali Fuat ve Kazım Paşa gibi komutanlar birlikleriyle birlikte Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesinden çok daha önce Anadolu’daki yerlerini almışlar ve yerel önde gelenlerle irtibata geçerek işgal karşıtı cemiyetler oluşturmaya başlamışlardı. Atatürk ise bu süreçte acele etmek yerine emin adımlar atmayı tercih ediyordu. Keza direnişin İstanbul’dan yürütülemeyeceğini kısa süre içerisinde anlamış olmasına rağmen Anadolu’da organize edeceği silahlı gücü daha kolay bir şekilde örgütleyebilmek için resmi olarak bir pozisyona atanmanın yollarını aramaktaydı. Her geçen gün daha fazla sayıda asker terhis edilerek evlerine gönderildiği için bu hamle kritik bir kumardı. Mustafa Kemal Paşa bu amacına ulaşabilmesi için hiçbir şekilde Padişah Vahdeddin’i kuşkulandırmaması gerekiyordu ve bu hususta çok dikkatli hareket etmişti.

Bolşevizm’in Anadolu’ya sıçradığına yönelik yersiz dedikodular Atatürk’e aradığı fırsatı sunacaktı. İtilaf güçleri Anadolu’nun iç bölgelerinde Sovyetler kurulduğuna dair bir istihbarat almıştı. İngilizler 21 Nisan’da kurulan Sovyetlerin derhal dağıtılması için Osmanlı ordusundan yardım istemişlerdi. Mustafa Kemal Paşa’nın gerçek niyetinden habersiz olan Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey bu iş için Mustafa Kemal Paşa’yı önerdi ve Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan’da 9. Ordu Müfettişliği’ne atandı. Vazifesi Anadolu’da kurulduğu sanılan Sovyetlerin tespiti ve dağıtılması, silahların toplanması ve sorumluluk alanında düzenin sağlanmasıydı. Mustafa Kemal Paşa’nın yetkileri olağanüstüydü ve çok geniş bir alanı kapsadığı için tam olarak beklentisi karşılanmıştı. Sahip olduğu yetkileri Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa ve vekili Kazım (İnanç) Paşa ile işbirliği içerisinde olmasına borçluydu. 

Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da kaldığı beş aylık süre içerisinde gelecekte başlatacağı Kurtuluş Savaşı’nın planlarını hazırlamış ve savaşın çekirdeğini oluşturacak subay kadrosunun neredeyse tamamıyla gerekli olan bağlantıları oluşturmuştu. İstanbul’u terk ederken elde ettiği makam umduğundan çok daha avantajlıydı ve bu açıdan beklediğine değmişti.

Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’daki son günleri oldukça yoğun geçti. 13 Mayıs’ta Damat Ferit Paşa’nın evinde yemeğe davet edildi. Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal Paşa’dan şüpheleniyor olsa da Mustafa Kemal Paşa rolünü çok iyi oynayarak yemekte Damat Ferit Paşa’nın kuşkularını yok etti. Yemeğe Fevzi Paşa’dan kısa bir süre sonra genelkurmay başkanlığını devralacak olan Cevat (Çobanlı) Paşa da katılmıştı. Mustafa Kemal Paşa köşkten ayrılırken Cevat Paşa kendisine “bir şey mi yapacaksın Kemal?” sorusunu sormuş, Mustafa Kemal Paşa da “evet, bir şey yapacağım” cevabını vermişti. 15 Mayıs’ta da Fevzi Paşa ile İstanbul’da son kez görüşerek gelecekte izlenecek yol konusunda Fevzi Paşa’nın onayını almıştı. Aynı gün Vahdeddin ile son kez görüştü ve akşam İsmet Paşa ile İstanbul’daki son görüşmesini yaptı. Ertesi gün de aralarında Albay Refet (Bele) Bey’in de bulunduğu 15 subay ve iki şifre memuru ile birlikte Bandırma Vapuru’na binerek İstanbul’u terk etti.