Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8412
Dolar
Arrow
33,9580
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8874
Altın
Arrow
2747,0000
BIST
Arrow
9.771

İngiliz emperyalizminin Kıbrıs meselesindeki rolü

Yarın Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. yıl dönümü. Harekât, adanın Yunanistan tarafından ilhakına mani olmak amacıyla gerçekleştirildi ve bu harekât sayesinde Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlıların Ege adalarını Yunanistan’a terk ettiği gibi Kıbrıs’ı terk etmedi ve Kıbrıs’ın yarısı Türk kontrolünde kaldı.

Osmanlılar, Yunan İsyanı’nın patlak verdiği 1821 tarihinden Birinci Dünya Savaşı’na giden süreçte Ege adalarını peyderpey Yunanistan’a kaptırdı ve Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne sadece birkaç ada kalabildi.

Ege adalarının hangi ülkeye ait olacağına yönelik mesele, İtalyanların 1912’de işgal ettiği 12 Ada’nın Yunanistan’a devredilmesi dâhil olmak üzere neredeyse tamamen Yunanistan’ın lehine sonuçlandı. Kıbrıs ise bu konuda bir istisna konumundadır. Kıbrıs’ın kuzeyinin elde tutulmasında Türkiye’nin, Osmanlı’nın gösteremediği bir kararlılık göstermesi kadar İngiliz emperyalizminin de tesadüfen de olsa rolü olduğunu söyleyebiliriz.

Osmanlılar, 1877-1878 yıllarında gerçekleşen 93 Harbi’nde Ruslardan ağır bir yenilgi aldılar. Osmanlı Ordusu’nun Balkanlar ve Kafkaslarda neredeyse tamamen etkisiz hale getirilmesinden sonra Rusların İstanbul’u ve sonrasında Anadolu’yu işgal etmelerinin önünde hiçbir engel kalmadı.İngilizler, Osmanlıların en çaresiz olduğu noktada devreye girerekİstanbul’a donanmalarını gönderdiler.

Kırım Savaşı’ndan İngilizlerin Osmanlı İmparatorluğu’nu muhafaza etme konusunda ne kadar kararlı olduklarını bilen Ruslar için mesaj gayet açıktı. Yeşilköy’e ulaşan Rus güçlerinin Boğaz’daki İngiliz gemilerini görmesi, Rusların tüm cephelerdeki operasyonlarını durdurmaları için yeterli olacaktı.

Rus emperyalizmi bir kez daha İngiliz emperyalizmine toslamış ve İngilizlerin kemikleşmiş “Rusya’yı sıcak denizlerden uzak tutma” politikası sayesinde Osmanlı İmparatorluğu yıkılmanın eşiğinden dönmüştü.

Bu kadar kritik bir yardımın bir diyeti olmaması kaçınılmazdı. II. Abdülhamid, Kıbrıs’ı İngilizlerin savaş esnasındaki yardımı ve dokuz gün sonra Berlin’de başlayacak olan barış görüşmelerinde Osmanlıları kollamaya devam etmeleri için 4 Temmuz 1878 tarihinde İngilizlere hediye etti. Resmiyette Osmanlı toprağı olmaya devam eden Kıbrıs bir donanma üssü olarak İngilizlere geçici olarak verilmişti (böylece İngilizler gemilerini çok daha kısa süre içerisinde Osmanlılara yardıma gönderebilirlerdi) ve Kıbrıs’ın vergisi İstanbul’a gönderilmeye devam ediyordu.

Ancak Kıbrıs’ın kalıcı olarak İngilizlere verildiğine kimsenin şüphesi yoktu ve İngilizler 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’na savaş açmalarıyla birlikte Kıbrıs’ı resmen ilhak edeceklerdi.

Kıbrıs’ın İngiliz kontrolüne girdiği 1878 yılında, Rumların yaşadığı diğer adalar gibi Kıbrıs’ta da adanın Yunanistan’a bağlanmasına yönelik ayrılıkçı hareketler mevcuttu. Adanın fiilen Osmanlıların elinden çıkması ayrılıkçı fikriyatı daha da güçlendirmiş olsa da Rumların o tarihlerde İngiliz otoritesine karşı isyan etmeleri intiharla eş değer olduğu için İngiliz varlığı bu fikriyatın bir süreliğine derin dondurucuya kaldırılmasını sağladı.

Rumların, İngiliz otoritesine başkaldırmaları ve Yunanistan’la birleşme niyetlerini açıkça ortaya koymaları (Enosis) ise Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşti. 1920’lerden itibaren yükselen tansiyon 1955’te EOKA’nın (Kıbrıs Savaşçılarının Milli Örgütü) kurulmasıyla kanlı eylemlere dönüştü (1955 öncesinde 1931’de de küçük çaplı da olsa kanlı eylemler yaşanmıştır).EOKA’nın bu tarihteki eylemleri İngilizleri hedef alıyor olsa da adadaki İngiliz polis teşkilatında çok sayıda Türk yer aldığı için Türkler de kaçınılmaz olarak bu çatışmanın parçası oldu.

EOKA’nın hareketi kısmen başarıya ulaşacak ve İngiltere 1960’ta belli başlı askeri üsler haricinde (toplamda 256 kilometre kare) Kıbrıs’tan çekilmeyi kabul edecekti. Ancak elde edilen sonuç ayrılıkçı Rumların arzu ettiğinden bir hayli uzaktı. İngiltere ve Türkiye Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasına razı gelmemiş, onun yerine Rum bir başbakan ve Türk başbakan yardımcısı yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştu.

İngilizlerin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra terk ettiği pek çok koloni gibi Kıbrıs Cumhuriyeti de hiç de sağlam olmayan temeller üzerine bina edilmişti. Ortaya çıkan sonuç ne Türkleri, ne de Rumları tatmin etmiş ve Türk-Rum ortak yönetimi üç yıl içinde işleyemez hale gelmişti. Ortak yönetimin çökmesi üzerine Rumlar 21 Aralık 1963’te adayı tamamen ele geçirme amacıyla ilk saldırılarını başlatacaklardı. Kanlı Noel adıyla anılan 21 Aralık’tan 31 Aralık’a kadar süren olaylarda 364 Türk ile 174 Rum ölmüş ve 25.000 kadar Türk köylerini terk ederek güvenli bölgelere kaçmak zorunda kalmıştı. 21 Aralık’ta dökülen kan, Türklerle Rumların arasını geri dönülmez olarak bozacak ve 1974 harekâtına giden süreci başlatan ilk kıvılcım olacaktı.

Osmanlılar Ege adalarını zayıflıkları sonucunda kaybetmişlerdi. İngilizler Kıbrıs’tan çekildiğinde ise şartlar bambaşkaydı. Bölgede önemli bir güç olan Türkiye’nin, Osmanlıların Ege Adaları’ndaki Türkleri kaderlerine terk ettiği gibi Kıbrıs Türklerini kaderlerine terk etmeyeceği kesindi.

EOKA’nın kuruluşundan iki yıl sonra Kıbrıslı Türkleri EOKA’nın saldırılarından korumak üzere Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu ve Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtı’na giden süreçte Kıbrıs meselesinde aktif olarak rol aldı. Türkiye’nin tüm girişimlerine rağmen Rumlar uzlaşmaya yanaşmadı ve yönetimde baskın olma taleplerinden vaz geçmediler. Enosis taraftarı NikosSampson’un 1974’te bir darbeyle başbakan yapılması ve Yunanistan’ın silahlı güçlerini adadan çekmeyi reddetmesibardağı taşıran son damla oldu. 50 yıl önce 20 Temmuz günü başlatılan Kıbrıs Barış Harekâtı ile Türkiye doğrudan askeri müdahalede bulundu ve adada Türklere yönelik Rum tehdidini tamamen sona erdirdi.

Kıbrıs Harekâtı pek çok yeni sorun doğurmuş olsa da Türklerin adadaki varlığını garanti altına aldı ve adaya asayiş getirdi. Birinci Dünya Savaşı öncesinde, Ege adalarında Osmanlıların böyle bir irade göstermesi, böyle bir operasyon düzenlemeleri ve bunu büyük güçlere kabul ettirmeleri imkân dâhilinde değildi.

Bu açıdan Kıbrıs’ın 1878’de İngiltere’nin kontrolüne girmemesi halinde çok büyük bir ihtimalle Birinci Dünya Savaşı’na giden yıllarda Yunanistan’a bağlanacağı (veya İtalyan işgaline uğrayacağı) ve kalıcı olarak Türklerin elinden çıkacağını iddia etmek mümkündür. Benzer şekilde Ege adalarının da (özellikle Sakız gibi hatırı sayılır Türk’ün yaşadığı adaların) aynı yıllarda İngiliz kontrolüne girmeleri halinde günümüzdeki durumlarının bu günkünden farklı olması ihtimal dâhilindedir.