Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Kabotaj Bayramı ve önemi

Üç gün sonra 98. Kabotaj Bayramı’nı kutlayacağız. Kabotaj Bayramı, günümüzde büyük ölçüde sadece denizciliği kapsayan bir mesele olarak ele alınmakta olup denizciler haricinde pek de dikkate alınmayan bir gündür. Gerçekte ise kapitülasyonların kaldırılmasını ve “tam bağımsızlığı” simgeleyen bu bayram, diğer milli bayramlarımız kadar önemli bir olayın yıl dönümünü temsil eder.

Kabotaj, aslen Fransızca bir kelime olup, yurt içindeki deniz ticareti (yük ve insan taşımacılığı) manasına gelmektedir.

Kabotaj Bayramı’nın önemi ise kapitülasyonların en fazla yurt içinde gerçekleşen deniz ticaretinde hissediliyor olması kaynaklıdır. 19. yüzyılda kabotaj alanında düvel-i muazzamaya verilen imtiyazların, diğer ekonomik imtiyazlar arasında en aşırıya kaçılanı olması bu meseleyi doğal olarak sembolik bir hale getirmiştir.

Osmanlılar, ekonomik sıkıntılar ve sanayi altyapısının yetersizliği sonucunda 19. yüzyılda hemen her alanda olduğu gibi deniz ticaretinde de çağdaşlarının gerisinde kalmışlardır. Osmanlı Devleti’nin ve armatörlerinin ticaret filoları, dış ticaret bir yana iç ticaretin dahi altından kalkamaz hale gelmiş, bu boşluğu da yabancı firmaların ticaret gemileri doldurmuştur. 93 Harbi’nin hemen ardından Osmanlı Devleti’nin iflas etmesi sebebiyle 1881’de kurulan Duyun-ı Umumiye İdaresi uygulamaları sonucunda pek çok limanve tersanenin işletmesinin yabancı firmalara teslim edilmesinin de etkisiyle ipin ucu iyice kaçmıştır. 20. yüzyıla girildiğinde Osmanlı iç deniz ticaretinin hatırı sayılır kısmı yabancı firmaların kontrolünde olup,dış ticaret de dâhil olmak üzere Osmanlı limanlarına uğrayan gemilerin %90’ı yabancı bandıralıdır. Ülke içinde yabancılarla rekabete girebilen yegâne armatörler Rumlardı. Üçüncü sırada devlete ait şirketler gelmekte ve Müslüman armatörler ise son sırada yer almaktaydı. 

Bazı tarihçiler düvel-i muazzamaya verilen ekonomik imtiyazlar sonucunda Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılda bir “yarı sömürge”ye dönüştüğünü iddia eder. Kabotaj özelinde ise Osmanlı İmparatorluğu’nu “tam sömürge” olarak değerlendirmek yanlış olmaz.

Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı Türk denizciliğini daha da kötü bir duruma getirmiştir. Birinci Dünya Savaşı esnasında pek çok sivil gemi batmış, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra gerçekleşen mübadele sonucunda da pek çok Rum armatör ve yetenekli denizci ülkeyi terk etmişti. Yeni kurulan cumhuriyetin Osmanlı’dan miras aldığı deniz ticareti filosu, Birinci Dünya Savaşı öncesine nazaran üçte bir azalmış, 110.000’e ulaşan ticaret gemisi tonajı 35.000’e inmişti ve mevcut gemiler teknolojik açıdan köhneydi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki hedefi ülkeyi sadece düşman işgalinden kurtarmak değil, yıllar önce kaybedilmiş olan ekonomik bağımsızlığı da yeniden tesis etmekti. Atatürk, ekonomik bağımsızlık elde edilmeden Türk bayrağının vatanın her yerinde dalgalanmasının hiçbir anlam ifade etmediğini çok iyi bilen bir lider olarak Kurtuluş Savaşı’nı tam kapsamlı bir istiklâl savaşı olarak planlamıştı. Büyük Taarruz’un başarıyla sona ermesiyle birlikte Yunan işgali sona ermiş, Marmara Bölgesi’nde bulunan diğer işgal güçlerinin de ülkeyi terk edecekleri neredeyse kesin hale gelmişti. Sırada ise yıllardan beri Osmanlı İmparatorluğu’nun sırtına kambur olmuş kapitülasyonların ortadan kaldırılması vardı ve bu savaş masada verilecekti.

Kabotaj meselesi, yabancı ülkelere verilen diğer ekonomik imtiyazlar gibi Mustafa Kemal Atatürk ve çevresindeki karar alıcıların hassasiyet ve kararlılıkla yaklaştığı konuların başında gelmekteydi. Kabotaj, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihinde gerçekleşen, ekonomik bağımsızlık hedeflerinin resmiyete döküldüğü İzmir İktisat Kongresi’nde, Lozan’da yapılan barış görüşmelerinde kesin olarak çözülmesi gereken bir mesele olarak ele alınmıştı. İzmir’de alınan kararlara göre şartlar her ne olursa olsun yurt içi deniz ticareti yabancı bandıralı gemilere yasak olacak ve devlet Türk armatörlerine finansal destek ve hammadde (kereste) desteği verecekti.

 İsmet Paşa, Atatürk’ün verdiği talimatlar doğrultusunda Lozan’da kabotaj konusuna kararlılıkla yaklaştı ve diğer ekonomik imtiyazlar gibi yabancılara verilen kabotaj ayrıcalıkları 23 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte kaldırıldı. İzmir İktisat Kongresi’nde arzu edilen sonuca Lozan’da ulaşılmış olsa da o tarihte mevcut Türk ticaret filosu yurt içi deniz taşımacılığı görevini ifa edemeyecek kadar küçük olduğu için yabancı firmalara herhangi bir yasak getirilmedi.

Lozan’da her ne kadar çok önemli bir adım atılmış olsa da Türk denizcilik firmaları yabancı firmalarla aynı sermaye ve deneyime sahip olmadıkları için Türk firmalarının kanun nezdinde yabancı firmalarla eşit olması yabancı tekelinin kırılabilmesi için yeterli değildi.

Bundan dolayı hızla Türk ticaret filosunun tonajı arttırıldı ve liman ve tersane işletme hakları yabancılardan alınarak yerel yönetimlere bağlı anonim şirketlerine verildi. 26 Nisan 1926 tarihinde de Türk karasularında ve sahillerinde gerçekleşen tüm ticari işlerin ve Türkiye limanlarından Türkiye limanlarına yapılan taşımacılığın sadece Türk bayraklı gemiler ve Türk şirketleri tarafından yapılabileceğine yönelik yasa mecliste kabul edildi. Kabotaj Kanunu olarak adlandırılan karar 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.

Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer devletlere verdiği kapitülasyonların son kırıntısı da kaldırılmış olup Atatürk’ün hedeflediği tam bağımsızlık ilkesine tam manasıyla ulaşılmış oluyordu.  Bu kadar önemli bir gelişmenin yıl dönümü tabi ki es geçilmeyerek 1935 yılında bayram olarak ilan edildi.

Ancak Kabotaj Bayramı diğer milli bayramlarımızın gölgesinde kaldı ve her ne kadar her yıl resmi törenlerle kutlanıyor olsa da hiçbir zaman tatil günü olarak kabul edilmedi. Yapılan törenler de çoğunlukla halktan ilgi görmeyerek devlet erkânına eşlik eden denizciler ve deniz ticareti erbabıyla sınırlı kaldı.