Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Vahdeddin ve Kurtuluş Savaşı

15 Mayıs tarihinde Vahdeddin’in Yıldız Sarayı’nda boğazdaki İtilaf güçlerine ait savaş gemilerinin toplarını işaret ederek, Mustafa Kemal Atatürk’e “Paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi bir kitaba girmiştir… Bunları unutun… Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin!” sözlerini söylemesi uzun yıllardan beri Türkiye’de bir kesim tarafından Vahdeddin’in Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya milli mücadeleyi örgütlemek üzere bizzat gönderdiği şeklinde yorumlanmıştır.

Gerçekte ise bu sözlerle tam olarak neyi kast ettiği belirsizdir ve padişahın milli mücadele başladıktan ve tamamlandıktan sonra aldığı tavır tam aksini işaret etmektedir. Bu sözler üzerine çıkarılabilecek yegâne sonuç Vahdeddin’in o tarihte Mustafa Kemal Paşa’ya güven duyduğudur.

Bu güvenin temelleri Mustafa Kemal Paşa’nın 1917 Aralığı’nda Vahdeddin’le birlikte Almanya’ya yaptığı resmi ziyarette atılmıştır. Yolculuk trenle gerçekleşmiş ve Mustafa Kemal Paşa, yolculuk esnasında geleceğin padişahıyla vagonda teke tek sohbet etme şansını elde etmişti.

Vahdeddin aslen ordudan ve devlet işlerinden hazzeden bir kişi değildi. Hayatı boyunca padişah olma beklentisi içinde olmamış, Veliaht Yusuf İzzeddin Bey’in 1916’daki intiharından sonra veliaht olmuştu. Rütbesinin tümgenerallikten tuğgeneralliğe indirilmesi ile birlikte ordudan iyice soğumuş ve üniforma giymeyi bırakmıştı. Buna rağmen vagonda Mustafa Kemal Paşa’ya karşı derin bir saygıyla yaklaşarak kendisine “İstanbul’un kurtarıcısı” olarak hitap etmişti.

Mustafa Kemal Paşa, Vahdeddin’in kendisine olan ilgisine de güvenerek gelecekle ilgili bazı telkinlerde bulunmuştur. Mustafa Kemal Paşa’ya göre Almanya savaşı kaybedecekti ve Enver Paşa Almanya’nın dümen suyuna takılarak ülkeyi felakete doğru sürüklemekteydi. Mustafa Kemal Paşa, Vahdeddin padişah olunca Enver Paşa’yı yönetimden uzaklaştırmasını ve ülkeyi Almanya’nın güdümünden çıkartarak barış yolları aramasını önermiş ve Avrupa ülkelerinin prensleri gibi İstanbul’a dönünce aktif olarak bir birlik komutanlığı yapması yönünde ısrarda bulunmuştu. Vahdeddin’in hangi birliğin başına geçmesi yönünde tavsiye istemesi üzerine karargâhı İstanbul’da olan ve Çanakkale Boğazı’nın savunmasından sorumlu V. Ordu’nun başına geçmesini, kendisini de ordunun kurmay başkanı olarak atamasını önermişti. Vahdeddin İstanbul’a döndüğünde bu konuyu düşüneceğini belirterek tartışmayı sonlandırmıştı.

Vahdeddin, bu sohbet esnasında Mustafa Kemal Paşa’yı çok da dikkate almamıştı ve Mustafa Kemal Paşa’nın üzerinde yarattığı izlenim de olumlu değildi. İstanbul’a döndüğünde de bir ordu komutanı olarak savaşta aktif rol almak üzerine herhangi bir girişimde bulunmamıştı.Ancak 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte Mustafa Kemal Paşa’nın Vahdeddin’le vagonda yaptıkları sohbetteki tüm tahminleri çıkmış oluyordu.

Atatürk buna güvenerek gelecekte ülkeyi bekleyen felaketle yüzleşmek için Vahdeddin’in desteğini alabileceğini düşündü ve 13 Kasım 1918’de İstanbul’a ulaştığında ilk işi mevcut durum üzerine istişare etmek için Vahdeddin’le görüşmek oldu. Amacı Vahdeddin’i arkasına alarak kendisinin önderlik ettiği bir hükümet kurmak ve direnişi İstanbul’dan yönetmekti. Ancak 15 Kasım, 29 Kasım ve 20 Aralık’ta yaptığı üç görüşmede Vahdeddin’e güvenmenin hata olduğunu anlayacaktı.

Vahdeddin’in fikirleri Mustafa Kemal Paşa’dan oldukça farklı bir yöndeydi. Savaş, dünyanın en güçlü ordusuna sahip Almanya’nın varlığına rağmen kaybedilmişti ve Almanya’nın desteği olmadan İtilaf güçlerine karşı hiçbir umut ışığı görmüyordu. Olan olmuştu ve o andan sonra zararı olabildiğince azaltmanın tek yolu galiplere boyun eğmekti. Direnmenin ise daha fazla toprak ve egemenlik kaybıyla sonuçlanacağına kanaat getirmişti.Mustafa Kemal Paşa sonraki adımlarını bu gerçek üzerine attı ve bir daha hiçbir zaman planlarını Vahdeddin ve yakınındakilere açmadı.

Mustafa Kemal Paşa, Vahdeddin’in desteğini alamamış olsa da askerlerin siyasete karışmasına karşı bir subay olarak güvenini kazanmayı başarmıştı (Vahdeddin, II. Abdülhamid’i tahttan indiren İttihatçı subaylar gibi Atatürk’ün kendisine karşı bir eyleme girişmeyeceğini veya komploda yer almayacağını düşünüyordu) ve bu da yeterliydi.

Bağımsızlık mücadelesinin İstanbul’dan yürütülmesi fikrinin yanılgıdan ibaret olduğunun kesinleşmesinden sonra Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da kaldığı süre içerisinde Anadolu’da önderlik edeceği direnişin planlarını ve altyapısını hazırlamaya başladı. Bu süreçte gelecekte yanında yer alacak olan pek çok subayla ve Anadolu’daki milliyetçi önde gelenlerle irtibata geçti. Pek çok vatansever Mustafa Kemal Paşa’yla benzer fikirleri paylaştığı için aradığı desteği kısa süre içerisinde elde edecek ve geriye Anadolu’daki askeri birliklerin kendine bağlanmasını koşulsuz hale getirecek resmi bir makama atanmasını beklemek kalacaktı. Mustafa Kemal Paşa niyetini gizlemek için hiçbir zaman Anadolu’da bir göreve atanma talebinde bulunmadı ve bu talebin gelmesini hükümetten bekledi.

Aradığı fırsat beklenmedik bir şekilde düşman saflarından geldi. Bolşevizm’in yayılması hususunda son derece paranoyak olan İngilizler, Bolşevizm’in Anadolu’ya sıçradığına ve Rusya’daki Sovyetlerin (devrim komisyonları) Anadolu’nun iç bölgelerinde de kurulduğuna yönelik yersiz bir istihbarat almışlardı. İngilizler 21 Nisan’da Osmanlı yönetiminden derhal bu istihbaratın araştırılmasını ve doğru çıkması halinde Osmanlı Ordusu tarafından dağıtılmasını talep ettiler(kendileri de fazlasıyla savaş yorgunu olduğundan o tarihte Anadolu’da operasyon düzenleyebilecek kuvvetleri yoktu). Dâhiliye Nazırı Mehmet Ali (Gerede) Bey’in bu görev için Mustafa Kemal Paşa’yı tavsiye etmesi üzerine Sadrazam (Başbakan) Damat Ferit Paşa atamayı onayladı Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan’da 9. Ordu Müfettişliği’ne getirildi. Vazifelerinin arasında İngilizlerin 21 Nisan’daki talepleri arasında olmayan ordunun silahlarının toplanması ve bölgede düzenin sağlanması da yer aldığı için yetkileri oldukça genişti.

Mustafa Kemal Paşa Samsun’a hareket etmeden önce 13 Mayıs günü Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın evine akşam yemeğine gitmiş, 15 Mayıs’ta da son kez padişahın huzuruna çıkarak kendisiyle özel olarak görüşmüştür.

Sina Akşin’in aktardığı kadarıyla Vahdeddin bu görüşmede “Paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi bir kitaba girmiştir… Bunları unutun… Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin!” sözlerini sarf etmiştir.

Sina Akşin’e göre Vahdeddin’in bu sözleri Mustafa Kemal Paşa’ya verdiği gizli bir görevi değil, tam tersine asıl görevini işaret etmektedir. Keza aynı günün sabahı Yunan askerleri İzmir’e çıkarma yapmıştı. Yunanistan’ın İzmir’i işgali asayiş sorunları sonucunda gerçekleşmişti ve benzer sorunlar Anadolu’nun hemen her yerinde, özellikle gayr-i Müslimlerin yaşadığı bölgelerde mevcuttu. Bu açıdan Yunan işgali bir domino etkisi yaratabilirdi ve sıradaki potansiyel hedef Mustafa Kemal Paşa’nın da görev bölgesinde yer alan ve ciddi bir Rum nüfusuna sahip Pontus’tu. İşgalcilere direnmenin çok daha fazla belaya yol açacağı fikrinde olan Vahdeddin için İzmir’in işgali öngörülerinde haklı çıkması manasına geliyordu ve giderek artmakta olan asayiş sorunlarının üstesinden gelse gelse Mustafa Kemal Paşa gibi yetenekli ve güvenilir bir komutan gelebilirdi.

Andrew Mango’nun aktardığı kadarıyla Vahdeddin’in 1922’de İstanbul’u terk edip Hicaz’a gittikten sonra 1923’te Mekke’de yayınladığı bildiri bu anlatıyı teyit etmektedir. Bu bildiride Vahdeddin, Mustafa Kemal Paşa’yı asayiş sorunlarını gidermek için Anadolu’ya gönderdiğini belirtmektedir. Bildirinin hiçbir yerinde Mustafa Kemal Paşa’ya milli mücadeleyi başlatması yönünde bir görev verdiğinden bahsetmediği gibi Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya gittikten sonra asayiş sorunlarının daha da arttığını ve bunun da kendisini İtilaf güçleri karşısında oldukça güç bir duruma düşürdüğünü ifade ederek Mustafa Kemal Paşa’yı (ve Rauf Orbay’ı) ağır bir dille eleştirmiştir.

Bunun yanı sıra Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktıktan sonra uzun bir süre maddi sıkıntı çekmesi ve bulunduğu bölgelerin önde gelenlerinin maddi yardımlarıyla Anadolu’daki yolculuklarını gerçekleştirebilmesi Vahdeddin’in Mustafa Kemal Paşa’ya yüklü miktarda para veya altın verdiği iddialarını da çürütmekte ve tam tersine Mustafa Kemal Paşa’nın arkasında devlet desteğinin olmadığını göstermektedir.

Vahdeddin silahlı direniş fikrine en başından itibaren mesafeli durmuş, Kurtuluş Savaşı’nın ardından da izlediği politikayı inkâr etmemiştir. Mustafa Kemal Paşa 1918 Aralığı gibi erken bir tarihte Vahdeddin’in ikna olmayacağına kanaat getirerek, İstanbul’da Anadolu’ya geçmenin planlarını yaptığı günlerde Vahdeddin ve yakınındakilerin gerçek niyetini öğrenmemesi için muazzam bir çaba göstermiş ve niyetinin açığa çıkması halinde planladığı bağımsızlık mücadelesinin daha başlamadan sona ereceğini düşünmüştür. Vahdeddin’in en başından itibaren milli mücadele karşısında yer alması Mustafa Kemal Paşa’nın kaygılanmakta son derece haklı olduğunu ortaya koymaktadır.