Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
8.898

Türkiye'nin ihtiyacı yeni anayasa değil yeni vergi yasasıdır

Ülkemizde toplumsal, sosyal bunalım, çöküş arttığında ve ekonomik krize girdiğinde iktidarın aklına hemen anayasa değişikliği geliyor. Sanki tüm kriz ve çöküşlerin nedeni anayasaymış gibi. Bu sefer anayasanın yanına, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, ÇEDES, hilafet çalıştayları ve şeriat yürüyüşleri eklendi. Bunların aynı zamana denk gelmesi tesadüf değil. Ülkemizin karanlığa sürüklenmesinin ayak sesleri olmadığı gibi bir karşı devrimin bağırarak, çağırarak geliyorum demesidir. 

Rejim kendini spekülatif gündemlerle başka tarafa çekip, yoksulluğa, fakirleşmeye adaletsiz gelir dağılımına, emeklilerin ve çalışanların ezilişini unutturacağını düşünüyor. Burada bir çok kesim bu sürece alet oluyor.

Ülkemiz çok acımasız bir vergi kanunları altında ezilmektedir. Anayasanın 73.  Maddesine göre herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikalarının sosyal amacıdır. Anayasanın 73.  maddesi gereğince son yıllarda iktidarın adaletsiz uygulamalarıyla hükümsüz hale gelmiştir. Anayasanın 73. Maddesinin ödeme gücü ve mali güç kavramları uygulamada geçerliliğini yitirmiştir. Ödeme gücü ve mali güç kavramı sadece emekliler, yoksullar, fakirler ve ücretliler için uygulanmaktadır. Sermaye şirketlerinin ve sermaye sınıfının servet, tüketim, harcama, geçim durumu takip edilmemekte ve vergilendirilmemektedir. Ayrıca bu sermaye şirketlerinin sermaye sınıfının muafiyet, istisna, teşvik, indirim vergi harcamaları ve vergi aflarıyla ödüllendirilmeleri ise adaletsizliğin başka bir boyutudur. 

Ülkemizin çok ivedi, yeni bir vergi yasasına ihtiyacı var. Türk vergi sistemi iktidarın adaletsizlik ve hukuksuzluk anlayışı ile özdeşleşmiş durumda. Gelir vergisinin %60’ının ücretlerinin, harcama vergilerinin %75’inin halkın, yoksulun, emeklinin ödediği bir vergi, adaletsiz bir vergidir. Ülkenin vergileme tarihi ile demokrasi tarihi birbirini tamamlayan iki temel olgudur. Demokrasinin tarihi vergilemenin tarihidir. Bir ülkede vergi ne kadar çok adaletsiz ise o ülkede demokrasi o kadar adaletsizdir. 

Türk vergi sistemi; basit değil, etkin değil, adaletli değil. Var olan vergi tabanı muafiyet, istisna, indirim. Vazgeçilen vergi harcamaları ve vergi afları ile daralmakta ve bunun sonucunda ülke daha çok borçlanmaktadır. Bu vergi adaletsizliği nedeniyle çalışanlar, emekliler ve dar gelirliler daha da yoksullaşmaktadır.

Vergilemede adalet ya da eşitlik ilkesi yükümlülerin borçlarının tespitinde sahip oldukları ödeme güçlerine dikkate alınmasıdır. Yani aynı durumda olanların aynı, farklı durumda olanların farklı vergilendirilmesi gerekir. Bunun anlamı; çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması gerekir. Ancak ülkemizde az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alınmaktadır. Sadece memuriyete yeni başlamış bir memur ve işçi, bir ticaret erbabından daha çok vergi ödüyorsa, vergi adaletinden bahsetmek mümkün mü? 

Vergilemede adalet ilkesinin en önemli şartlarından biri, meclisin yasaları çıkarırken halkın; emekçinin, çalışanın ve yoksulun çıkarlarını göz önünde tutup tutmadığı çok önemli. Yasama süreci aşamasında baskı ve rant guruplarının çıkarlarını göz önünde bulundurup onların çıkarlarına uygun vergi yasaları yapılıyorsa bu meclisi tartışılır hale getirir. Yani, parlamentoya balık olarak giren vergi tasarılarının kılçık olarak çıkmasına neden olur. Ülkemizde vergi yasaları parlamentoya balık olarak giriyor, yasa görüşmelerinde balığın eti baskı ve rant gruplarına, kılçığı ise halka kalıyor. 

Sonuç olarak verginin adaletli olmadığı yerde hukuk güvenliği olmaz, demokrasi olmaz.