Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3825
Dolar
Arrow
36,0438
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8984
Altın
Arrow
3357,0000
BIST
Arrow
9.779

Öcalan'lı projenin gizemi aydınlanıyor

Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan Öcalan’lı Süreç’in gizemi aydınlanıyor.

Öcalan’ın PKK’yı tek taraflı olarak tasfiye etme çağrısının gerçekleşemeyeceği zaten gün gibi ortadaydı. Şimdi DEM Partiden ve PKK’nın yönetici kadrosundan art arda talepler yağıyor.

Ne gibi koşullar öne sürüyorlar, görelim.

Öncelikle Öcalan’ın tecridinin kalkması , özgürleşmesi  ve süreçle ilgili görüşmelere uygun bir ortamın yaratılması isteniyor.

PKK Kongresinin toplanması ve Öcalan’ın Kongreye hitap ederek, örgütü süreçle ilgili bilgilendirmesi ve ikna etmesi isteniyor.

 Türkiye’nin demokratikleşmesi için hükumetin yapısal değişiklikler konusunda adım atması ve öncelikle bazı kararların alınarak yürürlüğe sokulması bekleniyor.

İlk elden yapılması gerenler şöyle sıralanıyor: Cezaevlerindeki PKK’lı  hasta tutukluların çıkarılması, haksız tutuklamaların kaldırılması, yerel yönetimlere kayyum atamalarının geri alınması.

Süreç içinde istenenler ise şöyle sıralanıyor: AB  Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki çekincelerin kaldırılması.

Terörle Mücadele Kanununun yürürlükten kaldırılması.

Kürtlerin gerçek eşit vatandaş olmasının sağlanması ve Kürt kimliğinin tanınması

Anadilde eğitim, anadilde kamusal hizmet, TBMM’de anadilde konuşma ile ilgili yasakların kaldırılması.

Dahası da var, Sırrı Süreyya Önder’in açıkladığı gibi “Öcalan’ın Konfederatif Demokrasi Modeli”  ile her şey çözümlenebiliyor.

DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Koçyiğit’in açıklaması çok çarpıcı. Kürtler’in yasal ve Anayasal olarak Türklerle aynı haklara sahip oldukları konusundaki yoruma şu yanıtı veriyor:

“Biz her şey olabiliyoruz ama Kürt olamıyoruz !”

Çözümün son noktası olarak Yeni Anayasa’ya gönderme yapılıyor.

Aslında DEM/ PKK/ Öcalan cephesinde değişen bir şey yok. Yakaladıkları bu fırsatı değerlendirmek için kolları sıvadılar. 2012’de başlatılan Çözülme Sürecinde, durdukları yerde duruyorlar.

Peki, Hükumet kanadından gelen tutarsız açıklamalar neyi işaret ediyor?

Cumhurbaşkanı Danışmanı Ayhan Ogan’ın yaptığı açıklamada  “Osmanlı Devletinin tasfiyesi ve topraklarının paylaşımında, batılı emperyalistlerle işbirliği yapacak Kürt unsuru bulunmadığı için Kürtlere pay verilememesinden” yakınması ve ardından 

“Bahçeli’nin çağrısını dikkate almayanların bunun bedelini ödeyeceklerini” tehditi, neyin nesi idi?

Ardından Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanı Mehmet Uçum’un eşit vatandaşlığa karşı çıkarak ; “ İki ayrı ulusa dayanan  eşit vatandaşlık tam bir hiledir. Emperyalist bölünme projesine payandalık yapmaktır” sözlerini nasıl yorumlamalıyız?

Biri Baş Danışman, diğeri Danışman biri iyi, diğeri kötü polisi mi oynuyor?  Cumhurbaşkanı neden sessiz…

Bahçeli ise yıllardır sürdürdüğü PKK/ DEM/ Öcalan lanetinden sıyrılarak bir günde nasıl  onların koruyucu meleği oldu? Bu barış çağrısını yapan, Bahçeli olmasaydı, ne olurdu? Hiç kuşkusuz Ülkücüler sokağa dökülürdü, kıyamet kopardı.

O halde bu gizemli sürecin perde arkası nedir? Türk halkı bunu merak ediyor. 

Artık kartlar açıldı. Barış çağrısının “tek taraflı olmayacağı” ortaya döküldü. Ancak sürecin mimarı İktidar ortaklarından ses yok, tepki de yok…

Bu sürece tepki koyanları susturmak için toplumda yaratılan korku iklimi ise tutuklamalarla devam ettiriliyor. İlk susturulan Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ oldu. Süreci “baltalayacağını” söyledi ve Silivri zindanında esir alındı. 

İlginç olan şu ki, bu karanlık senaryoya siyasi partilerden verilen tepki de çok sınırlı. Televizyonlarda DEM Partililer bolca mesaj veriyor, bölünme projesinin alt başlıklarını “demokrasi sosuna” bulayarak anlatıyorlar. Neredeyse hiç tepki almıyorlar.  Hoşgörü, nezaket ve anlayış dorukta.

Biz bu filmi daha önce de görmüştük. Yeniden vizyona sokulmuş ama bu kez akil adamlar ve işbirlikçi neo-liberallerin rollerini kafası karışık başka bir ekip, olanca nezaketi ile oynuyor.

İnsan ister istemez Atatürk’ün Partisinin tepkisini bekliyor. Ancak CHP, “Arafta Siyaset” yaparak, süreci dışarıdan izliyor.

Siyasetin ilke ve ideolojiden soyutlanıp, “siyaset pazarlamasına” dönüşmesinin bedeli çok ağır olacak. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş Doktrinin taşıyıcı kolonlarından biri Ulus Devlet ve Üniter yapıdır. Bunu unutanlar ve

Suskunluktan yararlanarak puslu havalarda yol arayanları tarih asla affetmez.

Terör Örgütü PKK’nın ve onun elebaşısı Öcalan’ın TBMM aracılığı ile muhatap alınıp, meşrulaştırılmasının ardında hangi pazarlığın yattığını ve ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi doğrultusunda  Türkiye’den koparılmak istenenlerin neler olduğu kuşkusunu  ortadan kaldırmak Cumhurbaşkanı’nın görevidir.