30 Ağustos sadece Vatan’ın kurtuluşu değildir.
Bir Millet’in yeniden doğuşudur.
Ulus kimliğinden soyutlanıp, hanedan kimliğine tutsak edilmiş Türk Ulusu’nun kendi gücünü farkederek yazdığı bir Destan’dır.
Bu Destan, Mustafa Kemal Paşa’nın Vatanın üstüne çöken kara bulutları ve umutsuzluğu bir paçavra gibi yırtıp attığı umut yolculuğunun final sahnesidir.
Ne Padişah yanlıları, ne Mandacılar ne de Meclis’in ruhu tutsak hilafetçi mebusları O’nun azim ve kararlılığına set çekebilmiş Millet yüzyıllar süren uykusundan uyanarak özgür ve bağımsız bir Vatan için zafere imzasını atmıştır.
Türk Ulusu, Mustafa Kemal Paşa’nın Ulusuna olan inanç ve güveni, olağanüstü vizyonu, taktiksel dehası ve üstün komuta yeteneği ile şahlanmış, düşmanı vatan topraklarından silip süpürmüştür.
30 Ağustos Anadolu’nun Zafer Güneşi ile aydınlandığı gündür.
Kurtuluş Savaşı ile başlayan ve 29 Ekim’de Cumhuriyetin ilanı ile sonuçlanan “Kuruluş”’un şanlı ve destansı mücadelesinin verdiği mesajı, yeniden hatırlamaya ve değerlendirilmeye gereksinim vardır.
Bu mesaj kendisini “Kemalist” olarak tanımlayanların yılgın, bıkkın, çaresiz ve umutsuz bir bekleyişe hakkı olmadığının da işaretidir.
Bugün, O Büyük ve Yalnız Adam’ın yaşadığı zorlu süreci yeniden anımsayarak, yola yeniden ve kararlılıkla çıkmak sorumluluğunun duyumsanacağı gündür.
30 Ağustos öncesinde Birinci Meclis’te yaşananlar konusunda hafızaların tazelenmesinde yarar vardır:
Sakarya Savaşından sonra geçen bir yıllık süre, Gazi Paşa’nın iki cephede birden mücadele vermesini zorunlu kılan olaylarla yüklüdür.
Atatürk 1927 yılında 6 gün boyunca Meclis’te okuduğu Nutuk’da süreci anlatırken; savaşın en kritik günlerinde Ankara’dan nasıl uzaklaştırılmaya çalışıldığına, Başkomutanlık yetkisinin elinden alınması için tezgahlanan oyunlara, Ordu’nun moral gücünü yok edecek bozguncu telkinlere hatta Yunanlılarla savaşmak yerine Kuzey Irak’da İngiliz cephesine asker sevki konusundaki dayatmalara ayrıntılarıyla işaret etmiştir.
Ardından da “İç Cephe” olarak nitelendirdiği Meclis’in tutumuna değinerek şu açıklamayı yapmıştır:
“İç cephenin sağlamlığı esastır. İç cephe sağlam olursa, dış cephe sarsılsa da toparlanır ve zafere ulaşır.”
Ne iç cephedeki yıkıcı muhalefet, ne emperyalist güçlerin kışkırttığı iç isyanlar, ne yokluk, parasızlık, silah ve cephane yetersizlikleri hatta Kuruluş döneminde mücadele arkadaşlarından gördüğü ihanetler O’nu hedefinden alıkoyamamış ve bizlere özgür ve tam bağımsız çağdaş bir Türkiye’yi miras bırakmıştır.
Atatürk’ün izinde yürümek işte bu olağanüstü mücadelesinin her anını hatırlayarak yol almakla mümkündür.
Bugün “iç cephe” Atatürk Cumhuriyetine sahip çıkma azim ve kararlılığında olanların cephesidir.
Sayımız çok, entellektüel sermayemiz güçlü, Işığımız Parlak, Atatürk’ün Güneşi ile yıkanmışız.
Kendi konfor alanlarımızdan ödün vermeden, güncel siyaset eleştirileri ile yol alamadığımız açık.
30 Ağustos Zaferinin ardındaki güç ise vatan için bir olmak ve hedefe yürümek.
O halde yıllar boyu kendi küçük iktidar alanlarımız korumak uğruna bölünüp, parçalanarak , birbirimizi suçlayarak kaybettiğimiz ortadadır.
Kaybedilen; ATATÜRK CUMHURİYETİ’dir.
İç cepheyi sağlam tutmazsak, Cumhuriyetle hesaplaşmak isteyenlere karşı zafere ulaşmak hayal olacaktır.
İç siyasetin ayrıştırıcı ruhundan ve egolarımızın egemenliğinden arınıp, Birleşme zamanı gelmedi mi?
30 Ağustos Zaferini bir de böyle düşünelim !
Çok Okunanlar
26 Kasım Salı günü Gelinim Mutfakta puan durumu: Günün birincisi kim oldu?
27 Kasım Çarşamba (Yarın) okullar tatil mi?
Bu akşam TV'de hangi diziler ve filmler var? 26 Kasım Salı yayın akışı
Narin cinayetinde şok gelişme: Enes'in yüzündeki ısırıkların nedeni belli oldu
26 Kasım 2024 günlük burç yorumu: Merkür retrosu bugün başlıyor!
Reyting sonuçları açıklandı! 25 Kasım Pazartesi en çok hangi yapım izlendi?
GSS borç affı kimleri kapsayacak?
Arda Güler ilk 11'de var mı? Liverpool - Real Madrid maçı ne zaman, saat kaçta?
Valilikler peş peşe açıkladı: 24 ilde okullar bugün tatil!
Gözaltına alınan belediye başkanı Cengiz Dündar kimdir?