Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

GATA, Cerrahpaşa ve aidiyet duygusu

Uzun yıllardan beri baktığım, GATA Haydarpaşa emeklisi kıdemli başçavuş bir hastam var. Yılda bir kontrole gelir. Geçenlerde yine geldi. Dikkat ettim, geçen yıl yine öyle yapmış, laboratuvar incelemelerini eski hastanesi, şimdiki Sultan 2. AbdülhamidHan Araştırma ve Eğitim Hastanesi, yerine özel bir kuruluşta yaptırmıştı. Nedenini sordum. Yarı gülümseme, yarı ağlama, yüzüme baktı. “Hocam sorma, bir türlü ayağım gitmiyor. Eski hastanemde, en azından bahçesinde, benim çok emeğim var. İstersen boş bir gününde seni alıp götüreyim, yıllar içinde diktiğim gülleri, şimdi kocaman olmuş çamları tek tek göstereyim.” Her iki yanağında birer damla gözyaşı, eşine döndü. “Değil mi hanım, çok şükür çocukları büyüttük, artık cebimizde biraz para var, artık özele gidebiliyoruz.”   

Benim de GATA Haydarpaşa ile ilgili yine oldukça duygusal bir anım var. Üç yaş dolayında iken, elimden tutup bana Savarona’yı gezdirmesini hala bütün renkleriyle anımsadığım rahmetli ve kıymetli dedem, göz hekimi Dr. Yusuf İzzet Törün GATA’nın öncüsü,Haydarpaşa Askeri Tıp Fakültesi mezunuydu. Çok yıllar sonra ben direksiyonda, 7-8 yaşlarında torunum Esra yanımda, kardeşi 4-5 yaşlarında Leyla da arka koltukta, sırtını koltuğa dayamış, ayak tabanları görünür konumda oturuyor, dedemin eski üniversitesinin önünden geçiyorduk, “Esra, bilmiyorum sana daha evvel söyledim miydi? Benim dedem de senin baban gibi doktordu ve adı da Yusuf’tu.” dedim. Esra sevindi ve gülümseyerek omuzuma dokundu.  Doğrusu Leyla’dan bir yanıt beklemiyordum ki, tam Haydarpaşa köprüsünü geçmiş Kadıköy iskelesine geliyorduk arkadan Leyla’nın sesi duyuldu. Annesi Amerikalı, o nedenle de yarı İngilizce, yarı Türkçe: “So,you named my baba after your dede. (Demek, benim babamın ismi senin dedenden geliyor.) Trafik çok yoğundu, Leylamı kucaklayamazdım. 

Cerrahpaşa 60 yıldır çok önemli bir parçam. Öğrenci, hoca, hekim, baba, eş, hasta olarak çok anım, sevincim, üzüntüm, kızgınlığım ve heyecanım var. Peşinen söyleyeyim güncel görünümü bana Hatay veya Gazze’yi anımsatıyor. Bunun yanında bu yıllar boyunca sayısız hastaya şifa olmuş, yüzbinlerce hekim yetiştirmiş ünlü hastanenin eski hasta dosyalarına erişmek günümüzde hemen olanak dışı. Lütfen bu adeta kâbusu hemen güncel yönetime bağlamayın. Söz konusu kâbusun fragmanlarını ben yıllar önceden görmüştüm. 

Tam 48 yıl evveldi. Tüm meslek hayatım boyunca da öğrenmeye çalıştığım Behçet hastalığıyla ilgili bir doçentlik tezi hazırlıyordum. Hocam da olmuş, hatta stajyer öğrenciyken bana yanında asistanlık önermiş, Behçet hastalığı alanında uluslararası düzeyde tanınan Prof. Necdet Sezer Cerrahpaşa’da bir üveit (Behçet hastalığının da en korkulan belirtisi olan, göz damarlarının iltihaplanması) özel polikliniği ve laboratuvarı kurmuştu. Gerçi hoca artık emekliydi ancak kurduğu kliniğin hasta dosyalarına erişebilirsem tezimle ilgili çok önemli verilere erişebilecektim. Öğrendiğimde donup kamıştım. Hoca emekli olur olmaz kurduğu poliklinik kapanmış ve hasta dosyaları bilinmeyen bir yerlere gitmiş, poliklinik odası de bir vestiyere devşirilmişti. Dikkatinizi çekeyim ve ne olur size her fırsatta her olandan onları sorumlu tutanlara pek kulak asmayın anlattığım kepazelikten sorumlular ne dış güçler ne de ülke yönetimiydi. Bu bedhahlar Cerrahpaşa’nın, aidiyet duygusu yoksunlarıydı. 

Yıllar içinde bu aidiyet duygusu yoksunluğunu hep gözledim. Cerrahpaşa’da 1978 yılında doçent olmamla birlikte, bir yıl içinde yepyeni bir İç Hastalıkları binasına taşındık. 2003 yılında kliniğimin başına gelene kadar bu binanın yangın merdivenleri yoktu. Merdivenleri değil yaptırmak, gerekliliklerine inandırmakta aynı bedhahlardan çektiğimin trajikomik öyküsünü birkaç yıl evvel kısaca yazıya döktüm ‘Sana Ne Lan, dedi’, Nobel Yayınları- 2022.Üzüntüyle yeni öğrendim. Ancak bu binada ilk fırsatta yıkılacakmış. Binayı yeniden yapacaklara, bir fırsat bulsam Yangın merdiveni planlaması yaptınız mı?diye mutlaka soracağım. Olduğu yeri iyileştirmek sanırım ve korkarım ülkem insanın özelliklerinden değil.   

Bundan tam yarım asır evvel uzmanlık amacıyla başvurduğum Nebraska Üniversitesine gidebilmek için New Jersey’in ünlü Veterans (harp malulleri) hastanesinde mülakata almışlardı. Mülakat zamanın yine ünlü bir karaciğer uzmanının, laboratuvarının da bulunduğu bir treylerde yapıldıydı. Bir ara ana binayı da gezip hemen tıklım dolu kocaman kitaplığına hayran kalmıştım. Aradan yıllar geçti. Bu kez de Oxford Üniversitesinin ünlü RadcliffInfirmary’sini gezdim. Bu hastane binası 1770’te, doğru okudunuz!, yapılmış, kullanıma açılmış ve hala işlevseldi. Evet, aynen New Jersey’de gördüğüm gibi bahçede yine treylerler vardı, zaman içinde bahçeye birkaç bina daha yapılmıştı ancak ana bina sapasağlam ayaktaydı. Binayı gıpta ile, daha ötesi doğrudan kıskanarak gezdim ve hemen anlar gibi oldum. Bu, içinde çalışanların yüzyıllar boyunca tıp bilimine katkılarıyla özdeşlemiş yapıta el sürmeye kimsenin gücü yetmemişti. Buranın kapısından giren hasta kendini biraz daha korumalı hissediyor, burada çalışmaya başlamış genç doktor, en kestirmesinden buraya layık olmaya çalışıyordu. 

Ana muhalefet partisi güncel parti programıtaslağını yayımladı. Yeni anayasanın da belki eli kulağında. Ben ise aidiyet duygusu yoksunluğumuzu aklımdan çıkaramıyorum. Çıldırtmayın, icabında bunu da anayasaya koyarız demeyin.