Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

20 yılda kriz dönemlerinden bile geriye düştük

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana; ortaya çıkan büyük dünya krizleri, petrol krizleri, ABD ambargoları, depremler, akıllarda hala tazeliğini koruyan 1994 ve 2001 yıllarındaki krizler dahil, tarihinin en kötü ekonomi dönemini yaşıyor.  

Akıl ve bilim dışı ekonomik uygulamalar ile yağma ve talan düzeni birleşince; insanların giderek fakirleştiği, mutsuzlaştığı, geleceğe güvenin kalmadığı, işsizliğin, dış borçların, yatırımsızlığın, enflasyonun kronikleştiği, ekonominin çarklarını döndürebilmek için kapı kapı dolaşıp para dilenilen bir tablo ortaya çıkıyor. 

AKP hükümetinin en iyi yaptığı işlerden biri algı yönetimi – propaganda… Türkiye Yüzyılı, uçuyoruz, şahlanıyoruz, Eski Türkiye -Yeni Türkiye gibi karşılaştırmalar ile kafa karıştırıyor. Oysa gerçek şu: Kriz dönemleri fırsatlarından faydalanıp iktidara gelen AKP, 20’yılın sonunda ekonomide Türkiye’yi aldığı yerden daha da geriye götürdü… Siyasal ve toplumsal hayatta geriye gidiş ise çok daha fazla hızla, ortaçağ karanlığına doğru gidiyor.

Algı yönetiminin etkisinde kalmadan olan biteni hatırlayalım. Türkiye 1999 depremi, 2000 ve 2001 krizleri ile üç yıl üst üste ekonomide de, siyasette de,  istikrarsız bir dönem yaşadı. Uygulanan IMF destekli istikrar programının acı ilacını halk içti. Ekonomik göstergelerde istikrarın sağlanmaya başladığına dair ilk sinyaller Nisan 2002’den itibaren gelmeye başladı, ancak bunun toplumda bir rahatlama etkisi henüz hissedilmiyordu. ABD, AB, IMF, Dünya Bankası, Kemal Derviş ve büyük sermayenin organizasyonu devreye girdi. Ecevitsiz ve MHP’siz bir koalisyon hükümeti ve erken seçim istekleri gündeme getirildi. MHP’nin de desteği ile AKP’nin parlatıldığı, meclisteki tüm partilerin baraj altına itildiği 3 Kasım 2002 erken seçimi ile Türkiye, AKP iktidarına teslim edildi.

Sonrasında 2003-2008 yılları arasında yüksek reel faiz bol sıcak para ve AB rüzgârı ile gelen bol yabancı sermaye ile ekonomide, üretime dayanmayan, ithalata ve inşaata dayalı el parasıyla bir Lale Devri yaşandı. 'Çalıyorlar ama çalışıyorlar! söylemi eşliğinde toplum ekonomide sahte bir cennete inandırıldı. Oysa ekonomideki tüm dengelerin temelden bozulduğu dönemin başlangıcı, o Lale Devrinin yaşandığı 2003-2008 dönemidir.  

Ekonominin temel göstergeleri, aradan geçen 20 yıla rağmen, Türkiye’nin 2001 yılı ağır kriz şartlarının da altında olduğunu gösteriyor…

İktisatçılar, ekonomiye 5 temel makro gösterge (milli gelir, işsizlik, enflasyon, iç açık, dış açık) ve gelir dağılımı üzerinden bakar. Sadece bir döneme göre olan değişimler pek bir şey ifade etmez. Bu arada dünya da teknoloji de gelişiyor. O nedenle dönemsel karşılaştırma yapılırken, diğer ülkelerle de kıyaslama yapılır ki, ileri mi gidilmiş, geri mi gidilmiş, yerinde mi sayılmış… 

MİLLİ GELİR: Türkiye 2001 krizi önceki dünyanın en büyük 17 ekonomisi idi. AKP bunu 21. Sıraya düşürdü. Şimdi 19’uncu sırada. Ama son üç yıldır 200 milyar doların üzerinde arka kapıdan Merkez Bankası dövizlerini satarak, 800 milyar liraya yakın almadığımız borç para için KKM’ye faiz ödeyerek döviz kurunu baskılıyoruz. Baskılanmış kur yerine gerçekçi bir kur ile milli gelirimiz ölçülseydi, ya da milli gelir gerçeği yansıtmayan enflasyon yerine daha gerçekçi bir enflasyon oranına göre deflate edilseydi (enflasyon etkisinden arındırılsaydı) yerimiz 19’uncu sıra değil büyük ihtimalle 25’inci sıranın da altında olacaktı.

Bir de kişi başına düşen milli gelire bakalım. IMF’ye göre Türkiye, kişi başına düşen milli gelirde dünyada 1980’de 55’inci, krizlerin yaşandığı 2002’de 66’ıncı idi. AKP döneminde 79’unculuğa düştük. IMF bunu da 85 milyon nüfusa göre hesaplıyor. Oysa sığınmacılar ile birlikte artık 100 milyon nüfusumuz var. Bu durumda 79’uncu sıra değil, herhalde 100’üncü sıralarda olmalıyız. Buna bir de birkaç satır önce değindiğimiz gerçekçi kur ve enflaslon hesabı uygularsak, kişi başı milli gelirde dünya sıralamasındaki yerimizin AKP döneminde 66’ıncılıktan 120’nci seviyelerin altına düştüğünü söylemek mümkün. 

İŞSİZLİK: AKP öncesi kriz döneminde işsizlik yüzde 6-8 arasında idi. Şimdi yüzde 10-12... Gerçeği yansıtan geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 23… OECD ülkeleri arasında işsizlik ortalaması yüzde 4.8…2000’li yıllarda Türkiye’deki işsizlik oranı yüzde 6-8 arasında değişirken OECD ortalaması da yüzde 6-7 seviyesindedir. İşsizlikte AKP öncesi dönemde OECD ortalamasında bulunan Türkiye, AKP döneminde OECD işsizlik ortalamasını ikiye katlamış, en yüksek işsizlik oranı olan ilk dört ülke arasında yerini almıştır. 

ENFLASYON: AKP yüzde 26 ile enflasyonu devraldı. TÜİK’in palavralarına göre enflasyon yüzde 62, oysa gerçekte yüzde 140-150… TÜİK’e Avrupa’da en yüksek enflasyona sahip birinci, dünyada yedinci ülkeyiz. ENAG’a göre ise dünyada en yüksek enflasyona sahip 3 ülkeden biriyiz.  

BÜTÇE VE İÇ AÇIKLAR: Devletin iç borç stoku her geçen gün artıyor. Bütçe açığının milli gelire oranının kabul edilebilir düzeyi yüzde 3 iken bizde bu oran şu anda yüzde 8-10 seviyesinde… Üstelik KKM’ye aktarılan 800 milyar liraya yakın faiz ödemesi gizlenmesine rağmen. Bütçede yapılan gizlemeler, KKM faiz ödemelerinin bütçe dışına çıkarılması gibi nedenlerden ötürü, iç açık’ milli gelir oranında diğer ülkelere göre bir kıyaslamayı maalesef yapamıyoruz.

Şunu da belirtmeliyim. Son iki yıl hariç tutulduğunda AKP dönemi bütçe açığının milli gelire oranı 1980-2000 dönemi ortalamasına göre daha başarılıdır. Ancak arkasında özelleştirme gelirleri, defalarca çıkarılan mali aflarla, ne olursa olsun gel denilen kaynağı belirsiz para girişleri ve Türkiye’nin OECD Mali Eylem Gücü tarafından terörün finansmanı ve kara para aklama açısından Gri Listeye alınması da vardır.  Bunlarla birlikte değerlendirildiğinde başarılı bir bütçe politikası izlendiğini söylemek mümkün değildir. 

DIŞ AÇIK:  129 milyar dolar dış borç devraldı. Şu anda Türkiye’nin dış borcu 460 milyar dolar. Eskiden, AKP öncesi 20 yılda Türkiye’nin cari açık toplamı 30 milyar dolardı. Bugün son 20 yılda 630 milyar dolar oldu. Tam 21 kat arttı. Eskiden yılda 1.5 milyar dolar dış açık verirken, şimdi yılda 50 milyar dolar dış açık veriyoruz. Cari açık milli gelir oranına göre, dünyada en fazla cari açık veren ülke Türkiye… AKP öncesi dönemde Türkiye bu oranda dünya sıralamasının altlarında yer alıyordu. AKP döneminde Türkiye yüzde 5-6 arasında cari açık/milli gelir oranına sahip iken bu dönemde gelişmekte olan ülkeler, bırakın açık vermeyi, ortalama olarak milli gelirlerinin yüzde 1.4’ü kadar fazla verdiler. 

Ekonominin genelini gösteren bu 5 temel göstergeye göre AKP, 20-24 yıl önceki 1999 depremi,  2000 krizi ve 2001 krizindeki göstergelerin de gerisine düşürdü Türkiye’yi.

Bu göstergelerden sonra, ekonominin genel değerlendirmesi için, bir de gelir dağılımına bakarız. AKP döneminde çalışanların ve çiftçinin, emeklinin durumu giderek yoksullaştı. Çalışanların milli gelirden aldığı pay, 2001 yılında yüzde 31 idi, şimdi yüzde 25’e düştü. Ancak son 2 yıldır uygulanan bilim dışı akıl dışı talan politikaları ve para politikaları sonucu toplumda çok büyük ölçüde fakirleşme ve servet transferi gerçekleşti. Orta sınıf tamamen çökertildi. Nüfusun yüzde 80’ini, Türk İş İş’in yoksulluk sınırının altında. Kalan yüzde 20’nin de en az yüzde 12’si yoksulluk sınırının üstünde ama eriyen servetini koruyamıyor. Bir avuç AKP yandaşı ile uygulanan hatalı para politikalarının kaymağını toplayan bankacılık kesimi servetini artırıyor. 

Ekonomideki genel görünüm bu. Peki toplumsal hayatımız ve yaşam kalitemiz ne durumda? Hukukun üstünlüğü endeksinden, basın özgürlüğü endeksine, cinsiyet eşitsizliği endeksinden yolsuzluk endeksine kadar tüm endekslerde AKP döneminde diplere düştük sürünüyoruz. Peki devletten aldığımız eğitim, sağlık, asayiş, adalet gibi hizmetler? İrdelemeye devam edeceğiz.