Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Berbat eğitim, baskılı döviz ve ihracat

İhracatçılar sık sık, döviz kurunun baskılandığını, enflasyonun çok altında kaldığını bu nedenle artan maliyetler karşısında mevcut fiyat düzeyi ile zarar ettiklerini ve ihracat yapamadıklarını dile getiriyorlar. Gerçekten de özellikle son iki yıldır döviz kuru, bırakın gerçek olan ENAG enflasyonunu, makyajlı TÜİK enflasyonunun da altında kaldı. 

2022 yılında dolar yüzde 38, TÜİK enflasyonu yüzde 64.3, ENAG enflasyonu yüzde 137.5 yükseldi.

2023’te de dolar yüzde 56, TÜİK enflasyonu yüzde 64.8, ENAG enflasyonu yüzde 127.2 arttı.

Hal böyle olunca Merkez Bankası'nın hesapladığı reel efektif döviz kuru göstergesinin de bir anlamı kalmıyor. Kaba bir hesapla, ABD enflasyonunu çıktığımızda ihracatçıların beklediği kur seviyesi son iki yıla göre, TÜİK’e göre 35 TL, gerçek enflasyona göre de 69 TL… Sadece son yılı alırsak da, ENAG enflasyonuna göre, doların olması gereken seviye 42 lira TL dolaylarında. İhracatçılar sık sık bu endişelerini dile getiriyorlar. Mehmet Şimşek, X hesabından ihracatçıların bu yakınmalarına evlere şenlik yanıt verdi.

“İhracatın ana belirleyicisi yurt dışı talep olup kurun önemli bir etkisi yoktur. Dünya ticaretinden pay almak ancak, verimlilik artışı, inovasyon ve yüksek katma değer ve markalaşmak ile mümkündür.” 

Sayın bakanın, malların talep esnekliğinden haberi yok herhalde. Bazı mallar vardır. Fiyatı ne olursa olsun tüketici o mala mahkûmdur. Tüketimini biraz kısar ama yine de alır. Örneğin, benzin, mazot gibi… Türkiye’nin ihraç ettiği mallarda öyle bir şey yok. Acımasız bir rekabet var. İhraç ettiğimiz malların yüzde 70’ine yakını düşük ve orta düşük teknolojili mallar. Özellikle hazır giyimde en büyük avantaj Avrupa’ya yakınlık olarak kaldı. Bu avantajı da Mısır tehdit ediyor. Kamboçya, Pakistan, Hindistan tekstilde en büyük rakipler oldu. Tekstilde son bir yıl içinde 100 kişi işten çıkarıldı. Özellikle son iki yılda kur fiyatı doğru değil ki, dış ticaret dengemiz de şaşırdı. 2021 yılında 48 milyar dolar seviyesinde olan dış ticaret açığımız 2022’de 109 milyar, 2023’te 106 milyar dolar oldu. Tek başına bu veri bile kur seviyesinin ne kadar hatalı olduğunu gösteriyor.

Acaba bakan ihracatçılara ve iş adamlarına şu mesajı mı verdi? “Evet kur seviyesi düşük kaldı ama biz de TÜİK enflasyonunu esas alarak ücretleri düşürdük. 2022 başında 4250 liralık asgari ücretin işverene maliyeti 5879 lira idi. 2023 sonunda 11.400 liralın et asgari ücretin işverene maliyeti 15.762 lira oldu. Eğer asgari ücret de ENAG enflasyonu kadar artsaydı, işverene maliyeti 15.762 değil, 31 bin 600 TL olurdu. Ayrıca yüzde 130 seviyesinde enflasyon varken son iki yıldır ihracatçıların kullandığı kredi maliyetleri yüzde 15-20 oldu. Oturun oturduğunuz yerde” 

Neden böyle diyorum? Bu kadar iktisat eğitimi alıp iş dünyasının içinde olan birinin talep esnekliğinden habersiz olması mümkün değil. Belli ki aba altından sopa gösteriyor. 

Konu açılmışken, Türkiye’nin fiyat esnekliği pek olmayan, dünyada piyasayı belirlemesi gereken iki ürünü var. Bir tanesi fındık… Farklı istatistikler var. Ama ağırlıklı olarak dünya fındık üretiminin yüzde 75’ini biz üretiyoruz. Ancak fındık fiyatlarını Türkiye belirlemiyor. Frankfurt Borsasında İsviçreli tüccarlar belirliyor. Onların Türkiye’deki temsilcileri de fındık üreticilerinden ucuz fiyatla mal topluyor. Fındık üreticisinin belinin ne kadar kırıldığını ya da kırılmadığını Ordu ve Giresun’daki yerel seçim sonuçlarından anlayacağız. 

Türkiye’nin dünya piyasalarında fiyat belirleyebileceği diğer ürün de, bor madeni. Dünya Bor Madeni rezervlerinin yüzde 83’ü de Türkiye’de. Ancak Türkiye, değerli madenlerini işleyip satmak yerine Afrika’nın sömürge ülkeleri gibi hammadde olarak ihraç ediyor. İnsana, bilime, teknolojiye yatırım yapıp boru hammadde olarak değil de işlenmiş olarak satsak, Türkiye, dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında yer alırdı. Türkiye 1 ton bor madeni hammaddesini 384 dolara satıyor. Bir ton hammadde karşılığında ortalama olarak sadece 150 gram işlenmiş bor çıktısı ithal edebiliyor. Fark 1’e 7000. Değişik bor çıktılarına göre bu fark 1’e 5 milyona kadar çıkıyor. 1 dolara sattığını ortalama olarak 7000 dolara, hatta 5 milyon dolara satın alabiliyoruz. 

Hal böyleyken, Mehmet Şimşek’in X paylaşımındaki ikinci cümlesi de anlamsız kalıyor. “Dünya ticaretinden pay almak ancak, verimlilik artışı, inovasyon ve yüksek katma değer ve markalaşmak ile mümkündür.”  

Yüksek katma değerli ihracatımızın imalat sanayi ihracatı içindeki payı, ancak yüzde 3 seviyesinde. Bu payın yüzde 20’lere gelmesi gerekir. 20 yıl önceye göre bir kıyaslama var. Prof. Dr. Ercan Uygur yazdı. 2002 yılında Türkiye, 1.6 milyar dolarlık yüksek teknolojili ürün ihraç ederken, 2022’de bunu 2 milyar dolara çıkarmış. 2002’de Türkiye’nin üçte birinden biraz az, 500 milyon dolarlık yüksek katma değerli ürün ihraç eden Vietnam’ın bu alandaki ihracatı 2022’de tam 274 kat artıyor ve yıllık 137 milyar doları buluyor. Vietnam bunu nasıl yaptı? Eğitimle… Çocukların ve gençlerin eğitiminde fen, matematik, bilgisayar kullanımı, analitik düşünceyi ön plana çıkardı. İş gücü verimliliği ve teknoloji geliştirme yeteneği arttı. Bunlar arttıkça ülkeye daha fazla doğrudan yabancı sermaye yatırımı geldi ve yatırımlar ihracata yöneldi. 

Türkiye’ye AKP döneminde AB ile yakınlaştığı ilk dönemlerde 90 milyar doların üzerinde doğrudan yabancı sermaye yatırımı geldi. Ama hiçbiri ihracata yönelmedi. İç piyasaya yönelik iş yapan hazır firmaları satın aldılar. Fabrikalarını yabancılara satanlar da inşaata ve ithalata yöneldi. Çünkü AKP’nin uyguladığı para, kur ve faiz politikaları, Türkiye’yi üretmekten caydıran, ithalata bağımlı kılan politikalardı. 

Söz teknolojiden açılınca, iş insanlarından politikacısına kadar herkes “Türkiye yüksek katma değerli üretime geçmelidir” diye fiyakalı laf ediyor. AKP döneminin ilk yıllarında dövizle kredi almak cazipti. İş dünya dövizli kredilerini artırdı, ama yüksek katma değerli alanlara yatırım yapmadı. Hele son iki yılda Türkiye’de enflasyon yüzde 130 iken yatırım kredileri faizleri yüzde 15-20 idi. Bu kadar yüksek oranda negatif faiz varken, iş dünyası neden yüksek katma değerli üretime yatırım yapmadı? Elinizi kim tuttu? AKP’nin hukuksuz tek adam rejiminde yatırım ortamı mı kaldı? Yerli yabancı demeden birçok yatırımcı, tesislerini yurt dışına kaydırma fırsatı kolluyor. 

Ve tabii en önemlisi… Yüksek katma değerli üretim için iyi yetişmiş insan gücü gerekir. Sanayileşmeye geç başlayan ülkeler Almanya, Japonya, sanayileşmenin ikinci evresinde hamle yapan Güney Kore, Singapur, Vietnam gibi ülkeler bu işleri hem planlama ile ama daha öncesi eğitimle başardılar. AKP ise eğitim sisteminden bilimi çıkardı, hurafelere dayalı bir sistem egemen hal geldi. Bırakın meslek liselerini yaygınlaştırmayı, normal liseler temel bilimlerden uzaklaştırıldı, ağırlık imam hatip okullarına verildi. Bu da yetmedi, anaokulundan başlayıp lise son sınıfa kadar derslere tarikatların kontrolünde imamlar girmeye başladı. Bu eğitim sistemi ile sayın bakan Mehmet Şimşek, hangi yüksek teknolojili üretimden söz ediyor, hangi verimlilik artışını bekliyor? 

AKP öncesi eğitim sistemi çok mükemmel değildi ama bugünkü kadar da berbat bir halde de değildi. 1980’den sonra kademe kademe bozuldu, AKP iktidarı ile her geçen sene eğitim olmaktan çıktı. Beğenmedikleri eski Türkiye’nin eğitim sistemi, Mehmet Şimşek gibi Güneydoğu Anadolu’nun uzak bir köşesinde yoksul bir ailenin çocuğuna eğitim fırsatı verdi ve dünyada tanınan bir finans yöneticisi olmasını sağladı. Maliye Bakanı Şimşek, bugünkü eğitim sisteminde aynı şartlardaki bir yoksul aile çocuğunun devlet okullarında nasıl yetişebileceğini düşünüyor? Sakın bana milyonda bir başarı örnekleri vermeyin.

OCAK ENFLASYONU

2022 Ocak ayından beri hazırladığım enflasyon sepeti ile enflasyon ölçümü yapıyorum. Döviz kuru baskılandığı için enflasyon sepetini hem Türk Lirası ile hem de dolarla ölçüyorum. Türkiye’de dolarla kazananlar da enflasyon mağduru. Yukarıdaki yazıda belirtildiği gibi, ihracatçılar boşuna dertlenmiyor. Bu ay Ocak enflasyonu hesabım şöyle:

TL kazananlar için

Aylık %7.41

Yıllık %136.57

$ kazananlar için

Aylık %4.3

Yıllık %46.3

Yıllık enflasyon geçen ay (2023 için) %129.92 idi. Ayın 5'inde TÜİK ve ENAG'ın açıklayacağı aylık oranlar benden yüksek olabilir. Geçen yıl da öyle olmuş fark şubat ve mart aylarında kapanmıştı.