Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Bu da tarikatların vergi yağması

Diyelim ki, nüfuzu yüksek, emekli bir yüksek bürokrat ya da yerel siyasetçisiniz. Ekonomide Anadolu Kaplanları diye tanımlanan bir yerde, yani sanayi ve ticari kazançların yüksek olduğu bir yerde hayır işleyecek, bir cami ya da üniversiteler için bir öğrenci yurdu yaptıracaksınız… 

Öykünün devamından önce, geçtiğimiz haftalarda vergi ile yaptığımız tespitleri kısaca hatırlayalım.  

14 TRİLYON YERİNE 2.5 TRİLYON TOPLANIYOR 

Türkiye’de vergi kayıp ve kaçağı olduğu konusunda hemen hemen herkes hem fikir. Ancak vergi kayıp ve kaçağı ne kadar sorusunun yanıtı pek verilmedi. Ben 12 Punto’da, iki ayrı varsayıma göre, iki kez bir iddiada bulundum. 

1- Milli geliri 41 trilyon lira olan bir ülkede toplanması gereken vergi potansiyeli yaklaşık 18-20 trilyon liradır. (AB ülkeleri ve ABD yüzde 40-55 arasında)

2- 2024 yılı için… Eğer bir ülkede 6 trilyon lira civarında dolaylı vergi toplanıyorsa, çağdaş ülke standartlarındaki  30/70 oranına göre toplanacak doğrudan vergi tutarı da 14 trilyon (toplam vergi 20 trilyon) lira seviyesindedir.

Peki 14 trilyon lira yerine ne kadar doğrudan vergi ödüyoruz? 2 trilyon 464 milyar lira. Bunun 1 trilyon 93 milyar lirasını işçi ve memur ödüyor. Türkiye’deki 1 milyon 143 bin şirket ve 2.5 milyon serbest meslek sahibi toplam 1 trilyon 370 milyar lira ödeyecek. 12 trilyon liraya yakın bir miktarı ya kaçırıyorlar ya da devletin kendilerine sunduğu avantajlarla kendilerine ya da şirketlerine aktarıyorlar.  

GELİRİN YÜZDE 50’SİNİ ALIYORLAR YÜZDE 3.4 VERGİ ÖDÜYORLAR 

2024 yılı için ekonominin büyüklüğü (GSYH) 41 trilyon TL öngörülüyor. 41 trilyonluk bir ekonomide hepsini topladığında, 1.4 trilyon Kurumlar Vergisi ve serbest meslek kazancına bağlı gelir vergisi mi olur? Milli Gelirin ancak yüzde 3.4’ü kadar. 

Bu sözünü ettiğimiz kesimde şirketlerin sayısı 1 milyon 143 bin… Serbest meslek kazancı sahibi mükellefler de 2.5 milyon kişi… Toplasanız aileleri ile birlikte, kundaktaki bebek dahil yaklaşık 15 milyon kişi eder. Gelir dağılımı istatistik tasnifine yuvarlayalım, nüfusun yüzde 20’si kabul edelim 17 milyon kişi diyelim. Nüfusun en zengin yüzde 20’si, Türkiye’deki gelirin yüzde 50’sini alıyor. Gelirin yüzde 50’sini alan kesimin ödediği doğrudan vergi, gelirin yüzde 3.4’ü… Varın kayıp, kaçak ve muafiyetin boyutunu siz hesaplayın…

Vergi kayıp ve kaçağı konusunda özellikle kurumlar vergisi için Maliye Bakanı dahil büyük bir kesimin öne sürdüğü tez şu: “Devlet bu şirketlere yeni yatırımlar için muafiyet sağlıyor. O nedenle de vergi toplanmıyor.”

Gerçekten ödenmeyen vergiler sadece yeni yatırım teşvikleri için olsaydı, şu anda Türkiye’nin her yerinden fabrikalar fışkırır, işsizlik gibi bir sorun kalmazdı. Neyse bugünkü konumuz bu değil.

TARİKATLAR VERGİ DAİRESİ GİBİ

Devlet sadece şirketlere, yeni yatırımlar için vergi avantajı sağlamıyor. AKP döneminde gelir vergisi ve kurumlar vergisi kanunlarında yapılan değişikliklerle tarikatlara bağlı vakıf ve derneklerin (eskiden Bakanlar Kurulu kararı ile şimdi Cumhurbaşkanı kararı ile) kamuya yararlı statüye alınmasıyla hem kişi ve kurumların vergi vermekten kurtulması, hem de bu tarikatlara kamunun trilyonlarca liralık kaynağının aktarılması mümkün hale geldi.

İki yöntem var. Birincisi biraz masum gibi görülüyor. Kamuya yararlı bir derneğe yaptığınız bağışı vergiden düşüyorsunuz. Ancak düşeceğiniz miktar kazancınızın yüzde 5’ini geçemiyor.

Örnek 1: 1 milyon lira kazandınız. Ödeyeceğiniz vergi yüzde 25’ten 250 bin TL... 150 bin liralık bağış yaptınız ve makbuz aldınız. Bağış miktarı kazancınızın yüzde 15’i ama sadece yüzde 5’ini gider gösterebilirsiniz. 1 milyon lira üzerinden değil, 950 bin lira üzerinden vergi ödeyeceksiniz. (Yüzde 25’ten 237 bin 500 TL. 50 bin liralık bağışınız için devletin vergi kaybı 12 bin 500 TL oldu.)

Fakaaaattttt. Daha sonra bu vergi istisnalarına öyle bir madde eklendi ki, önce gıda bankacılığı diye başladılar, sonra gıdanın yanı sıra giyim eşyası, ev eşyasını eklediler. Daha sonra kapsamı genişlettiler. Öğrenci yurdu, izci kampı, cami yaptırma derneklerine kadar uzandılar.

Gıda bankacılığı dedikleri şu: Ramazan geldi, ya da ramazan olmasa bile yoksullara yardım, Gazze’ye yardım, Somali’ye yardım adı altında ayni ve nakdi gıda yardımları, eşya yardımları gibi organizasyonlar yapan dernek ve vakıflar. Sonra kapsam genişledi. Öğrenici yurduna, cami yaptırma derneklerine kadar, yine Cumhurbaşkanı Kararı ile kamu yararına çalışan dernek ya da vakıf statüsü kazanan bu kurumlara yapılan yardımların tamamı yani yüzde 100’ü vergiden düşülebilir hale geldi.

ÖRNEK 2: Ramazan kolisi dağıtılacak ya da Gazze’ye, Somali’ye gıda yardımı gönderilecek. X şirketinin sahibisiniz. 4 milyon lira kazancınız var ve yüzde 25’ten 1 milyon lira devlete vergi ödeyeceksiniz. Hayırsever vakfa ya da derneği gittiniz. Onlardan 1 milyon liralık bağış makbuzu aldınız. Burada yüzde 5 şartı olmadığı için artık devlete bir kuruş vergi ödemeyeceksiniz. Bu arada 1 milyon liralık makbuz karşılığı gerçekten 1 milyon lira mı yoksa daha az yardım mı yaptığınız o vakıf – dernek yöneticisi ile sizin aranızda. Belki 500 bin derneğe gider kalan 500’bin de görülen lüzum üzerine paylaşılabilir.

ÖRNEK 3: Yazının başındaki örnek üzerine senaryo yazalım. Diyelim ki, nüfuzu yüksek, emekli bir yüksek bürokrat ya da yerel siyasetçisiniz. Ekonomide Anadolu Kaplanları diye tanımlanan bir yerde, yani sanayi ve ticari kazançların yüksek olduğu bir yerde hayır işleyecek, bir cami ya da üniversiteler için bir öğrenci yurdu yaptıracaksınız… Cami ya da öğrenci yurdu için 100 milyon lira gerekli. Sizde 100 milyon lira yok. Miras kalan arsayı tahsis ettiniz. 1 milyon lira da nakit koydunuz.  Kaldı geriye 99 milyon… Kolayı var. Diyelim ki, 40 milyon lira kazancı olan bir şirketin hayırsever sahibi ile konuştunuz. 10 milyon lira vergi ödeyecek.  10 milyon liralık makbuz kestiniz. Artık o hayırsever iş adamı devletine ve milletine beş kuruş vergi ödemeyecek. Sonrasında ise olasılıklar çok. Çünkü bu tür dernek ve vakıfları ve o inşaatları denetleyecek babayiğit bir maliyeci çıkması bu dönemde söz konusu olamaz. 10 milyon liranın belki tamamı cami ya da yurt yapımına gidecek, belki bir kısmı yine “görülen lüzum üzerine hatırlı kişiler” arasında paylaştırılacak. Böylelikle 10 ya da 15 “hayırsever iş adamı”nın katkısıyla, bizim itibarlı ve nüfuzlu eski bürokrat ya da yerel siyasetçi bir bina yapıp devlete ya da tarikata tahsis edecek. Bir başka “hayır işi” için yeni organizasyonlara gidilecek. Tabii iş bununla da bitmeyecek. Organizasyonu yapan nüfuzlu bir bürokrat ya da siyasetçi ya… Elbette bu kez devletin çeşitli kademelerinde devreye girecek, o “hayırlı işe” destek veren “Hayırsever işadamlarına” devletten ballı ihaleler de ayarlayacak…

Bu muafiyetler varken vergi denetimleri ile nereye varılır? Bu devran nereye kadar sürer? 

Vakıf denilen kurum, başkasının ve devletin parası ile değil, o vakfı kuranların kendi kaynakları ile yürür.  Bizdeki vakıflar hayır işleri gerekçesiyle Paralel Vergi Dairesine, zenginleşme aracına ve Siyasal İslamın militan yetiştirme merkezine dönmüştür. Güçlü bir sosyal devlet olursa, garibanlara yardım gerekçeli vakıflara gerek kalmaz. Güçlü sosyal devlet için, devlet zenginden faizle borç değil, vergi alır.    

Bu yazıyı yazarken, Vergi Müfettişleri Derneğinin internet sitesindeki makalelerden,  Yeminli Mali Müşavir (YMM) ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (SMMM) dostların sohbetlerinden ve onların özel olarak altını çizerek gönderdikleri kaynaklardan faydalandım.  

KAYNAKÇA: • 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu • 5253 sayılı Dernekler Kanunu • 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değ. Yap. ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tan. Hak. Kanun • 251 Seri NoIu Gelir Vergisi Genel Tebliği • 1 Seri No’Iu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği • 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu. • 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu.