Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Cambaza değil işçi ve emekliye bakalım

Geçtiğimiz Çarşamba akşamı Tele 1’de sevgili Tuncay Mollaveisoğlu’nun hazırladığı ve moderatörlüğünü yaptığı Anında Manşet Programında, tüm katılımcıların katkılarıyla, son günlerde ortaya çıkan kara para aklama, sosyal medya fenomenleri ve ünlü futbol insanları odaklı dolandırıcılık, tefecilik olayları üzerine, olan bitenin perde arkasındakileri, en yalın haliyle anlattık.

Türk ekonomisinin nasıl kara para üzerinden çarklarını çevirdiğini, kara para dünyasında olan bitenleri, futbolcuların aşırı kar hırsıyla, mağdur gibi görünmelerine rağmen esasında tefecilik yaptıklarını net bir şekilde ortaya koyduk. Kaçıranlar varsa, bir Pazar günü rahatlığında Tele1 Youtube Kanalından program tekrarını izleyebilirler. O programda bir de şunu söyledik: Bütün Türkiye, futbolcuların buharlaşan paralarını konuşuyor, ama özellikle işçi ve emeklilerden enflasyon yoluyla çalınan paraları “gür bir sesle” konuşmuyor. Toplum olarak cambaza bakıyoruz ama çoğunluğu ihmal ediyoruz.    

Aralık ayına geldik. Emeklilerin Ocak ayının 20’sinden itibaren, ücretlilerin de 1 Şubat 2024’ten itibaren alacağı asgari ücretin konuşulduğu, pazarlık masasında olduğu bir dönemdeyiz. 

Çok eskiye gitmeyeceğim. İktidar, son iki yıldır akıl ve bilim dışı faiz politikası ile enflasyonu patlattı. Patlayan enflasyon sabit ve dar gelirlilerin (işçi, çiftçi, emekli, memur) hayat standartlarını görülmemiş bir şekilde geriletti. Son iki yıldır Türkiye’de görülmemiş bir bölüşüm krizi yaşanıyor, görülmemiş vahşilikte dar ve sabit gelirlilerden, gelirlerini kendi ayarlayabilen iş dünyasına ve devlete gelir transfer ediliyor. Son iki yılda asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılan zamlara rağmen, iki yıl boyunca işçilerin ve emeklilerin alım gücü 2022 yılı Ocak ayının ancak yarısı seviyesinde. Bu durumu rakamlarla analiz ettim ve 2024 yılı için olması gereken asgari ücret ve en düşük emekli maaş seviyelerini buldum.

Öncelikle şu önkoşulum var. İstatistik, matematik ve ekonomi bilimine saygımdan ötürü enflasyon hesaplarında TÜİK’i değil, bağımsız ekonomistler grubu ENAG verilerini esas aldım.

Şimdi aşağıdaki tabloya bir göz atalım.

DÖNEMLER ASGARİ ÜCRET (TL) EN DÜŞÜK EMEKLİ (TL)

2022 Ocak 4253 2500

2022 Temmuz 5500 3500

2023 Ocak 8506 5500

2023 Temmuz 11402 7500

İki yıllık artış %168 %200

İki Yıllık Enflasyon (ENAG) % 424 

(Not: 1 Ocak 2022 – 31 Ekim 2023 itibarı ile ENAG 22 aylık enflasyonu Yüzde 385’tir. Kasım ve Aralık aylarında her ay yüzde 4 enflasyon varsayımıyla, iki yılın sonundaki enflasyon beklentim yüzde 424’tür.)

Görüldüğü gibi asgari ücret, enflasyonun yüzde 39.6’sı kadar artmış. 2022 yılında bir tüketim sepetindeki mal ve hizmetin bedeli 100 TL olduğunu düşünelim. Asgari ücretli 1 Ocak 2022’de bu sepetten 42.5 adet alabiliyordu. İki yıllık yüzde 424’lük enflasyonla bu sepetin bedeli 524 TL’ye çıktı. Asgari ücret de 11.402 TL. 2023 yılı sonunda asgari ücretli zamlı maaşına rağmen aynı sepetten 21.7 tane alabiliyor. Açık anlatımıyla asgari ücretlinin bugünkü 11 bin 400 lirasının alım gücü, 2022 yılı Ocak ayının ancak yüzde 51’ini karşılıyor. Alım gücünün yüzde 49’u sermaye kazançları ile devlete gitmiş. 

Aynı şekilde emeklilere bakalım. En düşük emekli maaşı alan bir kişi, 2022 Ocak ayında 2500 liralık maaşı ile aynı sepetten 25 adet alırken, 7500 liralık maaşıyla şimdi sadece 14.3 tane alabiliyor. En düşük maaşa sahip emekli, 2022 başında alabildiğinin sadece yüzde 57’sini karşılıyor. Gelirin yüzde 43’ü iki yıllık vahşi enflasyon ile devlete ve sermayeye transfer olmuş. Görünürde maaşlar artmış ama işçi de emekli de fakirleşmiş. 

Tekrarda yarar var. Özellikle son iki yıldır Türkiye’de görülmemiş boyutlarda, yoksuldan, dar ve sabit gelirlilerden; ürettiği mal ve hizmetin fiyatını kendi belirleyen kesimlere ve devlete gelir transferi yapıldı. Sadece son iki yılı telafi etmek için, bu hesaplamaların ışığında, 2023 yılı sonunda asgari ücretin ve emekli maaşlarının olması gereken seviyeyi şöyle bulabiliriz.  

2022 Ocak asgari ücret + (Asgari ücret * Enflasyon oranı)

(4253) + (4253 * 4.24) = 4253 + 18032 = 22.285 TL

22 bin 285 lira ile gerçekte sadece 2022 yılı Ocak ayı şartlarına gitmiş olacağız. Şimdi bu rakam üzerinden 2024 yılı asgari ücretinin ne olacağını konuşmamız gerekiyor. Bunun için de elimizde iki veri bulunuyor. Birincisi devletin bu yıl için uygulayacağı Yeniden Değerleme oranı… Devlet 2024 yılında ehliyetten pasaporta, trafik cezalarından çevre cezalarına kadar birçok harçlara ve cezalara Yeniden Değerleme Oranı (%58.4) kadar zam yapacak. Bu durumda asgari ücret 22285 *1.584 olmalı. Bu da 35 bin 299 TL yapıyor. 

Çok derseniz, pazarlık konusu yapılacak ikinci zam oranı, yine 2023 sonunu 22 bin 285 liraya getirdikten sonra, bu kez Mehmet Şimşek’in önerdiği gibi 2024 yılın enflasyon beklentisini ve iktidarın çok çok öğündüğü büyüme hızını da ekleyip hesaplayalım. Merkez Bankası'nın 2024 enflasyon beklentisi yüzde 36… Bu senenin büyüme hızının yüzde 4 civarında artacağı bekleniyor. Bu durumda asgari ücretin 22285 * 1.36 *1.04 = 31.520 TL olması gerekiyor. 

Bu tamamen ENAG enflasyon hesaplamalarından bulduğum bir seviye. Bir de “Bu kadar hesaba ne gerek var. Gerek DİSK’in gerek TÜRK-İŞ’in 4 kişilik aile için açlık ve yoksulluk sınırı hesapları var. Onlara göre hesap yapalım” dersek… Hesaplarda bir başka açıdan, bir nevi sağlama yapsak…

Ekim sonu itibarı ile her iki sendika da, yoksulluk sınırını 45 bin TL civarında açıkladı. Yıl sonunda 45 bin liranın 48 bin lira olacağını var sayalım. Her aile için iki asgari ücretten gidersek, asgari ücretin 2023 yılı sonunda 24 bin lira olması gerekir. Bunun üzerine 2024 yılı için yüzde 36 enflasyon beklentisini koyarsak (24000 *1.36) 32 bin 640 lirayı buluyoruz. Yüzde 4 de büyümeden pay eklersek 33 bin 945 liraya geliriz. 

11 bin 400 lira ile karşılaştırıldığında ilk bakışta çok gibi görülüyor ama gerçek enflasyonla ve gerçek hayattaki yoksulluk sınırı ile hesapladığımızda 2024 yılı ortası için adil bir asgari ücret seviyesi, 31 bin 520 TL ile 35 bin 299 TL arasında bir değer çıkıyor.

Bu yazıyı okuyacak olan iş dünyasının hükümet destekçisi sanayi ve ticaret odaları ile MÜSİAD gibi kuruluşlarının olası tepkilerini tahmin ediyorum: “Batarız, iflas ederiz, işsizlik artar.”

O zaman buyurun yanıtlar:

Bu seviyede bir asgari ücrete batacak olsaydınız, 2022 Ocak ayında çoktan batardınız. Çünkü bu asgari ücret seviyesi ancak reel olarak 2022 Ocak başına dönüyor, 2024’ün de ilk altı ayı için doğacak enflasyondan koruyabiliyor. Bütün iş dünyasının reel karlarını bilemem ama bildiğim sadece 2022 yılında İSO 500 büyük firmanın karları, enflasyondan arındırıldıktan sonra reel olarak yüzde 65-70 seviyesinde arttı. 2022’de enflasyondan sonra reel olarak yüzde 70 kazançlardan söz ediyoruz. 2023 verileri henüz açıklanmadı ama bankacılık sektöründe üçer aylık dönemlere bakıldığında karlar yüzde 400’ler seviyesinde. Abartmayın, batmazsınız.  

Bir de faizler cephesinden bakalım. Geçen yıl ENAG enflasyonu yüzde 137 idi. Bu yıl büyük olasılıkla yüzde 120 seviyesinde gerçekleşecek. Bu seviyelerde enflasyon varken iki yıl boyunca, yüzde 20 faiz ile kredi kullandınız, Merkez Bankası'nın arka kapı satışları ile olması gereken değerin çok altında Merkez Bankası'ndan, o meşhur 128 milyar dolarlık satışın üzerine 230 milyar dolar daha aldınız, kur riskini devletin (vatandaşın) üzerine yıktınız, müthiş bir gelir transferi sağladınız. Enflasyon yüzde 120, faizler yüzde 20’den 40’a çıkınca iş dünyası temsilcileri aman batarız, işsizlik artar demeye başladınız. Reel piyasalarda rekabet edecek gücünüz mü yok?

Sürekli gerileyen reel ücretler ve sürekli enflasyonun kat kat altında faizlerle iş adamı olmak maharet değil. Eğer ancak bu şartlarda rekabet edebiliyorsanız ya da ayakta durabiliyorsanız, zaten zombi şirket olmuşsunuz demektir ki, ayakta kalmanızın ekonomiye faydası değil zararı vardır. İşsizlik artar diye tehdit etmekten vazgeçin, şirketi kapatın gitsin. Dünyada şirketler, hangi ücret seviyesinde ve hangi reel faiz seviyesinde iş yapıyor rekabet ediyor, bir bakın, dünya piyasalarına ayak uydurun. Özellikle iki yıl boyunca alım gücü yarıya düşen ücret seviyeleri ve enflasyonun beşte biri faizlerle servet transferlerinin ömür boyu süreceğini mi zannediyorsunuz? O iki yıl Türkiye’de dar ve sabit gelirliler için bir kabus, sizin için ise hayal dahi edilemeyecek bir Lale Devriydi. Daha da sürmesi hemen hemen olanaksız.  Sosyalist, komünist bir model önermiyorum. Talan ve yağma ekonomisine, ahbap çavuş ilişkisi ekonomisine, nüfuz ticareti ile zengin olma ekonomisine göre değil, rekabetçi piyasa ekonomisine göre iş yapmayı düşünemez misiniz?

En düşük emekli maaşına gelince. 2015 yılına kadar en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 40 üstünde idi. Sonra eşitlendi son iki üç yıldır da asgari ücretin yüzde 65 seviyesinde. En düşük emekli maaşı da en kötümser hesapla asgari ücretle eşitlenmelidir.

Asgari ücret devletin değil, iş dünyasının konusudur. Emekli maaşları da devletin konusudur. Yukarıda iş dünyasının sorduğu soruyu burada da Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek ve iktidar soracaktır. “En düşük emekli maaşının 32 bin lira seviyesinde olmasını bütçe kaldırır mı?” 

Bunun da cevabı şudur: 

İktidar olmak, adaletli bir vergi sistemi ile hem ekonomiyi canlı tutup kalkındırma, hem de insanların refahını artıracak bütçe yapma sanatıdır. Türkiye’nin mevcut kaynakları buna fazlasıyla yeter. Yapamıyorsanız seçmen başkasını getirir. 

Asgari ücret ve en düşük emeklilikte 32 bin-35 bin bandı makuldür. Ülkemizde maalesef güçlü bir sendikacılık yoktur. Asgari ücret görüşmelerine yasa gereği DİSK katılamamaktadır, katılan tek sendika Türk-İş’tir. Türk-İş’in geçmiş dönemlerdeki performansı ortadadır. Bu durumda, yukarıda belirttiğimiz asgari ücret ve en düşük emekli maaşı seviyesi için işçilerin ve emeklilerin elindeki en güçlü koz, Mart ayında yapılacak olan yerel seçimlerdir. Evet yerel seçimlerde “önce yerel adaylar, sonra gönül verdiğiniz parti önemlidir” derler ama bu kadar ağır bir bölüşüm krizinin yaşandığı bir dönemde öncelik, hak edilmiş olan ücret seviyesinin elde edilmesidir. Yerel adayın özellikleri ve parti sonradan gelir.