Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,4265
Dolar
Arrow
33,9867
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3777
Altın
Arrow
2744,0000
BIST
Arrow
9.419

Emekliden yüzde 80, işçiden yüzde 64 çalmışlardı: Çiftçiye de üçün birini verdiler

Türkiye’nin dört bir yanından, aklınıza gelebilecek her türlü ürün üreticisinden feryatlar yükseliyor. Buğday, arpa, endüstride işlenecek domates, ayçiçeği, üzüm, incir, kavun, karpuz ve aklınıza gelen hemen hemen bütün ürünler için üreticiler, et ve süt için besiciler büyük sıkıntı içinde. Çiftçi ürünü tarladan toplayamıyor, zarar eden süt üreticisi süt veren ineğini kesime gönderiyor.  

Gıda maddelerinin tarlada fiyatı 50 kuruş ile 5 lira, pazardaki fiyatı 20 lira ile 150 lira arasında… Aradaki fark 10-15-30 misli.. Aradaki fark, tüccara, yüksek geçiş bedelli otoyollara, köprülere, nakliyeye gidiyor.  Bu kadar zararın üstüne çiftçi yüksek bedelli elektrik sulama ve mazot fiyatı ile ayrıca devasa miktarda KDV ödüyor. 

Özellikle son dört yılda girdiler, mazot, gübre, sulama elektriği, ilaç, tohum ENAG enflasyonun da üzerinde artarken, devletin en kaliteli ürünler için verdiği tavan fiyatlar TÜİK enflasyonun bile altında artıyor.

Enflasyon yoluyla, emekliden, işçiden ne kadar çaldıklarını önceki yazılarda hesaplayıp aktarmıştım. Şimdi de çiftçi gelirlerinin ne kadarına el koydular, ona bakalım. Ama emeğin kutsallığını anlamak için önce işin felsefi boyutunu çok kısa özetleyelim. 

100’ER YIL ARAYLA ÜÇ BÜYÜK FİLOZOFTAN SERVETİN TANIMI

John Locke (1632-1704): Liberal düşüncenin kurucusu… Meşruti Demokrasi, Amerikan Devrimi ve Fransız Devriminin ilham kaynağı… Ama buradaki liberal düşünceyi kapitalizm ile eş tutmayın. Özgürlükler ve insan hakları kavramında, insanların düşünce, inanç ve girişim özgürlüğü kast ediliyor.  John Locke, 17. Yüzyılda serveti birikmiş emek olarak tanımlar. 

Adam Smith (1723-1790). John Locke’den 91 yıl sonra dünyaya gelen kapitalizm kuramının açıklayıcısı (aradaki farka dikkat. Piyasa sistemin kurucusu değil, piyasa sisteminin işleyişinin açıklayıcısı) Adam Smith de, aynı düşüncededir. Ona göre de servet birikmiş emektir.

Karl Marx (1818-1883) John Locke’den 186, Adam Smith’ten 95 yıl sonra dünyaya gelen  sosyalist sistemin kuramcısı Karl Marks da, Adam Smith’in servetin kaynağını tanımlarken kullandığı birikmiş emek kavramını, bir sömürü düzeni olarak eleştirmek için artı değer kavramını geliştirir. Artı değer kavramı kârı ve elbette servetin kaynağını açıklar.

Birbirinden farklı üç kuramın üç büyük filozofunun yaklaşık yüzer yıl arayla yaptığı bu tanımdan hareketle şunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Kamunun sahip olduğu bütün alt yapı tesisleri, havaalanları, yollar, elektrik şebekeleri, barajlar, hastaneler, üniversiteler, telekomünikasyon şirketleri, aklınıza ne geliyorsa hepsinin sahibi dünün emeklileri ve bugün çalışmaya devam edenlerdir. Bütün kamusal servetin kaynağı, sahibi ve patronu emektir, emeklilerdir, çalışanlardır. Doğal kaynakların sahibi de ülkenin tüm yurttaşlarına eşit olarak ait olmalıdır.  

Emekli aylıkları ve işçi ücretlerini konuşurken konuya ilk önce bu perspektiften bakacağız. Ve elbette yine tüm bunların da kaynağı doğanın sağladığı olanakları ekonomik değere dönüştüren, önce insanları doyuran ardından da bilinen insanlık tarihi boyunca, devlete, orduya, sanayiye kaynak aktaran tarıma ve tarımın emek sahibi çiftçiye, ortakçıya, marabaya hak ettiği değeri vereceğiz.  Özellikle tarımda, eski dönemlerin kölelerini, serflerini, köle ticaretini insanlık tarihinin en büyük ayıplarından biri olarak hafızamıza kazıyacağız. 

Köylü milletin efendisidir sözü Atatürk’ün Cumhuriyet Devriminin temel taşlarından biri idi. Maalesef karşı devrim güçleri tarafından (Toprak Reformu ve Köy Enstitüleri) engellendi. Bu engellemeye de köylü onay verdi. Ayrı bir yazı konusudur. Yazacağım.  

ÇİFTÇİDEN NE KADAR ÇALDILAR?

Son 4.5 yıldır iktidar, TÜİK marifetiyle emekliden ve asgari ücretten ne kadar çaldıklarını hem burada 12 Punto’da hem de kişisel Youtube kanalımda sık sık gündeme getiriyorum.  Çiftçilerden ne kadar çaldılar. Bugün de ona bakalım.

(Hesaplamalar 2020 Ocak ayından 2024 Haziran sonuna kadar olan 4.5 yıllık dönemde ENAG enflasyonu esas alınarak yapılmıştır. Bu dönem içinde enflasyon yüzde 1803 olmuş, 2020 ocak ayı için 100 olarak baz aldığım endeks 19 kat artmış, 1903’e gelmiştir. Detay merak edenler 12 Punto’da eski yazılarıma bakabilirler.)

Emeklinin üzerinden buldozerle geçtiler. Asgari ücretin yüzde 40 üstünde olması gereken en düşük emekli aylığının yüzde 80’ine el koydular. Olması gereken 61 bin 845 lira, aldıkları aylık 12.500 bin lira…

İşçinin ücretini erittiler. Ücretler içinde yüzde 5 bilemedin yüzde 10 payı olması gereken asgari ücreti, ortalama ücret haline getirdiler. (Çalışanların yüzde 60 civarı asgari ücretli) Hak arayan işçi olursa da, polisle copladılar, jandarma ile dipçiklediler, üstüne de biber gazı sıktılar. Asgari ücretin yüzde 62’sine el koydular. Asgari ücret 17 bin lira, olması gereken 44 bin 175 lira… Bu arada, Türkiye’deki sendikacılık garabetini de bir başka yazıda ele alalım. 

Ehh diğer üretici güç çiftçiyi pas geçecek değillerdi herhalde… Tarlasını, ağacını, zeytinini, hayvan otlattığı merasını gözü dönmüş madencilerden ya da turizmcilerden korumaya çalışan ninesi, dedesi yaşındaki insanları, köylüleri jandarmaya dipçiklettiler. Biber gazı ile direnişlerini dağıttılar. Ekonomik varlıklarına devlet zoruyla el koydular.  1919-1922 işgal yıllarında işgal ordusu askerlerinin saldırılarına, tecavüzüne, katliamına tanık olan Türk köylüsü aradan 100 yıl geçtikten sonra kendi Mehmetçiği tarafından dipçiklendi, zulüm gördü. Söyleyecek laf bulmakta zorlanıyorum. 1920 Yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Meclise sunduğu Halkçılık Beyannamesindeki Türk Ordusunu tanımını da bir başka yazıda ele alalım.  

Çiftçi gelirlerini nasıl hesap edebilirim diye çiftçilik yapan bir dostumu aradım. Üstelik kendisi diplomalı ekonomist… Aramızda 10 yıl fark var. O da benim gibi Hacettepe Üniversitesi ekonomi bölümü mezunu… “Buğday, ekmeğimizin hammaddesi, arpa da bize et ve süt veren hayvancılıkta yemin hammaddesi, o nedenle buğday ve arpa fiyatı üzerinden hesaplamak doğru ölçü olur. Ama sen hesap yapmadan ben kestirmeden söyleyeyim. Amiyane tabiriyle, ya da eski Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’dan esinlenerek, çiftçiye üçün birini verdiler” dedi.

2020 yılında buğday tavan fiyatı 1.70 kuruştu. Bugün 9 lira 25 kuruş. ENAG’a göre fiyatlar 4.5 yılda 19 kat artmış. Olması gereken 32 lira 30 kuruş. Yani sadece yüzde 29’u… Yüzde 71’i buhar olup uçmuş…

2020’de arpanın tavan fiyatı 1 lira 35 kuruş. Bugün 7 lira 25 kuruş. Olması gereken 25 lira 65 kuruş. Olması gerekenin sadece yüzde 28’i… Arpa üreticisinin de yüzde 72’si uçmuş. 

Üçün biri yüzde 33.3’tür… Çiftçiye verdikleri yüzde 29, “Üçün birinden” de az… Bir de üstüne şunu eklemeliyiz. Yasaya göre milli gelirin yüzde 1’i kadar tarıma destek vereceklerdi. 20 yılda bu para toplamda 166 milyar dolar ediyordu. Tırpanladılar, 24 milyar dolarını çiftçiye verdiler 142 milyar dolarını sağa sola harcadılar, tarikatlara ve yandaşlara dağıttılar. 

KIYAMET EYLÜLDEN SONRA KOPACAK

Okuldaşım çiftçi dostumdan özetliyorum. Çiftçiyi bir yandan iktidarın politikaları, bir yandan da bu sene yaşanan kuraklık vurdu. Esas kıyamet Eylül ayından sonra kopacak. Çiftçiye borç veren ve hasat sonrası tahsilat bekleyen bankalar, tüccarlar, tefeciler paralarını alamayacaklar. Büyük ihtimalle de icraya koşacaklar. 

Bir taraftan iktidarın bilinçli bir şekilde tarımı bitirmeye yönelik tarım ve ekonomi politikaları, diğer taraftan kuraklık.

Bu sene zaten para kazanamayan zarar edip borçlanan çiftçi, kuraklık nedeniyle taş gibi olan tarlasını ekime hazırlamak için daha uzun süre traktör çalıştırmak ve daha fazla mazot yakmak zorunda kalacak. Rutubetli, sulu tarlada bir dönüm (bir dekar) için 2 litre mazot harcarken, bu sene kuraklık nedeniyle taş gibi sert olan tarlasında 3.5 litre mazot yakacak. Mazot fiyatlarındaki artışları, traktör ekipmanlarındaki eskime payındaki artışları, gübre, zirai ilaç, tohum fiyatlarındaki artışları hatırlatmaya gerek var mı? Zarar eden borca batan çiftçi… Büyük çoğunluğu bu sene belki de tarlasını ekmeyecek. 

Tarımda, finans ve reel sektör krizinden de beter bir kriz sinyali var. Ancak Maliye Bakanı, Merkez Bankası, Tarım Bakanlığı yetkilileri toplanmış. “Durumu gözlemliyoruz. Ek bir tedbire gerek yok. Her zamanki gibi davranacağız” türünden açıklamalarda bulunuyor. 

AÇLIK VE KITLIK OLUR MU?

Eski tarım bakanlarından biri marifetmiş gibi “Paramız var ki ithal ediyoruz” demişti. Paramız yok. Türkiye dış borç batağında ve sürekli dış ticaret açığı ve cari açık veriyor. Emperyalizmin  BOP planı tıkır tıkır işliyor.

Tarımı bitir, sefaleti toplumun geneline yay, toplumu açlıkla itaat eder hale getir. Ekonomiyi borç batağına sok. Borç alan emir alır kuralı gereği artık sadece ekonomik varlıkların değil, dış politika, savunma, kara ve deniz sınırları başta olmak üzere jeopolitik varlığının kontrolünü de bana bırak.

Not: Yazı içinde değişik konularda ayrı yazı konuları çıktı.

Köylü Milletin Efendisidir ifadesinde kendisini bulan Cumhuriyet Devrimine yönelik Karşı Devrim…

Hak arayan ninesi dedesi yaşındaki köylüyü dipçikleyen Mehmetçik ve Gazi Mustafa Kemal Paşanın Halkçılık Beyannamesi ve Ordu tanımı…

Türkiye’deki sendikacılık garabeti… Hepsini tek, olmazsa iki yazıda özetlemeye çalışacağım.