Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

IMF’den ücretlilere yeni tırpan hamlesi

Daha önce Mehmet Şimşek de söylemişti. Şimdi IMF Türkiye raporunda açıkladı. Ücretleri geçmiş enflasyona göre endekslemeyin. Gelecek enflasyon hedefine göre belirleyin. 

Türkçesi, 2025 yılı için Merkez Bankası enflasyon hedefi yüzde 14… Kocaman bir hayal. Enflasyonla mücadeleye kısaca bir göz atalım.

Önce peşin peşin şunu belirtelim. İki gün sonra açıklanacak olan enflasyon, geçen yıl Temmuz ve Ağustos aylarının yüzde 9 seviyesindeki yüksek enflasyonları devreden çıktığı için baz etkisiyle bir hayli düşecek. Büyük ihtimalle de hem Mehmet Şimşek, hem Merkez Bankası, “Bakın program çalışıyor. Enflasyonu düşürdük” diye hava atacaklar. Bunun böyle olacağını aylar önceden 25 Şubat 2024’de burada 12 Punto’da “Kurnaz Tilki ve Enflasyon” başlığı ile yazmıştım. Baz etkisinin detaylarını merak edenler o tarihteki yazıyı bulup okuyabilirler.

Baz etkisi ile TÜİK’in yüzde 62 olan enflasyonu yüzde 50-55 arasında, ENAG’ın yüzde 101 olan enflasyonu yüzde 85-90 seviyelerine düşebilir. Ama enflasyon aylık olarak artmaya devam edecek ve yılsonunda yine yüzde 80-90 seviyesinde kapanacak. Elbette TÜİK’i bilemem. Onlar tepeden inme kararlarla enflasyonu açıklıyorlar. 

Her ne kadar Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası “programımız çalışıyor, işler beklediğimiz gibi gidiyor” dese de, enflasyonla mücadelede hatalı teşhis ve buna bağlı olarak da hatalı ve eksik kalan politikalar da sonuç vermiyor. Vermeyecek de… Sadece enflasyonla mücadele adına Türkiye’yi stagflasyona (durgunluk içinde enflasyon), sonrasında da slumpflasyona (hem küçülme hem enflasyon) sokacaklar.  

Önce hatalı teşhis ve eksik politikaya değinelim. Birden çok eksiklik var. Yapısal reformlar, hukuk, rekabetçi piyasa şartları gibi konuların detaylarına girmeyelim, sadece hatırlatalım. Para politikasının yanına maliye politikası da gerekli. Maliye politikasının da iki ayağı var. Bir ayak, vergi vermeyenlerden vergi toplanması… Diğer ayak da, devletin bütçe açığına dikkat etmesi…

Türkiye, tek adam rejimi ile yönetiliyor. O nedenle siyasi irade ya da Cumhurbaşkanının sermayeden vergi toplanması gibi bir kararı, bir niyeti bir iradesi yok. Mehmet Şimşek’in hazırladığı ve hiçbir işe yaramayacak 750 milyar liralık paket bile kuşa çevrildi. 100-150 milyar liralık bir pakete dönüştü. Oysa vergi kayıp ve kaçağı tarikatlara sağlanan avantajlarla birlikte 10 trilyon liranın üzerinde… Buna yönelik bir çalışma yok.

Maliye politikasının ikinci ayağı harcamalardan kısılması… Mehmet Şimşek’in hazırladığı tasarruf genelgesini merkezi hükümet ve valiler takmıyor. Tasarruf paketi CHP’li belediyelerin ensesinde boza pişirmek üzerine kurgulanmış. Sarayın ve merkezi yönetim birimlerinin “İtibarlı gösterişli!” masrafları ile dar bir gruba ve tarikatlara kaynak aktarma politikaları sürdükçe, ne kadar vergi toplarsanız toplayın devlet bütçesi iflah etmez. Bunu da bir kenara not edelim.

ZENGİNİN TALEBİ ARTIYOR

Enflasyonla mücadelede Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’nın toplam tüketim talebini kısmak için koydukları teşhisin başından beri yanlış olduğunu defalarca yazdık, defalarca televizyonlarda, Youtube kanalımızda haykırdık.  Onlar toplam talebi kısmak için emeklilerin ve asgari ücret gelirlerinin kısılmasını önerdiler ve bu politikanın uygulanmasını sağladılar. Oysa TÜİK aracılığı ile açıklanan yalan enflasyonla emeklinin, ücretlinin alım gücü reel olarak ciddi bir şekilde düşmüştü. Reel olarak alım gücü düşen kesimin talebi enflasyonu patlatmaz diye defalarca uyardık. Karlardaki aşırı artışın ve kamu harcamalarının ve kamunun belirlediği fiyatların enflasyonu körüklediğini ortaya koyan birçok bilimsel makaleyi paylaştık. Umurlarında olmadı.

Dedik ki, Türkiye’de artan talebin kaynağı, bozuk gelir dağılımı nedeniyle gelirin yüzde 50’sini elinde toplayan nüfusun en zengin yüzde 20’lik kesimi… Ve yine Türkiye’nin her tarafında miktarını ve boyutunu bilmediğimiz bir kara para ekonomisi var. Görünürde hiçbir iş yapmayan ama en üst segment otomobillere binen, özel uçaklarla dolaşan, deli gibi harcayan bir kesim ve bu kesimden nemalanan kamu görevlileri ile  – siyasi ayak var. Bunların lüks tüketim malları, arsa, konut gibi alanlardaki talebi ile uğraşın dedik. Ciddiye alınmadı. 

Geçtiğimiz günlerde dış ticaret verileri açıklandı. İthalat düştü ve Mehmet Şimşek, programımız çalışıyor, cari açık da dış ticaret açığımız da düşüyor diye açıklama yaptı. 

Hayır, kazın ayağı öyle değil. Evet ithalat düşüyor. Uygulanan faiz politikası, iyice ucuz faize alışmış özel sektörü sıkıntıya soktu, ekonomide biraz daralma var. Lakin bizim başından beri söylediğimiz talep artışını destekleyen bir ithalat kompozisyonu görüyoruz. Bir paragraf önce saydığımız kesimlerin talepleri hala tüm hızıyla revam ediyor. 

Ocak Temmuz arasındaki 7 aylık dönemde Türkiye’nin ithalatı yüzde 8.3 azaldı.

Bunun alt kalemlerine baktığımızda yatırım malları ithalatı yüzde 0.8 (binde 8) gerilemiş.

İthalatta en büyük paya sahip ara malları ve hammadde yüzde 13.6 gerilemiş. Bu veri, sanayide de gerileme olduğunu gösteriyor.

Lakin toplam ithalat yüzde 8.3 artmasına rağmen, tüketim malları ithalatı yüzde 15 artmış. 

Bu da gösteriyor ki, Türkiye’deki gelirin yüzde 50’sini alan nüfusun yüzde 20’si, tüketimini ve toplam talebini pek kısmıyor. Yapılacak iş, onların tüketim malları talebini kısmaktan ziyade, vergi almadığınız o kesimden daha çok vergi almak. Onu da dolaylı vergilerle değil, doğrudan yollarla almak. Ama IMF, Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası diyor ki, “zengin kesimin talebini düşürmek için onlara daha fazla reel faiz verelim.” Yani onları daha fazla zengin edelim. Daha da zengin olacak kesimin talebinin düşeceğini bekliyorlar. Tam bir saçmalık…

ENFLASYON BEKLENTİLERİ VE 2025

Önce yabancı bir banka rapor yayınladı. Efendim, enflasyonla mücadele için asgari ücret yüzde 20-25 oranında artmalıymış. Yoksa yapılan fedakârlıklar boşa gidermiş. Hemen bir iki gün sonra IMF’in Türkiye ile ilgili 2024 raporu basına açıklandı. Ücretlerin geçmiş enflasyona göre değil, gelecek enflasyon beklentisine göre artmasını öneriyorlar.  IMF raporundaki ilgili paragraf şöyle:

“Fiyatları, ücretleri ve diğer sözleşmeleri (kiralar gibi) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlemek, beklentileri sıfırlamak ve rekabet gücünü korumak için çok önemli. Göreceli fiyatlar ayarlandıktan sonra, geriye dönük endeksleme ortadan kaldırılmalı ve kamu sektörü tarafından yönetilen fiyatlar üretim ve bakım maliyetleriyle uyumlu hale getirilmelidir.”

Kiralar daha yeni serbest bırakıldı. Kamunun zamları hiçbir zaman gelecek enflasyon hedefi ile uyumlu olmadı. Bütçe açığını yamamak için dünyada enerji fiyatları düşerken, döviz neredeyse sabit kalmışken akaryakıt, elektrik ve doğal gaz fiyatları sürekli artıyor. Burada hedefte tek kurban kalıyor o da ücretler… 

Peki 2024 yılı sonu için Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi ne? Yüzde 38… Ama yüzde 42’ye kadar da esneme payı var dedi. Bugüne kadarki uygulamalara göre asgari ücret bu seviyelerde artacak diyebiliriz. Oysa Gerçek enflasyonun yüzde 38-42 arasında olmayacağını, gerçek enflasyonun yılsonunda yüzde 90 seviyelerinde olacağını günü geldiğinde ENAG ölçümünde göreceğiz.

Ama şimdi daha da beteri var. IMF diyor ki, gelecek enflasyona göre belirleyin.

Peki 2025 yılı için Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi ne? 

Sadece yüzde 14… Yani şimdi asgari ücrete yüzde 14 mü zam yapacaksınız?

O zaman Merkez Bankası’nı bir çağırıda bulunuyorum. Madem siz 2025 yılında enflasyonu yüzde 14’e düşüreceksiniz ve buna inanıyorsunuz. Buna göre asgari ücrete zam yapalım diyorsunuz.   O zaman Ocak ayında yüreğiniz yetiyorsa reel faizleri 6 puan pozitifle yüzde 20’ye düşürün. Hadi 5 puan da ben ekleyim yüzde 11 pozitif faiz. Yılbaşında faizi yüzde 25’e düşürün de göreyim sizi… Finansal piyasalarda nasıl fırtınalar kasırgalar kopar, bel bağladığınız sıcak para ortalığı nasıl cehenneme çevirir? Hanya’yı Konya’yı görürsünüz.