Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

J.Locke, A.Smith, K.Marx ve emekliler

Daha önceki yazılarımızda ve TV konuşmalarımızda, gerçekçi enflasyon hesapları ve sendikaların 4 kişilik aile için ölçtüğü yoksulluk sınırına dayanarak, 2024 yılı için asgari ücretin 32 bin lira seviyesinde olmasını, emekli maaşları ile asgari ücretin eşitlenmesi gerektiğini vurgulamıştık.  

Bu seviye, asgari ücretliyi ve emeklileri uçurmayacak ama en azından yine memnun olmadığımız 2022 Ocak ayı başına götürebilecek ancak… “Bu seviyede asgari ücretle fabrikalar batar, emekli maaşları ile devlet bütçesi iflas eder” diyenlere kulak asmayın. İki yıl önce çalışanların milli gelirden aldığı pay yüzde 31 seviyesinde idi. Şimdi yüzde 25’e düştü. Üstelik milli gelir artıyor, ekonomi büyüyor propagandalarına rağmen…

Çalışanların milli gelirden yüzde 31 pay aldığı 2022 yılı başında işverenler batıyor muydu? Hayır. 2021 yılı reel karlarında müthiş artışlar yaşanmıştı. 2022 ve 2023 yıllarında da bu karlılık oranlarını sürdürdüler. Devlet bütçesindeki açıklar ise iktidarın beceriksizliği ya da yandaş zengin etme gayretleri ile açıklanabilir ancak.

Ben bugün başta emekliler olmak üzere emeği ile geçinenlere yapılan büyük haksızlığa karşı yeni bir bakış açısı getirmek istiyorum. 

Liberalizmin, Avrupa Aydınlanması ve Akıl Çağının kurucusu, İngiliz, Amerikan ve Fransız Devrimlerinin ilham kaynağı olan filozof John Locke (1632-1704) mülkiyetin, dolayısıyla servetin kaynağı olarak emeği görür. 

Aradan yaklaşık 100 yıl sonra yaşayan Kapitalist ekonominin kuramcısı (kurucusu değil kuramcısı, var olan bir sistemin işleyiş biçimini sistematik ve bilimsel şekilde açıklayan)  filozof Adam Smith (1723-1790), kendi geliştirdiği emek değer teorisi kapsamında, servetin kaynağı olarak emeği görür. 

Yine Adam Smith’ten yaklaşık 100 yıl sonra yaşamış, Sosyalist ekonominin kuramcısı filozof Karl Marks (1818-1883), Adam Smith’in emek değer teorisini kapitalizmi eleştirmek amacıyla geliştirmiş, kârın ve servetin kaynağını emeğin yarattığı artı değer olarak tanımlamıştır. 

İki yüz yıl arayla yaşamış, farklı düşünce sistemlerinin kuramcısı üç filozofun da servet konusunda görüşleri aynı kapıya çıkar. Oluşan tüm servetlerde emeğin, dolayısıyla emeklilerin yadsınamaz hakları vardır. Ve yaşları itibarıyla emekliler, hayat ipinin uzun tarafını değil, kısa tarafını tutuyorlar. Emeklilerden sabır beklemek çok büyük haksızlıktır. Şimdi bu pencereye ek olarak konuya yeni ve başka bir pencereden daha bakalım. 

KAMUSAL MÜLKİYET, TEMEL HAKLAR 

Sanayi Devrimi ve Fransız Devrimi, beraberinde, yurttaşlık hakları, yasalar önünde eşitlik, düşünce özgürlüğü gibi evrensel insan haklarını getirdi. Dünyada, Sanayi Devrimi ve Fransız Devrimi kadar önemli, yeni bir kırılma ve teknolojik devrimin eşiğindeyiz. 

Kapitalist sistem Sovyet sisteminin dağılmasıyla kendisini pazarlamada başarı ile kullandığı iki kavrama gerek duymadı. Bir tanesi özgürlük ve demokrasi havariliği, diğeri de 1945’ten sonra ortaya çıkan sosyal devlet… Demokrasiye yaklaşımlarının gerçek yüzü Neo liberal sistem içinde ortaya çıktı. Demokrasi sadece Batı Dünyasının bir bölümü için geçerlidir! Diğer insanlar için geçerli olan demokrasi Irak’a, Libya’ya götürdükleri gibidir!

Diğer taraftan sosyalist sistemin çökmesi ile kapitalist dünyada sosyal devlet uygulamaları terk edildi ya da iyice kadük kaldı. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi sistemler özel sektörün kapsama alanına girdi, piyasaya bırakıldı. Yurttaşlar, eğitim, sağlık gibi haklarını, piyasadan, gerekirse borçlanarak satın almaya razı edildi.

Teknolojideki değişimler, jeopolitik çatışmalar ve Neo liberal sistemdeki tıkanıklar sonucunda dünya yeni bir kırılmanın eşiğinde. Ya teknolojik diktatörlükler ya da daha güçlü sosyal devlet ve demokrasiler için yol ayrımındayız. Giderek artan gelir ve servet eşitsizliğinde, piyasaya bırakılan bu temel hakları, yeniden tanımlamamız gerekiyor. Nedir bu haklar?

Onurlu yaşam hakkı, barınma hakkı, beslenme hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, çalışma (istihdam) hakkı, sosyal güvenlik hakkı, havanın suyun, tatlı su kaynaklarının, ormanların, nehirlerin, meraların, sulak alanların korunması gibi her türlü çevre hakkı… Ve elbette yurttaşların eşitliği ilkesine dayanarak kamusal mülkiyet hakkı. 

Güçlü birey hakları ve güçlü bir sosyal devlet için, kamu mülkiyeti ve kamusal (toplumsal) mülkiyet tanımlaması yapmak gerekiyor. Bu hakların meşru kaynağı, yurttaşların eşitliği ilkesi ve kamusal (toplumsal) mülkiyet tanımlamasıdır.

Yurttaşların eşitliği ilkesi sadece yasal konularla sınırlı değildir. Bir ülkenin, denizleri nehirleri, gölleri, ovaları, madenleri, meraları gibi doğal kaynakları o ülke yurttaşlarının tamamına aittir ve küçük bir gruba kazanç kapısı (imtiyaz) olarak kullandırılamaz.

Yanı sıra, biraz önce yukarıda üç büyük filozofun, “servetin kaynağı emektir” tanımlamasından hareketle, kamuya ait tüm alt yapıların, yolların, otoyolların, elektrik santrallarının, barajların, elektrik dağıtım şebekelerinin, telekomünikasyon alt yapısının, gökyüzündeki uyduların, devlet tarafından yapılan tüm yatırımların ve elde edilen kazanımların kamusal (toplumsal) mülkiyeti, o ülke vatandaşlarına eşit olarak aittir. Bitmedi, yine çeşitli yasalar, yönetmeliklerle ortaya çıkan imar rantları gibi rantlar bir avuç imtiyazlı kişinin değil o ülke vatandaşlarının eşit hakkıdır. 

Bütün bu hakların arkasında; çalışan, sonrasında emekli olan, çalışmaya devam eden, çalışmasa da yüksek enflasyon karşısında bedel ödeyip devletin alt yapı yatırımlarını ya da  negatif faizlerle, arazi, ayni ve nakdi kamu teşvikleriyle özel sektör yatırımlarını sübvanse eden yurttaşlar vardır.

Kısacası bir müteşebbis emekli olup işlerini ailesine ya da profesyonellere devrettiğinde şirket kazancından hisse sahibi olarak nasıl pay alıyorsa, tüm emekliler, zamanında enflasyonla bedel ödeyen tüm yurttaşlar, bu kamusal varlıklardan doğan kazançlardan pay almalıdırlar. Bir örnek vermek gerekirse… 

Finansmanını zamanında vergi ödeyerek ya da yüksek enflasyona katlanarak hepimizin karşıladığı telekomünikasyon alt yapısı ile halka para ile internet hizmeti satamazsınız. Buradaki hizmet bedeli şirketlere kar olarak aktarılamaz, kamu tarafından hizmetin devamını sağlayacak seviyede bir bedelle sağlanmalıdır. Aynı şey, elektrik dağıtımında da, sahip olduğumuz madenler başta olmak üzere tüm doğal varlıklar için de geçerlidir. 

Kamusal mülkiyet, iktidarı ele geçiren bir zümre ve onların yandaşları için değil, yurttaşların eşitliği ilkesi gereği hepimizindir ve bu varlıklardan ilk faydalanması gerekenler, servetin kaynağını oluşturan emek ve emeklilerdir. Verilene razı olmamalı, haklarımızı talep etmeliyiz. Bunun için örgütlenmek ve siyasete el koymak gerekir.

Maalesef Türk toplumunda örgütlenme ve siyasete al koyma alışkanlığı bulunmuyor. Hep birileri gelsin, kurtarsın beklentisi egemen. Ama şu anda yerel seçimler var. Sadece belediye başkanı seçmeyeceğiz. Verilene razı olmak yerine, temel haklarımızı elde etmek için bu seçimi iyi değerlendirmeliyiz.

Yurttaşların eşitliğinden söz ediyorsak, anayasa ve yasalar karşısında dil, din, ırk, sosyal sınıf, statü demeden herkes eşittir. Asayiş, adalet, güvenlik, her türlü kamu hizmetinin yanı sıra, aşağıdaki talepler temel yurttaşlık hakkıdır.

Herkese (her yaşta) yaşam boyu ücretsiz ve kaliteli eğitim hakkı…

Herkese kaliteli koruyucu ve tedavi edici ücretsiz sağlık hizmeti hakkı…

Emeklilere, bir emeklinin en az iki kişiyi rahatlıkla refah içinde yaşatacak seviyede gelir hakkı…

Herhangi bir nedenle (istihdam hakkına ulaşamamış işsizlere, engellilere, çalışamayacak durumda olanlara) yardıma muhtaç herkese barınma ve beslenme dahil olmak üzere insanca yaşam hakkı…

Yurttaşların görevi, evrensel demokratik ilkeler çerçevesinde oluşturulan Anayasa, yasa ve birlikte yaşama kurallara uymak, vergi vermektir. Devletin görevi de, adalet, güvenlik, kamu hizmetlerini sağlamanın yanı sıra, doğal kaynaklar, vergi ve diğer kaynaklardan (toplumsal mülkiyet+ kamu sektörü girişimleri+ kent rantları) elde ettiği gelirlerle oluşturduğu bütçeden; bu temel hakları karşılamaktır.