Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2267
Dolar
Arrow
34,3348
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5978
Altın
Arrow
2833,0000
BIST
Arrow
9.420

Muhalifiz diye dinlemiyorlar ama bari bu kez kulak verin

ENFLASYON VE ASGARİ ÜCRET ÜZERİNE

Eğer kalem oynatmazlarsa, yılsonu TÜİK enflasyonunun yüzde 42-45 seviyesinde olacağı anlaşılıyor. (ENAG yüzde 85-90 arası olabilir) Merkez Bankası, IMF, patronlar dünyasının önemli bir kısmı, enflasyonla mücadele adına asgari ücret zammının yüzde 25 olmasını öneriyor.  Bırakın yüzde 25’i, hiç zam yapmasanız bile bu politikalarla enflasyonu düşüremezsiniz. Hem biraz nefes aldıracak asgari ücret zammı için, hem de gerçekten enflasyon beklentilerini kırmak için bazı önerileri tartışmaya açalım. İktidar kanadı ve Merkez Bankası uygular uygulamaz, kendi bilecekleri iş…    

Bu yazıda yapacağımız tespit ve öneriler de ekonomideki sıkıntıları ortadan kaldırmaya yönelik öneriler değildir. İktidarın asla yapmayacaklarını da hesaba katarak, ama bir iki küçük önlemle bir nebze olun enflasyon beklentilerini kırmaya yönelik önerilerdir. Ekonomide düzlüğe çıkılması ve refaha ulaşmak için ne gerekir derseniz. Ciddi bir planlama çalışması gerektirir. Bir köşe yazısına sığmaz. Bunu merak edenler için, yazdığım Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Türkiye’nin Fabrika Ayarları kitabımı öneririm. (Naviga Yayınları ve Amazon internet sitesinden temin edilebilir) 

Defalarca yazdık. Mehmet Şimşek’in ve Merkez Bankası’nın enflasyonun nedenleri için koydukları teşhis yanlış ve eksik. Teşhis yanlış ve eksik olunca uyguma da hatalı ve başarısız oluyor. Faturasını dar gelirliler ödüyor. 

Onlar enflasyonla mücadele için işçinin, emeklinin, çiftçinin reel gelirlerinin düşürülmesi ve talebin kısılması gerektiğini düşünüyorlar ve bunun için faizi yüzde 8.5’tan yüzde 50’ye yükselttiler. Faizin yükseltilmesi doğru idi ama tek seferde yapılmalıydı ve tek başına para politikalarının yetersiz kaldığını defalarca söyledik. 

Enflasyonla mücadele için en önemli sorunumuz, hatalı ölçüm. Temel yönetim ilkesi şu: “Ölçemezsen yönetemezsin”

Enflasyonun hangi seviyede olduğu konusunda mutabık değiliz. TÜİK’e göre yıllık enflasyon Eylül 2024’te yüzde 49, ENAG’a göre yüzde 89 seviyesinde…  Asgari ücret için önerilen yüzde 25 zammın, TÜİK enflasyonuna göre bile ne kadar gaddar ve sömürücü bir zam olduğunu göstereceğini düşündüğümden, ben bu yazıda içime sinmese de, TÜİK enflasyonu üzerinden hesap yapacağım…  Aradaki farkı da siz üzerine koyarsınız. 

GELİN ŞU TEŞHİS VE TESPİTTE ANLAŞALIM

Öncelikle uygulanan program ve geldiğimiz yerdeki tespitlerde anlaşmalıyız. Şimşek’in ve Merkez Bankası’nın itirazı varsa ya da ekleyecekleri varsa belirtmelerini beklerim. 

İşe Merkez Bankası’nın bir çalışmasıyla başlayalım. Asgari ücrette her 1 puanlık artış, enflasyona 0.07 (yüzde 7) etki yapıyor. 2024 yılı başında asgari ücrete yapılan yüzde 49’luk zammın enflasyona etkisi sadece 3.43 puan. (49x0.07=3.43)

TÜİK verilerine göre 2016’da şirketlerin üretim maliyetleri içinde ücret ödemelerinin payı yüzde 16’dan 2022’de yüzde 9’a düşmüş, 2023’te yüzde 12 olmuş. Çalışan işçi sayısının 3 milyon kişi arttığını düşünürsek, esasında emek gelirlerindeki düşüşün daha dramatik olduğunu söyleyebiliriz. 2024’te faiz giderleri arttığı için kar payından faize giden payda bir artış olacağını da not etmeliyiz.

Yılbaşında petrol fiyatları 75 dolardı. Bir ara kısa bir süre 90 dolara kadar çıktı. Ama uzun süredir yine 75 dolar seviyesinde dolaşıyor. Enerji fiyatları artmıyor. Enerji ithalatının bedeli düşmüş.

Dolar fiyatı yılbaşından bu yana yüzde 15 artmış. Kurun enflasyon üzerinde bir baskısı yok.

Ücretler yılbaşından bu yana hiç artmamış.

Ama 9 aylık enflasyon yüzde 36,yıllık enflasyon yüzde 49 olmuş. Şu anda Ocak Eylül ayında yaşadığımız yüzde 36’lık, sizin tahmin ettiğiniz yılsonu için yüzde 44-48 enflasyonun içinde asgari ücretin etkisi sadece 3.43 puan. Soru şu: 40 puan civarındaki enflasyon nereden geldi? 

Uyguladığınız yüksek faiz politikası sonucu dar gelirli kesimin zaten gerileyen reel alım gücü daha da geriledi ama sorun o değil. Ülkede milli gelirin yüzde 49’unu nüfusun yüzde 20’si alıyor. Yüzde 80 yüzde 51 harcıyor. Onların talebi düştü. Lakin en üst yüzde 20 çılgınca harcamaya devam ediyor. 

İthalat verileri bu iddiayı destekliyor. İthalatımız düşüyor. Ama tüketim malları ithalatımız yılbaşından bu yana yüzde 15 artmış. Dar gelirli ve emeklinin talebi değil,  üst gelir grubunun hem tüketim malları hem de hizmetler kalemlerindeki talebi ile uğraşmalısınız. 

Tüketim malı ithalatımız artıyor, ara malı ithalatımız düşüyor. Buna bağlı olarak sanayi üretimi geriliyor. Son üç ayda yıllık bazda imalat sanayi üretimi Haziranda yüzde 7.2, Temmuzda yüzde 5, Ağustos’ta yüzde 5.4 geriledi. Durgunluk, stagflasyon, işsizlik bağıra çağıra geliyor.

Enflasyonla mücadelenin ayaklarında sıkı para politikası ile talebi kısmak var. Tamam. Ama sadece bu yetmiyor. Bir başka tarafı üretimi artırmak… Bir taraftan talebi kısarken diğer taraftan arzı artırıp bir dengeyi sağlamak gerekir… Sanayi üretimi geriliyor. Arz düşüyor. Diğer taraftan tarım üreticisi perişan oldu. Birçok üreticinin önümüzdeki yıl ekip ekmeyeceği belli değil. Ufukta, tarımda da bir arz yetersizliği sorunu var. 

Enflasyonla mücadelenin bir diğer tarafı da, maliye politikası… Vergi kayıp ve kaçağını önlemek gerekiyor. Bunu önlemeye yönelik 22 yıllık iktidarın bir iradesi olmadığının farkındayım. 44 trilyon liralık bir ekonomide (GSYH) beyana dayalı topladığınız kurumlar ve gelir vergisi 1.5 trilyon bile değil. Oysa böyle bir kapasitede toplanacak kurumlar ve gelir vergisi tutarı (AB ya da OECD ülkelerini dikkate alırsanız), 10-14 trilyon lira arasındadır. Bunu yapamayacağınızı da biliyor ve öneri olarak teklif dahi etmiyorum.

Gelelim para ve kur politikasına… Dövizi tutup faizi yüzde 50’ye getirince ülkemiz sıcak para cenneti oldu. Yıllık bazda dolara reel olarak yüzde 30 ve üstü seviyede faiz veren dünyadaki tek ülkeyiz. Gelen sıcak para şu anda rezervleri rahatlattı. Ancak hangi ekonomi dolar bazında reel yüzde 30 faize dayanır? Türkiye’den yurt dışına müthiş bir kaynak transferi yaşanacak. Hele hele gelen sıcak paranın giderken, çok ciddi bir kur şoku ve yeni bir enflasyon dalgasına neden olma olasılığı yüksek. Sanırım bu tehlikeyi de görüyorsunuz. 

Bütün sıkı para ve faiz politikasına rağmen, enflasyon beklentisini kıramıyorsunuz. 2025 sonu için Merkez Bankası önce yüzde 14 dedi. Sonra Orta Vadeli Programda yüzde 17.5 olarak ilan edildi. IMF’in beklentisi yüzde 25. 

Merkez Bankası piyasa katılımcıları anketine göre yıllık enflasyon beklentisi, yüzde 24… Bu kesimde ağırlıklı olarak finans kesimi temsilcileri var. 

Reel sektör temsilcilerine göre bir yıl sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 40-45… Bu kesim fiyatlarına zam yapan kesim. Önemli bir kısmı da enflasyon beklentisi ile fiyatlama davranışı bozulan kesim diye tanımlanan bir kesim. 

Yine Merkez Bankası anketine göre hane halkının bir yıl sonra enflasyon beklentisi yüzde 75. Bu kesimin önemli bir bölümü dar gelirli. Bir bölümü de enflasyonun düşeceğine inanmadığı için talebini kısmıyor. İhtiyacı olmadığı halde nasıl olsa fiyatlar artacak diye tüketime devam ediyor. Koç Üniversitesi ile Konda’nın yaptığı araştırmaya göre hane halkının bir yıllık enflasyon beklentisi yüzde 90 seviyesinde..

Merkez Bankası, enflasyonun düşmesi için, fiyatlama davranışlarındaki bozulma (ahlaksızca yapılan fırsatçı zamları) için reel sektör ile hane halkında enflasyon beklentisini kırmak gerektiğinin altının çiziyor ama bunun nasıl kırılacağı konusunda net fikirleri yok. 

İşte benim önerilerim de burada başlıyor,

ÖNERİLER….

Asgari ücretlinin, emeklinin, çitçinin belini kırmaktan vazgeçin ve enflasyon beklentilerinin belini kırın. 

Enflasyonla mücadelede bir ayak, maliye politikası, vergi vermeyenlerden vergi toplayamayacağınızı da tahmin ediyoruz demiştik. Bu durumda harcamalarda biraz oynayın. 

Örneğin bütçenin en büyük kara deliklerinden biri olan Kamu Özel İşbirliği Projelerine, havaalanları, köprüler, otoyollar, şehir hastanelerine çok ciddi paralar ödüyoruz. Üstelik bu şirketler bu projeleri dünya fiyatlarının üç ile 10 misli fiyatlara yaptılar. Zaten inşaatı yaparken kazandılar. Normali bunların bila bedel acil kamulaştırılmasıdır ama bunu yapmayacağınızı biliyorum. 

Enflasyon beklentilerinin kırılması, Merkez Bankası’nın ifadesiyle “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar” yani enflasyon aylık yüzde 0.75-yüzde 1 seviyesine düşüne kadar, bu şirketlere yapılacak Hazine Garanti ödemelerini hemen şimdi durdurun. Zaten bu şirketler için bu sene köprü ve otoyol geçişlerine yüzde 284 zam yaptınız.

Kamuda araç kiralama satın alma, şatafat harcamalarından kısma gibi önerilerin beyhude olduğunu biliyorum. Tekrarlamayacağım. Bari sığınmacıların en azından yarısını üç aylık bir plan dahilinde göndereceğinizi açıklayın, sığınmacılar için bütçedeki transfer ve sağlık harcamalarından tasarruf edeceğinizi açıklayın. İnanın buradan göndereceğiniz Suriyeliler, Suriye sınırımızda üslenen terör örgütü PYD/YPG ile mücadelede askeri güç kullanmaktan daha etkili olacaktır.   

2025 bütçesi için öngördüğünüz 2.8 trilyon liralık almaktan vazgeçtiğiniz vergi var. (Vergi Harcaması) Bu sene enflasyonla mücadele adına eşe dosta dağıtmaya ara verin. Birazcık onlar da fedakârlık etsin.  Bunun sadece 1 trilyon lirasını asgari ücret için kullanın, geri kalan 1.8 trilyon lirayı toplayacağınızı ilan edin. 

Fiyatlama davranışlarda bozulma dediğiniz fırsatçılar için rekabet kurumunu ve Maliye müfettişlerini etkin çalıştırın. İşe kamu şirketlerinden başlayın. Örneğin mobil telefon şirketleri ve internet şirketleri... Üç mobil telefon şirketinin ikisi devletin kontrolünde… Bu sene yaptıkları zam yüzde 98-120 arasında. Rekabet Kurumunu çalıştırın. Yöneticilerini görevden alın. Yaptıkları fahiş zamlarla sabit fiyatlarla uzun bir süre kar ederek faaliyetlerine devam ederler. Dünyanın en yavaş ve en pahalı internet ve mobil telefonu kullanan ülkeleri arasındayız. Bir yıl boyunca bu hizmetlere zam yapılmayacağını açıklayın. Tek kalan özel operatör ayak uyduramıyorsa çeker gider. Bu örnek, fiyatlama davranışındaki bozulmaya (fırsatçılara) yönelik ciddi bir uyarı olur. 

Madem ücretler için geçmiş enflasyon değil, beklenen enflasyon kadar zam talep ediyorsunuz, o zaman 2025 Yeniden Değerleme Oranı için bir karar alın. 2025 yılı Yeniden Değerleme oranı büyük bir ihtimalle yüzde 40-45 seviyesinde gerçekleşecek. Bütün harçlara, cezalara, bazı vergilere bu orana göre zam yapacaksınız. Yine burada kalkıp diyeceksiniz ki, “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar 2025 yılı için kamu hizmetleri, harçlar ve cezalara zam yapmayacağız. Ancak üç ay ya da altı ay sonra, o da beklenen enflasyon oranı yüzde 17.5 kadar yapabiliriz.” 

Yüzde 20’lik gelir grubunun tüketim harcamaları içinde yer alan ithal mallar için ek gümrük vergisi ya da ÖTV artışı üzerine çalışın.

Elektriğe en az yüzde 100 zam anlamına gelen EPDK’nın yıllık 5000 Kilovat kararını derhal kaldırın.  

Bu tedbirleri hemen bugün açıklarsanız, enflasyon beklentisini kıracağı iddiasıyla da Kasım’da bir ya da iki puan, Aralık’ta da üç –beş Ocak’ta bir beş puan daha faizi düşürebilir,  imalat sanayiindeki gerilemeyi durdurabilirsiniz. Kırılan enflasyon beklentisi ve faiz beklentisini iyi yönetirseniz, dünyanın en yüksek faizini ödediğimiz sıcak paranın bir kısmını ürkütmeden, muhtemel bir kur şoku yaşamadan, daha kalıcı olacak şekilde borsaya yönlendirebilir ve vahşi faiz transferleri yükünü azaltabilirsiniz.

“Yok, biz bu önerileri dikkate almıyoruz. Hiçbirini yapmayacağız, asgari ücrete beklenen enflasyona göre yüzde 25 seviyesinde zam yapacağız” derseniz, o zaman sizi herkese karşı adil olmaya davet ediyorum. Yüzde 50 politika faizini de Ocak ayında beklenen enflasyon oranı yüzde 25’e ya da asgari ücret zam oranına kadar düşürün. Yalnız sonrasında kopacak gürültüden sorumlu değilim. 

Asgari ücretle başladık. Asgari ücretle bitirelim. Asgari ücret ne kadar artmalı? Yüzde 25’lerin telaffuz edildiği yerde yüzde 30 olabilir. Eğer anayasa ve seçim gündemde ise yüzde 40 seviyesi şaşırtmaz.  Ama ben 2020’den bu yana yaşanan enflasyonu (ENAG) temel aldığım için geçen sene 45 bin lira seviyesinde demiştim. Şu anda 17 bin liraya yüzde yüz zam yapılsa bile son 4 -5 yılın erozyonu düzelmeyecek.

Enflasyon beklentilerinin kırılması konusunda kalıcı olmasa da geçici önermeler bizden, dikkate alması ekonomi yönetiminden… Asgari ücret, emekli aylıkları ve çiftçi gelirlerindeki reel kayıpları hesaplayıp yazması bizden, mücadelesi sendikalar, emekliler, çiftçiler ve seçmenlerden….