Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Türkiye’de vergi adaleti: 1 ödüyorlar 10 kaçırıyorlar

Maliye Bakanının hazırladığı yeni vergi paketi tartışılıyor. Paket içinde göz boyamak içinde araya sıkıştırılmış birkaç güzel (büyük ihtimalle uygulanmayacak) madde var ama en güzel tepkiyi yine yurttaşlar ve özellikle geçim sıkıntısı ile boğuşan dar gelirliler verdi. “Deli Dumrul Vergileri…”

Vergi işi maliyeci işidir. Ben maliyeci değil, iktisatçıyım. Konuya iktisatçı gözüyle bakacağım. Yazının iki cümlelik özeti şu:

Tek adam rejimlerinde, vergi adaleti asla sağlanamaz…

2024 yılı için, Türkiye’de şirketler ve serbest meslek sahipleri, 1 trilyon 370 milyar vergi ödeyecekler,  10 trilyon lirayı buhar edecekler. (Bir kısmını kaçırıyorlar, bir kısmını devlet bile bile almıyor.)

NEDEN VERGİ ADALETİ YOK…

Vergi, devlet vatandaş ilişkisinin en önemli parçasıdır. Çağdaş devlet tanımı, “vatandaşın örgütlenmiş hali”dir.  Vatandaş ile devlet arasında karşılıklı yükümlülükler ve haklar bulunur. Devlet, yerine getireceği savunma, asayiş, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik sistemleri, alt yapı yatırımları ve benzeri tüm yükümlülükleri için vergi toplar. Vergi, devletin yükümlülüklerini yerine getirmesi için toplanan gelirdir. 

Modern devlet tanımından uzaklaşan ve sultanizm diye nitelenen otoriter devlet türlerinde ise yurttaşlara hizmetten ziyade, devleti yönetenler ve çevresi ile destek verecek sermayenin  zenginleşmesi, rejimi sürdürecek otoriter harcamaların sağlanması önem taşır. 

Türkiye’de vergi adaleti, 1980’den itibaren giderek bozuldu. AKP döneminde bu bozulma daha da arttı. 2018 tek adam rejimi ile birlikte devlet vatandaş ilişkisi de değişti. İktidarın ekonomi politiği de buna göre şekillendi.

Devlet vatandaş ilişkisi; “Hak ve hizmet talep eden” yurttaş yerine “Aç bırak itaat etsin, cahil bırak biat etsin” şeklini aldı. Bu tür rejimlerde her alanda olduğu gibi vergide de adaleti sağlayamazsınız. 

VERGİ ADALETİ NASIL OLUR?

Tek adam rejimi bitmeden vergi adaleti gelemez. Ama tek adam rejimi değişse bile vergi adaletinin geleceği garantisi yoktur. Vergi toplanırken de adil olmalı, harcanırken de adil olmalı. Toplanırken adil verginin detaylarını ortaya koymak maliyecilerin işi… Biz iktisatçı olarak dünyadaki genel uygulamalara atıfta bulunabiliriz. En temel ilke az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almak. Bunun en önemli göstergelerinden biri de toplanan vergilerin ne kadarı dolaylı vergi ne kadarı doğrudan vergi.

Vergi sisteminin adil olduğu kabul edilen Batı Avrupa ülkelerinde doğrudan vergiler, (kişilerin ve kurumların kazancına göre ödediği vergiler) toplam vergiler içinde yüzde 70 paya sahip.KDV, ÖTV gibi mal ve hizmet tüketiminden alınan vergiler, harçlar ve benzeri vergilerin toplamı da, yüzde 30…

Türkiye’de ise tam tersi… Doğrudan vergilerin payı yüzde 30, dolaylı vergilerin payı yüzde 70.

Doğrudan vergiler de kendi içinde tamamen adaletsiz…

Gelir vergisinin payı toplam vergiler içinde yüzde  14… 2024 yılında devlet 1 trilyon 189 milyar TL gelir vergisi toplamayı planlıyor. Bunun yüzde 92’sini, 1 trilyon 93 milyar lirasını vergisi peşin kesilen işçi ve memurlar ödeyecek. Kalan 95 milyar lirayı sayısı 2.5 milyon kişiyi bulan, anonim şirketlerden kar payı alan büyük hissedarlar, patronlar, kuyumcular, müteahhitler, avukatlar, mimarlar, mühendisler, diş hekimleri, doktorlar, mali müşavirler, lokantacılar, pastacılar, terziler, irili ufaklı serbest meslek erbabı ödeyecek. Kişi başı ayda yaklaşık 3000 TL.

Doğrudan vergiler içinde şirket kazançlarından alınan Kurumlar Vergisi var. O devasa şirketler, o devasa yolların, köprülerin otoyolların işletmecileri, ya da yakından görüp bildiğiniz büyük firmalar… Bunların sayısı da Türkiye’de 1 milyon 143 bin… Ödeyecekleri toplam vergi, 2024 yılı için 1 trilyon 276 milyar lira. Yani toplam vergi gelirleri içinde yüzde 15 paya sahip. Bir şirket için ödedikleri toplam vergi yılda 1 milyon lira civarında… Ama mesela bu mükelleflerden biri, sadece bir akşam için Bodrum’da 1.5 milyon lira hesap ödemiş. 1.5 milyon lira hesap ödeyen kişinin de, o kişiye 1.5 milyon lira hesap geçiren lokantanın da vergi kayıtlarında ödemesi görülmüyor. (Gazeteci arkadaşımız Murat Ağırel’in Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yazısına göre) 

Doğrudan vergileri topladığımızda hepsi yüzde 29… 2 trilyon 465 milyar lira… Ancak bunun işçi ve memur kısmını çıkarırsak, beyana dayalı toplam vergi 1 trilyon 370 milyar lira. Bütün şirketler, şirket ortakları, müteahhitler, kuyumcular, tüccarlar, avukatlar, doktorlar, diş hekimleri, lokantacılar, pastacılar, elektrik tesisatçıları aklınıza gelen irili ufaklı tüm serbest meslek erbabı…  Sayıları toplam 3 milyon 700 bin kişi civarında. Oysa bu kesimin yüzde 70/30 dengesine göre ödemesi gereken vergi 11.5 trilyon lira… 1 trilyon 370 milyar lira ödüyorlar,10 trilyon lira kayıp ve kaçak var. 

2024 yılında, ÖTV,KDV, MTV, iletişim vergisi, damga vergisi, konaklama vergisi, harçlar, cezalar, vergi dışı minik minik gelirler hepsini topladığımızda devlet bizden 5 trilyon 972 milyar lira dolaylı vergi alacak. Yuvarlak hesap 6 trilyon lira… Devletin 2024 yılı için toplamayı hedeflediği toplam 8 trilyon 437 milyar liranın yüzde 71’i…

VERGİ ADİL OLSAYDI

Eğer adalet terazisi işleseydi, Türkiye’de vergi kaybı ve vergi kaçağı olmasaydı, 6 trilyon liralık dolaylı vergi, toplam vergi gelirlerinin yüzde 70’i değil, yüzde 30’u olurdu. 6 trilyon lira yüzde 30 olursa, demek ki yüzde 70 yani, doğrudan vergilerin tutarı da 14 trilyon lira olacaktı.  2.5 trilyon liralık doğrudan verginin 11.5 trilyon lirası kayıp ve kaçak. Üstelik bu tutarı kayıt dışı ekonomiye hiç bulaşmadan buluyoruz. Maliyenin kaydında olan, ödenen ÖTV’den, KDV’den, gümrük vergilerinden, harçlardan bu tutara ulaşıyoruz.  

Memurlarda vergi kaybı yok. İşçilerde kayıt dışı ve düşük ücret seviyesi nedeniyle bir kayıp olabilir. Ama 11.5 trilyon liralık kayıp ve kaçağı, sayıları 1 milyon 400 bini bulan kurumlar vergisi mükellefleri ile sayıları 2.5 milyonu bulan, kuyumcular, müteahhitler, avukatlar, mali müşavirler, lokantacılar, diş hekimleri, özel sektör doktorları, irili ufaklı aklınıza gelen tüm serbest meslek erbabı ödemiyor. Devlet de almıyor zaten…

Serbest meslek erbabı ve şirketlerden bu kadar vergi almayı başarırsak, işte o zaman vergi reformundan ve sosyal devletten söz edebiliriz. İşte o zaman garsonlara, kuryelere gidip “Herkes vergi ödüyor, siz de vergi ödeyin” diyebiliriz. Ama vergi ödeyin dediğimiz tüm kesimlere, kaliteli ve ücretsiz sağlık hizmeti, herkese ücretsiz üst seviyede çağdaş eğitim, emeklilere hak ettikleri standartta sosyal güvenlik, işsizlere ve muhtaçlara insanca yaşayacakları sosyal yardım, kaliteli yargı, güçlü savunma hizmeti vermek kaydıyla. Vergiyi sadece adaletli toplamak yetmiyor. Harcarken de sosyal devlet ilkelerini uygulamak şart.

BU KADAR VERGİ ÖZEL SEKTÖRÜ BATIRIR MI?

Bu durumda Türkiye’de toplanması gereken vergi, 2024 yılı için 8 trilyon 434 milyar lira değil, 6 trilyonu dolaylı 14 trilyonu doğrudan vergi olmak üzere 20 trilyon lira…

Çok mu abarttık? Özel sektör batar mı, fabrikalar kapanır mı? Nasıl dolaylı vergi dolaysız vergi oranlarında yüzde 30/70 dengesinde uluslararası ölçülere baktık.  Burada da toplanan vergilerin milli gelir (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla GSYH) payına bakalım.

Türkiye’nin cari fiyatlarla 2024 milli gelir tahmini (GSYH)  41 trilyon 453 milyar lira. Hedeflenen vergi gelirlerinin milli gelir içindeki payı yüzde 20. Yüzde 20 vergi geliri ile Türkiye’de sarayın masraflarını kıssak bile sosyal devlet olamayız. ABD’de bu oran yüzde 40. Batı Avrupa ülkelerinde yüzde 45-50 arasında. Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 55’e kadar çıkıyor. Bu ülkelerde özel hastane ve özel okul gibi saçma uygulamalar yok. Yandaş zengin etmeler olsa bile çok düşük. Toplanan vergiler halk için harcanıyor.

Eğer bizde de 2024 verilerine göre 20 trilyon vergi toplansa, vergilerin milli gelire oranı yüzde 48 olur. Yüzde 48’den vazgeçtim. Yüzde 40 olsa pek ala güçlü bir sosyal devlet kurmak mümkün olabilir. Ama bunun birinci şartı,yine saray rejimi ve tek adam rejiminden kurtulmaktır.

Zaten dolaylı vergiler yerine doğrudan vergileri her kesime yayarsak, garsona ve kuryeye kadar ulaştırırsak, devlet-yurttaş ilişkisi de seçmen-vergi veren vatandaş ilişkisi de sağlıklı oluşur.

Verilene razı olan değil, verdiği verginin hesabını soran, hak talep eden seçmen sadece vergi adaletinin değil demokrasinin de sigortasıdır.

(Not: Kayıt dışı ekonomi ve servet vergisi;  vergi adaleti, kayıp ve kaçağı konusunda önemli başlıklardır. Bunlar da ayrı bir yazı konusudur.)