Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3825
Dolar
Arrow
36,0438
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8984
Altın
Arrow
3357,0000
BIST
Arrow
9.779

Yapışkan enflasyon var ve hedeflenen seviyeye düşmeyecek

Cuma günü Merkez Bankası Başkanı, yardımcıları ile birlikte enflasyon raporu açıklaması yaptı ve 2025 yılı sonu için hedefledikleri yüzde 21’lik enflasyonu yüzde 24’e yükseltti. Elbette bahaneleri var.  Kiralar, hizmet enflasyonundaki katılık, işlenmemiş gıda ürünlerinde artışlar, Yönetilen ve Yönlendiren Fiyatlar… (Yönetilen ve Yönlendiren Fiyatlar sözünün Türkçe meali… Devletin yaptığı zamlar, iktidarın gelecek enflasyon beklentisi yerine uyguladığı yüzde 44’lük Yeniden Değerleme Oranı) 

Merkez Bankası Başkan Yardımcılarından Cevdet Akçay’ın Türkiye’de yapışkan enflasyon olduğunu savunan iktisatçılara sert ve sinirli tonda verdiği yanıt toplantıya damga vurdu.  Akçay’ın, yüzde 30 civarında bir enflasyon yapışkanlığı olduğu yolundaki görüşler üzerine sorulan bir soruya yanıtı şuydu: “Yapışkan enflasyonu nereden biliyorlar, neye göre enflasyonun yüzde 30 seviyesine takılıp kalacağını söylüyorlar. Bunların hepsi hurafe.” 

2022 yılı başından beri Türkiye’deki enflasyonun yapışkan hale geldiğini yazan ve televizyonlarda anlatan çok sayıdaki iktisatçıdan biri olarak “Nereden bildiğimi ve neye dayanarak bunu söylediğimi” açıklayayım. 

YAPIŞKAN ENFLASYONU NEREDEN Mİ BİLİYORUZ?

İktisatçının görevi, ülkede ve dünyada olan bitenlere bakarak öngörüde bulunmaktır. Alt yolları olmakla birlikte öngörü iki temele göre yapılır. Bir; matematik modelleme kurarsınız. İki; öngörüde bulunduğunuz konuda etkili aktörlerin ve faktörlerin siyasi - ekonomik tercihlerine, davranış biçimlerine ve beklentilerine bakarsınız.

Öncelikle şunu hatırlatmalıyım. Enflasyonla mücadele sadece para politikası ile olmaz. Maliye politikaları ile de desteklenmelidir. Bu görüşü zaten Merkez Bankası da söylüyor. Ama Maliye Politikalarının ne olması gerektiğini anlatmıyor. Aksine hükümetin maliye politikalarının enflasyonu düşürmeye yardımcı olmaktan ziyade, daha da azdırma potansiyelinden hiç söz etmiyor. Zaten bundan söz edip Cumhurbaşkanını eleştirmelerini bekleyemem. Ama azarlar tonda “Nereden biliyorsunuz” sorusu gelince, “o zaman maliye politikasında neler yapılması gerektiğini niye açık açık anlatmıyorsunuz” sorusunun sorma hakkımız doğuyor.  

İktidarın bütçe politikası ortada… Harcamalarda tasarrufu umursamadıkları ortada…Şatafat harcamaları ortada… Bütçe açıkları ortada. Bütçe harcama kalemleri ortada…

Bütçedeki kara delik olan Hazine Garantili otoyol, köprü havaalanları, şehir hastanelerine yapılacak harcamalara bakıyorum.

Bütçede yandaş zengin etmeye yarayan, hiçbir etkinliği olmayan sözde yatırım teşvikleri diye gösterilen 2.2 trilyon liralık verginin peşin peşin silinmesine bakıyorum. ( Vergi harcama tutarı bu yıl 3 trilyon. 800 milyarı asgari ücret, geri kalanı alınmasından vazgeçilen vergiler.)

Siz enflasyon raporunda bütçe açığının milli gelire oranının düşeceğini söyleyerek umutlanıyorsunuz. Biz de yıllardır bu öngörülerin tutmadığını ve tutmayacağını söylüyoruz. Mesele sadece bütçe açığının milli gelire oranı değil. Bütçe açığının yanı sıra bütçedeki faiz ödemeleri ve kamu kesimi borç yapısına bakıyorum. 2025’te bütçede 2 trilyon lira açık ve bir o kadar da faiz ödemesi olacak. Ayrıca kısa vadede faiz ödemelerinin düşeceği yok. Aksine daha da artacak. Mesela kamu kesimi iç borç stokuna bakıyorum. 27 Ocak 2025’te arkadaşımız Alaattin Aktaş,  Ekonomim Gazetesinde yazdı.  Aktaş’ın, Hazine ve Maliye Bakanlığı sitesindeki verilerden yararlanarak hazırladığı yazısından birkaç veri aktarıyorum. 

SON 4 YILDA 135 MİLYAR DOLAR FAZLADAN FAİZ YÜKÜ YAPIŞTI 

5 trilyon TL ana para borca karşılık,  6.6 trilyon faiz borcu birikmiş. Toplam 11.6 trilyon liralık borcun yüzde 57’si faiz… 100 liralık anapara borcuna karşılık 136 liralık faiz yükü birikmiş. Bu yılsonunda bütçe açıkları ile birlikte bu denge daha da bozulacak.  Sadece son dört yılda bu milletin üstüne binen ek faiz yükü 4.8 trilyon lira. Dolara çevirirsek 135 milyar dolar. Sizce son dört yılda milletin sırtına, bütçeye bindirilen önümüzdeki dönem ödenecek 135 milyar dolarlık fazladan faiz yükü bile başlı başına yapışkan enflasyon nedeni değil mi? 

Enflasyonu azdırırken de, enflasyonla mücadele ederken de uygulanan politikalarla, dar gelirlinin alım gücünü daralttınız. Onların talebini düşürerek enflasyonu düşüreceğinizi iddia ettiniz ama zaten enflasyona neden olmayan bu kesimden aldıklarınızı, alım gücü yüksek olan ve bir türlü talebi dizginlenemeyen bir avuç kesime aktardınız. Bu kesimin talep artışında herhangi bir düşüş gözlemlenmiyor. Bakın ithalat düşüyor diyorsunuz. Doğru ama yüksek gelir grubunun tüketim malları ithalatı düşmüyor aksine artıyor. İşte size TÜİK verisi… 2024 yılında ithalat yüzde 5 düştü, tüketim malları ithalatı yüzde 14.3 arttı.  Kuzum, siz hangi kesimlerin talebi ile mücadele ediyorsunuz?

Asgari ücret ve emekli aylıklarındaki artışlar enflasyonu azdırır dediniz. İnsanların boğazını sıkan politikalar uygulanması için baskı uyguladınız, dar gelirlilerin gıdaya, sağlığa ulaşımını engellediniz. Üst gelir grubuna servet transfer edip onların hem faiz gelirlerini hem tüketim harcamalarını daha da artırdınız. 

UFUKTA ÜRETİM ARTIŞI DA GÖRÜLMÜYOR

Enflasyonun yapışkan hale geldiğini söylerken bir de şuna bakıyoruz. Para ve maliye politikalarının yanına başta tarım olmak üzere üretim politikaları da eklemek gerek. Ekonomide ve üretimde planlama yok. Reel sektörde ve tarımda üretimi artırmaya yönelik teşvik ve politikalar yok. Reel sektörde sadece yandaş kayırmaya yönelik, yandaş zengin etmeye yönelik teşvikler var. Bunları dikkate almadan yapılan enflasyon beklentileri geçersizdir diye defalarca yazdık, televizyonlarda anlattık.

Son TÜİK verisi… Türkiye'de nüfusun yüzde 93,4’ü il ve ilçe merkezlerinde ikamet ederken, belde ve köylerde yaşayanların oranı yüzde 6,6'ya geriledi. Bu gerilemenin yanı sıra tarımda çalışanların yaş ortalaması 58’e yükseldi. Tarımla uğraşacak nüfus eriyor. İktidarın tarım politikası, planlı tarım üretimi ve çitçinin desteklenmesi değil.  Eş dost aracılığı ile tarım ürünleri ithal edip onları zenginleştirmek. Buna bakınca da gıda ürünleri enflasyonu yapışkan hale geldi diyoruz.  Belki haberiniz vardır. Dünyada tarım ürünleri fiyatları düşüyor. Dikkatinizi çekerim tarım ürünleri enflasyonu düşüyor demedim, fiyatlar mutlak olarak düşüyor.  İnsanlardan ve Türkiye’den o kadar kopuk yaşıyorsunuz ki,  Türkiye’nin bir çöl ülkesi olmadığını da hatırlatmak ihtiyacını duydum. 

Yapışkan enflasyona ve enflasyon hedefini tutturamayacağınıza yönelik kanaatlerimin arasında bir de şu var.  Merkez Bankası ve Mehmet Şimşek, uzun süredir asgari ücret emekli aylıkları ve maaş artışları ile ilgili olarak geçmiş enflasyon değil, gelecek enflasyona bakılmalı dediniz. Asgari ücret ve emekli aylıkları artışını dizginlediniz. Asgari ücreti yüzde 30 artırırken, Cumhurbaşkanı Yeniden Değerleme Oranını, geçmiş enflasyona göre yüzde 44 uyguladı. Oysa yarı yarıya düşürüp yüzde 22 uygulayabilirdi. 

HİÇ BİR HEDEF TUTMAMIŞ…

Enflasyonla mücadelede bir güven sorunu var. Halkın enflasyon beklentilerini kırmak meselesi var. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, enflasyon beklentilerini kırmanın önemine sık sık vurgu yapıyor. Ama maalesef bu beklentileri kıramıyorsunuz. Çünkü bugüne kadar Merkez Bankası’nın enflasyon öngörüleri hiç tutmamış ki. Tutmak bir yana, yakınından bile geçmemiş.

2022 enflasyon hedefine yüzde 11.8’le başlamış, yüzde 63.3’le bitirmiş.

2023 enflasyon hedefine yüzde 22.3’le başlamış, yüzde 64.8’le bitirmiş.

2024 enflasyon hedefine yüzde 33 ile başlamış yüzde 44.4’le bitirmiş.

2025 enflasyon hedefine yüzde 17.5 ile başlamış, yüzde 21 ile hedefi değiştirmiş, daha birinci ayda hedefi yüzde 24’e çıkarmış.

Merkez Bankasının açıklamalarından hemen sonra sıcağı sıcağına 12 Punto’da Cuma günü değerlendirmiştik. İktidarın maliye ve ekonomi politikalarına bakarsak, yılsonu beklenen enflasyon Merkez Bankasının hedeflediği yüzde 24’e, üst sınır olarak belirlediği yüzde 29’a düşmeyecek.  Şimdi işçilerin yüzde 30 ücret artışlarını, emekli aylıklarındaki komik artışları tekrar tartışma zamanı…

Tabi bir de şunu eklemeliyim. Bütün bu tartıştığımız TÜİK’in inandırıcı olmayan enflasyon verileri.  Mesela 2023’te TÜİK yüzde 64 derken ENAG yüzde 127 bulmuş. 2024’te TÜİK Yüzde 44 derken ENAG yüzde 83 hesaplamış. Bu yılsonunda TÜİK’in ne açıklayacağını bilemem ama şu anda yılsonu için ENAG öngörüm yüzde 60 civarındadır. 

Enflasyonun düşmemesine gerekçe olarak, önceleri asgari ücreti ve emeklileri gösteriyorlardı. Sonra  kira ve işlenmemiş gıda ürünlerini bahane etmeye başlamışlardı. Şimdi bahanelere, sağlık fiyatlarını eklediler.  

Benim bir iddiam daha var. Diyelim ki enflasyon bu sene yüzde 24, bir sonraki sene de Merkez Bankasının hedeflediği yüzde 12 oldu… Ben daha da ileri gideyim, diyelim ki enflasyon sıfır oldu… Gelir dağılımını öylesine bozdular ve fiyatlar genel seviyesini öyle bir yere getirdiler ki, Türkiye’deki açlık sorunu, barınma sorunu, sağlık sorunu çözülmek bir yana hafiflemeyecek bile… Gıda ve sağlıkta fiyat seviyesi, teknik bir ekonomik sorun olmaktan çıktı “Milletin bekası” haline geldi.  Bunun detaylarını da önümüzdeki hafta yazarım.