Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8931
Dolar
Arrow
40,0731
İngiliz Sterlini
Arrow
54,5306
Altın
Arrow
4282,0000
BIST
Arrow
10.358

Yavaş Savaş: Bir ulus 20 yılda nasıl ele geçirilir?

Yukarıdaki başlığı, Van Hoeserlande Patrick adlı yazarın NATO’nun ThinkBox serisindeki makalesinden aldım. Van Hoeserlande Patrick, Belçikalı bir askerî mühendis ve kavram geliştirme uzmanı. NATO bünyesinde özellikle HQ SACT (Supreme Allied Commander Transformation) konsept geliştirme alanında çalıştı. (1) Yazının sonunda makalenin tam metnine ulaşacağınız linki vereceğim. İngilizcesini Yapay Zeka ile Türkçeye çevirebilirsiniz.

NATO’nun konsept geliştirme subayı, yazıya bir soru ile başlıyor. “İhtiyacınız olan toprakları nasıl ele geçirirsiniz? Bir ülkeyi tespit edilemeyecek kadar yavaş bir hızda fethedebilir miyiz? Tüm araçların kullanılabildiği, demografik, politik, finansal, teknolojik, ekonomik, güvenlik ve elbette askeri yönleri olan tam anlamıyla bir savaş? Ancak çok yavaş bir savaş. Blitzkrieg’in (yıldırım savaşı) tam tersi. Öyle yavaş ki, savaşan taraf bile savaşta olduklarını inkâr edebilsin. Her şey, savaşın sisiyle örtülü. Ama emin olun, sonuçları hızlı versiyonu kadar acımasız olabilir: Düşmanın yok edilmesi.”

Büyük Orta Doğu Projesinde Türkiye’nin başına çorap örülüyor. Daha önce de defalarca yazıldı. Sıra Türkiye’ye geldi deniyor ya… Türkiye bir NATO üyesi. O nedenle Türkiye’nin sınırları, ulus devlet ve laik devlet yapısı, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de olduğu gibi hızlı savaşlarla ve işgallerle değiştirilmeyecek. Kurbağanın soğuk suda kaynatılması gibi uzun bir süreç işletildi. Bu sürece ilişkin çok sayıda makale ve kitaplar yazıldı. Bir NATO Konsept ve Kavram Geliştirme uzmanının, bu sürecin teorik alt yapısını yazması bana ilginç geldi. Önce yazıdan bazı alıntılar yapalım. Sonra yaşadıklarımıza bir bakalım.

YARATICILIK İLETİŞİM VE SABIR

“Özellikle stratejik düzeyde, düşmanın ve müttefiklerinin (ve genel olarak dünyanın) düşünce kalıplarının dışında yeni yaklaşımlar geliştirmek gerekir. Düşük hızda dolaylı bir yaklaşım, azimli ve yaratıcı bir beyin gerektirir. Her eylem dikkatlice planlanmalı, çünkü her şey inkâr edilebilir kalmalıdır.

İyi iletişim, yapılanları gizleyecek savaş sisini kalınlaştırmak için kritiktir. Düşmanı sizin yaptıklarınızı yapmakla suçlayabilecek konumda olursunuz. Yavaş ama kesin bir fetih, bugünkü hızlı bir fetihten iyidir. Hedefe ulaşmak için acele etmeyin. Bazı geri adımlar olsa bile… Hız değil, sabır esastır!

SIZMA

Yavaş Savaş’ın amacı, bu denizde balık gibi yüzmek değil, tatlı suyla dolu bir göle yavaş yavaş tuzlu su damlatmaktır. Sızma, gücün tüm düzeylerine yapılmalıdır. Bu, karşı tarafa mali, entelektüel, sosyal yardımlar yapılarak ve bu yardımların sahadaki insanlarla birlikte verilmesiyle sağlanabilir. Ama bu amaç sadece “iyi ve hoş” kişilerle gerçekleştirilmez; teröristler ve adi suçlular da işe yarayabilir.

ETNİK GRUPLAR

Son aşamada amaç, küçük etnik grupları birbirine bağlayarak büyük yoğunluklar oluşturmaktır. Bu sırada farklılıklar derinleştirilir.

Bu yoğunlaşmış gruplar kendilerini izole ve ayrımcılığa uğramış hisseder ve siyasi haklar talep etmeye başlar. Eğer iyi hazırlanılmışsa, bu taleplerin çoğu kabul edilir. Bu da hareketi güçlendirir. Kabul edilmezlerse, bu durum ayrımcılığın kanıtı olarak sunulur. Yeterince güçlenildiğinde, bağımsızlık talebi gündeme gelir. Bu çağrı, dışarıdan bu grupları “korumaya hazır” saldırgan ülke tarafından desteklenir ve ilhak (toprak katılımı) için kapı açılmış olur, yani nihai hedef.

TÜM GÜÇLERİN KULLANIMI

Geleneksel savaştan daha fazla şekilde, Yavaş Savaş tüm güçlerin kullanılmasını gerektirir.

Bir ulusun güçleri bazen şu kısaltmayla özetlenir: MID-LIFE

Military (Askerî)

Informational (Bilgi)

Diplomatic (Diplomatik)

Law enforcement (Hukuk)

Intelligence (İstihbarat)

Financial (Finansal)

Economic (Ekonomik – tarım, enerji gibi)

Ben bu listeye şu başlıkları da eklemek istiyorum:

Politika, Nüfus, Eğitim, Teknoloji, Çevre, İdeoloji..

Blok oy kullanımıyla belirli kişileri siyasi makamlara taşıyarak, potansiyel yandaşlara yönelik yasalar çıkarılmasını sağlayabilirsiniz. Daha radikal gruplar, açıkça muhalefet eden bireyleri tehdit edebilir, baskı altına alabilir, hatta sindirebilir. Yerel liderler üzerinden bir sözcük savaşı başlatabilirsiniz.

Ünlüler, sempati toplamak ve güven kazanmak için mükemmel araçlardır. Bu kişiler kamuoyuyla diyalog kurmalı, üniversitelerde, kütüphanelerde, radyo ve TV’de tartışmalara katılmalıdır. Bu sadece başlangıçtır. Ardından, basın, TV, radyo ve internetin kontrolünü yavaşça, medya şirketlerini satın alarak ele geçirmeye başlamalısınız. Bilgi ve eğlence sektöründe yeni işletmeler kurarak, tehdit oluşturmadan, zamanla büyümelerini sağlamalısınız. Bir gün medya size şunlar için lazım olacak:

• Saldırıları inkâr etmek

• Olayları yanlış anlaşılma olarak açıklamak

• Halkınıza zulmedildiğini göstermek

• Taraftar toplamak

SUÇ VE İSTİHBARAT

Suç oranını artırmak için suçlularınızı hedef ülkelere “ihraç edin” ve onlara güvenli liman sağlayın. Güvenlik hissini zayıflatmak için istihbarat sistemini yanlış bilgilerle sabote edin.

Köprüler, tüneller, su kaynakları, havaalanları, alışveriş merkezlerine yönelik sözde saldırı raporlarıyla sistemi boğun. Kendi halkınızı sürekli ihbar etmeye teşvik edin, ama ihbar edecekleri verileri de siz sağlayın.

FİNANS EKONOMİ TARIM SAĞLIK

Yerel iş dünyasına sızmak için yerel şirketlere mali destek sağlayın.

Böylece yerel ekonomide bağımlılık oluşturur, şirketlerin kararları üzerinde sıkı bir denetim kurabilirsiniz.

Ülkenizin “iyi şeylerini” ihraç edin. Restoranlar açılmasını teşvik edin.

Tıp uzmanları, mühendisler ve diğer profesyonelleri gönderin ki ekonomi içinde kilit pozisyonlar elde edebilsinler. Elde edilen bu ekonomik güç, siyasi ve toplumsal kararları etkilemek için kullanılabilir.

Daha aktif biçimde, çevre şu şekilde de kullanılabilir:

Farklı mutfak alışkanlıklarına özgü gıda zincirlerini zehirlemek

• Belirli grupları hedef alan hastalıklar yaymak

TEKNOLOJİ

Teknolojik destek sağlayarak yardımcı olun; bu destek uzmanlarla birlikte gelsin.

Ancak o teknolojinin kontrolü sizde kalsın. Bunun güzel bir örneği: Siber teknoloji.

Bilgisayarlar ve yazılımlar her yerde bulunur. İçlerine uyuyan yazılım (sleeper software) yerleştirilebilir; bunlar bir komutla aktive edilebilir.

KÜLTÜR VE EĞİTİM

Başlangıçta ideolojik ve dini farklılıklar yumuşatılır. Ancak daha sonra bu kültürel ayrım çizgileri kullanılarak gettolaşma teşvik edilir. Bu yoğunlaşmalar, 3. aşama için gerekli olan “biz ve onlar” duygusunu güçlendirir.

Gençlik, bir ulusun geleceğidir. Bu nedenle eğitim sistemine sızmak esastır.

Amerika’daki üniversitelere büyük meblağlarda bağışlar yaparak, kendi kültürünüzü tanıtacak merkezler kurmalarını sağlayın. Böylece, yükseköğretimde sizin etkileriniz artar.

NÜFUS

Çoğu savaş gibi, Yavaş Savaş da insanlar üzerinedir. Burada amaç, mevcut nüfusu ikna etmek değil, onları yavaşça ama istikrarlı şekilde değiştirmektir.

Şu demografik faktörleri kendi avantajınıza kullanın:

• Mega şehirlerin yükselişi

• Yerel nüfusun yaşlanması

• Göç ve mülteciler üzerinden teşvik edilmiş nüfus hareketleri

Yüksek doğum oranı, Karışık evlilikler, Aile birleşimi gibi yollarla etnik gurubunuzu büyütün.

SON SÖZLER

Yavaş Savaş yürütebilmek için çok çeşitli güç kaynaklarına erişim gerekir.

Bu güçlerin çeşitli ve esnek kullanımı, savaşın gürültü eşiğinin altında kalmasını ve bir ülkenin inkâr edilebilir biçimde fethedilmesini mümkün kılar.

Böyle bir savaş ve hedefleri ancak paranoyaya yaklaşan bir eğilim analizi ile fark edilebilir.

Komplo teorilerine olan inançsızlık ve kurumlarda (askeri, istihbarat, bürokrasi) personel devri, bu savaşın fark edilme ihtimalini daha da düşürür.”

KARŞI DEVRİM YA DA YAVAŞ SAVAŞ İLE İŞGAL

Yedi sayfalık yazının geniş özeti böyle. Yazar son sözler bölümünde özellikle bu planın farkına varanları komplo teorisi üreten paranoyaklar olarak da tanımlamayı ihmal etmemiş. Ve tabi bunu fark edecek olan asker, istihbarat ve bürokraside vatanseverlerin kumpaslarla tasfiyesini de nazik bir dille “Personel Devri” olarak ifade etmiş.

Türkiye’de biz “Karşı Devrim” diyoruz. NATO subayı “Yavaş Savaş ile Bir Ulusun Ele Geçirilmesi” diye tanımlıyor. Bu süreç, 1948 Marshall Planına katılma, 1950’de NATO’ya giriş ile başladı.

1980 Askeri darbesi ile Atatürk milliyetçiliği ve Atatürk düşüncesi devletin resmi ideolojisi olmaktan çıkarıldı Türk İslam Sentezi geliştirildi ve yine aynı dönemde sanayileşmesini tamamlayamamış Türk ekonomisi, neoliberal dünyaya entegre edildi.

2000 Krizleri ile birlikte Kemal Derviş Programı ve 2003 AKP iktidarı ile ekonominin yapısı tamamen dışarıya bağımlı hale getirildi. Ve Yine AKP iktidarı ile birlikte toplumda yukarıda belirtilen plan dahilinde ayrışmalar, kutuplaşmalar yaşandı. Sanırım son aşamaya doğru hızla geliyoruz.

EMPERYALİZM HEDEFİNDEN VAZGEÇMEZ

Emperyalizm, hedefinden hiçbir zaman vazgeçmez. Hedef, enerji sahaları ve ticaret yolları bakımından önem taşıyan, Orta Doğu’nun, Doğu Akdeniz’in, Boğazlar ve Karadeniz’in, Kızıldeniz’in kontrol edilmesidir. Kontrol uzun soluklu zor bir süreçtir. Askeri işgal kısa ve kolay bir yoldur ama işgal ettiğiniz topraklarda tutunamazsınız. ABD-Vietnam, Rusya-Afganistan, ABD-Afganistan bunun en somut örnekleridir. Halkı da ikna edemezsiniz. Halkı dönüştürmek gereklidir.

Emperyalizm, asla hedeflerinden vazgeçmez dedik. Şunu da vurgulayalım. Emperyalizmin esas mağlubiyeti, Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki İstiklal Savaşı değildir. Savaşta zaferler ve yenilgiler vardır. Ama emperyalizmin, içine sindiremediği şey, sömürge bir ülke olan Osmanlı’dan, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti çıkmasıdır. Ve daha da önemlisi, emperyalist ülkelerin desteğine gerek duymadan kendi kaynakları ile kalkınma hareketi başlatmasıdır. Türkiye Cumhuriyetinin siyasal ve ekonomik bağımsızlığı ve kalkınma hareketi, Orta Doğu’daki diğer İslam devletleri için örnek olabilir. O nedenle Türkiye Cumhuriyetinin siyasal ve ekonomik bağımsızlığı çökertilmeli, ulus devlet yapısı ve laik devlet yapısı ortadan kaldırılmalıdır.

TÜRKİYE’DE SON 23 YILDA NELER OLDU?

Şimdi de, Türkiye’de son 20 yılda olan biteni özetleyelim.

Devletin kurumlarında eğitimden sağlığa, hukuktan asayişe aklınıza gelen her alanda çoklu kurumsal çöküş ve çürüme yaşıyoruz.

Hukuk sistemi ve yargı bağımsızlığı çöktü. Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi kumpas davalarla ordunun yetişmiş subay kadrosu tasfiye edildi. Polis ve jandarma parti devleti teşkilatı gibi davranmaya başladı. Devlet, tarikatların ortak olduğu bir parti devletine dönüştü.

Toplumsal yapıda bizi birbirimize bağlayan değerler 23 yıllık süreç içinde önceleri ağır bir tempoyla, sonrasında da artan hızla bozuldu. İktidarın bayram kutlamaları dahil, her fırsatta toplumu geren, tansiyon artıran konuşmalarını düşünün.

Sermayenin reklam desteğini alan TV kanallarının ahlaksızlığı, entrikayı, şiddeti normalleştiren dizilerini ve bu diziler aracılığı ile bilinçaltı toplumsal ahlak çökertme operasyonunu da bir kenara koyun. Medya yoluyla yapılan inkar ve algı operasyonlarını hatırlayın. Cehalet, soygun, hırsızlık maharet oldu.

Başta tarım olmak üzere, üretimden kopmuş, rekabet gücünü kaybetmiş, dış borca dayanan, her geçen gün sıcak paraya daha fazla faiz vererek ayakta kalmaya çalışan ve daha da batağa saplanan bir ekonomik yapıyı hesaba katın. Tarımda genç nüfus kalmadı. Tarımda işgücü yaş ortalaması 58 oldu.

Türkiye, uyuşturucu baronlarının ve suç çetelerinin merkezi haline geldi. Suç örgütlerinde, Avrupa’da birinci dünyada 9’uncu ülkeyiz. Bunların üstüne Suriyelisi, Afgan’ı, Afrikalısı, sayılarını tam olarak bilmediğimiz ama en az 10 milyon civarında olduğu söylenen sığınmacıları ekleyin. Türkiye’yi yöneten iktidarın, Suriyeli sığınmacılara kapı açarak, esasında Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt Otonom Bölgesi ya da Kürt Devleti kurulması için arazi tahsis ettiğini de unutmayın. Yıllardır başımıza bela olan, en az 50 bin cana mal olan ekonomik büyüklük olarak en az 500 milyar dolarlık faturası ( maliyet + fırsat maliyetleri) olan ayrılıkçı PKK terörünü de bir kenara koyun.

Türkiye, ekonomi ve dış politikadaki bağımlılığı ile jeopolitiğini de yönetemez hale geldi. Görünüşte bağımsız gibiyiz, ama ülkeyi ilgilendiren en önemli kararlar dışarıda alınıyor, Türkiye’ye dikte ettiriliyor.

ABD Büyükelçisi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Hasta Adam Osmanlı’yı paylaştıran Sykes Picot Anlaşmasından, Sevr’den bahsediyor ve Kürtlere haksızlık yapıldığını söylüyor. Büyükelçi hızını alamıyor. Osmanlının milletlere dayalı yönetim biçimini övüyor. Türkiye’nin üniter devlet yapısı ve laik yapısını hedef alıyor.

Terör büyük bir insanlık suçudur. Ancak Yavaş Savaş taktiklerinden de görüyor ve öğreniyoruz ki, olan biten gerçeklerle propaganda yoluyla oluşturulan algılar farklı şeyler. Soru şudur:

Terörsüz Türkiye diye isimlendirilen süreç, gerçekten bir barış ve demokrasi süreci midir, yoksa Yavaş Savaş’ta gelinen yeni bir aşama mıdır?

YAZININ ORİJİNALİ İÇİN

Van Hoeserlande Patrick’ın “How to Conquer a Nation in 20 Years?” adlı makalesi, NATO’nun HQ SACT (Supreme Allied Commander Transformation) ThinkBox serisinin bir parçası olarak yayınlandı. Think Box serisinin linki şöyle: . https://www.webdiver.be/english_thinkbox.html?utm_source=chatgpt.com

“Article 16” olarak yayınlanan yazının linki de şu:

https://www.webdiver.be/Non_diving/ThinkBox/Article-16-How-to-conquer-a-nation-in-20-years.pdf