Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,4265
Dolar
Arrow
33,9867
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3777
Altın
Arrow
2744,0000
BIST
Arrow
9.511

Yolsuzluklar ve adalet üzerine

Türkiye’de yağmalanma boyutuna varan yolsuzluk iddiaları boşuna ortaya atılmıyor. Toplumun büyük bir kesiminde derin bir yoksulluk gözlenirken, siyasal iktidar mensupları ile yakınlarında ve destekçisi iş insanlarında abartılı derecede devasa bir servet ve tüketim artışı ayyuka çıktı. 

Akla gelebilecek her alanda, menfaat ve yolsuzluk söylentileri aldı başını gidiyor. Bütçe harcamaları, ihaleler, özelleştirmeler, hazine garantileri, belediyelerdeki imar değişiklikleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın imar uygulamaları, yatırım teşvikleri, vergi ve gümrük istisnaları, maden ruhsatları, turizm tahsisleri, ithalat izinleri, faiz kararları, SPK, BDDK, EPDK gibi sözde bağımsız kurulların kararları, kaçırılan vergiler, gece yarası resmi gazetede yapılan özel mevzuat değişiklikleri, mafya tipi yarı resmi örgütlenmeler,  suç örgütlerine emniyette yol verilmesi, yargıda kol kanat gerilmesi gibi benzer yollarla hem devletin, hem de toplumun varlıkları yağmalandı.

Bu yolsuzlukların boyutu nedir? 300 milyar dolardan başlayıp 800 milyar dolara kadar varan değerlerden söz ediliyor. 27 Temmuz 2024 Cumartesi günü saat 10.00-12.00 arasında Tele1’de Namık Koçak, Hafta Sonu Forum programında 2011-2023 yılları arasında CHP milletvekilliği yapmış, maliye ve özellikle de denetim konularında uzmanlaşmış iktisatçı Aykut Erdoğdu’yu ağırladı. Bu söyleşiyi Youtube’de bulup izlemenizi öneririm.

Yukarıda vurguladım. Aykut Erdoğdu, maliyeci ve özellikle de denetim konusunda uzman. 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri öncesinde bir grup arkadaşı ile çalışma yapıyor ve 2003-2023 yılı arasındaki 20 yıllık dönemde yolsuzluğa konu olan miktarın 418 milyar dolar olduğunu buluyor. Seçimlerde mutlaka bu paranın hesabının sorulması için güçlü bir söyleme ağırlık verilmesini öneriyor.

 Erdoğdu’nun aktardığına göre, bu yolsuzluk iddialarına sadece AKP’liler karşı çıkmakla kalmamış,  CHP içinden de muhalefet edenler olmuş. Partili olduğunu sandığım iki önemli iktisat hocası bir TV programında bu miktarı abartılı bulduklarını açıklayıp itiraz etmişler. Parti içinde etkili bazı kişiler de, yolsuzluk söylemleri ile seçim propagandası yapmanın oy kaybettireceği gerekçesi ile “Yolsuzluk ve Hesap Sorma” söylemli seçim propagandasını engellemişler.  Bu arada yeri gelmişken, bir not da ben eklemeliyim. Türk Telekom özelleştirmesi, kamu garantili otoyol, köprü, havaalanı, hasta garantili şehir hastaneleri projelerinde hem aktif uygulayıcı hem de imzaları olan Altılı Masa ortakları Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu faktörü de seçimlerde yolsuzluklara yönelik propagandayı önlemiştir.

Erdoğdu’nun çalışmasını önemsiyorum. Bu çalışmanın detaylarını kamuoyu ile paylaşmasını diliyorum. Erdoğdu, parti disiplini gereği, itiraz eden iki iktisat hocası ile partide hesap sorulma fikrine karşı çıkanların isimlerini açıklamayacağını söylüyor.  Erdoğdu’nun bu tavrına saygı duyarım. Ama ben, “zamanı geldiğinde gerçeklerin gün yüzüne çıkma huyu” olduğuna inananlardanım.

HESAP SORMANIN EKONOMİK BOYUTU…

Şimdi gelelim, sorunun bir başka boyutuna. Devri sabık yaratılması, yağmalanan kamu mallarının ve yolsuzlukların hesabının sorulması, çalınan paraların son kuruşuna kadar Hazine’ye gelir kaydedilmesi sadece ekonominin konusu değildir. Aynı zamanda adaletin temeli olan toplumsal ahlaktaki çöküşün onarılması ve adil bir hukuk düzeninin oluşturulması için de gerekli ve şarttır.

Konu yolsuzluklarla mücadele olunca, Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu’nun hakkını teslim etmeliyiz. Yolsuzluklardan hesap sorulması, devri sabık yaratılması, ister kamu ister özel kişiler olsun topluma ait varlıkları haksız bir şekilde edinenlerden bu varlıkların geri alınması konusunda en sert ve tutarlı söylemde bulunan siyasi lider Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu’dur. Konu, Doğru Parti’nin Yol Haritasında da açık bir şekilde yazılı olarak kayda geçmiş ve kamuoyuna duyurulmuştur. Serdaroğlu’nun önceki açıklamalarından harmanlayıp özetlersem:

 “Devri Sabık bir intikam alma uygulaması değildir. Uluslararası denetim firmaları, Sayıştay, Türkiye’nin yetişmiş tecrübeli maliyecileri, hesap uzmanları, müfettişlerinden oluşan bir heyetin hazırlayacağı raporlar ve iddiaların, bağımsız bir yargı önüne getirilmesidir. Eğer sorumlu tutulan kişiler suçsuz bulunursa aklanırlar. Eğer iddialar bir iftira ise bu onlar için de aklanma vesilesi olur. Burada hesap verecek olan sadece siyaset kurumu ve bürokrasi değildir. Uluslararası denetim firmalarının da raporu ile bir birime yapılacak işi (köprüyü)  beş birime yapan, bu yolla kamu varlığına el koyup haksız zenginleşen, rüşvet çarklarının dişlisi haline gelmiş  iş insanı kılıklı insanlar da yargılanacaklardır. Sözü edilen meblağın 700 milyar dolardan aşağı olmadığını düşünüyoruz.

Bu miktar başta dar gelirliler olmak üzere tüm yurttaşlarımızın refahını önemli ölçüde artıracak büyüklüktedir.

Bu miktar, tarımdan sanayiye, kentleşmeden kültür sanata, ekonomide Türkiye’yi üçe katlayacak yatırımların finansmanını sağlayacak bir kaynaktır.

 Bu miktar aynı zamanda, sosyal devletin gereklerini yerine getirmek için de önemli bir kaynaktır. Her öğrenciy; beslenme, barınma dahil tüm eğitim masraflarının karşılandığı ücretsiz ve kaliteli eğitim hakkı, herkese kaliteli ve ücretsiz sağlık hizmeti, tüm emeklilere huzur ve refah içinde yaşam şartları, yardıma muhtaçların onurlu bir biçimde geçim standardı sağlamak, sosyal devlet olmanın ilk öncelikleridir.”

TOPLUMSAL AHLAK VE ADALET İÇİN ÖNEMİ

Yolsuzluklarla oluşan ve biriken bu kaynağı hukuk yoluyla tekrar topluma ve ekonomiye kazandırmak, kara delikleri kapamak, yağma hortumlarını kesmek, her yıl buna benzer kaynakları ekonomik kalkınmaya ve toplumsal refaha aktarmak gerçekten önemli…  Türkiye’nin birçok ekonomik sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır.  Ancak ekonominin yanı sıra adaletin ve hukukun, özellikle çürüyen ve çöken toplumsal vicdan ve toplumsal ahlakın yeniden tesisi için de değerli…

Adalet denilen kavram, yüz yılların, hatta bin yılların imbiğinden süzülüp gelen geleneklerle oluşan “Toplumsal Vicdan-Toplumsal Ahlak” üzerine oturur. Anayasalar, yasalar, onların uygulayıcısı savcılar, yargıçlar, asayişi sağlayacak kolluk güçleri, kısacası “Hukuk Düzeni” “Toplumsal Ahlak ve Kamu Vicdanından” ayrı düşünülemez.

Uzun süre yaşanan yüksek enflasyon, nüfuz ticareti yoluyla zenginleşme, kamu varlıklarının yağmalanması, hesap sorulmayan yolsuzluklar, başkalarının haklarını gasp etmeyi kendisine hak görme hastalığı, rüşvet, adam kayırma gibi etkenler nedeniyle, Toplumsal Ahlak ve Toplumsal Vicdanda onarılması güç çürümelere ve çöküntüye tanık oluyoruz. Bugün yargı sistemindeki tüm siyasallaşmayı ortadan kaldırsak, her kademeye hukukun ilkelerine uyan kadroları iş başına getirsek, adaleti sağlayabilir miyiz?

Toplumsal ahlak ve vicdanın yeniden yeşermesi için öncelikle, yapanın yanına kar kalmadığının ve hesap sorulduğunun gösterilmesi gerekir. Hesabı sorulmamış ve kaynağı yolsuzluk olan bir zenginlik içinde yaşayanları gören yeni nesle, dürüstlüğün erdemlerini, kurallara dayalı ve herkese saygılı bir toplum düzeninde yaşamak gerektiğini kolay kolay anlatamazsınız.

Basit bir örnekle yazıyı bağlayalım. Cumhurbaşkanları, devlet başkanları, başbakanlar, yargıçlar, savcılar, generaller, emniyet müdürleri görev ve yetkilerini anayasadan ve yasalardan alırlar. En tepedeki kişi, anayasayı çiğneyip hesap vermiyorsa, bir motosikletlinin kaldırımdan gitmesini hiçbir hukuk sistemi önleyemez. Kamusal alanda kurallara uymamak, bir başkasının haklarını gasp etmek demektir. Kurallara uymamak insanlar için ne kadar doğal hale gelir ve kolaylaşırsa, toplumsal ahlak da, toplumsal vicdan da, kamu düzeni de o derece çürümüş ve çökmüş demektir.