Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Vira Bismillah!

Demokrasilerde gazetecilere “Yaz kardeşim” denir; “Yeter ki gerçekleri yaz. Kimsenin yönlendirmesiyle ya da baskısıyla değil, kendi doğrularına bağlı kalarak yaz. Korkmadan yaz. Başına hiçbir şey gelmez. Bu ülkenin tüm kurum ve yasaları arkanda. Korkma, yaz!”

Yarı demokrasilerde ise “Dön kardeşim” denilir gazeteciye…  “İlla olumsuz örnekleri mi yazacaksın, olumluları da yaz. Karşı çıkma, itiraz etme; takdir et. Alkışla… Bak herkes böyle yapmaya başladı, sen de yap! Yani; dön kardeşim, sen de dön…”

*

Diktatörlüklere gelince… Bu sistemlerde gazeteci sadece emir kuludur. Eline tutuşturulan soruları sorar. Kendisinden istenileni yazar. Sormayana, istenileni yazmayana, azıcık direnene söylenen söz bellidir: 

“Öl kardeşim.” 

*

İlk önce onlarca, yüzlerce dava açarlar… “Yargısal taciz”le bezdirmeye çalışırlar. Avukat orduları, yazılarınızı, haberlerinizi didik didik eder her gün… Ve her gün gazetenize, televizyonunuza gideceğinize, adliyeye taşınmaya başlarsınız. Sonra seri mahkumiyetler alırsınız!

Bu cezaları da öyle verirler ki, kaleminizi bağlamaktır amaçları!

Sizi birkaç yıla mahkum edip içeri atmazlar başlangıçta… “Hükmün açıklanmasını” ertelerler!

Bir tek şartları vardır:

“Benzer yazıları bir daha yazma, benzer suçları (!) bir daha işleme…”

Sonra işten attırırlar; çoluğunuzla çocuğunuzla açlığa mahkûm ederler. 

Başka bir iş yapmayı da bilmediğiniz için tutunamazsınız. Özel hayatınızda kavgalar büyür, huzursuzluk başlar. 

Yıllar önce patronunuza söylettikleri “Dön Kardeşim” sözünü bu kez en yakınlarınız söyler: 

“Dön, açlıktan öleceğine herkes nasıl dönüyorsa sen de dön…”

*

Dönmeyi deneseniz bile beceremezsiniz ki…

Çünkü üniversitede bilim insanlarından, gazetelerde ustalardan aldığınız eğitim yüzünden “dönme organı”nız bozulmuştur.

Beceremezsiniz yalakalığı!

Bunu kendinize, sevdiklerinize, halkınıza, ülkenize, insanlığa ihanet olarak görürsünüz… 

Ölmeyi bile düşünürsünüz ama kalkışamazsınız!

Sonuçta onu da derler:

“Öl kardeşim… Madem bizim istediğimiz gibi bir gazeteci olmadın, hala ilkelerin ve gerçeklerin peşindesin, o zaman zindanlarda öl, açlıktan öl!”

*

Ben Mustafa Mutlu. Tam 43 yıllık gazeteciyim. Bilenler bilir, bu mesleğin her aşamasında çalıştım. Ödüller aldım, meslek örgütlerinde verilen işlerden kaçmadım.

Yukarıda anlattıklarım var ya… Hepsini yaşadım.

Özellikle son 23 yıldır hep susturmaya, konuşturmamaya, yazdırmamaya çalıştılar.

Çalıştığım muhalif gazeteleri yandaşlarına satın aldırıp işten attırdılar.

İki yüze yakın dava açtılar.

Birkaç bin lira maaşa talim ederken, yüzbinlerce lira tazminat istediler!

Benimle çalışmakta ısrarcı olan televizyon kanallarını Telekom’ları ve RTÜK’leri aracığıyla kapattılar, yayınlarını engellediler!

Benim ve benim gibi sadece işini yapmaya çalışan gazeteciler yüzünden yüzlerce, binlerce medya emekçisinin ekmeğiyle oynadılar.

Baktım ki yazacak gazete, konuşacak ekran kalmamış; sosyal medyayı denedim.

Dava yağmuru orada da sürdü. 

Bir dava için bir avukata en az 50 bin lira vermek zorundasın!

Nerede bizde o para?

*

İşte; o zaman mesleğimizin duayeni Sedat Simavi’nin dediğini yaptım:

Satmadığım kalemimi kırdım.

Bunu yaparak sürdürdüm kavgamı!

Bazen susmak da direnmekmiş; bunu öğrendim.

Teslim olacağıma, ilkelerime ihanet edeceğime küçülmeyi seçtim.

*

Tek değildim; biliyordum…Öyle büyük bir “gazeteci katliamı”ydı ki yaptıkları, on bine yakın kurban vardı ortada…

Kimi genel yayın müdürü, kimi yazıişleri ya da haber müdürü… İstihbarat şefleri, editörler, muhabirler, foto muhabirleri, çevirmenler, kameramanlar, spikerler…

Hesap edemedikleri tek şey varmış:

Ya bunlar bir gün birleşir de karşılarına tek vücut olarak çıkarsa…

İşte; bunu görememişler!

Ben Mustafa Mutlu. Tam 43 yıllık gazeteciyim. Bilenler bilir, satmadım kalemimi… Dik durdum. Küçüldüm. Öyle küçüldüm ki; varlığımı bile unuttular. 

Yedi yıldır yazdırmıyorlar, konuşturmuyorlar. 

Sözüm ona “muhalif kanallar”da bile yasaklılar listesindeyim; hem de en tepesinde!

Peki; onlar neden kaçıyor benden, benim gibilerden? 

Söyleyeyim; çünkü biz bağımsızlığa sevdalıyız. Kurma kolumuz yok bizim. 

İplerimiz başkalarının elinde değil yani. 

AKP’yi eleştirdiğimiz gibi CHP’nin de yanlışlarını söylüyoruz. Oysa onlar, yani sözde muhalif medya, CHP parasıyla yaşamaya çalışmak gibi bir yanlışın içinde… 

Geçenlerde ortaya çıkmadı mı; anlı şanlı bir televizyonun, bu partinin grup toplantılarını, basın açıklamalarını, mitinglerini yayınlamak için para aldığı… 

İşte; o yüzden biz o listelerdeyiz!

*

Ben Mustafa Mutlu. Tam 43 yıllık gazeteciyim. Bilenler bilir, “karınca ezmez” denilen tiplerdenim. Hani; “Ensesine vur, lokmasını al” dedikleri türden…

Bir tek…

Mesleğim sözkonusu olunca şahinleşirim.

Bir de bu ülkenin kurucusuna ve onun ilkelerine söz edenlere ağırdır tokatım!

Yalnız değilim… Onbinlerce gerçek gazeteciyiz biz.

Muhabiriz, kameramanız, editörüz, yazarız!

Ortak noktamız var:

Dik başağız! Yılmayız, dönmeyiz… Ölürüz belki ama yine de bir yerlerden fışkırır filizlerimiz…

Tıpkı; şu anda okumakta olduğunuz 12punto.com.tr’den fışkırdığımız gibi…

Namuslu, onurlu, dik duruşlu, yazacak yazısı, söyleyecek sözü olan bir grup gazeteci, sadece kendi yüreğimizin sesini dinleyerek karşınızda olmak için toplandık.

Başka hiçbir yerde okuyamayacağınız haberleri 12punto.com.tr’de okuyacak, bizi ayrı bir yere koyacaksınız!

İsimleri tek tek sıralamama gerek yok; hepimizi yıllardır verdiğimiz gazetecilik kavgasıyla ve duruşumuzla biliyorsunuz…

Hepimiz ayrı ayrı ya da birlikte ne savaşlardan çıktık; ne mapusaneler, ne sürgünler gördük. Ne açlıklar yaşadık… Yaşadık da yine ölmedik!

Tek hayalimiz vardı; bir gün tekrar yazmak, tekrar konuşmak…

12punto.com.tr bunun için kuruldu.

Her pazartesi, çarşamba ve cuma ben de buradayım…

Yıllardır bıkıp usanmadan “Nerelerdesin” diye soran dostlara duyurulur…

Vira bismillah!