Üniversite giriş sınav sonuçlarının açıklanmasıyla heyecanlı bekleyiş sona erdi. Ancak bu kez de tercih heyecanı başladı. Üniversite tanıtımına ilişkin fuar alanları tıklım tıklım. Üniversite kampüslerinde de aynı koşuşturma. Bir yanda alınan puana karşılık gelen programlar listeleniyor, diğer yanda ise adayın okumak istediği programların, bölümlerin listesi çıkarılıyor.
Gerçeklerle hayalle ne oranda örtüşüyor? Adaylar da aileler de telaş içerisinde bu sorunun yanıtını arıyorlar. Ama çok zor. Onlarca etken var gerçeklerle hayallerin çakışmasına ya da çatışmasına etki edecek olan. Alınan puanla hedeflenen programa girmek ideal olan elbet. Ama bu hiç de kolay değil. Bunun temel nedeni ise özellikle bizim toplumumuzda belli mesleklerin saygınlık alanına sabitlenmiş olması, dolayısıyla da adayların çoğunlukla o mesleklere yönelmesi.
Tıp, mühendislik, hukuk gibi alanlar bu saygınlık alanındaki yerlerini hep korudukları için aileler de küçük yaşlardan itibaren çocuklarına bu mesleklerle sınırlı hedefler koyuyor, çocuğu ona göre yetiştirmeye çalışıyor. Toplumdaki genel hedefin aynı rotada olması, yarışın da zorlu olmasına neden oluyor.
Oysa bütün meslekler, bütün iş alanları, bütün çalışma türleri değerlidir ve saygındır. Önemli olan üretmektir, katkı sunmaktır. İnsan hangi mesleki alanda, hangi işte, hangi iş ortamında çalışırsa çalışsın işini gereği gibi yaparsa, içten gelen istekle, enerjiyle, şevkle yaparsa hem iyi iş çıkarır hem de kişisel doyum sağlar. Bu, içinde yaşamakta olduğu dünyaya, yaşama katkı yapmanın, değer katmanın doyumu ve de hazzıdır. O halde mutlu olmak için ille de toplumda belli saygınlık alanına sabitlenmiş mesleklere sahip olmak gerekmiyor. Bir mesleğe sahip olmak ve onda gerekli başarıyı sağlamak çok daha önemli. Saygınlık, önem, değer hiçbir mesleğin, işin kendisinden kaynaklanmaz, mesleğin, işin yapılış biçiminden dolayıdır. Tıp okumak iyi bir hekim olacağımız anlamına gelmez. İyi bir hekim olamazsak toplumdan saygı göremeyiz. Ama işini çok iyi yapan bir oto tamircisi aynı zamanda saygın bir meslek insanı olarak tanımlanabilir, bundan dolayı da işinde doyuma ulaşır, üretimin hazzını yaşayabilir.
O halde üniversite kapılarında biriken yüzbinlerce adayın belli mesleklere, belli alan ve bölümlere odaklanmalarına gerek yok. Geniş düşünmelerinde fayda var. Her puana göre yerleşebilecekleri bir program mutlaka vardır. Türkiye’deki üniversite, bölüm ve program sayısı talebi karşılayacak düzeydedir. Yeter ki gençlerimiz hedeflerini doğru belirlesinler, tercihlerini doğru yapsınlar.
Yüksek puan alanların, hedeflerine ulaşmaları çok daha kolay elbet. Bekledikleri puanı alamayanların ise umutsuzluğa kapılmalarına, mutsuzu olmalarına hiç gerek yok. Hedefi belli mesleklere sabitlemek yerine geniş tutmak, seçenekleri çoğaltmak, belki de daha önce hiç akla gelmeyen alanlarla da ilgilenmek doğru tercihte çok önemli. Özellikle düşük puan alan adayların bir kısmı mezuna bırakmak adı altında uygun bir programa girmek yerine beklemeye geçiyorlar. Oysa bir an önce bir yerden başlamak hedefe ulaşmak için çok daha gerçekçi. Deneyimlerim, gözlemlerim beklemenin çoğu zaman işe yaramadığını gösteriyor. Bekleyişe geçenlerin çok azı sonraki sınavda hedef puanı tutturabiliyorlar. Büyük çoğunluk için bu ne yazık ki geçerli olamıyor. O nedenle bir an önce başlamak en doğrusu diye düşünüyorum.
Belli mesleki alanlara, dolayısıyla da belli bölüm ve proğramlara odaklanmak yerine seçeneklerimizi artıralım. Hedefledikleri lisans programlarına yerleşebilecek puanı alamayan adaylara önlisans proğramlarına bakmalarını öneriyorum. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de hemen bütün sektörlerde ara eleman gereksinimi çok fazla. Örneğin, bilgisayar mühendisliğini hedefleyen, ancak yeterli puanı alamayan adayların bilgisayar teknikerliği eğitimi veren bir önlisans programına yerleşmeleri, oradan başlayarak hem üretimin içinde yer almak hem de ileride mühendislik hedefine de ulaşmaları çok daha gerçekçi olur. Aynı şekilde tıp hedefleyen, ancak yeterli puanı alamayan adayın hemşirelik, ebelik gibi sağlık odaklı lisans programlarından birine girmeleri ve bir an önce başlamaları, ileride de eğer isterlerse eğitimlerini tıp yönünde sürdürmeleri neden olmasın. Sağlık sektöründe çalışmak isteyip de ilgili lisans programlarına girmek için yeterli puanı alamayan adayın sağlık alanındaki önlisans programlarından birine girerek süreci başlatmaları, ardından da dikey geçişle istedikleri lisans programına devam etmeleri çok daha gerçekçi olur.
Önemli olan bir an önce, bir yerden başlamak. Özellikle düşük puanlı adaylar için önlisans programları çok uygun. Çok sayıda önlisans programı var. Bütün sektörlere karşılık gelecek kadar çok sayıda program seçeneği varken, beklemeye hiç gerek yok.
Değişimin, gelişmenin, çeşitlenmenin çok hızlı olduğu, gereksinimlerin ve taleplerin alabildiğine çeşitlendiği, yaşamın ritminin alabildiğine hızlandığı bir dünyada beklemeye, ertelemeye, uzun vadeli planlar yapmaya çok da yer yok aslında. Tercihler doğru ve hızlı yapılmalı, bir an önce başlanmalı. Unutmayalım ki hedefler gerçekçi belirlenirse, ulaşmak da kolay olur. Hayallerimize kapılıp da beklemek yerine hedefleri gerçekçi tutup bir an önce gerçekleştirmek en doğrusu. Hayal kurmak için zamanımız hep olacak, ama hedeflere ulaşmak için zamanı daraltmaya gerek yok.
Hedefe giden yolu ne denli hızlı alırsak, ideallere de o denli çabuk ulaşırız.
Unutmayalım.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
Atatürk için 21 Kasım 1938'de yapılan resmi cenaze töreninin fotoğrafları
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi