TROÇKİ’NİN BOLŞEVİK DEVRİMİNDEKİ YERİ NEDİR?
Lenin, Troçki’yi, Bolşeviklere en son katılan ama sonra herkesten çok Bolşevik olan bir partili olarak tanımlamıştı. Gerçekten de Troçki, devrimin kadrolarının yaratılmasında, Kızılordu’nun kuruluşunda ve iç savaştan zaferle çıkılmasında en önemli rolü oynayan aktörlerden biriydi.
Sosyalist devrim literatüründe en çok zikredilen Bukharin, Kamenev, Zinoviev, Troçki, Stalin parti içi ideolojik-politik çatışmanın belli başlı aktörleri oldular. Bu çatışmanın nihai galibinin entelektüel birikimi en az olan Stalin olması manidardır.
TROÇKİ’NİN DURUMU DİĞERLERİNDEN NEDEN FARKLIYDI?
Lenin’in ölümünden sonra, devrimin beyin takımı, zamana yayılan itibarsızlaştırma, uzak sürgün bölgelerine gönderme, unutturma taktikleriyle gündemden düşürülerek ortadan kaldırıldı.
Sürgün cezalarıyla başlayan tasfiye, 1938’e kadar dozu gittikçe artarak genişledi. Stalin hizbine bağlı olanlar dışında bütün muhalif kanatlar göstermelik yargılamalarla ortadan kaldırıldılar. Bu süreç, Sovyet tarihinde Büyük Temizlik olarak anılır.
Troçki’nin durumu ise farklıydı. Lenin sonrası önderliğin Kamenev veya Troçki’ye geçeceği sanılıyordu. Stalin, Bukharin’in başını çektiği sağ muhalefeti, Troçki’nin önderlik ettiği sol muhalefete karşı kullanarak rakibi olabilecek herkesi politbürodan, merkez komitesinden ve nihayet partiden uzaklaştırdı.
Sonuçta Troçki 1924-1927 arasında Stalin’e karşı yürüttüğü siyasi mücadeleyi kaybetti. Komünist partisi yönetiminden ve partiden atıldı. Stalin onu düzmece bir mahkeme ile ortadan kaldırmayı göze alamazdı. Radek gibi sol muhalefetin belli başlı önderleriyle birlikte Alma-Ata’ya sürgüne gönderildi. Stalin bununla tatmin olmadı. Sovyet Birliği dışında bir yere göndermenin daha doğru olacağını düşündü. Ama bu ülke neresi olabilirdi?
AVRUPA’DA SİYASİ DURUM NASILDI?
Uluslararası konjonktür, Avrupa’daki siyasi ortam, Troçki’nin herhangi bir Avrupa ülkesine gönderilmesini olanaklı kılmıyordu.
Weimer Cumhuriyeti büyük bir siyasi ve iktisadi bunalım içindeydi. Hitler’in partisi gittikçe güç kazanıyordu. Parlamentoda güçlü olmasına hatta cumhuriyetin kuruluşuna önderlik etmesine rağmen Sosyal Demokrat Parti (SPD) Troçki’nin böyle bir ortamda Almanya’da bulunmasını kabul edemezdi.
Fransa’da ve İngiltere’de sol uzlaşmacı sosyalizme, yani İkinci Enternasyonele yakındılar. Avrupa Devrimi (sürekli devrim) teorisyeni Troçki gibi karizmatik bir siyasi kimliğin ülkelerinde bulunmasını istemezlerdi. Bu ülkelerde Komünistler ise, Stalin çizgisine yakın bir duruş benimsemişlerdi.
Daha açık bir ifadeyle, Avrupa’da hükümetler açısından Troçki siyasi riskler taşıyan bir isimdi. Sosyalist ve komünist partiler açısından da Troçki-kendi gerekçeleriyle-desteklenmemesi gereken bir isimdi.
NEDEN TÜRKIYE ?
İşte böyle bir uluslar arası ortamda Mustafa Kemal Türkiye’si, dost ve iyi komşuluk ilişkileri olan genç bir cumhuriyetti. Sovyet hükümeti Ankara büyükelçisi Lev Suritz aracılığıyla, böyle bir ikamet için ricada bulundu. Rica, Stalin ve Dışişleri bakanı Karahan üzerinden gelmişti.
TÜRKİYE’YE GELİŞİ
1929 yılı itibariyle, gücünü iyice pekiştirmiş olan Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, ricayı koşullu olarak kabul etti. Türkiye onu siyasi bir sürgün olarak değil, bir misafir olarak kabul edecekti. Dilerse başka bir ülkeye gidebilecek, Türkiye’de yazdıklarını dışarda yayınlamak koşuluyla müdahale edilmeyecekti. Kendisinin güvenliğinden Türk hükümeti sorumlu olacaktı. Sovyet hükümeti ise Troçki’ye Türkiye topraklarında bir suikast tertip etmeyeceğini taahhüt edecekti. Koşullar karşılıklı olarak kabul edildi. Troçki ve ailesinin Türkiye misafirliği böyle başladı.
1929 KİŞİ VE İLYİÇ GEMİSİ
Öncelikle söylenmesi gereken bir şey var var. 1929 kışı olağanüstü sert geçen bir kış olmuştu. Boğaz’ın Tuna’dan gelen buz kitleleri ile dolduğu yıldı. Troçki ve ailesi Alma Ata’dan Odesa’ya kadar ağır kış koşulları altında otobüs ve trenle yapılan bir seyahatle getirildiler. Karısı Natalia ve oğlu Lev Sedov yanında idi. Kzınının yanında gelmesine izin verilmemişti. Daha sonra O da gelecek ve tedavi için Almanya’ya gidecektir.
Yolculuk 20 gün kadar sürdü. 22 Ocak’ta Alma Ata’dan yola çıkarılan Troçki ve ailesi 10 Şubatta Odesa’ya vardı. Seyahat için Kalinin gemisi planlanmıştı.
Ancak gemi buzlar arasında sıkışmış olduğundan onun yerine - tarihin garip bir tecellisi olarak-İlyiç (Lenin) gemisi tahsis edildi. Karadeniz buzlarla kaplı olduğundan “buzkıranı olan” bir gemiye ihtiyaç vardı. Çok ilginç bir şekilde devrimin önderinin adını taşıyan “İlyiç” gemisi, devrimin en önemli teorisyenlerinden birini- Troçki’yi- İstanbul’a getirecek gemi oldu.
İSTANBUL’DA İLK GÜNLER
Komintern ve Kzılordunun kurucusu, Brest-Litovsk barışının müzakerecisi, eski dışişleri, harbiye ve bahriye komiseri Troçki, boğazın girişinden Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf gönderdi. İlyiç gemisi Büyükdere önlerine geldiğinde.
Telgrafın ana fikri, Türkiye’ye kendi isteği ile gelmediği idi. Telgraf, Troçki’nin Türkiye’de bir suikastle öldürülme endişesi taşıdığını gösteriyordu. Türk makamları tedirginliğini giderecek telkinlerde bulunsalarda Troçki uzun süre bir suikaste uğrayacağı endişesi taşıyacaktı.
Troçki Tophane rıhtımında, İstanbul vilayeti yetkilileri ve Sovyet Başkonsolosu tarafından şahsen karşılandı. 12 Şubat günü saat 16.00’da Sovyet vatandaşı Leon Sedov pasaportu ile giriş yapmış oldu. Ailesi ve yanındaki hizmet efradı ile birlikte başkonsolosluğa götürüldü.
14 Şubata kadar -Türk basını uyarılmış olmalı ki- Troçki’den bahseden hiçbir haber yapılmadı. İlk günlerde bir belirsizlik hakimdi. Türk hükümeti, Troçki’nin can güvenliği ve konforu dışında bir şeye müdahil olmak istemiyordu.
Şasırtıcı olmayan bir şekilde, Troçki’nin gelişinden İngiliz konsolosluğu haberdardı. Başkonsolos Sir George Clark idi o tarihte.
Kısa süre içinde yabancı basın temsilcileri, Sovyet konsolosluğu civarında konuşlandılar. London Times ve Reuters, konsolosluğa giriş çıkışları gözetleyemeye başladı. Markiz ve Parissien pastaneleri haber bekleyen muhabirlerin mekanı oldu. Birkaç gün sonra ilk dışarı çıkan oğlu Lev Sedov oldu. Galatasaray Postanesine gitti. Lev Sedov o tarihte 20-25 yaşlarında bir gençti. Kitap ve gazetelerle döndü.
O tarihte İstanbul’da idarenin başında, vali ve belediye başkanı Muhittin Üstündağ bulunmaktaydı. Eline 1500 USD verilmişti. Sürgün harcırahı olarak. Avrupa ve Amerika sol çevreleri ile teması korumak ve geçimini temin etmek makaleler yazmak düşüncesindeydi.
Galatasaray Postanesi’nden telgraf ile gönderdiği yazılar, 26 Şubattan itibaren Paris Journal, New York Times, London Daily Express gazetelerinde yayınlanmaya başladı.
Troçki’nin batılı basın yayın organlarında Sovyet yönetimi aleyhinde yazılar yayınlamaya başlaması konsolosluktaki ikametini sona erdirdi. 8 Mart günü Tokatlıyan Oteline geçti. 67, 68, 69 numaralı odalar tahsis edildi.
TOKATLIYAN OTELİ’NDE GAZETECİLERLE MÜLAKAT
Troçki Rus konsolosluğundan kovulup, Tokatlıyan Oteli’ne geçtiği günlerde yerli ve yabancı basın için bir mülakat verdi. Büyük ilgi uyandıran basın toplantısında, 20’lerde Nazım’la birlikte Rusya’ya gitmiş, KUTV’de üniversite eğitimi görmüş, Vala Nurettin de vardı. Sanırım o tarihlerde Akşam gazetesi yazarı idi.
KUTV’de öğrencisi olmuştu ve Troçki hayranıydı. Soruları Rusça sormak istedi. Öğretmeninin gözüne girmek isteyen çalışkan öğrenci edasıyla. Eski öğretmeni tarafından herkesin anlayabileceği ortak bir Batı dilinde konuşulması gerektiği konusunda uyarıldı. Basın toplantısında Troçki’nin ifade ettiği görüşler Batı’da büyük yankı uyandırdı. Türk basını da bu ünlü siyaset adamını izleme havasındaydı. Tuhaf haberler de çıkmıyor değildi: Troçki müslüman olacakmış gibi. Siyasi meselelerden ziyade işin magazin tarafını öne çıkarıyorlardı. Türkiye’nin Sovyet Rusya yönetimi ile dostluğunu etkileyebilecek herhangi bir ima dahi söz konusu edilmiyordu.
KALICI VE GÜVENLİ İKAMETGAH ARAYIŞI
Troçki’nin misafirliğinin uzun süreli olduğu anlaşılınca İstanbul vilayet yönetimi kendisi için yeterince güvenli bir ev aramaya başladı.
İdare, uluslararası kamuoyunun son derece yakından ilgilendiği böylesine önemli bir simanın güvenli bir şekilde yaşabileceği seçenekleri araştırdı. Önce Yeniköy taraflarına bakıldı. Vazgeçildi. 1 Nisan itibariyle Bomonti’de Arap İzzet Paşa Konağı (Holo Paşa) ikametgah olarak tutuldu.
Troçki’nin Arap İzzet Paşa konağındaki ikameti çok uzun sürmedi. 28 gün sonra bugün Büyükada’da Troçki evi olarak bilinen yine Arap İzzet Paşa varislerine ait köşke geçildi. Burada aydınlatılması gereken nokta şu, Holo Paşa, Abdülhamit’in Jurnal örgütünün başında bulunuyordu. Kendisi Yıldız monarşisinin mabeyn katiplerinden biriydi. Abdülhamit’e yakınlığı sayesinde ciddi servet edinmiş, Jöntürk muhalefetinin tepkisini çekmişti. İttihatçıların iktidara gelmesinden sonra ortadan kaybolmuştu.
Bomonti ve Büyükada’daki köşkler belki de 20’ler Türkiyesinde metruk bile olabilirdi. Bir kira ödemesi söz konusu olup olmadığı tam belli değildir. Görüşüm: Troçki Türkiye Cumhuriyeti devletinin misafiri sayılmaktaydı. Adadaki köşkte, ciddi bir tadilat ve hatta bazı pencerelerin duvar örülerek kapatılması söz konusu olduğuna göre, o tarihte murislerinin terekeye pek sahip çıkabilecek durumda olmadıkları anlaşılıyor. Arap İzzet Paşa köşkü, aslında İliasko yalı köşkü olarak bilinir. Nedeni de Yüksek kaldırımdaki Atina Bankası müdürü Konstantinos İliaskoya ait olmasıydı. Mülkiyeti sonra Arap İzzet Paşaya geçmişti.
EŞLERİ VE ÇOCUKLARI
İlk eşi Alexandra Sokolovskaya, Troçki’yi Marksizm ile tanıştıran kadındı. Zinaida ve Nina nın annesiydi. 1938’de çalışma kampında öldürüldüğü aşağı yukarı kesin ise de, kurtulduğu ve Kruşçev dönemine kadar yaşadığını söyleyen bazı kaynaklar da vardır. İkinci eşi Natalia Sedova, Lev ve Sergei’in annesidir. 1962’ye kadar yaşadı. Paris’te öldü.
Troçki’nin iki kız, iki erkek çocuğu vardı. Kızlar, Zinaida Volkava ve Nina Nevelson. Çiftin Sibirya sürgünü günlerinde doğmuşlardı. 1901 ve 1902. Küçük kız Nina, tüberkülozdan 1928’de vefat etmişti. Stalin , kızı Zinaida ve küçük oğlu Sergei’in yanında gelmesine izin vermemişti. Rehin olarak Rusya’da kaldılar. Lev Sedov, 1905, Sergei, 1909 doğumluydu.
ZİNAİDA’NIN İNTİHARI
Hasta ve ruh sağlığı ağır bir şekilde bozuk olan Zinaida’ya babasının yanına gitme izni 1931’de verildi. Zinaida Büyükada’ya geldi. Bir süre sonra üvey kardeşi Lev Sedov’la birlikte Almanya’ya tedavi görmeye gitti, Hitler’in iktidara gelmesi ve Stalin tarafından Sovyet vatandaşlığından çıkarılması üzerine intihar ederek yaşamına son verdi.
LEV VE SERGEİ’İN AKIBETİ
İkinci eşi Natalia’dan olan büyük oğlu Lev Sedov, babası ile Türkiye’ye gelmişti. 1931’de Zinaida ile birlikte Almanya’ya gitti. Hitler iktidara gelince Avusturya ve Fransa’ya geçti. Paris’te bir akut apandisit ameliyatından sonra öldü. Aynı Frunze gibi. Güçlü bir olasılıkla Lev’in ameliyat masasında kalması Stalin ajanlarının işi idi.
Küçük oğlu Sergei Sedov, 1908’de Viyana’da doğmuştu. Moskova’da mühendislik eğitimi almış, siyasi işlerle pek ilgili olmayan genç bir mühendisti. Rusya’da kalmak zorunda kaldı. 1935’te uydurma bir gerekçe ile tutuklandı. Sürgüne gönderildi. 1937’de sürgünde öldürüldü. Sonuçta, Troçki’nin bütün çocukları ya ağır sağlık sorunları nedeniyle ölmüş, ya da Stalin tarafından bir tertiple öldürtülmüştür.
TROÇKİ’NİN ZİYARETÇİLERİ
Troçki’nin Büyükada’ya geçtikten sonra yoğun bir yazma faaliyetine giriştiğini görüyoruz . Hayatım ve Rus Devrimi Büyükada’da yazılmıştır.
Türkiye’de bulunduğu yıllarda birçok ziyaretçisi oldu. Çoğu Avrupalı sosyalist ve komünistlerdir. Bunların hepsi Mustafa Kemal Türkiyesinde gerçekleşmişti. Bazı simalar şöyle sıralanabilir: Fransız komünist partisi eski liderlerinden AlbertTreint (yenisi doğal olarak Stalinist) diğer ziyaretçiler arasında İspanyol, ABD’li, Avusturyalı fikren kendisine yakın komünistlerin olduğunu ifade etmek gerekir.
Türk Tarih Kongresi için, Atatürk’ün davetlisi olarak Ankara’ya gelmiş olan Alman biyografi yazarı Emil Ludwig de dönüşünde İstanbul’da Troçki ile görüşmüş, izlenimlerini Living Age dergisinin 1930 sayısında yayınlamıştır. İngiliz İşçi Partisi hükümetinde (Ramsey MacDonald hükümeti) bakanlık yapan Sydney Webb de ziyaretçiler arasındaydı. İlginç bir isim devrik Afgan kralı Emanullah Han. O da Troçki’yi ziyaret ederler arasında.
Bir de Çinli var. Ling Che, güçlü bir ihtimalle Çin komünistlerinin anti-Stalinist kesimine mensuptu. Çin de o dönemde burjuva devrimcileri ile sosyalist- komünist güçler arasında ittifak söz konusu idi. Feodalizme karşı. Mao’nun büyük yürüyüşü ve Çin Devrimine daha çok zaman var.
TROÇKİ’NİN İSTANBUL HAYATININ DİĞER AYRINTILARI BALIKÇILIK, AV, ATIŞ TALİMLERİ
Troçki herhalde Türkiye’de bu kadar uzun süre kalacağını tahmin etmemiştir. Bir süre sonra Türk hükümetinin kendisine sağladığı ikamet mahallini güvenli bulmuş olmalı ki, balık tutmaya, Sedef Adasında atış talimleri yapmaya başlamış. O yıllardan kalan resimlerde Troçki’nin tuttuğu balıkların büyüklüğü Adalar civarında nasıl bir balık verimliliği olduğunu gösteriyor.
Ava meraklı olan Troçki, Kartal- Küçükyalı- Alemdağ ormanları üzerinden Ömerli’ye kadar gitmiş. Hatta şimdilerde Şile’nin bir köyü olan Sahilköy’e kadar ulaşmış. Akşam olmuş, şiddetli bir yağmur başlayınca, Kızıl Ordu kurucusu o gece misafir edilmiş Sahilköy’de. Kaldığı ev ilginç: imamın evi.
TROÇKİ’NİN TEKNESİNİN KÜPEŞTESİNE YAPIŞAN BİR GENÇ KIZ: MİNA URGAN
Troçki’nin Büyükada günlerinden hoş bir anekdot da Mina Urgan’ın “Bir Dinazor’un Hatıralarında” geçiyor. Mina’nın babası ölünce, annesi ikinci evliliğini Falih Rıfkı Atay ile yapmıştı. Mina’yı Robert Kolej de okutuyorlar. Arnavutköy Amerikan Kız Kolejinde. Behice Boran’ın sınıf arkadaşı. Yazları adada kalıyorlar. Mina denizi çok seviyor, küçük yaşlarından itibaren çok iyi bir yüzücü.
Epey açılmış bir gün. Çok da yorulmuş, Ada açıklarında balığa çıkmış Troçki’nin teknesinin küpeştesine yapışmış. Silahlı güvenlik görevlilerinden biri silahın dipçiği ile tekneye tutunmasını engellemiş. Lev Bronştayn Davidoviç Troçki’de soğuk soğuk bakarak hiç sesini çıkarmamış. Oysa ki ben bir devrimciden yüzmekten yorulmuş bir genç kızı elinden tutup tekneye çıkarmasını, teknede dinlenmesine müsaade etmesini beklerdim. Hatta Mina İngilizce bildiğine, Troçki’de Odesa jimnasyumunda Almanca, İngilizce ve Fransızca öğrendiğine göre, ilerde Halide Edib’in asistanı, İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörü, Cahit Irgat’ının eşi olacak olan Mina Urgan ve Troçki Büyükada açıklarında bir balıkçı teknesinde muhabbet etmiş olabilirlerdi. Ama olmadı. Silahlı adamlar tarafından korkutuldu.
KARAKÖY’DE VAPURDA MAHSUR KALAN BİR ÖĞRENCİ: AZİZ NESİN
Bir başka beni ilgilendiren olay da, Troçki’nin İstanbula geldiği 1929 şubat ayında, boğazı Tuna’dan kopup gelen buz kiteleleri doldurmuştu.
O sırada Aziz Nesin babası Abdülaziz Efendi ile Heybeliada’da oturmaktadır. Annesi veremde yeni ölmüştür. Davutpaşa Ortaokulu’na gitmektedir. Davutpaşa Ortaokulu tadilat nedeniyle Cağaloğlu civarına taşınmıştır.
Her gün okula geç kalmakta ve kitaplarını alamadığı için derse kabul edilmemektedir. Özellikle İngilizce kitabının çok pahalı olduğunu yazıyor hatıralarında. Boğaz buzlarla kaplandığından vapurlar seferlerini yapamıyorlar. Seferler iptal ediliyor. Aziz Nesin beş parasız vapurda mahsur kalıyor. Neyseki Heybeliada’da oturan ve Arkeoloji müzesinde çalışan bir tanıdıkları sahip çıkıyor Aziz Nesin’e.
O gece Şehzadebaşı civarında bir akrabalarında kalıyorlar. Aziz Nesin misafir oldukları evin kızlarının serbest davranışlarını çok yadırgıyor. Babası Abdülaziz Efendi’nin aşırı tutuculuğu karşısında cumhuriyetin “yeni hayat” anlayışı bir ortaokul öğrencisine tuhaf görünüyor.
İşte böylesine şiddetli geçen 1929 kışında, Rusya’dan kovulmuş, Troçki, Tokatlıyan Otelinde basın toplantısı düzenlediği sıralarda vapur bileti parası bulmakta zorlanan ortaokul öğrencisi Mehmet Nusret (Aziz Nesin) Karaköy iskelesinde mahsur kalıyor. Bir süre sonra Troçki Büyükada’ya geçecek, Aziz Nesin ise Mevlanakapıda’ki metruk köşkün bahçesine taşınana kadar Heybeliada’dan okula gidip gelmeye devam edecektir.
SİNEMAYA GİDİŞ: CHARLİE CHAPLIN’İN ŞEHRİN IŞIKLARI FİLMİ
Büyük Atatürk’ün İstanbul’da sinemaya gittiğini biliyoruz. Resimler var ve çok değerli bunlar. Türkiye Cumhurbaşkanı yurttaşlarla birlikte sinemada. 30’lar Türkiyesinde.
Troçki de İstanbul’da bulunduğu sırada Charlie Chaplin’in “Şehrin Isıkları” filmine gitmişti. Filmin gösterime girdiği sinema Artistik sineması. Troçki’nin İstanbul’da sinemaya gitmesi, film izlemesi hatırlanmaya değer. İnsan, Atatürk’ün , Troçki’in film izlemeye geldiği sinemada izleyiciler arasında olmayı hayal ediyor doğrusu.
DANİMARKA'YA KONFERANSA GİDIŞİ VE DÖNÜŞÜ
Troçki’nin Türkiye’ye geldiğinden itibaren tercihen Fransa’ya gitmek istediğini biliyoruz. Almanya seçeneğinin mümkün olamayacağını gelişmeler zaman için göstermişti. Fransa’ya gidiş de o günlerin siyasi koşullarda mümkün görülmüyordu.
Fakat 1932 yılı Aralık ayında aldığı bir konferans davetiyle Danimarka’ya gitti. Leon Sedov adına düzenlenmiş bir pasaport ile Genç Sosyalistler Birliği’nin davetlisi olarak Avrupa’ya gitti. Prag gemisi ile Fransa üzerinden. Yolculuk 14-23 Kasım tarihleri arasında sürdü.
Kopenhag’da Bolşevik Devrimi üzerine Almanca konferans verdikten sonra 12Aralık’ta Adria gemisi ile İstanbul’a döndü. Dönüşte Paris’ten Venedik’e geçti. Mussolini iktidarda ve Gramsci hapiste olmasına rağmen transit vizesi ile İtalya’dan geçerek Türkiye’ye döndü.
TROÇKİ’NİN TÜRKİYE’DEN AYRILIŞI
Troçki adada Arap İzzet Paşa köşkünde yaşarken, üst katta yangın çıktı ve ev tahrip oldu. Başlangıçta bunun bir suikast olabileceği düşünülüyordu. Hizmetçi Kolyapi’nin ihtiyatsızlığından yangının çıktığı anlaşıldı. Sıcak su tesisatından. Gazetelerde Troçki’nin evrakı kamilen tahrip oldu haberleri var.
Bir süre Moda’da ikamet ettikten sonra tekrar Büyükada’da Arap İzzet Paşa köşküne yakın daha küçük bir ev olan Triandofilidis köşküne geçti. Bir müddet sonra da (1933) Türkiye’den ayrılarak Fransa’ya gitti.
Bolşevik Devriminin önderlerinden Lev Troçki’nin dört yıl süren Büyükada misafirliğinin hikayesi budur.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza
22 Kasım Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi program yer aldı