Themis’in gözleri artık açık…

Aslında Adalet tanrıçası Themis’in gözleri bağlıdır. Bu bağ, önüne gelip kendisinden adalet isteyen kişinin kim olduğunu görmeden, ne olduğuna bakmadan karar vermesini simgeler.

Adaletin önünde herkesin eşit olduğunu, kararın verilmesinde kişilerin konumlarının, yargılama konusu olayın siyasal ve toplumsal etkilerinin ne olduğunun önemli olmadığını gösterir. Themis, önüne gelen uyuşmazlığı elindeki iki kefeli terazi ile tartar ve en adil kararı verir.

Verdiği kararın uygulanmasını ise elindeki kılıçla temsil edilen adaletin gücü ile sağlar. 

Otoriter ve totaliter rejimlerde ise adalet bu şekilde işlemez. Yani Themis’in gözleri artık açıktır. Bu tür rejimlerde modern ceza hukuku kuralları muhalefet için kullanılan bir sopaya dönüşür. Buna esasen hukukta “düşman ceza hukuku” denilmektedir. Üzülerek söylüyorum ki bu anlayış ülkemizde son zamanlarda giderek yaygınlaşmıştır.

Düşman ceza hukuku doktrinine göre, iktidarı elinde bulunduranlar, kendisinden olmayan ve tehlike oluşturduğuna inandığı kişileri siyasallaşan yargı ve medya aracılığı ile 'düşman' ilan eder ve bu kişiler vatandaşlarla aynı haklardan ve özgürlüklerden faydalanamaz ve kanunlar onlara farklı bir şekilde uygulanır. Dolayısıyla 'yaratılan düşman', öncelikle halkın gözünde itibarsızlaştırılır sonrasında tutuklanarak izole edilir. 

Fiile değil faile bakan düşman ceza hukuku anlayışının son mağdurlarından birisi de değerli gazeteci-yazar Merdan Yanardağ olmuştur. 

Katıldığı bir programda AK Parti Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun "Devlet sürekli Öcalan’la görüşüyor", "PKK üzerindeki gücü liderliği devlet için bir şanstır" açıklamalarını da değerlendirerek AK Parti iktidarının İmralı tutumunu eleştirmiştir.

Bir gazeteci olarak mesleği gereği fikir ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde açıklamalarda bulunan Yanardağ, bu açıklamalarının bir kısmının troller tarafından cımbızlanarak sosyal medyada paylaşması sonucunda hakkında 'suçu ve suçluyu övmek' ve 'terör örgütü propagandası yapmak' suçlarından soruşturma başlatılmıştır. 

SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ ADINA 

Merdan Yanardağ’ın yaptığı 50 dakikalık yayının kesilip montajlanarak 62 saniyelik kısmının birtakım kişiler tarafından sosyal medyada paylaşılması üzerine tepkiler çığ gibi büyümüştü. Gelen tepkiler üzerine harekete geçen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu açıklamaların 'toplumda infial uyandırdığından' bahisle açıklamadan tam 5 gün sonra Yanardağ hakkında soruşturma başlatmış ve TELE 1 ofisine gelen terörle mücadele ekipleri tarafından Merdan Yanardağ gözaltına alınmıştı.

5 gün boyunca herhangi bir tepki veya infial olmamasına karşın günler sonra bu infialin ortaya çıkması, bu montaj videonun troller tarafından kasıtlı ve kötü niyetli bir şekilde hazırlanıp medyaya sunulduğunu göstermektedir. Bundan daha vahimi ise bu trol topluluğunu halk zanneden Cumhuriyet Başsavcılığının bu doğrultuda hareket etmesidir. 

'KAÇMA ŞÜPHESİ'

Yanardağ’ın tutukluluğuna avukatları İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulunsa da bu itirazları reddedilmişti. Mahkeme, itirazı reddetmenin gerekçesi olarak kaçma şüphesini göstermişti. Bundan yıllar önce Cumhuriyet tarihinin en önemli kumpas davalarından olan Ergenekon ve Balyoz davalarında da yargılanan Merdan Yanardağ, bu davalar sürecinde kaçmamış ve kendisini Türk yargısına emanet etmişken böylesine zorlama ve basit bir davada kaçma şüphesi sebebi ile tutukluluğuna devam edilmesi kararını siz değerli okuyucularımızın vicdanına bırakıyoruz. 

Düzenlenen iddianamede Yanardağ'ın, "örgüt liderini siyasi mahkûm olarak değerlendiren ve rehin olarak tutulduğunu iddia eden açıklamalarının bütün halinde PKK/KCK silahlı terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru g