Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,9216
Dolar
Arrow
34,0763
İngiliz Sterlini
Arrow
45,0830
Altın
Arrow
2804,0000
BIST
Arrow
9.774

Okuyup da adam mı olacaksın? Aç bir TikTok yayını olsun bitsin…

Kasım ayının başından bu yana gündemimiz gerçekten hem sinirlerimizi hem de akıl sağlığımız zorluyor. 

Dünya, Filistin - İsrail savaşına odaklanmışken, bizim gündemimiz ise sosyal medya fenomenleri…

Fenomenler haberleri kadar hemen hemen her gün KYK yurtlarında yaşanan skandallar da gözümüze çarpıyor. Ama fenomenlerin hikayesi daha cazip geliyor.

Oysa ki Kredi Yurtlar Kurumunda kalan öğrenciler adeta ölümle burun buruna yaşıyor. Aydın KYK Güzelhisar Kız Yurdu’ndaki yaşanan asansör kazası sonucu Zeren Ertaş’ın ölümü herkesi sarsmıştı. Bu olaydan sonra yurdun dört bir yanından ardı ardına KYK yurtlarından asansör kazası haberleri gelmeye devam etti. 

Kars, Ankara, Gaziantep, Ordu… 

Bu olaylarla sarsılan öğrenciler ve aileleri için Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, bütün yurtlara tek tek bakıldığını ve asansör sistemlerinin kontrol edildiğini açıklamak zorunda kaldı.

Bir önerim var: Hazır bu yurtlara gitmişken geleceğimizin teminatı gençlere neler yedirildiğine de bir bakın lütfen Sayın Bakanım…

Öğrenciler yemeklerden zehirlenecek diye korkuyoruz! 

Öğrenciler neredeyse her gün sosyal medyadan paylaşıyor… 

Yemeklerin içinden çıkanlar, bırakın yemeği okurken bile mide bulandırıyor!

Önceki gün Diyarbakır’da Kız Öğrenci Yurdu’nda verilen yemekten sigara paketi ve izmarit çıktı!

Nevşehir’de yemekten fare ölüsü…

Düzce’de kıl ve böcek…

Samsun’da solucan, böcek ve demir somun çıktı…

Öğrencilerin barınma sorunu malum. Canlarından endişelenmelerine rağmen orada kalmak için sırada bekleyen yüzlercesi var…

Yeşil Sol Parti Milletvekili Ayten Kordu Meclis’e yurtlarla ilgili verdiği soru önergesinde Türkiye’de yüksek öğrenimde olan her yüz öğrenciden sadece 10’unun bu yurtlarda kalabildiği belirtti.  

Yurtlarda kalamayanların durumunu yazmaya bile elim gitmiyor, fahiş kiralardan mı, ulaşım masraflarından mı bahsedeyim…

Türkiye’nin her yerinde mantar gibi açılan ama eğitim kalitesizliği ile diplomalı fakat bilgisiz gençler yetiştiren bir sistem… Gençlerin aldığı diplomaların dünyada karşılığı yok. Yurt dışında denkliği olmayan diplomalar veriliyor gençlere.

Elinde diploması ile işsiz dolaşan mezunların sayısını bile bilmiyoruz.

Okuyacağım diye yıllarca dirsek çürüten, bu arada asansör kazasına kurban gitmemek için merdivenleri kullanan, yemeklerinden çıkan fare ölüsünü fasulyenin etinden ayırmaya çalışan nice gencimizin umudu kalmadı.  

Zira yaşadıkları bu zorluklar sonrası okullarını bitirip önce staj yapıp sonra da asgari ücretin üç-beş kuruş üzerinde maaşla hayata tutunmaya çalışacaklar.

Öte yandan eğitimsiz, herhangi bir uzmanlık alanı olmayan, sosyal medyada ürün tanıtan, yaşadığı hayatı paylaşan, yalan bir reklam döngüsü içerisinde milyonlarca takipçisi bulunan sosyal medya fenomenleri lüks otomobillerde kafalarında dövizden bigudilerle dolaşıyor. 

Bu içi boş dünya o denli rağbet gördü ki, suç baronları da bu fenomenleri fark etti ve onları kirli paralarını aklamak için kullandı. 

Bir aydır gündemin en popüler haberi Dilan - Engin Polat olayına bakalım. Gecekonduda başlayan hikayeleri demir parmaklıkların ardına uzandı. Yaşadıkları bir - iki yıllık rüya kabusla sona erdi. 

Yemeğinden fare ölüsü çıkan gence, “Onların yaşadığı hayat değil. Sen doğru yoldan ayrılma. Okulunu bitir, diplomalı olarak işsiz kal. Bir tanıdık bulursan asgari ücretle işe girersin” dediğinde elindeki tabldot tepsisini kafana vurmaz mı? 

Hangi etik değeri, hangi doğruyu anlatabilirsiniz bu gençlere…

Daha dün bir kadın, Tik Tok denen mecrada gömleğinin düğmelerini açıyormuş gibi yapıp ülke gündemine oturdu. Yayında 20 bin lira kazandığı iddia edildi. Neredeyse iki asgari ücrete denk! 

Bilim dünyasının yeni trendi “Acaba bir simülasyonda mı yaşıyoruz” önermesi ‘Goldbach Sanısı’ olarak kalmaya devam ede dursun bizim sanal bir dünyada yaşadığımız bir gerçek. Çünkü bu kadar saçmalık ucuz Hollywood filmlerinde bile kurgulanamıyor. 

Dilan-Engin Polat çiftini demir parmaklıklar ardına gönderen hikayenin nasıl başladığını hatırlıyor musunuz?

Yaptığı paylaşımlar yüzünden ‘Kırmızı Bülten’le aranan bir isim var. Kendisine ‘Delilerin Delisi’ diyen ve bu isimli bir sosyal medya hesabı da olan Muhammed Yakut…

Bu çiftin kara para aklama ve bahis işleriyle ilgili ilk iddiayı o paylaştı. Sonrasında yine sosyal medyada en az Polat çifti kadar tanınan Avukat Feyza Altun işin içine girdi. İş büyüyünce anlı şanlı gazeteciler ve nihayetinde savcılar, maliye, polis topyekun olayın üzerine gidildi. 

Hani bir laf vardır “Bir deli kuyuya bir taş attı, kırk akıllı çıkaramadı” diye…

İyi de bu olayda bir deli o kuyuya taş atmasaydı kuyunun ne kadar derin olduğunu görecek neden kimse yoktu? 

İş sosyal medyaya düşmese hiç kimse bu paranın kaynağı nereden geliyor diye sormayacak mıydı? Ya kardeşim zengin işte bunlar istedikleri gibi yaşarlar mı denilecekti?

Siz hiç ‘Sabancılar’ın, ‘Koç’ların kafalarında ‘Euro’dan bigudilerle dolaştığını gördünüz mü? “Bu işte bir tuhaflık var şunu bir inceleyelim” diyen biri olay sosyal medyada gündem olana kadar neden çıkmadı?

Bu çalışarak kazanılabilecek bir para harcama yöntemi değildir diyen olmadı mı?

Sonuç ne peki?

Kullanılmış iki genç lüks bir hayat yaşama isteğiyle önce çamura saplandı şimdi de cezaevindeler. Mal varlıklarına el konuldu. Hatta Dilan Polat’ın cezaevinde intihar eğiliminde olduğu haberleri servis ediliyor. 

Bu iki isim tüm bu organizasyonu nasıl yaptı? Bunun cevabı var mı? 

Buna akıl erdirebilecek kadar zekiler mi? 

Yoksa onlar cezaevinde ‘Ne yaptık’ derken, bizler de “Vay be neler oluyor” serzenişlerinde bulunurken asıl patronlar purolarını yakmaya devam mı edecek?

Biz Dilan – Engin Polat olayı ile oyalanırken ardı ardına sosyal medya fenomenleri gözaltına alınmaya başladı.  Uyuşturucu kullanan, dolandırıcılık yapan, yurtdışına kaçan fenomen haberleri medyanın yeni trendi oldu. 

Hani sanal dünyada yaşıyoruz dedim ya gerçekten ülkede her şeye yön veren bir sanal dünya oluştu. Hakkımızı orada arıyoruz, adaleti orada arıyoruz, tabii bunu yaparken yine sosyal medyada dolandırılıp sosyal medyada uyutuluyoruz…