Dün AKP’nin Samsun Kongresi’nde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ferdi Tayfur’un “İçim Yanar,” şarkısıyla sahneye çıktı. Erdoğan, önceki gün vefat eden arabesk müziğin efsanesi Ferdi Tayfur’u rahmetle yad ederek konuşmasına başladı. Aynı saatlerde bir Ferdi Tayfur hayranı olarak bildiğimiz, hatta siyasi mesajlarını onun şarkı sözleriyle veren Devlet Bahçeli, Ferdi Tayfur için, “O kardeşimdi. Gönül diyarıma tercüman olan ses ve söz ustasıydı. Üzüntümü tarif edecek kelime bulamıyorum” sözleriyle üzüntüsünü dile getirdi.
Oysa Ferdi Tayfur, Bahçeli’nin kendisine duyduğu hayranlığı, bir başka Adanalı hemşehrisine, Yılmaz Güney’e duyuyordu.
90’lı yıllarda verdiği bir röportajda şöyle anlatmıştı;“Yılmaz Güney’e her zaman hayrandım, ülkücülerle işim olmaz. Devlet Bahçeli açıp beni dinliyor, keşke dinlemese, ama ona dinleme diyemem ki”
Arabesk müziğin öncülerinden olan Ferdi Tayfur, hayatı boyunca Orhan Baba’dan daha çok hayran biriktirdi. Çünkü o arabeskin solcu kralıydı. Vasiyeti onun gerçek solcu ve yüce gönüllü bir insan olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Ferdi Tayfur’un vasiyetini kendi cümleleriyle aktaralım;
“Öldükten sonra şarkılarımdan telif hakkı alınmamasını vasiyet ediyorum. Hayattayken de, öldüğüm zaman da, benim şarkılarımı herkes ödeme yapmadan dinleyebilsinler diye söyleyeceğim. Çünkü o şarkıları benim çocuklarım da, mirasçılarım da yapmadı. Ben yaptım o şarkıları. Halk için yaptım, halk duysun, insanlar faydalansın diye yaptım!
Ferdi Tayfur’un yolu dört yıl önce yolu bir başka efsane isimle kesişti. Hayatının kırılma noktasıydı. Dünyanın en fazla sayıda böbrek naklini gerçekleştiren ve bir Yılmaz Güney hayranı olan Prof Dr Alper Demirbaş!
6 bin hastaya böbrek nakli gerçekleştirerek dünyadaki birinciliğini koruyan Prof Dr Alper Demirbaş, Ferdi Tayfur’u diyalizden kurtararak, böbrek nakli olmaya ikna etmiş, hızlı bir kararla, Ferdi Tayfur’a 55 yaşındaki oğlu Timur Turanbayburt bir böbreğini bağışlamıştı.
Zor bir ameliyattı. Çünkü Ferdi Tayfur şeker hastasıydı.
Alper Hoca, ameliyathanede Ferdi Tayfur şarkıları dinleyerek, Ferdi Tayfur’a böbrek naklini gerçekleştirdi. Böbreğinin çalıştığı, pembeleştiği, Ferdi Tayfur’un organ nakli mucizesiyle yeni hayatına kavuştuğu o mucize an sonrası, Alper hoca ve ekibi ameliyathanede “Emmioğlu” şarkısını söylemişlerdi.
Ferdi Tayfur’un vefatından yaklaşık bir yıl önce, organ nakli dünyasının efsane ismi Prof Dr. Alper Demirbaş’ı da kaybettik. Akciğer kanseri ameliyatı sonrasında peşini bırakmayan Covid yüzünden…
Organ nakli mucizesi sayesinde yolları kesişen, Yılmaz Güney hayranı olan, solcu, vicdanlı bu iki dostu, Ferdi Tayfur ve Alper Demirbaş’ı saygıyla anıyorum.
Arabesk müzik AKP’nin siyasi yükselişinin dinamiklerinden biriydi!
Arabesk müzik bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştı. Türkiye, 70’li yıllarda köyden kentlere göç ile büyük bir demografik dönüşüm yaşadı. Tarımda yaşanan tarımsal mekanizasyon ve kentlerdeki işçi talebinin artmasıyla birlikte, kırsal nüfus kentlere göç etmeye başladı. Köyden kente göç edenlerin müziği olarak doğdu. Gelenekselden modernleşmeye geçişte, şehrin çeperlerinden şehre ayak uydurmaya çalışan, bir yandan geleneğini kaybetmiş, bir yandan da modernleşememiş, arada kalmış bir kültürün müziği olarak ortaya çıktı.
Arabesk, toplumsal sınıfların arasındaki uçurumun git gide açıldığı bir dönemin müziği olarak hızla yaygınlaştı. Uzun bir süre, hakim ideoloji tarafından marjinal göründü.
80’lerde Devlet televizyonlarında çalınması ve söylenmesi yasaklandı.
Oysa arabesk kent kültürünün bir ürünüydü. Hem direnme, hem boyun eğme alanıydı. Halka aitti. Bazı çevreler arabeski “minibüs müziği”, “gecekondu müziği” olarak yaftaladı. Müzikal türlere uymayan tüm müzikal yapılardan farklıydı. Ne türkü, ne pop, arada kalmış bir müzik olarak aşağılandı. Ancak hangi sosyal sınıftan olursa olsun, Türkiye’de kendini marjinal hisseden, yalnızlaştırılan insanlar tarafından sahiplenildi. Arabesk müzik üzerine sayısız makale yazıldı, araştırmalar yapıldı.
AKP’nin iktidara gelişinde de arabesk müziğin etkisi çok büyük oldu. Erdoğan, kırsal kökenli muhafazakar kesimlerin duygularına hitap ederek, arabesk kültürün bağlarıyla ortaklık kurdu.
“Ben de bu ülkenin gecekondu mahallesinde büyüdüm” söylemi, 90’lı yıllara ve 2000’lere damgasını vurdu. Ferdi Tayfur’u kitlelerle buluşturan 1993 yılındaki Gülhane Konseri’nin organizasyonunda, dönemin genç siyasetçilerinden Erdoğan önemli bir rol oynamıştı. Arabeskin protest ruhu, AKP’nin siyasi yükselişinin dinamiklerinden biriydi.
Ancak AKP iktidarı yıllar içinde mazlumları temsil etme kimliğinden uzaklaştı. 2024 yılında en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 grupları arasındaki gelir adaletsizliği farkı 8 katına çıktı. Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da derinleşti. Sosyal çürüme başladı. İktidar, temsil ettiği kitlelerden uzaklaştıkça, hegemonyatik anlayışa evrildikçe, arabesk müziğin devri de yavaş yavaş kapandı.
Arabesk müziğin kralı Ferdi Tayfur’un vefatıyla hiç kuşkusuz ki bir dönem sona erdi.
Erdoğan’ın Ferdi Tayfur’un “Canım Yanar” şarkısıyla sahneye çıkışı tarihe not düşmeli…
Çok Okunanlar
MHP'nin Öcalan formülü ortaya çıktı
Ankaralı Turgut'un kızları arasında mezarlık krizi! 'Babamız' olarak değiştirdi
Çikolatalardaki büyük tehlike: Bakanlık usulsüzlük yapan firmaları açıkladı!
BEDAŞ 6 Ocak'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Cezalar arttı tutuklama kararları geliyor
Orhan Gencebay'ın Boğaz manzaralı yalısı satılacak mı? Lüks evi görüntülendi
Hakan Çalhanoğlu ilk 11'de mi? Milan-Inter maçı ne zaman, saat kaçta?
Uzak Şehir bu akşam var mı? Yeni bölüm yayınlanacak mı?
SGK'dan yeni düzenleme: Yemek kartları artık hangi koşullarda kullanılacak?
İnan Kıraç'ın evliliği iptal edilecek mi?