30 yıl önce tanıdım onu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğrenciydim.
Metin Uca, Anadolu ajansının cesur muhabiri olarak Ankara haberciliğnde rüzgar gibi esiyordu.
Yıllar içinde İstanbul medyasına Ankara kökenli bir gazetecinin titizliğini, zekasını, dik duruşunu gösterecekti. Onu farklı kılan bir özelliği daha vardı; içindeki afacan, muzip çocuk. Gücünü içindeki çocuktan aldı hep. Hayata karşı bitmez, tükenmez bir merakı vardı.
Sınıfsızdı. Başbakan, çiftçi veya maden işçisi farketmez, her insana aynı nezaketle davranır, aynı zarif üslupla konuşurdu. Bu yüzden her çevreden, her meslekten dostları vardı.
Dostluğu da benzersizdi. Hakikiydi Metin Uca. Şöhret, tv yıldızı olmak onu hiç değiştirmedi, popülerliğine yenilmedi.
Çocuk ruhu, merakı ve hayalleri onu hep ileriye taşıdı.
İşsiz bırakıldı, yılmadı.
Zekası ve yeteneğiyle yeni bir ekmek kapısı açtı kendine. Artık gazeteci değildi ama kapalı gişe oynadığı stand up’ların yükselen yıldızıydı. Merkez medyanın kapıları ona kapandı belki ama o Türk halkının kalbini ilmek ilmek ördüğü tek kişilik oyunlarıyla kazandı.
Metin tek kişilik ordu gibiydi. Siyasi erkin kendisine açtığı dava sayısı zaman içinde artarken, omurgalı duruşundan hiçbir zaman taviz vermedi. Dilinin kemiği, kendince geliştirdiği üslubuydu. Ona taş atanlara ironiyle cevap verdi her defasında.
Gerçek bir vatanseverdi. Ekmeğini taştan çıkararak kurdu yeni hayatını.
Onu çok incittiler ama o hayatı boyunca o hiç kimseyi incitmedi. Mutluluk saçan yüzünde hüznü asla barındırmadı. Tam tersine, varlığıyla her ortamı neşeye boğan, muzip ve enerjik bir kişiliğe sahipti.
Sabırsızdı, aklına geleni hızlıca hayata geçirmek isterdi. Hayata karşı tükenmeyen bir merakı ve iştahı vardı. Dostları olarak hepimiz ondan çok şey öğrendik.
Dost sofralarının üç silahşöründen biriydi Metin. Hikayeciliğin üstadları, ayrılmaz üçlü; Sunay (Akın) Nebil (Özgentürk), Metin (Uca)…Üç silahşörün çocuk ruhlu neferi, beklenmedik bir anda, tarif edilemez bir acı bırakarak gitti.
Canımız acıyor. İnanmak zor geliyor. Metin’in ardından di’li geçmiş zaman kullanmak ise içimi acıtıyor.
Çünkü o “anın” insanıydı. Şimdiyi, bu anı, dolu dolu yaşamayı seçti.
En zor işleri bile eğlenceli hale getirmekte hünerliydi.
Başına ne gelirse gelsin, güler yüzlü olmaktan vazgeçmedi hiçbir zaman. Metin Uca ülkesini seven bir yurtsever, tevazu sahibi bir Tv yıldızı, cesur bir gazeteci, cesaretiyle zamanın ruhuna meydan okuyan bir kara mizah ustasıydı!
Benim için de gücünü içindeki çocuktan alan güzel insan!
Sevgili Metin;
Bil ki; Sanatla, mizahla, dostlukla ve sevgiyle var ettiğin ismin kuşaklardan kuşaklara taşınacak.
Çünkü efsaneler ölümsüzdür.
Seni çok seviyoruz.
Çok Okunanlar

AKP kulislerinde itiraf gibi değerlendirme

Fenerbahçe'den ezeli rakibine transfer çalımı!

Teröristbaşı Öcalan'dan aylar sonra ilk görüntü

Cumhuriyete düşmanlık millete ihanettir

Nihat Genç’in ardından

Şimdi de Cumhuriyet'i 'Alevi katliamı' ile suçladı

Sapık

Atatürk döneminde nasıl tarım ülkesi olduk

Boğaz’da kaçak alarmı: 6 yapı için yıkım kararı çıktı!

Sistematik eğilimler hukuki delil sayılmalıdır