Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.550

CHP'nin hali pür meali!

Tam bir yıl önce çıktı dedi ki:

"İsveç yönetimi hak ve özgürlüklere bu kadar saygılıysanız önce Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Müslümanların dini inancına saygı göstereceksiniz. Bu saygıyı göstermiyorsanız kusura bakmayın bizden de NATO konusunda herhangi bir destek göremeyeceksiniz."

Kendisini bir miktar tanıyan, huyunu, suyunu, siyasi algoritmasını, duruşunu bilen, geçmişten bugüne söylediklerini, yaptıklarınını az buçuk takip etmiş kim varsa, bu cümleleri duyduktan sonra, kesinlikle üç vakte kadar İsveç'in NATO üyeliği garanti, demiştir.

Öyle de oldu.

Ama meseleyi önce itinayla pazarlık konusu haline getirdi. F-35'lerden zaten umudunu çoktan kesmişti ama yerel seçim öncesi ABD'nin F-16'lar konusunda atacağı herhangi bir adımı içeride güzelce satabilir, milliyetçi damarı kaşıyıp kabartabilirdi.

Bundan iyisi Şam'da kayısı diye düşünmüş olmalı.

Siz Kongre'yi ikna edin, ben İsveç'in NATO üyeliğine onay veririm, dedi. 

Ancak başka bir sıkıntı kendini gösterdi. İlk adımı kim atacaktı?

Riskli bir durum söz konusuydu.

Mesela, Kongre onay verse ve İsveç'in NATO üyeliği protokolü TBMM'de takılsa, krizlerden kriz beğen vaziyeti ortaya çıkabilirdi.

Kaldı ki, 1 Mart 2003'te benzer bir durum yaşanmıştı. Ya da TBMM'nin onayına rağmen Kongre “hayır” derse ne olacaktı?

Tabii ilk adım Washington'dan gelmedi.

Seçim öncesi ABD ile arayı bozmamak için bu riski göze aldı. 

Mazallah Beyaz Saray'dan birileri kaşını kaldırırsa, meşruiyeti sorgulanır; hafazanallah iktidardan bile olabilirdi.

Saray'dan AKP grubuna gelen talimatla İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin protokol TBMM'den geçti.  Zaten vekiller de meseleyi çok önemsememişti. Oylamaya sadece yüzde 42’si katılmıştı. 

Şimdi, ABD Kongresi'nin F-16 konusundaki kararı bekleniyor.

Buraya kadar ortada çok da şaşırılacak, garipsenecek bir vaziyet yok. 

2002'den beri dış siyasette bunun onlarca, belki yüzlerce örneği vardı. Dün ak dediğine bugün kara demesi, dün ağzına geleni söylediğiyle bugün el sıkışması, “dostum” demesi, dün “bu can bu bedende durdukça bu iş olmaz” dediklerinden bugün tornistan etmesi, zaten Makyavel'e rahmet okutacak siyaset klasiği olarak kitaplara geçmişti.

Ama şaşkınlık yaratan CHP'nin tavrı, tutumu oldu!

Oylamaya katılan vekillerin yüzde 77'si yani dörtte üçünden fazlası muhalefetin milletvekiliydi ve onların daha doğrusu ağırlıklı olarak CHP'li milletvekillerinin sayesinde protokol onay aldı.

Ne yazık ki CHP 1 Mart tezkeresindeki tutumunu bu kez ortaya koyamadı.

Oysa değişim diyerek CHP'nin başına geçtiği zaman çok daha dirayetli bir siyaset izleyeceğini  düşünmüştük, düşünmek istemiştik. 

Belki, 13 yıl süren Kılıçdaroğlu döneminden sonra bir umut olabilir demiştik.

Ama olmadı, bu işi beceremedi. Hançereleri yırtılana kadar bağırarak konuşmayı siyaset sandı. Arkası boş, genel geçer söylemleri parti görüşü olarak yutturmaya kalktı. Vatan hainlerinin torununa torbasına yaranmaya çalıştı, aldığı kararların arkasında bile duramadı. Kısa süre içinde siyaset cahili olduğu ortaya çıktı. 

İsveç'in NATO üyeliğine evet diyerek sadece dış siyasetten değil, iç siyasetten de zerre kadar anlamadığını gösterdi.

Koşaradım hayal kırıklığına doğru gidiyor!

CHP hayır oyu kullansaydı, sonra da mesela, "PKK'ya açık destek veren bir ülke NATO üyesi olamaz, İsveç'in NATO'ya girişine evet diyenler tarih önünde büyük bir vebal altında kalacaktır, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürersiniz, bundan sonra gelecek her şehit haberinden siz sorumlu olacaksınız" deseydi... 

PKK'nın İsveç üretimi silahları kullandığını gündeme taşısaydı, İsveç'deki Kuran yakma meselesini kaşısaydı...

İktidara bunun üzerinden yüklendikçe yüklenseydi. Milliyetçilik üzerinden siyaset yapma alanını kısıtlayabilir, kendisine alan açabilirdi.

Bu muhteşem malzemeyi seçim meydanlarında AKP'ye karşı tepe tepe kullanabilirdi. AKP'nin ipliğini pazara çıkarabilir, kayıtsız koşulsuz destek veren milliyetçi, mukaddesatçı seçmenin bir nebze olsun kafasını karıştırabilirdi.

Olmadı, yapamadı!

Tarihi bir fırsatı kaçırdı.

Aynı zamanda seçim kaybetmekten öğrenilmiş çaresizlik yaşayan ve küsen CHP seçmenini tahkim edebilir, ABD'ye karşı dik duran bir CHP imajı üzerinden seçim çalışmalarını hareketlendirebilirdi. 

Sonuçta, TBMM'deki oylamada “evet” oyu verdiği için ABD, CHP Genel Başkanı'nın boynuna madalya takmayacak, “Afferim sana” da demeyecek! O'nun yerine beni destekle, senin çıkarlarını ben de gözetebilirim mesajı vermek istediyse ve muradı da buysa, hiç umutlanmasın!

En hafifi tabiriyle CHP böyle bir zihniyeti er ya da geç kusar!

Gelelim on puanlık uzman sualine...

ABD'nin gönlünü şimdilik hoş etti ama bunu Putin'e nasıl açıklayacak?

İsveç'in üyeliği Rusya'nın stratejik olarak NATO tarafından kıskaç altına alınması anlamına geliyor. Putin'in bunu kolayca kabul etmesi mümkün değil. Çünkü bu onlar için bir beka meselesi!

Gerçi, Kremlin Sözcüsü Peskov, “Bu, Türkiye'nin egemen kararıdır” dedi ama Rusya'nın bu işi böyle basit birkaç cümle ile geçiştireceğini düşünmek en haifi tabiriyle safdillik olacaktır.

Başka bir zaviyeden bakarsak, 14-28 Mayıs öncesinde Putin'den gelen milyarlarca dolarlık destek olmasaydı, büyük ihtimalle bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda başka bir isim oturuyor olacaktı. Putin vanaları açtığı için iktidar seçimden önce bedava doğalgaz tiyatrosunu oynayabildiler.

Kremlin'dekilerde bir şekilde “ihanete uğradık” hissiyatı olduğunu tahmin edebiliriz ve iktidardaki herkes de biliyor ki, Rusya er ya da geç bu ihanetin faturasını Ankara'nın önüne koyar.

Bu faturanın bedeli ne olacak, şimdilik bir tahminde bulunmak güç ama kısa süre içinde Rusya'ya paketi bile açılmayacak 5-6 milyar dolarlık yeni bir S-400 siparişi verilirse şaşırmayalım dedikten sonra yazımıza noktayı koyalım.