Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

İktisat tarihinden bakınca yarını görmek (2)

YAZININ İLK BOLÜMÜ 

İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı'ndaki yarım kalmış paylaşımın tamamlanması ve Versay Anlaşması'nın gereklerini yerine getirmeyen Almanya’nın dize getirilmesidir. 

Diğer nedenleri ise şöyle özetleyebiliriz.

1929’da kapitalizmin ikinci büyük krizi patladı. 1929 Büyük Buhran'ın Avrupa’daki etkileri, özellikle neden olduğu büyük işsizlik, demokrasileri ve hükümetleri zayıflattı. Almanya savaş tazminatını ödeyemeyince, Fransa Almanya’nın sanayi bölgesi Ruhr Havzası'nı işgal etti. Bu işgal, Hitler’in ortaya çıkmasında etkili oldu.

Birinci Dünya Savaşı ve izleyen yıllarda dünya altın stoğunun yarısı Amerika’ya gitmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin lideri savaşı finanse edebilmek için ABD’den borçlanır. 1931 yılına gelindiğinde İngiliz Hükümeti, sterlinin arkasında artık altın olmadığını ilan eder ve altın standardını terk eder. Dünyanın ekonomik patronluğu, İngiltere’den ABD’ye geçmektedir ama henüz Dolar imparatorluğu ilan edilmemiştir. Dünyada bir rezerv para sıkıntısı doğar.

Bütün bunların sonucunda ikinci dünya savaşı patlak verir. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana olan biteni kısaca hatırlayalım. 

Dünya artık ABD ve Sovyetler Birliği liderliğinde iki kutupludur. İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar uygulanan kapitalist sistem, devlet müdahalesinin en aza indirildiği klasik iktisat anlayışının egemen olduğu, işçi ve çiftçilerin ağır sömürü altında olduğu bir dönemdir.

Döneme vahşi kapitalist tanımlaması yapmak yerinde bir tanımlamadır. İkinci dünya savaşından sonra ise iki kutuplu dünyada Sovyet Sisteminin etkisi ile Keynes’in önerdiği sosyal devlet politikaları ve devlet müdahaleleri kabul görür.

Komünist blokta, barınma, beslenme, eğitim, sağlık, istihdam, emeklilik ve sanata ulaşma, ücretsiz temel haklardır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kapitalist sistemde devlet, Sovyet Bloku rekabeti nedeniyle, sosyal haklar sağlar. Bunun sonucunda da savaş öncesi milli gelir içinde yüzde 10-15 olan bütçelerin payı 1980’li yıllara gelindiğinde ABD’de yüzde 40’lara, Avrupa’da yüzde 45-50’ler seviyesine ulaşır. Bu kapitalistlerin daha çok vergi vermesi demektir ama hızla büyüyen ekonomilerin ve artan kârlar sonucunda (1975 yılına kadar) sermayenin pek şikayeti yoktur.

Hatta bu dönem kapitalizmin altın çağı olarak nitelendirilir. Sonraki yıllarda işçi sendikaları güçlenir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, artık vahşi kapitalizmden, sosyal devlete önem veren, devlet girişimlerinin de olduğu kapitalizme geçilmiştir. 

ABD kapitalist sistemin ve dünyanın jandarması olduğunu ilan eder. Artık dünya Amerika'nın koyduğu kurallar ve bu kuralları denetleyecek bağımsız gibi görünen ama ABD’nin etkisindeki uluslararası kurumlar tarafından şekillenecek ve yönetilecektir. 

İlk olarak Bretton Woods Anlaşması ile dolar dünyanın rezerv parası ilan edilir. Doların değeri altına bağlanır. Bir ons altın 35 dolardır. ABD Hükümeti, 35 dolar getirene 1 ons altın vereceğini garanti eder. Diğer ülke paraları da ABD dolarına bağlanır.

Tarih, Temmuz 1944’tür. Bu kararın pekiştirilmesi için yine aynı tarihte İMF ve Dünya Bankası’nın kurulmasına karar verilir. IMF ve Dünya Bankası’nın çalışması için BM’nin kurulması gerekmektedir. 24 Ekim 1945’te BM kurulur. BM’ye üye olan ülkeler doğal olarak IMF üyesidir. (Altı ülke hariç). BM’nin kurulmasıyla 1947’de IMF ve Dünya Bankası faaliyete geçer. 

Bu kuruluşların ABD adına çalışması için bir de sopa gereklidir. Güçlü bir Amerikan donanması ve NATO… 4 Nisan 1949’da da NATO kurulur. 

Bir süre sonra ABD dış ticaret açığını dolar basarak finanse eder. İkinci Dünya Savaşı'nın yenik ülkeleri Almanya’nın Mark’ı ve Japonya’nın Yen’i dolar karşısında değer kazanmaya başlar. 1971 yılında Fransa elindeki dolarları ABD’ye gönderip karşılığı altını ister. Uçak havadayken ABD Başkanı Nixon Altın Standardından vazgeçtiğini açıklar. Artık doların arkasında altın yoktur. Ama doların egemenliği devam eder. Nedenleri ayrı bir yazı konusudur. Girersek zaten uzun olan yazı daha da uzar.

Bu karar, ABD’nin kendi koyduğu kuralları değiştirmesidir. ABD’nin kendi koyduğu kurallara bile tahammülü yoktur. Artık ABD kendi durumuna göre istediği zaman istediği kuralı koymaya başlar. BOP Projesi, durduk yerde Irak’a, Libya’ya saldırması, eski Varşova Paktı üyesi ülkeleri Rusya’ya karşı kışkırtması serbest ticareti ve Neoliberal yaklaşımları savunurken Çin’in atağı karşısında ABD’nin Neoliberal sistemin aksine ticaret kısıtlamalarına gitmesi, buna karşılık Komünist Parti tarafından yönetilen Çin’in dünya ticaretinde Neoliberal politikaları savunması gibi birçok örnek sayılabilir. 

Türkiye’yi ilgilendiren bir kural değişikliği kapıda olabilir mi? Bir NATO ülkesinin, diğer bir NATO ülkesine saldırmaması… 

ABD Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye’yi de şekillendirmeyi, Irak, Suriye ve Türkiye topraklarında bir Kürt Devleti kurmayı hedefliyor. Türkiye’nin toprak bütünlüğüne açıkça bir tehdit ve saldırı… ABD henüz bir NATO üyesi olan Türkiye’ye Türkiye topraklarında saldırmadı ama Ekim ayının ilk günlerinde Suriye’de Türk Ordusu'na ait SİHA’yı düşürdü.

Yetmedi, 13 Ekim tarihinde ABD Başkanı Biden, Beyaz Saray internet sitesinde yayınladığı bir mesajla, Türkiye’nin Suriye’deki varlığının, ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikası için tehdit olduğunu açıkladı.

Bugüne kadar ABD ve NATO, NATO üyesi olduğu için Türkiye’ye saldırmadı. Ancak bir karşı devrim projesi olarak siyasal İslamla işbirliği yaparak, kumpas davalarla Türk Ordusu'nun yapısı değiştirildi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumları başta yargı olmak üzere işlemez hale getirildi, sınırlar kevgire çevrildi, aralarında ABD adına savaşmış Afganlı askerler ve IŞİD militanlarının da bulunduğu 10 milyonun üzerinde sığınmacı ile Türkiye’nin demografik yapısı bozuldu.

Türkiye ekonomisi, uyuşturucu bağımlısı gibi dış borç kolik yapısı, çökertilen tarımı ile dış açıkları, bütçe açıkları, yüksek enflasyon ve giderek kaybolan rekabet gücü ile zaten kendi ayaklarının üzerinde duramaz halde.  

DEVAM EDECEK