MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN AŞİRET REİSLERİ İLE TEMASLARI
Atatürk, ordu müfettişi sıfatıyla Anadolu’ya geçmişti. Meclis’in açılışına kadar olan dönemde, mektup ve telgraf haberleşmesi ile Birinci Dünya savaşı yılllarından tanıdığı yerel önderlerle temaslar kurdu.
Sivas Kongresinde Müdafaa-ı Hukuk örgütü ve Heyeti Temsiliye Anadolu’da iktidarı fiilen ele alıp İstanbul’daki Damat Ferit Hükümetini istifaya zorladı.
Bu arada barış konferansı girişimleri devam ediyordu. Paris Barış Konferansında “Şark meselesi” çözülecekti. Gündemin en son maddesi Türkiye idi. Savaşın galibi müttefikler Anadolu ve Kuzey Mezopotamyayı kapsayan bir Kürt Krallığı ile Vilayatı Sitte’de bir Ermeni Devleti kurmak niyetindeydiler. Milli kurtuluş savaşımızın zaferle sonuçlanması iki planı da geçersiz kıldı.
Bu süreçte, Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Batum) ve müttefiklerin Kürdistan kurmayı düşündükleri vilayetlerin temsilcilerinin TBMM’de yer almalarını sağlayan bir strateji izledi. Bu vilayetler 1919 Mebusan Meclisi seçimlerine de katıldılar.
ATATÜRK’ÜN ERZURUM KONGRESİNDEN SONRA KURDUĞU TEMASLAR
Mutki Aşireti Reisi Hacı Musa Bey, Bitlis’te Küfrevizade Şeyh Abdülbaki Efendi, Şırnaklı Abdurrahman Ağa, Derveşli Ömer Ağa, Musaşlı Resul Ağa, Norşinli Şeyh Ziyaettin Efendi, Garzon’da Cemil Çeto Bey, Mebusan Meclisi eski üyeleri Sadullah Efendi ve Şeyh Mehmet efendilere Kongre kararlarını bildirdi. Milli mücadeyele katılmaya davet etti. (Nutuk Vesikalar III, ss.937-945)
ELCEZİRE CEPHESİ KOMUTANI NİHAT ANILMIŞ PAŞAYA İCRA VEKİLLERİ HEYETİ TALİMATI
İcra Vekilleri heyeti kurulduktan sonra heyetin doğal başkanı Mustafa Kemal Paşa 27 Haziran 1920 tarihinde Elcezire Cephesi kumandanı Nihat Paşa’ya bir talimatname gönderdi. Bu talimatnamenin “Kürtlere özerklik vaadi” olarak anlayan çevreleri biliyoruz. Tamamı kasıtlı ve dönemin konjonktüründen bihaber yorumlardır. TBMM Başkanı talimatında Kürt liderlerin TBMM idaresinde yaşamaya talip olduklarını ilan etmeye davet edilmesini istedi.
Nihat Paşa, Kürt liderlerle temas kurdu. Bunlarla Diyarbakır’da görüştü. Eski bir devlet geleneği olarak bu liderlere silah hediye etti. Hediye edilen silah sayısı 120. Bu da güçleri farklı olsa da muhatap aşiret reislerinin sayısı konusunda bir fikir vermelidir.
ANKARA KONVANSİYONU’NUN GELECEĞİNE DAİR TEREDDÜTLER
Meclisin açılışından 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’na kadar Anadolu ihtilalinin ideolojik rengi tam olarak belli değildi. Kimilerine göre gidişat bolşeviklik veya cumhuriyetti. Milletvekilleri arasında da geleceğe ilişkin farklı projeksiyonlar vardı.
Örneğin Meclis İkinci Başkanı Celaleddin Arif Bey Erzurum merkezli bir Vilayatı Şarkiyye idaresi kurmak düşüncesiyle harekete geçti. Başka gerekçeler ileri sürerek üç ay izinle Erzurum’a gitti. Yanında fikir birliği ettiği başka milletvekillerini de vardı. Celaleddin Arif Bey Adliye vekilliği de yapmış, bir hukuku düvel (Devletler hukuku) profesörü idi. Karabekir’in uyarısı ile girişimi tepki ile karşılandı. En sonunda Roma’ya temsilci olarak gönderilerek uzaklaştırıldı.
Bir başka örnek ise Konya milletvekili Abdülhalim Çelebi Efendi’nin girişimidir. Çelebi Efendi Meclis birinci başkanvekili ve Konya Mevlevi postnişini idi. Konya’da İtalyanların himayesi altında bir Selçuklu hükümeti kurabileceğini düşünüyordu. Delibaş ayaklanmasının sorumlularından olduğu gerekçesiyle yargılanmak istendi. Dokunulmazlık dosyası meclise geldi. Dosya fazla kurcalanmadı.
Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’in de kafası karışıktı. Yusuf Kemal Tengirşenk ile gönderildiği ilk Moskova ziyaretinden dönerken akrabalarını görmek bahanesiyle delegasyondan ayrıldı. Bekir Sami, Büyük Çerkes sürgününde Osmanlı’ya göç etmiş soylu sınıfından bir Çerkesti. Anlatıldığına göre Osetya’da bir devlet kurma ihtimalini yerinde görmeye gitmişti.
Dönüşünde Londra Konferasına gönderildi. Burada da Kürtlerle ilgili kafa karıştırıcı beyanlarda bulundu. Tevsi-i mezuniyet ve adem-i merkeziyetin muhtariyet olarak tanımlayan ifadeler kullandı. 1921 Anayasasındaki vilayet idaresinin “Kürtlere özerklik” olarak anlaşılmasına yol açabilecek yorumlarda bulundu. Sonra düzeltmeye çalıştı. Dönüşünde “başka gerekçelerle” istifaya zorlandı. Eski Beyrut Valisi’nin bu açıklamaları Ankara’daki gelişmelere hakim olmadığını gösterir.
KÜRT MİLLETVEKİLERİNİN TEMSİL ETTİĞİ SINIFSAL ZEMİN NEYDİ?
Örneğin Dersim vilayetinde olduğu gibi çoğunlukla aşiret reisleri idi. Diyab Ağa, Mustafa Ağa, Hasan Hayri Bey gibi.
Bunun dışında aşiret reisi ailelerinden olup, Harbiye’nin aşiret sınıflarında okuyarak orduya intisap etmiş olanlar vardı. Bunların çoğu süvari subayı idi.
Diyarbakır gibi gelişmiş şehir merkezlerinde geniş mülk sahibi, meşrutiyetten beri siyasetin içinde bulunan simalar vardı. Bunlardan bazıları hakkında mütarekeden sonra Ermeni emvaline el koydukları iddialarıgündeme gelmişti. Müttefikler bu iddiaları çok önemsiyor, savaş suçu sayıyorlardı. Bu isimlerin Divanı Harp’te yargılanmalarını sağladılar. Bununla tatmin olmadılar. Kendileri yargılamak üzere Malta’ya götürdüler. Örneğin Zülfü Tigrel ve Pirinçcizade Feyzi Bey.
MİLLETVEKİLİ SEÇİLEN MÜLKİ İDARE AMİRLERİ VE YEREL YÖNETİCİLER
Bu milletvekillerinin seçildikleri vilayet ile mahalli ilgisi yoktur. Seçimler esnasında orada bulunan mülki idare amirleridir. Örneğin Van Valisi Haydar Vaner. Bir başka örnek Hakkari Valisi Mazhar Müfit Kansu’dur. Kansu, “Erzurum’dan ölümüne kadar Atatürk’le beraber” kitabının yazarıdır. Heyeti Temsiliye üyesi olmuştur. Milli kurtuluş hareketinin başından itibaren içinde yer almıştır. Devrimin her aşamasında Mustafa Kemal Paşa’nın daima yanında olmuştur.
Bu iki isim önce IV. dönem Osmanlı Mebusan Meclisine seçildiler. Sonra Birinci Meclis üyesi oldular.
Bunların dışında, bazı vilayet ve liva merkezlerinde il genel meclisi üyeliği, belediye meclisi üyeliği veya başkanlığı yapmış, bulunduğu mahallin ileri gelenleri de vardı. Mülki, adli, idari dairelerin müdürlüklerini yapan bazı isimler de Birinci Meclise seçilenler arasındaydı.
Meşrutiyetten beri siyasetin içinde olan İttihatçılar da vardı. Bunlar Müdafaa-ı Hukuka katıldılar. Mustafa Kemal’in kadrolarında yer alanlar daha sonraki dönemlerde milletvekili seçildiler.
Önemli bir nokta: İlmiye kökenli milletvekillerinden Birinci Grup içinde yer alanlar (Kemalist parti) birinci meclisten sonra konumlarını korudular. II. Dönemde Mustafa Kemal Paşa’nın aday gösterdiği 10 civarında milletvekili vardır.
İLK MECLİSTE ETNİKÇİLİK-BÖLGECİLİK-KÜRT KİMLİĞİ VE TÜRKİYE
Birinci Meclis’te sadece Kürt kimliği değil diğer etnik unsurlar da zaman zaman gündeme gelmiştir: Örneğin Lazlar, Çerkesler. Milletvekilleri arasında etnik köken gerilimleri olmuştur. Hatta kırgınlıklar.
Çerkeslere ilişkin şu söylenebilir: Büyük Çerkes sürgünü sonrası özellikle aristokrat sınıfları Osmanlı yönetimine tamamen entegre olmuşlardır. Önemli devlet görevlerine gelmişlerdir: Örneğin Rauf Bey (Orbay) Bekir Sami Bey (Kunduh) böyle ailelerden geliyordu. Birkaç kuşaktan beri Osmanlı seçkinleri sınıfına girmişlerdi.
Kürdistan sözcüğü kesinlikle şimdilerde olduğu gibi bir anlam ifade etmiyordu. Payitahttan bakıldığında içinde geri kalmışlık, feodalite ve kısmi mağduriyete rağmen sadakat olan bir kavramdı Kürtlük. Milli Mücadelede ise Türklerle kader ortaklığı, TBMM idaresine bağlılık ve orada temsil edilme kararlığı anlamına geliyordu.
Koçgiri isyanının Sakallı Nurettin Paşa tarafından orantısız bir şiddetle bastırılmış olmasına rağmen TBMM‘nin olaya el koyma biçimi kırgınlığı derinleştirmedi. Kürt kimliği, milli kurtuluş savaşımız boyunca Kürtçü ayrılıkçılık anlamına gelmiyordu.
Genel kurulda, etnik korularda tansiyon yükseldiğinde çoğunlukla “muhtelif anasır-ı İslamiye… samimi bir mecmua” gibi kavramlara başvuruluyor. Ortalık yatıştırılıyordu. Ancak ben bu tanımlamanın tek başına gerçekçi bir siyasi karşılığı olmadığını düşünüyorum.
Şöyle ki eğer din birliği tek başına belirleyici olsaydı. Araplar ve Arnavutların da bu ortaklığın parçası olması gerekirdi. Değillerdir. Birliğin de ayrılığın da sebepleri başkadır.
Bence Kürtlerin Türklerle birlikte, TBMM çatısı altında kader birliği kararı vermelerinin tarihi, sosyolojik ve coğrafi nedenleri vardır.
Birinci neden vatandır. Ortak coğrafya Anadolu’dur. İkinci neden Kürt elitleri farklı nedenlerle Osmanlı Türkiyesine bağlıydılar. Aşiret reislerinin, Kürt ulemanın Türkiye’ye bağlılığı Osmanlı idaresi altında geçen yüzyıllara ve sünni geleneğe dayanıyordu.
Servet sahibi sınıflar (burjuvalaşmanın eşiğindeki mütegallibe) ve küçük burjuva sınıfı Osmanlı-Türk okullarında hatta Darülfünunda okumuşlardı. TBMM’de kullanılan dil Türkçe idi. Kürt elitleri Türkçe biliyordu. Ortak dil Türkçeydi. En önemli nokta belki de buydu.
Bunun altındaki temel neden modernleşme ile genişleyen okullaşma ve eğitimdi. Kürt kökenli milletvekillerin pek çoğu rüştiye veya idadi eğitimini tamamlamış simalardı.
Bu gerçekler dikkate alındığında, farklı etnik unsurların varlığına rağmen Anadolu toprakları bu insanların ortak vatanıydı.
İşte bu nedenlerle, Birinci Dönem TBMM’inde, aşiret mekteplerinde okumuş süvari subayı olmuş Dersimli bir milletvekili ile, İstanbul’da Medresetül Kuzat’ta (şeriye mahkemelerine yargıç yetiştiren Adliye Mektebi) okuyarak Erzincan müftüsü olmuş bir kişi aynı meclisin üyesiydi. (Bu arada Mederesetül Kuzat günümüzde İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesidir)
Bir başka kategori de, “Hürriyetin ilanından beri” ittihatçılık yoluyla siyaset yapmış Kürt mütegallibedir. Bunu da belirtelim. Bütün bu farklı kimlikler TBMM çatısı altında bir araya gelebildiler.
Pek çoğunun ana dil farkı vardı. Böyle olmasına rağmen hepsini “Milli Devletin” eşiğinde buluşturan Türkçe eğitimdi. Türkçe, 1864 Vilayat nizamnamesinden beri mülki-idari bütün devlet işlerinde kullanılan resmi dildi.
MİLLETVEKİLLERİNİN KİMLİKLERİ
Bu ayrımda tamamı olmasa bile dikkatimi çeken milletvekillerinin Ankara Konvansiyonuna nasıl katıldıkları ve neyi temsil ettiklerini okuyucunun dikkatine sunmak isterim.
VAN- BİTLİS MİLLETVEKİLLERİ
Van milletvekillerini ele alalım: Örneğin Hasan Sıddık Haydarani, Hamidiye Alay komutanlığı yapmış bir aşiret reisinin oğluydu. (1887-1961)
Haydar Vaner Podgoriçalı (Karadağ) bir mülki idare amiri idi. (1873-1954) Seçimler sırasında Van valisi idi. Sivas Kongresine katılmıştı. IV. Dönem Osmanlı Mebusan Meclisine Van milletvekili seçilmişti. Anadolu Meclisine iltihak etti. 1920’de TBMM kararı ile Konya Valiliğine getirildi. Delibaş isyanı sırasında orada görevliydi. Olaylara yaklaşım tarzı nedeniyle gözden düştü. Milli Mücadeleden sonra İstanbul’a yerleşti.
Tevfik Demircioğlu Van’da nüfus müdürlüğü yapmıştı. Seçimler sırasında belediye başkanlığı görevi yapıyordu. Birinci Dönemden sonra siyasetten çekilmiş, 1862-1930 yılları arasında yaşamış bir yerel yönetici.
Hakkı Ungan (1880-1943) Mustafa Kemal Paşa’ya çok yakın olmuş biri. Zaferden sonra siyasetten çekildi. Tekrar milletvekili olmak istemedi. Kendisine verilen İstiklal Madalyası ve bir savaş ganimeti silah dışında bir şey kabul etmeden memleketi Van’a döndü. Osmanlı Mebusan Meclisinde de Van temsilcisiydi.
Kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse, Van milletvekilleri, Hamidiye Aşiret Alayları ile ilişkili olanlar; milli kurtuluş savaşı başladığında orada görevli bulunan mülki idare amirleri veya yerel yöneticilerden oluşuyordu.
Bitlis milletvekillerine gelince, dikkatimi en çok çeken isim Şeyh Sait ayaklanması sırasında idam edilen Yusuf Ziya Koçoğlu’dur.
Yusuf Ziya Bey’in cumhuriyete kadar birlikçi söylemi tutanaklarda kayıtlıdır. Lozan konferansı sırasındaki konuşmaları bu yöndedir. Şeyh Sait isyanı sorumlularından olduğu gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı. (1925)
Arif Hikmet Özdemir, Bitlis belediye başkanı idi. Uzun bir aradan sonra 1946 seçimlerinde - VIII. dönemde-tekrar Bitlis milletvekili seçilmiş.
Derviş Sevünç, 1876 doğumlu; Erzurum Kongresinde Bitlis üyesi idi.
Bitlis milletvekilleri ile ilgili olarak söylenebilecek şey onların Bitlisin yerel önderleri olduğu istikametindedir.
DİYARBAKIN MİLLETVEKİLLERİ
Bu başlık altında dikkatinizi çekmek istediğim istediğim iki sima var. Birincisi Pirinçcizade Feyzi Bey’dir. TBMM’ye katılmadan önce dört dönem Mebusan Meclisi üyeliği yapmıştır. Bu önemli bir noktadır. Meşrutiyet devri siyaset adamıdır.
Pirinçcizade Feyzi Bey, cumhuriyet devriminden sonra Nafıa Vekilliği de yaptı. II. Meclis açılınca Fethi Bey kabinesinde görev aldı. Malta sürgünlerinden biridir. Ermeni emvaline el koyduğu gerekçesi ile İngilizler tarafından yargılanmak üzere Malta’ya götürülmüştü. Malta’da iken Mebusan Meclisine yine Diyarbakır milletvekili seçildi. (1919) 1921 İnebolu mübadelesinde serbest bırakıldı. Ankara Meclisine katıldı. Ziya Gökalp’in dayısının oğludur. Lozan’da İsmet Paşa’nın heyeti müşavere heyetinde yer aldı. Hakkındaki yargım şudur: Diyarbakır’ın mütegallibe sınıfındandı: Diğer bir ifadeyle hegemonya sınıfını temsil ediyordu. Bölge egemenlerinden biri. Meşrutiyette İttihatçı, Cumhuriyette CHP’li. Daima merkezdeki hakim gücün yanında yer alıyor.
Öbür önemli isim Zülfü Tigrel’dir. (1877-1940) O da Diyarbakırlı ve vefatına kadar TBMM üyeliğine sürekli milletvekili seçilmiştir. Bu bulgunun bölgedeki egemenlik ilişkileri ve yeni rejime açısından oldukça önemli olduğu aşikardır.
Lozan Barış konferasında o da İnönü ile birlikte gitmiş. Müşavirler heyetinin üyesi. Bunun anlamı şu: İngiltere’den gelecek Kürtleri konu alan bir provokasyona karşı TBMM hükümetini savunmak için oraya gönderilmişlerdir.
Yeni gelmişken, bir not etlemek isterim. Pirinçcizade ile birlikte Ermeni soykırımı ve emvaline el koyma iddialarına konu olan bir başka isim Antep milletvekili Ali Cenani Bey’dir. (1872-1934) Osmanlı Mebusan Meclisinin dört döneminde milletvekili seçilmişti. O da ingilizler tarafından yargılanmak üzere Malta’ya götürülmüştü. 1921’de dönünce Ankara Meclisine katıldı. Cumhuriyet’te Fethi Okyar ve İsmet Paşa hükümetlerinde Ticaret bakanlığı yaptı. Yüce Divan’da yargılanan ikinci bakandır.Birincisi İhsan Eryavuzdur. Havuz-Yavuz davası nedeniyle (1927) Cenani Beye İsnat edilen suç: un ve zahire fiyatlarının yükselmesini önlemek için Ticaret Bakanlığı emrine verilen 500.000 lirayı usülsuz harcamak. Ali Cenani, Yüce Divanda 1 ay hapis ve 170.000 lira para cezasına çarptırıldı. (1928)
Her üç milletvekilinin özelliği mahalli mütegallibe sınıfından olmalarıdır. Bu sınıf İstanbul’daki hegemonyaya Osmanlı elit sınıfı üzerinden bağlanmaktaydı.
Bu simaları, periferinin hegemonya güçleri olarak tanımlayabiliriz. Hepsi meşrutiyetten itibaren yasama meclisi üyesi. Meşrutiyette ittihatçı , cumhuriyet rejiminde CHP’li.
Abdühamit Cinten , Diyarbakırlı bir ilkokul müdürü. (1871-1928)
Abdülkadir Kürkçü, Diyarbakırlı ve Jandarma Alay komutanı, ikinci dönemde de milletvekili seçilmiştir.
Mustafa Akif Tütenk, Diyarbakırlı bir öğretmen ve yerel gazeteci. Ziya Gökalp’in arkadaşı. 23 Nisan 1920’de Meclisin açılışında bulunmuştu: ilk oturumda hazır bulunan 100 civarındaki milletvekilinden biridir. İkinci dönemde memleketine dönmüş. Milletvekili seçilmemiştir.
DERSİM MİLLETVEKİLLERİ
Dersim vilayetini temsil eden milletvekilleri içinde üç sima oldukça ilginç. Bunların başında elbette Diyab Ağa gelir. Atatürk ile kurtuluştan sonra makam otomobilinde resmi olan Ferhatuşağı aşireti reisi. Öbürü Mustafa Ağa. 1859 doğumlu. Abbasoğlu aşireti reisi. Üçüncü kişi Hasan Hayri Kanko.
Diyab Ağa 1852 Çemişgezek doğumlu. Sultan Abdülaziz devrinden kalma bir aşiret reisi. 1935’te Sivas’te hayata veda etmiş.
Dersimli binbaşı Hasan Hayri Bey ile birlikte Erzurum Kongresine katıldı. 1922’de Dersim’i vilayet yapan önergeyi verdi. Daha önce Dersim liva idi. Mutasarrıflık ile yönetiliyordu.
Atatürk kendisine maaş bağlattı. Abdülhamit devrinde Hamidiye milis komutanlığı da yapmış. Herhalde ilk Ermeni isyanları sırasında olmalı. Birinci Dünya Savaşında da milis kuvvetleri komutanı.
Hasan Hayri Kanko: Hozat Şeyh Hasanlılar aşireti reisinin oğlu. Harpokulunda Aşiret sınıfında okumuş. Süvare teğmeni olarak Siverek aşiret süvari alayında görevlendirilmiş. Şeyh Sait isyanında idam edilmiş. Mezarı Elazığ’da. Torunu Tıp doktoru ve CHP’den milletvekili seçildi,
Mustafa Zeki Saltık, 1881 Hozat doğumlu. O da Harp okulu aşiret sınıfında tahsil görmüş. Sivas İstiklal Mahkemesi üyeliği yapmış. II mecliste orduya dönmüş. Görüldüğü gibi Dersim’den seçilip sonradan idam edilen milletvekilleri olduğu gibi İstiklal mahkemesi üyesi olanlar da var.
Ahmet Rasim Tan, Zaza asıllı. Karaballı aşiretinden. O da Harbiye Aşiret sınıfında tahsil görmüş. Osmanlı aşiret alaylarında subay olmuş.
Bir değerlendime yapmak gerekirse, Dersim milletvekilleri ya doğrudan aşiret reisi ya da Harbiye’de aşiret sınıflarında okumuş subaylar. Süvari subayı çoğunluğu.
Bu da hepsinin Osmanlının son döneminde Devletin merkezinde eğitim aldıklarını gösteriyor. Dersim milletvekillerinden hiç biri ikinci dönemde TBMM üyesi değil. Bu anlamlı.
ERZİNCAN VE ELAZİZ (MAMURATÜL AZİZ) MİLLETVEKİLLERİ
Erzincan milletvekilleri içinde anılması gereken ilk isim hiç kuşkusuz Şeyh Hacı Ahmet Fevzi Efendi’dir. Şeyh Efendi 1861 Erzincan doğumlu.
Erzurum ve Sivas’te delege ve Heyeti Temsiliye üyesi. Birinci Dünya Savaşını Ruslarla bitiren Erzincan mütarekesinden sonra Ruslar Şeyhi esir alıp Tiflis’e götürmüşler. Dokuz ay sonra geri dönmüş. Bolşevik devrimi ve Brest -Litovsk barış anlaşmasının sağladığı yeni koşullar nedeniyle serbest bırakılmış olmalı.
Birinci TBMM’nin sonuna doğru hastalanarak memleketine dönmüş ve orada vefat etmiş: 16 Nisan 1923.
Bir başka ulemadan Erzincan milletvekili Osman Fevzi Efendi’dir. (Topçu) Erzincan müftüsü. Birinci Meclisten önce 1908 ‘de Meclisi Mebusana üye seçilmiş, Erzurum Kongresine katılanlardan biri de o.
Mehmet Tevfik Kütükbaşı, Erzincanlı. Refahiye ve Kemaliye nahiye müdürlüğü yapmış. Kaymakam vekili iken Birinci Meclise seçilmiş.
Mehmet Emin Bey, ise Erzincanlı değil. Mülki idare amiri. Aslen Bursalı. Pötürge kaymakamı iken milletvekili seçilmiş.
Son milletvekili Hüseyin Aker, Erzincan 1893 doğumlu. Rüştiye mektebi mezunu. Ortaokul düzeyinde bir eğitim bu. Ama o tarih için önemli. Hüseyin Aker’i şu özelliği ile hatırlamalıyız: Cumhuriyetin 50. Yılında hayatta olan Birinci Meclis üyelerinden biri. Fahrettin Altay Paşa ve İnönü ile birlikte ilk mecliste bulunmuş onur konuğu olarak davet edilmiş düzenlenen törenlere.
Elazığ temsilcileri ise şöyle: Hüseyin Gökçelik, birinci dönemden itibaren TBMM üyesi. Dört dönem. Emniyet teşkilatından. Polis memuru olarak kariyerine başlamış. Diyarbakır ve Bitlis’te başkomiserlik yapmış. Memleketi Elazığ.
Muhittin Çöteli, üç dönem TBMM’ne seçilmiş. Osmanlı Mebusan Meclisinden geliyor. Mehmet Naci Karaali 1856 Harput doğumlu. Birinci ve ikinci dönemde Elazığ milletvekili. Ziraat Bankasında çalışmış. Kariyeri bankacılık alanında.
Rasim Tekin, sadece birinci dönemde milletvekili. 1877 Arapgir doğumlu. Mülki ve adli kurumlarda tahrirat katipliği yapmış.
Hasan Tahsin Berk, aslen Selanikli. (1881-1943) Mamuratel aziz vilayet defterdarı. Mecliste Mustafa Kemal Paşa’ya yakın olan kadroların içinde.
MUŞ MİLLETVEKİLERİ
Muş milletvekilleri içine en dikkat çeken Hacı İlyas Sami Efendidir. Meclisi Mebusandan beri siyaseti içinde. 1908’den itibaren Muş milletvekili. Meşrutiyette İttihatçı. İngilizler tarafından Malta’ya sürülenlerden biri. Ankara’ya döndükten sonra sürekli milletvekili seçilmiştir. Cumhuriyette Mustafa Kemal’in kadrosu içinde.
Diğer milletvekilleri ise özetle şöyle: Abdülgani Erten, Genç (Bingöl) doğumludur. Eğitimi Rüştiye düzeyinde bir yerel memurdu. Kasım Dede Bey, Muşlu. Liva meclisi üyeliğinden geliyor. Osman Kadri Bingöl Mebusan Meclisinde bulunmuş, iki dönem de TBMM’de Muş üyesi. Rıza Kotan, Muşlu bir ağa çocuğu, iki dönem Muş milletvekilliği yaptı. Tarım ve ticaret ile meşgul bir aileden geliyor.
HAKKARİ MİLLETVEKİLLERİ
Hakkari milletvekileri içinde ilk elden anılması gereken isim Mazhar Müfit Kansu’dur. Kansu’nun bu vilayetin temsilcisi olması tamamen o tarihte Hakkari valisi olması nedeniyledir. Kansu, 1872 Denizli doğumlu, Mülkiye Mektebi mezunudur. Mustafa Kemal Paşa’ya mülki idare kanadından katılan ilk isimlerden biridir.
Erzurum ve Sivas kongresinde bulunmuş ve Heyeti Temsiliye’ye seçilmiştir. İstiklal Mahkemesi üyeliği yapmış, TBMM’nin ikinci döneminden itibaren memleketi Denizli’den milletvekili seçilmiştir.
Meclise gelen diğer Hakkari milletvekili Seyyid Taha Efendi ise ilmiye kökenliydi. İbrahim Arvas, seçilmiş olmasana rağmen meclise katılmamıştır
SİİRT MİLLETVEKİLLERİ
Mustafa Sabri Baysan, Siverek kadısı. Aslen Denizli’nin Çal kazasından. Mustafa Kemal’in ekibinde yer almakla birlikte tekrar milletvekili olmak istememiş, memuriyete dönmeyi tercih etmiştir.
Halil Hulki Aydın, Siirt müftüsü, Mebusan Meclisinde de üye idi. Atatürk’e yakın ilmiyelilerden. Daha sonraki dönemlerde -kaydı hayat- milletvekili seçilmiştir. (1869-1940)
Salih Atalay, Siirtte müderris. Daha sonra memleketine dönerek müderrislik ve müftülük yapmaya devam etti. (1873-1961)
SİVEREK MİLLETVEKİLLERİ
Abdülgani Ensari, 1885 Mardin doğumlu, 1974’e kadar yaşamış, Siverek ve Mardin milletvekilliği yapmış. Harbiyeli. Büyük bir ihtimalle Aşiret sınıfından mezun. Ensari aşiretinden. Bekir Sıtkı Ocak, Müderris, İhsan Sağlam, 1876 Trabzon doğumlu bir subay, Diyarbakır ve Bitliste jandarma alay komutanlığı yapmış, İttihatçı. Ordudan ayrılarak siyasete girmiş, Meşrutiyette Mardin milletvekilliği yapmış, Birinci Mecliste Siverek milletvekili. Ancak Nisabı Müzareke Kanunundan sonra Ankara ve Trabzon valiliği görevlerine getirilmiştir. İkinci Mecliste Ergani milletvekili.
Mehmet Sırrı Tayanç, Siverekli bir memur; Mustafa Lütfi Azer, Rusya’da doğmuş Azeri kökenli bir isim. Fatih medresesi ve Darülfünun mezunu bir öğretmen . Birinci Meclise seçildiğinde Siverek İdadisi müdürlüğünü yürütüyordu.
BAYAZIT (AĞRI) MİLLETVEKİLLERİ
Dr. Refik Saydam, Birinci mecliste Bayazıt milletvekilidir. Bayazıt günümüzdeki Ağrı vilayetini kısmen kapsamakta olan bir seçim bölgesiydi. Dr. Saydam’ın bu vilayetten seçilmesi Birinci Dünya Savaşında bölgede askeri doktorluk yapması ile ilgili olabilir. Bilindiği gibi Dr. Saydam Atatürk’ün sağlık bakanı, İnönü’nün başbakanıdır.
Diğer milletvekillerine gelince, Hacı Mehmet Öney, 1844 Doğubayazıt doğumlu. Muharremzadelerden bir müderris. Liva idare heyeti üyesi. Hastalığı gerekçesiyle 1921 sonrasında izinli sayıldı. Memleketinde gönderildi. 1923’de vefat etti.
Süleyman Sudi Acarbay, Bayazıtlı bir İttihatçı, 1866 doğumlu, 1908 Mebusan meclisinde bulunmuş. Birinci ve ikinci dönemde Bayazıt milletvekili seçilmiştir.
DERSİM MİLLETVEKİLİ KANKOZADE HASAN HAYRİ BEY
1925’te (Şeyh Sait isyanı) idam edilenlerden birİ Birinci Mecliste Dersim milletvekili olan Hasan Hayri Kanko’dur.
Şeyh Hasanlılar aşiret reisi olan Hasan Hayri Bey Harbiye’nin Aşiret sınıfında okuyarak süvari subayı olmuştu.
Kankozade Hasan Hayri Bey Şeyh Sait isyanının örgütleyicilerinden olduğu gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldı. Cezası Elazığ’da infaz edildi.
Buradan çıkaracağımız sonuç şudur: Birinci Meclis’te birlikçi tutum takınan, cumhuriyet devriminden sonra karşı devrim cephesine geçen siyasi aktörler devrim mahkemelerinde yargılandılar. Cezalandırıldılar.
DERSİM MİLLETVEKİLİ DİYAB AĞANIN TUTUMU
Mustafa Kemal cephesinde yer alan Diyab Ağa Dersim milletvekili ve aşiret reisidir. 1852 doğumlu olup meclisin en yaşlı vekillerinden biridir. Diyab Ağa Çemişgezek’te doğduğunda Sultan Abdülaziz tahttaydı. Abdülhamit devrinde aşiretinin başındaydı. Vilayat-ı Sittede “Ermeni patırtısı” çıktığında, Birinci Dünya Savaşında, tehcir kararı sonrasında Diyab Ağa Ferhat uşağı aşiretinin reisi idi.
İki önemli olayda takındığı tutum önemlidir. Tarihi önemi haizdir.
Birincisi, Büyük Yunan Taaruzu başladığında Ankara’nın tahliyesi gündeme gelmişti. Hükümet merkezinin Kayseri’ye taşınması tartışılıyordu. Diyab Ağa tahliyeye karşı çıkan bir konuşma yapmıştır. Bu konuşma meclisin maneviyatı açısından tarihi önem taşır.
Öteki ise Lozan delegasyonuna siyasi veçhe verilmesi görüşmelerinde “Türklük, Kürtlük davası yoktur. Aslımız, neslimiz birdir” sözlerini içeren konuşmasıdır. Diyab Ağa-Mustafa Kemal Paşa ilişkileri daima iyi olmuş, kurtuluştan sonra himaye görmüştür.
KOÇGİRİ AYAKLANMASININ BIRAKTIĞI SORUNLAR VE SAKALLI NURETTİN PAŞA
1921 yılı başında TBMM hükümetinin iki ciddi iç güvenlik sorunu vardı: Pontus ve Koçgiri.
Bir taraftan da Batı Anadolu’da Yunan kuvvetlerine karşı düzeni ordu kurma çabaları devam ediyordu. (kuvayı nizamiye)
Pontus meselesi 1922 ‘e kadar (Büyük Zafer) mahalli alevlenmelerle devam etti. Kesin çözüm mübadele ile gerçekleşti. Ali Fethi Bey (Okyar) Malta’dan döndükten sonra Dahiliye Vekili oldu. En çok uğraştığı iç güvenlik meselesi buydu. Bu konuda gizli celse zabıtları yeterince zengin bilgiler vermektedir.
Koçgiri isyanının dinamikleri ise farklıdır. Bununla ilgili ayrı bir yazı yazılmalıdır. Burada şimdilik dikkatinize sunmak istediğim husus isyan Merkez Ordusu tarafından (komutanı Sakallı Nurettin Paşa- Topal Osman Ağa kuvvetleri desteği ile ) bastırılmıştır.
Koçgiri isyanının sebepleri üzerinde durmayacağım. Sadece şunu belirtmeliyim ki Birinci Meclis’te Kürtlerin temsili yönetimin meşruiyetini sağlamıştı. Bununla birlikte merkezkaç hareketler, milli mücadele ve erken cumhuriyet döneminde devam edecektir.
Koçgiri isyanının abartılı şiddet ile bastırıldığı malumdur. Bu nedenle Meclis soruşturması açılmış, Sakallı Nurettin Paşa’nın yargılanması söz konusu olmuştu. Nurettin Paşa’yı Meclisin gazabından kurtaran TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa oldu. Gazi’nin meclisi “siz o işi başkumandana bırakın. Gereği neyse yapılacak “ taahhüdü meclisi yumuşattı.
Nurettin Paşa’nın, Büyük Taarruz’dan sonra İzmir’de metropolit Hrisostomos’un ve İzmit’te Ali Kemal’in linç edilmesi olaylarındaki tutumu düşünüldüğünde bir çeşit Kuyucu Murat Paşa olduğunu düşünüyorum.
İcra Vekilleri Heyeti’nin isyancı olarak tespit ettiği 14 aşiret yerine 180 köy Nurettin Paşa tarafından tenkil edilmiştir. TBMM bölgeye (5.10.1921) tarihli gizli celse görüşmelerinden sonra bir heyet gönderme kararı aldı. Heyetin adı: Koçgiri isyanı Heyet-i Tahkikiyesi.
Görevlendirilen Meclis komisyonu bir rapor hazırladı ve Meclis’in bilgisine sundu. Raporda “Tenkilin milletin sinesinde kanayan bir facia doğuracak kadar şiddetli olduğu” ifade edildi.
Komisyon adına söz alan Bolu milletvekili Yusuf İzzet Paşa “2000 evin yakıldığını tespit ettiklerini” ifade etti. Erzincan Mebusu Emin Bey “güya asayişi sağlamak maksadıyla TBMM’nin adının kirletildiğini “ söyledi.
1925’te Şeyh Sait isyanı tertipçilerinden olduğu gerekçesiyle idam edilecek olan Dersim milletvekili Hasan Hayri Bey’in sözleri bence çok ilginç: “Ermenilere bile yapılmayan fecayi Kürtlere yapılıyor” Bu sözler bölgenin nasıl bir tarihi travma üzerine oturduğunu gösteriyor kanımca.
Mustafa Kemal Paşa “ kendisi bir komutandır ve azli benim inisiyatifimdedir” demiştir. Meclisi teskin etmek için başkumandanlık tarafından açığa alındığı ve askeri mahkemeye sevkedileceğini ifade etmiştir.
Böyle bir tasarrufta bulunmamıştır; ama, Hatırlanacağı üzere Nurettin Paşa, Nutukta “zaferin şerefini paylaşmaya en az layık kişi” olarak tanımlanacaktır.
Olayı daha derin araştırmak üzere “Koçgiri hadisesinin amilleri hakkında 176 sayılı TBMM kararı” alınmış ve “Tekalifi Milliye Ambarlarındaki zahirenin halka dağıtılması” hakkında hükümet kararnamesi yayınlanmıştır. Ayrıca bkz. TBMM Gizli Celse Zabıtları tarihleri: 4-5. 10, 29.10. 1337 tarihli celseler, 16.1.1338, 22.7. 1338 tarihli celseler.
28 Şubat 1922 (1338) tarihli “Koçgiri hadisesinde duçarı sefalet olanlara verilecek tohumluk ve yemeklik hakkında 196 sayılı kanun” için bkz. Düstur III, 30 Nisan 1338.
SAKALLI NURETTİN PAŞA İLE İLGİLİ MERAK ETTİĞİM HUSUS
TBMM tarafından şiddetle eleştirilen hatta İstiklal Mahkemesine sevk edilmek istenen Sakallı Nurettin Paşa’nın Büyük Taarruzda 1. Ordu komutanı olmasıdır.
Buradan kendisinin yaş ve kıdemce dikkate alınan bir general olduğu sonucu çıkarılmalı. O tarih itibariyle. Oysa ki Nurettin Paşa Milli Mücadele kadrolarına uzun tereddütlerden sonra iştirak etmişti. Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkasını ihbar eden oydu. Şiddetli bir Bolşeviklik karşıtıydı. Aşırı tutucu bir generaldi. Atatürk’e karşı her zaman kuşkucu bir tavrı vardı. Bence gerçek düşüncesini dışarı vurmamıştı. Ama dönemin resimlerinden soğuk ve mesafeli bir ilişki olduğu anlaşılıyor.
KÜRDİSTANA BAŞKOMUTANLIKÇA HEYET GÖNDERİLMESİ
Nurettin Paşa’nın İstiklal Mahkemesine sevk edilmekten son anda kurtulduğu meclis müzakerelerinden sonra Kürdistan’a alınmıştır. Kararın resmi başlığı “Kürdistan’a Başkomutanlıkça bir heyet gönderilmesi kararı” dır. Heyete Van, Muş, Siverek, Bitlis ve Diyarbakır milletvekillerinden yedi kişi seçilmiştir. Bu Heyetin bütün Doğu Anadolu vilayetlerine gittiğini gösteriyor. Bu konuda bkz. Gizli Celse Zabıtları, Cilt III, 6.3.1922.
Görüldüğü gibi epey sıkıntılı geçen 1921 yılından sonra TBMM bir komisyon kurmuş , bir rapor hazırlamıştır. Başkomutanlık yedi kişiden oluşan başka bir komisyon göndermiştir. Görevlendirmede geçen “vazife-i mühimme-i vataniye ile” ifadesi önemsenmelidir.
Bütün bunlardan benim çıkardığım sonuç, Büyük Taarruz öncesinde, birliği sarsabilecek kırılgan noktalar tespit edilerek dayanışma pekiştirilmeye çalışılacaktır.
KÜRT LİDERLERİN TBMM’NE SADAKAT MESAJLARI
Milli Kurtuluş Savaşında iki kritik eşikte Kürtlerin temsili gündeme geldi. Birincisi Londra Konferansıdır. Arkasından Büyük Yunan Taarruzu gelecektir. 1,19, 24 Mart 1921 tarihlerinde yapılan gizli celselerde Meclis başkanı “Kürdistan meselesi diye mesele olmadığını gelen telgrafı okutarak genel kurula açıkladı. Kürtlerin Türk birliğinden ayrılmak istemediklerini, TBMM’inden başka kurtarıcı beklemediklerini, telgrafları tek tek okutarak meclisin bilgisine sundu.
1921 ilkbaharından sonbaharına kadar Kürtlerin Türk Büyük Millet Meclisinde temsil edildiğine dair geniş bir telgraf haberleşmesi var. Bu arada, “Elcezire Harekatı Vataniye” heyetinden gelen bir telgrafın da Meclis başkanlığı tarafından okutulduğunu da burada belirtelim.
LOZAN BARIŞ KONFERANSI SÜRECİ VE KÜRTLER:
LORD CURZON’UN KÜRDİSTAN ISRARI
Lord Curzon, Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları vilayetleri TBMM yönetiminden ayırabilmek için sürekli “self-determinasyonu” gündeme getirdi. Hem Londra Konferansında hem de Lozan’da.
Mecliste, Kürdistan diye anılan vilayetlerin milletvekilleri temsil edildikleri yerin TBMM olduğunu duyurdular. TBMM hükümeti idaresi altında yaşamayı tercih ettiklerini defalarca vurguladılar. Batı’da yaratılan “Türk-Kürt ayrılığını tahrik eden girişimlere karşı protesto telgrafları gönderdiler.
Lozan’da özellikle heyet-i müşaverede (danışma kurulu) Diyarbakır milletvekillerinin bulunuşu İngilizlere karşı alınmış bir önlemdi. Bunu belirtmek isterim.
TBMM TEMSİLCİLERİ LOZANA GÖNDERİLİRKEN KÜRTLERE VE TÜRKLERE DAİR BAZI SÖZLER
Bitlis milletvekili Yusuf Ziya Bey, “Bu meclis, bu devlet Türk kardeşlerle teşriki mesai etmek için kurulmuştur” derken; Müfit Kurutluoğlu “Türkler, Türk hükümeti’nin kalbidir. Diğer anasır uzuvlardır” diyerek fonksiyonel bir açıklama getirmeyi uygun görmüştü. Muş milletvekili İlyas Sami Efendi, “Kendi menafiini Türkün halasında bulan Kürtlerden” söz etmektedir.
Erzurum milletvekili Süleyman Necati Bey ise “Kürtlerin Turani bir kavim olduğundan” bahsetmektedir. Necati Beyin sözleri bana 12 Eylülden sonra Milli Güvenlik Kurulu talimatıyla Türk-İslam sentezcilerinin üniversitelerde verdiği “kart kurt sesleri” ve “Türklerin Kürt boyu” konferanslarını hatırlattı bana nedense. Bunlardan birinin tanığıyım. Hatta bana konferansçılardan birine bütün gün refakat görevi verilmişti. Sonra DYP (Çiller dönemi) ve MHP milletvekili oldu.
LOZAN BARIŞ KONFERANSI SÜRERKEN CURZON’A TEPKİ TELGRAFLARI
Lozan’da Lord Curzon, “Türk-Kürt tefrikası yaratmak maksadıyla” her fırsatı değerlendimeye çalışmıştır. Bunun üzerine Rişvan, Zorkun, Merdis, Kazru, İzoli aşiret reislerinin bu girişimlerini kınayan telgrafları TBMM genel kurulunda okutulmuştu. Tarih: 5 Şubat 1923.
GİZLİ CELSELERDE BİTLİS MİLLETVEKİLİ YUSUF ZİYA BEY’İN SÖZLERİ
Lozan’a Türk delegasyonu gönderilirken Mecliste epey uzun bir gizli yapılmıştı. Bu görüşmelerde ileri sürülenler üzerinde önemle durulmalıdır. Heyeti Murahhasa’ya siyasi veçhe verilmesi görüşmelerinin içeriği önemlidir. İngilizlerin özellikle Ermeni ve Kürt meselelerini Türkiye’yi zayıflatmak için masaya getirmesi bekleniyordu.
Delegasyona “siyasi veçhe” verilirken Ermeni meselesinin hiçbir biçimde müzakere edilmeyeceği, TBMM hükümeti açısından böyle bir mesele olmadığı özellikle hatırlatıldı.
Kürt meselesinin gündeme getirilmesi ihtimaline karşı, bölge milletvekilleri söz aldılar. Bence Bitlis milletvekili Yusuf Ziya Bey’in sözleri günümüz Türkiyesi açısından anlamlıdır.
Yusuf Ziya Bey, Sevr’in Kürtlere ayrı bir devlet kurma imkanı verdiğini, bu yönde mücadele etmek yerine Kürtlerin TBMM seçimlerine katıldıklarını ve temsilcilerini Ankara Konvansiyonuna gönderdiklerini belirtti.
Müttefiklerin Kürtlere ayrı devlet vaat etmelerine rağmen, El Cezire cephesinde Türkler ve Kürtler birlikte savaştılar. Ayrılmak istemediler. Bu Mecliste temsil ediliyorlar.
Yusuf Ziya Bey daha da ileri giderek, “Ben Kürd oğlu Kürdüm yalnız büyük ağabeylerinin (Türkler) saadet ve selametlerini isteyenlerdenim. “
“Kürdü Türkten ayırmamak gerektiğini, bu iki unsurun birbirinden ayrılmasının ikisinin de akıbetini söndüreceğinden ifade etmiştir. (Gizli Celse Zabıtları, Cilt 4, ss.162-164)
Ne ilginçtir ki, Lozan’a barış heyeti gönderilirken böyle bir tutum takınan Yusuf Ziya Bey’in akıbeti üzerinde durmak gerekir. Yusuf Ziya Bey ikinci Mecliste yoktur. Seçilememiştir. Sanırım 1923 seçimlerinde İkinci Gruba yakın olduğu için Kemalist parti tarafından aday gösterilmemiştir.
Yusuf Ziya Bey ikinci Mecliste yoktur; ama Şeyh Sait isyanında vardır. Süreyya Örgeevren’in başkanlığını yürüttüğü Şark İstiklal Mahkemesinde yargılanmış ve idam cezasına mahkum edilmiştir.
LOZAN’DA İNÖNÜ VE KÜRTLER
23 Ocak 1923 tarihli oturumda Türk başdelegesi İsmet Paşa, TBMM’nin Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükümeti olduğunu belirtti. Kürtlerin meşru temsilcilerinin TBMM’de oldukları söyledi. İnönü devamla, vatandaşlık statüsünün, azınlık statüsünden ve muhtariyetten üstün olduğunu ekledi.
SON SÖZ
14 Mayıs 2023 tarihinde 28. Dönem TBMM seçimleri yapıldı. Bu seçimlerde Hasan Hayri Kanko’nun torunu Kocaeli’den seçildi. (CHP 1. Sıra) Erzurum’dan (AKP 4. Sıra) ise Şeyh Sait’in torunu milletvekili oldu. Her iki vekili aday gösteren partilerin ideolojik, politik duruşunu tarihi açıdan anlamlı bulduğumu belirtmek isterim.
Çok Okunanlar
Teğmenler 'Poz' vermedi!..
Devlet yetkilileriyle yapılan görüşmenin detaylarını anlattı...
BEDAŞ 5 Şubat'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Anket sonuçlarında dikkat çeken sonuç!
İşte O Komutan!..
Meteoroloji ve AKOM'dan peş peşe uyarı! İkinci kar ne zaman yağacak?
Çetenin kilit isimlerinden Turan Yıldırım nasıl kaçırıldı? Film gibi operasyon..
Skandala imza atan Kanye West ve Bianca'nın konuşmaları deşifre edildi
Mansur Yavaş ile ilgili dikkat çeken ön seçim iddiası
Naci Görür'den deprem açıklaması! En güvenilir şehir neresi?