Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,1473
Dolar
Arrow
35,6217
İngiliz Sterlini
Arrow
43,9924
Altın
Arrow
3140,0000
BIST
Arrow
10.105

Halkın takımı

Türkiye’de en çok ilgi duyulan spor dalı futbol. Ülke genelinde profesyonel, amatör, bölgesel, kadın/erkek olmak üzere çeşitli kategorilerde düzenli karşılaşmalar yapılmakta. İstanbul kulüplerinin ülke genelinde taraftarı olmakla birlikte neredeyse her şehrin kendi takımı ve bunların taraftarları var. Türkiye’de yaşayan neredeyse herkes bir futbol takımını takip ediyor veya sempati duyuyor.

Futbolun artık bir sektör olduğu, sıkça kullanıldığı şekilde “endüstriyel futbol” olarak adlandırıldığı büyük bir ticari faaliyet konusu olduğu açık. Süper Lig olarak adlandırılan erkek futbolunun en üst liginin 2024 yılı lig yayın hakkı 182 milyon ABD Doları karşılığında satıldı. Günlük ve sezonluk maç bileti satışları, mağazacılık gelirleri, reklam gelirleri, oyuncu satış gelirleri, sponsorluk anlaşmaları eklendiğinde kulüpler için büyük gelir imkânı olan bir sektör futbol.

Her ticari işletmede olduğu gibi iş sadece gelirlerden ibaret değil, bir de gider tarafı var. Oyuncu transfer ücretleri, oyuncu maaşları, teknik ekip ücretleri ve sair işletme giderleri olan çok büyük bir organizasyon. Tesisler, stadyumlar, altyapı takımları, ulaşım ve konaklama masraflarını hesaba kattığımızda bu kulüplerin iyi yönetilmelerinin ne kadar önemli olduğunu görebiliriz.

Kulüplerimizin çoğunluğu dernek statüsündeler. Ticari ve sportif faaliyetler genellikle bağlı şirketler üzerinden gerçekleştirilmekte olsa da bu şirketlerin sahibi ilgili dernek. Yönetim, denetim ve diğer kurullar genel kurul üyelerince seçiliyorlar. Üyelik koşulları dernekler mevzuatının aradığı şartların yanı sıra çeşitli koşullara bağlı. 

Bu kulüplerimizin dernek statüsünde olmalarının olumlu ve olumsuz yönleri olduğunu düşünüyorum. Yazının başlığında yer aldığı şekilde genel kurul üyelerinin iradesi ile seçilen kurullar tarafından yönetiliyor olmaları bir bakıma üye/halk sahipliği anlamına geliyor. Hedeflerini ve kaynak kullanım tercihlerini üyelere açıklayan ve oy isteyen adaylardan dilediğini seçiyor genel kurul üyeleri. 

Kâğıt üzerinde kaldığını düşündüğüm ancak göreceli bir eşitlik söz konusu. Yasa ve tüzükte yer alan koşulları yerine getiren her üye yönetmeye talip olma hakkına sahip. Aynı şekilde yine üyeler tarafından seçilen denetim kurulları söz konusu. Dışarıdan bakıldığında seçim, denetim, gerektiğinde genel kurulu toplantıya çağırma imkanları olan demokratik bir düzen söz konusu.

Yukarıda olabildiğince kısa bilgi vermeye çalıştığım kulüplerimizin yapılarının bir de gerçekleri var. Özellikle İstanbul’un büyükleri olarak adlandırılanlar olmak üzere köklü kulüplerin sayıları on binlerle ifade edilen üyeleri var. Ancak iş yönetmeye geldiği zaman kulüplerin yönetimleri dar bir çevreden ibaret. Birkaç yüz kişiden ibaret aslında. Nedeni de açık; bu kulüpleri yönetmek için önemli bir maddi gücünüz, siyasi bağlantınız ve desteğiniz olması gerekiyor. Elbette saydığım iki koşula sahip olmayan ancak tecrübe, bilgi ve becerisi ile görev alanlar da var, ancak asıl yönetim gücü para ve siyasi güçten geçiyor. 

Futbol ve siyasetin ilişkisi üzerine değerli Bilgin Gökberk’in Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanan “Top Tarikatı” isimli kitabı son derece ilginç. Bilgin Gökberk futbol ve siyasetin nasıl iç içe olduğunu son derece güzel bir dille yazıya dökmüş.

Dernek olarak faaliyet gösterildiğinde genel kurulların ibra etmesi sonucu yönetimler idari ve mali olarak faaliyetlerinden dolayı ibra edilebiliyorlar. Kulübü çok kötü yönetip kısa sürede büyük maddi kayba neden olsanız bile ibra edildiğinizde ortada bir sorun ve sorumlu kalmıyor. 

Derneklerden ayrı olarak sahibi olan kulüpler de mevcut. Sayıları az. Ancak dikkat çeken ortak bir özellikleri var. Özellikle oyuncu transferlerinde çok yüksek bedeller ödemeden iyi oyuncular transfer ediyorlar ve harcadıkları para ile orantılı bir başarı sağlıyorlar. Zarar etmeden istikrarlı olarak faaliyetlerine devam edebiliyorlar. Kısaca ticari işletme esasları ile yönetilmenin olumlu sonuçlarını elde ediyorlar.

Üzerinde düşünmemiz gereken tablo şu; bir tarafta dar bir çevre tarafından yönetilen, kulübü çok büyük zararlara uğratsa bile ibra olup giden, çoğu zaman sonra yeniden seçilen yönetimleri olan “halkın” takımları var. Milyonlarca taraftar, on binlerce üyesi olsa bile aslında sahiplik ve yönetimin belli isimler etrafında döndüğü kulüpler bunlar. 

Diğer tarafta ise harcadığı para ile kazandığı başarının orantılı olduğu sahipli takımlar varlar. Elbette başarı beklentisi, taraftar sayısı ve baskısı diğer “büyüklere” göre daha az ancak geldiğimiz aşamada futbol bir endüstri. Paranın söz konusu olduğu yerde kar ve zarar harici diğer konular pek de anlamlı olmuyor.

Cumhuriyet öncesi kurulmuş kulüplerimiz başta olmak üzere tüm kulüplerimiz çok değerliler. Bu ülkeye ait, insanlarımızın tutkuyla çok sevdikleri kurumlar. Bir ticari değer olarak parasını verenin sahip olacağı kurumlar olmalarını tabi ki istemiyorum. Ancak bu kulüplerin yönetimlerinin kişilerin para ve siyasi gücüne bağlı kalmadan profesyonel, spor ve spor işletmesini bilen ehil kişilerce yapılması yerinde olacaktır.

Üçüncü yol diyebiliriz; bir dernek kadar halkın, büyük bir şirket kadar karlı, şeffaf ve profesyonel olmalılar.