Alçaklar... Mehmetçik 100 yıl önce Gazze’de idi.

Yer Filistin.

Filistin Osmanlı topraklarının parçası henüz. 

Şimdi “Mehmetçik Gazze’ye” diyorlar ya. Mehmetçik 100 yıl önce Gazze’de idi zaten. Filistin topraklarını savunuyorlardı. Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in İngilizlerle bir olup, veya dolduruşuna gelip 10 Haziran 1916’da Osmanlıya karşı ayaklanınca Kanal’da askerî yığınağını tamamlayan İngilizler, Sina Çölü’nü geçip Arap Bedevi atlı birlikleriyle birlikte Kudüs’e doğru yürümüşlerdi. 

Osmanlı Devletinin Başkomutanı Sultan V. Mehmet Reşat, sarayında güvercin besleyerek ve Mesnevi okuyarak geçiriyordu günlerini. Ve bir de çeşitli cephelerde kanını döken Mehmetçik için dua ediyordu bol bol.

Kendisi gitmiyordu ama.

Onun yerine Enver Paşa Başkomutan Vekili idi. O gidiyordu. Ancak o da sıkı bir Alman hayranı olduğu için Genelkurmay Karargâhını resmen Alman komutanlara teslim etmişti. Ama Almanların da niyeti belli idi; Osmanlının Ortadoğu’daki topraklarını sömürmek. Ancak bunu sezen Mustafa Kemal Atatürk ve birkaç generalden ibaretti.

Lafı uzatmayalım, Enver Paşa Sina Çölü’nden ilerleyen İngiliz-Arap Bedevî harekatına karşı koyabilmek için Halep’te Yıldırım Orduları Grubu’nu kurdu. Başına I.Dünya Savaşı'nda Verdun çarpışmalarını kaybetmiş, başarısız olmuş Alman General Erich von  Falkenhayn'ı getirdi.

Hanı şu Mustafa Kemal’e kasalarla altın göndererek satın almaya çalışan ve başaramayan mareşal.

Her neyse; Falkenhayn Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olunca Atatürk’e de 7.Ordu Komutanlığı görevini verdiler. Ancak o gerçekleri gördüğü için Falkenhayn ile anlaşamadı. Daha doğrusu anlaşmadı. Falkenhayn, Atatürk’ü ve onun 7.Ordusunu 8.Ordu Komutanı Friedrich Kreß von Kressenstein’in emrine vererek Gazze’ye, Sina cephesine göndermek isteyince Atatürk reddetti. 

8.Ordu’nun kendisine verilerek gitmek istiyordu. Alman General’in emrinde gitmek istemedi.

Üstelik Mustafa Kemal Paşa 8. Ordu Komutanı General Kress von Kressenstein dahil Filistin cephesindeki savaşan orduların tamamının kendisine verilerek, Falkenhayn’ın yerine de Cemal Paşa’nın atanmasını istiyordu. Gazze’yi ve Kudüs’ü Mustafa Kemal Paşa kendisi savunmak istiyordu. Gerekçe olarak da Kressenstein’in Kudüs ve Gazze’de savunma yapamayacağını, askeri taktik hatası yapacaklarını, Gazze ve Kudüs’ün kaybedileceğini ve askerlerinin boş yere kırılacağını öne sürüyordu. Ve haklıydı da.

Bu görevi Atatürk’e vermediler. O da 1 Ekim 1917 günü istifa etti.

Ve olaylar Atatürk’ün tahmin ettiği gibi gerçekleşti. 31 Ekim 1917 III. Gazze savaşlarında İngilizlerin ağır topçu ve piyade saldırıları karşısında Türkler tutunamadılar. İngilizler “bir çanta” ile Alman Generalleri kandırmış, rehavete kapılmalarını sağlamış, ama aniden saldırmışlardı. Alman Generaller 6 Kasım 1917 günü Orduları geri çekmek zorunda kaldılar. 7 Kasım günü Gazze düştü, 8 Kasımda da Kudüs kuşatıldı.

Kudüs Almanlarca kasten savunulmadı.

Hıristiyanlık adına kutsal sayılıyordu çünkü. Osmanlı Yıldırım Ordular Grubu Komutanı Erich Von Falkenhayn, Hristiyanlarca kutsal sayılan mekânların bombalardan tahrip olmaması için bir direniş göstermeden Kudüs’ü İngilizlere teslim etti.  Kudüs Valisi İzzet Bey ile Belediye Başkanı Hüseyin Salim El Hüseyni de İngilizlere bir mektup göndererek Kudüs’ün anahtarını İngilizlere verdi.

Bu rezaletin baş sorumlusu Falkenhayn idi. İkinci sorumlu da Mekke Emiri Hüseyin ile Kudüs Belediye Başkanı Arap Hüseyin Salim El Hüseyni idi.Aslında Mekke Emiri Hüseyin bu acı tarihin baş sorumlusuydu.

Gazze Kudüs böyle düşmüştü.

Şimdi burada Arap ihanetlerini anlatmayacağım.

O dram ciltlere sığmaz. Hele bir Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağı” gerçeği vardır ki, oturur ağlarsınız. Mehmetçiğin Arap çöllerinde Araplar tarafından nasıl katledildiğini okumaya dayanamazsınız. Filistin Anebta vadisindeki kritik nokta olan Musmus Boğazı'ndaki Türkler 1918’de direnemediler. 47 Türk Arap Bedevileri t