Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8412
Dolar
Arrow
33,9580
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8874
Altın
Arrow
2747,0000
BIST
Arrow
9.771

Hükümetin elindeki dizginler

Enflasyon, hızı gerilemekle beraber, özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşları yoksulluğa sürüklercesine tüm hızıyla devam etmektedir. Çaresizce enflasyon yangınını söndürme gayretlerine girmiş olan hükümet, tanı konusunda yanıldığı ya da siyasi amaçla yanılma görüntüsü sergileyerek esnaf vari çözüme yöneldiği için, sorunu çözmeyi değil de, baskılamayı yeğlemektedir.

Demek istiyorum ki; her şeyden önce şu gerçeği net olarak kabul etmemiz gerekir ki,  enflasyon parasal bir sorun olmayıp, ekonomik işleyişin çok çeşitli bölümlerindeki reel bozukluklardan kaynaklanan gerçek bir sosyo-ekonomik sonuçtur. Bu bozuklukların başında üretim ilişkisinde teknoloji yoğun aşamaya geçilememesi, üretimde verimliliğin yükseltilememesi olarak iki ana kolon bulunmaktadır. Günlük yaşamda toplum olarak sıkıntısını çektiğimiz bütçe açığı, enflasyon, işsizlik, kur yükselişleri, yükselen hanehalkı borçluluğu gibi sorunların hemen tümü söz konusu iki ana kolon üzerinde yükselen yansımalardan başka bir şey değildir. İki kolon şeklinde oluşmuş temel sorun ile enflasyon olarak yansıyan nihai görüntü arasındaki aktarım mekanizmaları ise ikiz açık olarak ifade edilen kamu kesimi açığı ve cari açık olguları olarak yansır. Hal böyle olunca; ne sonucu baskılamak ne de aktarım mekanizmalarında göz boyayıcı ayarlamaya yöneliş sağlıklı sonucu sağlar. Çünkü burjuva ekonomi sisteminde hiçbir siyasi erk, ne denli güçlü, hatta dikta eğilimli olursa olsun ekonominin işleyişine söz geçiremez. Bunun sebebi, ekonomik alt-yapının siyasi üst-yapıyı, hatta devlet aygıtının temellerini belirlemesidir.

Ekonominin derinlerinde oluşan patolojilerden kaynaklanan enflasyona siyasi yaşam süresinde çaresizce çare üretmeye çalışan umarsız hükümet, Şimşek simidinin arkasına saklanarak toplumu baskılama yoluna gitmektedir. Toplumda gelir yaratan ve bölüşen iki kesim olduğu düşünüldüğünde, siyasi erk, maalesef fıtratı gereği sömürücüyü değil, sömürüleni baskılamaktadır. 

Bu noktada bir süre ekonomiden çıkarak, siyaset psikolojisine girip söz konusu baskılama tiyatrosunda yer alarak, bir yandan siyasi erkle elele üreteni baskılayan, diğer yanda ise kanı ve canı pahasına tüm üretimi gerçekleştirmesine rağmen baskılanan kesimlerin bilinç düzeyi ve hedefleri üzerinde bir iki laf edelim. Her burjuva hükümeti tek dayanağı olan sermaye ile yandaş, hatta çoğu durumda özdeştir. Hal böyle olunca, hiçbir burjuva hükümeti sermayeyi baskılamaz, baskılayamaz, çünkü sermaye emek istihdam eder! topluma üretim yapar! hükümete vergi öder! Aslında bunların hepsi ancak sömürücü burjuva iktidarında toplumsal bilinçsizlik nedeniyle böyle algılanır, daha doğrusu reel durum böylesi görüntüye dönüştürülür. Örneğin, bir zamanlar ünlü bir iş insanı öldürüldüğünde halkın tepkisi, o insanı, binlerce emekçinin gümüş tepsiyle kendisine sunulanı afiyetle yiyen patron olarak değil de, binlerce insana iş olanağı sağlayan insan-sever olarak görmüş idi. Burjuva halk bilinç düzeyi erozyonunun sonuçları budur. Böylesi bilinç zafiyeti burjuva hükümetlerinin ekonomik koşullar sıkıştıkça giderek yükselen despotik uygulamalarını destekler. Bu tür toplumsal bilinçsizliğe “örtülü baskı” adı verilir. İşte günümüzde AKP iktidarının, hele de nasıl gerçekleştirildiği bir türlü anlaşılamayan kıl payı liderlik konumunda yürüttüğü anti-enflasyonist politikanın reel sorununa girmeyip, politika seçeneğinin baskılama olması doğaldır.

Ara açıklama günümüz politikalarının anatomisini ortaya koymaktadır. Süre ve kaynak kısıtları altında politika üretimine yönelen hükümetin tek aracının sermaye tarafından sömürülmüş ve halen sömürülmekte olan emekli ve emekçi kesimini baskılamak olduğu çok açıktır. Bu konuda bir yandan bordro ve/veya yasal düzenlemelerle, diğer yandan görüntüde sermaye, emek ve hükümet temsilcilerinin saptadığı asgari ücret konusu hükümetin elinde önemli dizgin olarak kullanılmaktadır.

Bu durumda, enflasyona talep baskısı tanısı koyan hükümet elindeki en etkin dizgini kullanmaktan çekinmez, nitekim çekinmemektedir. Gerek asgari ücret, gerek emekli ödentileri, hatta memur maaşları ekonomide bir ücret skalası oluşturmaktadır. Enflasyona aşırı harcamanın neden olduğu tanısı koyulduğuna, Şimşek tüm ifadelerinde aynı nakaratı tekrarladığına göre, anlaşılan hükümet de ücret skalasını bozmamaya yemin etmiş, bu dizginleri kesinlikle serbest bırakmamaya niyetli olduğunu göstermiş bulunmaktadır. Ücret skalası öylesi garip bir yapıdadır ki, sakala dâhilindeki bir alanın yükseltilmesi tüm diğerlerini de aynı yönde tetikleyerek tüm skalanın yükseltilmesine yol açar. Skalada bir alanın ya da tüm skalanın yükseltilmesi kamuoyuna aleni tebliğ ile yapıldığından, firmaların fiyatlara yaptığı zam aksine, skala yükselişleri bilgisi anında toplumda yaygınlaşır. Enflasyon açısından ise, beklenti ya da fiyat artışı psikolojisi çok etkilidir. Hükümetin korkusu, böylesi bir fiyat artışı olabileceği beklentisini, dolayısıyla enflasyon beklentisini kırmaktır. 

Ücret ve gelirler politikası sosyal alanda gelir dağılımını etkileyerek, toplumsal davranış kalıpları, toplumsal etik değerleri vb gibi toplumsal moral değerler üzerinde zamanla silinmesi güç çok derin izler bırakan hassas süreçlerdir. Ne var ki, elindeki tek manevra aracını bir türlü bırakmayan, zira iktidar koltuğu kadar, devlet korumasını da terke asla niyetli olmayan hükümetin başka çıkışı da, maalesef, gözükmemektedir. Bu yoldan tek çıkış, AKP hükümetinin ferasetinde değil, ezilen ve sömürülen emekli ve emekçi halkımızın ve durumdan rahatsızlık duyan toplumun elindedir.