Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,5469
Dolar
Arrow
34,7283
İngiliz Sterlini
Arrow
44,1587
Altın
Arrow
2958,0000
BIST
Arrow
9.886

Aykut Barka, Naci Görür ve Akdeniz Fay Hattı!

İnsanlar yok olduktan sonra, neye yarar temel atma törenleri? 

Cuma gecesi Antalya’da yaklaşık 10 sn süren, kendini hissettiren bir deprem yaşadık.  Birkaç gün önce Naci Görür, 24 Kasım’da Antalya’ya dikkat çekmiş, Antalya yakınlarından geçen 4 farklı fay hattının olduğunu, özellikle Helen yayı denilen fay hattının 1856 yılından bu yana kırılmadığını, 7 ve üzeri büyüklüğünde bir deprem yaratabileceğini dile getirmişti. 

Naci Görür’ü erken yaşta kaybettiğimiz Prof. Dr. Aykut Barka’ya çok benzetiyorum. 90’lı yılların sonunda, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde önemli çalışmalar yapan, Paris Yer Bilimleri Enstitüsü’nde sunduğu Kuzey Anadolu Fay hattı üzerine çalışması büyük etki yaratmış, Türkiye, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın risklerini ve beklenen Gölcük depremini ilk ondan öğrenmişti. Aykut Barka, Naci Hoca gibi, kent kent, belediye belediye tüm Türkiye’yi dolaştı ve KAF’ın kırılmasının an meselesi olduğunu dile getirerek yerel yönetimleri, halkı uyardı. 

Kuzey Anadolu Fay Hattı’nı incelemeye yıllarını verdi. KAF’la Aykut Barka’nın adı özdeşleşmişti. Kuzey Anadolu Fayı'nı en iyi inceleyen  bilim insanı olarak tanındı. Uyarıları ne yazık ki dikkate alınmadı. Anlatmaktan sesinin kısıldığı günleri hatırlıyorum. TV kanallarının değer verdiği uluslararası çalışmalarıyla bilim camiasının büyük saygı duyduğu bir hocaydı. Aykut Barka’nın uyarılarından birkaç ay sonra 17 Ağustos 1999’da Gölcük depremi oldu.  Tam 45 saniye sürdü deprem. Yerkürenin en uzun 45 saniyesiydi! Kandilli Rasathanesi depremin büyüklüğünü 7.4 olarak değiştirdi. Yabancı kaynaklarda 7.8 olarak bildiriliyordu büyüklük. Hiçbir zaman gerçek ölü sayısını bilemedik ama Türkiye’nin yıkıcı bir deprem kuşağı üzerinde olduğu gerçeğiyle yüzleştik. 

17 Ağustos depreminden hemen sonra, Ecevit Hükümeti Türkiye Deprem Konseyi’ni kurdu. Aykut Barka Deprem Konseyi’nin eş başkanı seçildi. Üniversiteler, yerel yönetimler, STK’lar, Devletin çatısı altında multi disipliner bir çalışmaya girdi. Yapı denetim başlatıldı. Yapı Denetim şirketlerinin bağımsız olması önemliydi. Rüşvet mekanizması ortadan kaldırıldı. Kentsel dönüşüm başlatıldı. Barka,  İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nde Öğretim Üyesi olarak araştırmalarına devam ediyordu. Barka ile Japonlardan oluşan uluslararası bir ekip, önümüzdeki 30 sene içinde İstanbul'u ve burada yaşayan 20 milyon insanı etkileyecek büyük bir deprem ihtimalini yüzde 62 olarak belirtmişlerdi. Sırada büyük İstanbul Depremi vardı. 

Ancak ne yazık ki,  1 Şubat 2002’de beyin damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle 24 gün süren yoğun bakım mücadelesinde yenik düştü. Barka’nın vefatından 6 yıl sonra AKP iktidarı tarafından Ulusal Deprem Konseyi lağv edildi. “Güncelliğini yitirdi” denildi.

Prof Dr. Naci Görür, iktidarın TÜBİTAK’a ilişkin politikasını protesto ederek TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanlığından istifa etti.

Sonraki yıllarda  üst üste ilan edilen imar aflarının tanığı olduk. Güncelliğini yitiren deprem 6 Şubat’ta bir kez daha kendini acımasızca hatırlattığında, devlet bir kez daha bu yüzleşmenin altında kaldı. Resmi olarak 45 bin insanımızı kaybettik. Gerçekte kaç kişinin öldüğünü hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Naci Hoca KAF kadar Doğu Anadolu Fay Hattı’na da dikkat çekmiş, “Maraş Depremi mutlaka olacak” demişti.

Ancak ne iktidar, ne halk olarak büyük depremlerin güncelliğini koruduğuna inanmak istemiyor, Naci Hoca’nın ve birçok yer bilimcinin uyarılarını kulağımızın arkasına atıyoruz.

Türkiye’nin büyük kentleri, Türkiye’yi besleyen, en çok vergi veren metropolü İstanbul başta olmak üzere, İzmir, Muğla, Adana, Eskişehir ve Antalya büyük depremi üretecek fayların üzerinde! 

Dün gece Antalya’daki depremi hissettiğim saniyelerde şunu düşündüm. Antalya bugün dünyanın turizm başkentlerinden biri. Kış, yaz farketmiyor. Yılın her ayı dünyanın dört bir yanından Antalya’ya turist yağıyor. Her yıl 10 milyona yakın turiste ev  sahipliği yapan kentin kalbi, merkezi,  neden bu kadar dökük, bu kadar eski?

Işıklar Caddesi, Atatürk Caddesi, Yüzüncü Yıl caddesi, tarihi öneme sahip Haşim İşcan Mahallesi, neden bu kadar sahipsiz bırakılmış?

Antalya bana  Hatay’ın depremden önceki halini hatırlatıyor.  40 yıllık, 50 yıllık,  7, 8 hatta 10 katlı binalar,  turistlere “hoşgeldiniz” diyor!

Neden bunca yıldır el atılmamış? 

Eminim ki Kaleiçi’ne uğrayan her turist bunu soruyordur. 

Dünkü 5.2’lik sarsıntı bir kez daha “depremin güncelliğini koruduğunu” hatırlattı. 

Binaların yenilenmesi için şehirlerin yok olması mı gerekiyor? 

İnsanlar yok olduktan sonra, neye yarar temel atma törenleri?